KOMİSYON KONUŞMASI

NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sayın Başkan, Değerli Bakan, değerli bakan yardımcıları, bürokratlar, değerli vekiller ve basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

"Kültür ve Turizm Bakanlığı" aslında isim olarak baktığımızda Türkiye, kültür ve turizm açısından birçok zenginliği içinde barındırıyor. Niçin bu zenginlik? Birçok medeniyetin, farklı kültürlerin, dillerin, dinlerin, inançların, mezheplerin ve turizm açısından da 4 mevsimin yaşandığı bir alan. Bu zenginlik Bakanlık tarafından yeterince değerlendiriliyor mu, ele alınıyor mu buna baktığımızda, aslında "Hayır." dememiz lazım. Türkiye zengin, Bakanlığın uygulamaları aslında tek tipçi, tek anlayışlı bir tarza giderek dönüşüyor. Birazdan bunların örneklerini açıklamaya çalışacağım.

Bütçeyle ilgili konuşursak da Sayın Bakan, bütçeniz az. Bütçeniz, Cumhurbaşkanlığındaki Diyanet İşleri Başkanlığından bile az. Koskocaman bir ülkenin kültür ve turizmiyle uğraşacaksınız, bu bütçe yetersiz, bunu baştan söyleyelim ama bunu eşit kullanmak lazım, herkesin yararlanacağı bir tarza dönüştürmek lazım. Arkadaşlarımız sabah da değerlendirdi, Erol Hocam da söyledi, bunu bütün dünya da biliyor, siz de biliyorsunuz, arkanızda oturan bürokratlar da biliyor, nitekim dünyada ekonomik formlar, çeşitli çalışma grupları da biliyor; turizm açısından bir ülkede güvenlik, şeffaflık, sürdürülebilirlik, demokrasinin yerleşmesi, özgürlükler, bunlar da kıstas ve baktığımızda aslında Türkiye çok sıkıntılı. Hiçbir arkadaşımız söylemedi, Sayın Bakan, ben belki de en sonunda sormam lazım: Şimdi ambargo var, sadece bu yıl Arap ülkelerinden ne kadar kişi geliyor? Daha önce biz istikrardan gittiğimizde, birçok yerden gittiğimizde neredeyse bütün çalışmalar ona yönelikti. Ülkedeki iç meseleler, dışarıdaki meseleler, iç barış, dış barış aslında dünyayı etkilediği gibi Türkiye'yi de etkiliyor. Buna yönelik nasıl önlemler alınıyor, neler yapılıyor?

Bir diğeri: Yani "Kültür ve Turizm Bakanlığı" dediğimizde, sadece sizde değil, aslında bütün bakanlıklar arasında koordinasyon, organizasyon olması lazım. Dönem dönem toplanıyorsunuz, ne derece etkili olup olmadığından emin değiliz. Niçin? Ya bu HES'ler yapılıyor, şimdi depremi konuşuyoruz, bütün arkadaşlar girişte depremden söz ediyor; bir kısım şeyler önlenebilir şeyler, koruyabileceğimiz şeyler. Bakın Sayın Cemal Bey burada, Giresun'daki sel felaketlerinde o HES'lerin hiç mi kabahati yok? Dünya pandemiyi konuşuyor, pandemide şu konuşuluyor: Biz insanlar doğaya bir efendi muamelesi mi yapıyoruz yoksa doğayla beraber birlikte mi yaşamayı düşünüyoruz? Ve şimdi geldiğimiz noktada birçok yerde; Rize'de, Artvin'de, Dersim'de, işte Sason'da, Şırnak'ta, Cizre'de, birçok yerde HES'ler doğayı tahrip ettiği gibi, tarihi tahrip ettiği gibi bütün kültürel değerlerimizi de yok ediyor. Niçin bunları söylüyoruz? Çünkü bir koordinasyon, organizasyon olsa bunlar olmaz.

Bir diğeri: Sayın Bakan, geçen yıl kasım ayında "konaklama vergisi" diye bir şey konuştuk, bir ajans üzerine konaklama vergisi yerleştirdik, biz o zaman muhalefet etmiştik. Muhalefetimizin özelliği neydi? Biz demiştik ki: "Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi lazım. Bu yetkinin orada toplanması lazım. Onlar turizm ve diğer gelirlerle ilgili çalışması lazım." Bir diğer itirazımız şuydu: "5 yıldızlı otellerden -500 euroya, 500 dolara yatak satıyor- 18 lira alınıyordu; 100 liraya yatak satandan 6 lira alınıyordu. Ne oldu konaklama vergisi? Bir yıl daha ertelendi. Belki bir yıl daha ertelenecek ama bütçede 1 milyarlık gelir gösteriliyor. Yani bir organizasyon, koordinasyon olsa bunlar konuşulurdu veya muhalefet dikkate alınırdı. Hâlâ dikkate alınmıyor, hâlâ mağdur olan bölgeler arasında eşitsizlik daha da artmış olacak.

Bir diğeri: Bu, biraz önce doğadan söz ettik, geçen ay da konuştuk Genel Kurulda; av turizmi. Valilikler ihale açıyor; şu kadar şeyden işte yaban domuzu için, dağ keçisi için ihaleler açılıyor. Yani bir taraftan bu dönemde biz korumamız gerekirken, bunun söylemini daha iyi yapmamız gerekirken buna benzer şeyler bu ülkeyi sıkıntıya sokuyor.

Şimdi, tarih açısından da şunu söylemek lazım: Türkiye'de sadece belli bölgelere bir yerleşme olmuş. Mezopotamya belki de medeniyetler açısından, inançlar açısından, diller açısından Türkiye'deki en zengin bölge. Ben size bir örnek veriyim Sayın Bakan; Cengizler Holding, çok meşhur Mazıdağı'ndan Diyarbakır'a özel demiryolu yapılıyor ve sadece o fabrikadan fosfor taşınması için. Demiryolunu kim yapıyor? Yine Cengizler Holding ihaleden almış. Ya, bu yapılırken, Mardin'den, Nusaybin'den, Kürdistan Bölgesel Yönetiminden, Diyarbakır'a kadar, oradan Mersin'e kadar bir demiryolu döşenemez miydi? Yapılamaz mıydı? Veya meşhur Kurtalan Ekspres'i kalktı, şimdi hızlı trenlerden söz ediliyor, bir kültürel Mezopotamya ekspresi düşünülemez miydi? İşte Mardin'e gitsin, Urfa'ya gitsin, Diyarbakır'a gitsin, Batman'a gitsin, Siirt'e gitsin bunlar yapılamaz mıydı kültürel etkinler için, yapılabilir ama bunlar yapılmadığı gibi, biraz önce siz konuşmanızda söylediniz "Zerzevan" işte miras açısından değerlidir, UNESCO'nun değerleri arasına alındı. Geçen yıl 400 bin kişi ziyaret etti Zerzevan'ı ben buradaki bütün vekillere de öneririm, milattan sonra 3'üncü yüzyılda yapılmış, meşhurdur birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır, şu ana kadar yüzde 1 çalışma yapılmış ve onun ne zaman biteceği belli değil. Mesela ona bir çaba harcayalım, onu geliştirelim. Silvan'da Hasuni Mağaraları var, yok... Tekrar, arkadaşlarımız kiliseleri söyledi, yani birkaç görsel göstersem Sayın Bakan bunlar birçok medyada da çıktı, eski ve yeni hâlini görünce insan utanıyor. Sur, restore ve koordinasyon yapılıyor, Sayın Bakan Yardımcısı siz bakıyorsunuz, bu Sur'un üstünde bir çıkıntı, balkon yapılmış! Ya, hiç mi kimse denetlemiyor bunu ya, hiç mi kimse denetlemiyor ya? UNESCO burayı miras listesine aldı, Azerbaycan'da geçen yıl dediler ki: "Sizin yaptığınız düzenlemeler kabul edilemez." Ya, sivil toplu örgütleriyle çalışın, yerel yönetimleri zaten yok ettiniz, ya bu yapılır mı? dünya mirası... Hangi tarihte yapıldığı belli değil ve bu yeni yapılan Toledo denilen şeyin zaten görsellerini paylaşmak istemiyorum. Şimdi diyeceksiniz sadece o mu? Bu, Dipsiz Göl, Gümüşhane'de, kurutulmuş. Hiç mi acıma yok, hiç mi Turizm Bakanı, Kültür Bakanı ses çıkarmaz? Gelelim, benim vekili olduğum kent; Hasankeyf, yani gerçekten bunu kaldırdığımda içim yanıyor ve ben geçtiğimiz gün çalışma için oraya gitmiştim, yeni hâlini gördüğümde neredeyse gözlerim dolacaktı ve Kaymakam: "Hasankeyf'in yeni yüzüyle misafirleri bekliyoruz." diyor. Ya, yeni yüz... Ruh yok, ruh ve Sayın Vali: "Biz, esnaf gibi olmalıyız, algı yaratıyorlar, oynuyorlar, şehrimize sahip çıkmıyorlar, malımıza sahip çıkmıyorlar." diyor. Ya, vali sen buna mal gibi bakarsan sana ne demek lazım ya. Ne demek lazım? Sen şu anda diyorsun ki: "Tekne turizmine açacağım." Ya, tarih turizm var, doğa turizm var, her şey var. İnsanlar diyor ki "Keşke bizim ülkemizde medeniyetler olsa, keşke böyle bir değerimiz olsa." Biz buradan gelmişiz ve Sayın Vali bunu söylüyor. Birçok şey daha söyleyebiliriz, bir diğeri, yani bu somut olmayan kültürel miraslar konuşuluyor dünyada. Somut olmayan kültürel miraslardan bir örnek vermek gerekirse; dengbejlik, dengbejlik çok güzel. Bakır işletmeciliği... Ama teker teker atanan kayyumların ilk yaptıkları şey, dengbejlikleri engelliyorlar, küçük esnafa destek olmuyorlar ve amaçları bir kısım iktidara hoş görünmek için projelere sahip çıkıyorlar. Siz, ne yapacaksınız... Gastronomi konusunda... Sayın Bakana, teşekkür ediyorum; Plan Bütçe Komisyonu'nda ağırladınız, karşılıklı konuştunuz, konuştuk, orada gastronomiye ne kadar güzel değindiniz. Ya, Mardin'de Süryani yemekleri var, Ermeni yemekleri var, Arap yemekleri var, birçok şey... Hatay'da keza öyle. Yani biraz da farklı bölgelere bakın, sadece Çeşme, İzmir, Antalya ile olmuyor bu iş, olmuyor. Bir diğeri, biz bu bölgeler arası eşitsizliği gidermek için birçok çalışma yürütürüz ama burada özgürlükler de mutlaka önemli. Bir diğeri yurt dışında soydaşlardan söz ediliyor, bu çok önemli yapmak lazım, gerçekten dünyanın neresinde haksızlıklara uğrayan kim varsa gitmemiz lazım, destek olmamız lazım, akrabaysa soydaşsa ne olursa olsun önemli olan insan olması ve Türkiye, bugün insanlığıyla ilgili birçok örnek hikâyeden söz ediyor ve çalışma da yürütüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın İpekyüz, buyurun tamamlayın lütfen.

NECDET İPEKYÜZ (Batman) - İçeride ne yapıyoruz biz? İçeride bunu maalesef göremiyoruz. Niçin göremiyoruz? Ya, kayyumların geldiği gibi ilk işleri, bir kısım şeyleri ana dili meselesindeki şey... Şimdi, ana dili meselesinde, en son -Türk Dil Kurumu arkanızda- 2013 yılında Bülent Arınç dedi ki: "Bir Kürtçe-Türkçe Sözlük basalım." 2014'te basıldı, o günden beri yok. Kültür Bakanlığında siz oturduğunuzdan beri veya daha önce -ben yok olduğunu biliyorum- kaç tane Kürtçe oyun oynandı devlet tiyatrolarında. Yok. Ama TRT Kurdî'de -RTÜK arkada- her akşam tiyatro oynanıyor, dizi oynanıyor, sinema oynanıyor. Bence buna engel oluyorsunuz. Oradaki dizilerde çekim yapılıyor, stüdyolarda çekim yapılıyor, tiyatrosu var ama bu, çifte standarttır. Siz bunu yaptığınızda Gaziosmanpaşa Kaymakamı da sizden cesaret alıp Beru oyununu yasaklıyor. Bu, dürû, ikiyüzlülük. Ya, televizyonda var, sahada yok ama Bakanlık bir oyun oynarsa hepimiz rahatlarız.

Sayın Bakanım, şuna bir bakın: Mardin'de belediyenin ihalesi, 7 milyon 250 bin, Mardin'de, merkezde satılık bin yedi yüz yıllık tescilli kilise. Ya, bu bizim ayıbımız ya, ayıbımız. Yani kültürden söz ediyoruz ve böyle satılık bir şey. Bir diğeri, kütüphanelerden söz ediyoruz. Siirt kayyumunun ilk yaptığı, Celadet Bedirhan Kütüphanesini yıkıyor ve kütüphanelerde yayınlanan kitaplar, orada bulunan kitaplar bandrollü. Sizden izin alınıyor.

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın İpekyüz, teşekkür ediyorum.

NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Lütfen, son sözlerimi bağlıyorum Sayın Başkan, lütfen.

Bandrolü sizden alıyorlar, az önce Avesta Yayınlarının sahipleriyle konuştum; eskiden, geçmişte alıyormuş. Kimlerdir mesela? Ahmedi Hani'yle ilgili, divanla ilgili, Selahattin Eyyubi'yle ilgili alınmış. Son dönemde kütüphanelere hiç Kürtçe kitap alınmıyor yani kütüphanelere bir sahip çıkın, destek olun, yayın yapan dergilere sahip çıkın. Bunları yapmazsanız sizin bu zenginliklere nasıl yaklaştığınız anlaşılır. Ya, bu tiyatro konusunda tekrar söyleyeyim: Ya, özel okullarda, çocuklar gittiğinde ilk iş İngilizce, Almanca oyun oynanır, veliler anlamasa bile ayakta alkışlarlar. Ya, bu ülkede milyonların konuştuğu dilde tiyatro oynanmıyor. RTÜK konusunda, az önce televizyondaki söylediğim... Ya, kamu spotunu bugüne kadar Kürtçe yayınlamak hiç mi aklınıza gelmedi? Ya, pandemide binlerce insan ölüyor, hâlâ da ölüyor, bir daha da gelecek. Bir kamu spotu hazırlayın Sağlık Bakanlığıyla beraber ya. İçimiz desin ki: "Ohh!" ama sadece bir kesimin Ebubekir Bey, sadece bir kesimin sesi olursanız biz deriz ki: "Yandaşın yanında yer alıyorsunuz, yandaşın sesi oluyorsunuz."

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın İpekyüz, teşekkür ediyorum.

NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Teşekkürler, sağ olun.