KOMİSYON KONUŞMASI

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım ve hazıruna da hoş geldiniz diyorum.

Sayın Bakanım, bulunduğu mevkinin kıymetini bilen bir parlamenter olduğumu öncelikle size anımsatmak isteyeceğim. Şundan dolayı: Bu söyleyeceklerim, konuşmamın başında söyleyeceklerim bir serzeniş değildir. Türkiye Cumhuriyeti Bakanının tavrına, davranışına ve bir şekilde icazetine güvenle alakalı bir konuşmadır. Bu güvenimi devam ettireceğimi ve size hatırlatmada bulunacağımı söylemek için bu şekilde konuşuyorum.

2018 ve 2019 bütçeleri görüşülürken Adalet ve Kalkınma Partisinin o dönemde dilinden düşürmediği "yerli ve millî " meselesine vurgu yaparak bizim yerli ve millî birçok eserimizin bulunduğunu, birçok yazarımızın bulunduğunu, hatta dünya çapında da bazı yazarların bulunduğunu ve Kültür Bakanı olarak onları milletle buluşturmanın sizlerin görevi olduğunu söylemiştim. Nazım Hikmet'in Kurtuluş Savaşı Destanı'nın Bakanlığınız kanalıyla, bir yapımcı tarafından Türk halkına bir şekilde buluşturulmasını arzu ettiğimi söylemiştim. 2018 yılında da, 2019 yılında da yanınızdaki bürokratlarınızın ve zatıalinizin bu konuya hoşgörüyle yaklaştığını ve bunu hayata geçireceğini karşılıklı istişare etmiştik. Hatta danışmanlarınız, milletvekili olarak telefonumu alıp benimle temas kuracaklarını söylemişlerdi. Sayın Bakanım, yoğunlukta atlamış olabilirsiniz, bu hâlâ yapılmadı. Ben bunun fikrî takibini yapacağım, vergi ödeyen vatandaşlarım adına yapacağım, millî kültürümüze değer veren tüm vatandaşlarım adına yapacağım. Allah kısmet eder, önümüzdeki dönem sandık koyulmaz ve Sayın Cumhurbaşkanının bu Bakanlar Kuruluyla -ki bu anlamda, inşallah, zatıalinizin devam etmesi uygun olur- görevi devam edecekse, sandık koyulmayacaksa o tarihler arasında, o zaman yine önünüze getireceğim. Ama bir Sayın Bakanı rencide etmek anlamında söylemiyorum, bir toplumsal talebi parlamenter olarak ısrarla takip edeceğimi, yakasını bırakmayacağımı anlatmak anlamında söylüyorum. Çünkü Bakanlığınızın birçok anlamsız yapıma destek verdiğini ve birçok anlamsız yapımı bütçeden desteklediğini burada tek tek saymaya ihtiyaç duymayacak şekilde dile getiriyorum. Bu, parlamenter olarak benim fikrî takibimdir. Size hâlâ güveniyorum "Güvenmiyorum." ifadesini devletin bir Sayın Bakanına karşı kullanmayı da asla uygun bulmuyorum. Önümüzdeki yıl da tekrar bu konuda bir adım atmazsanız buraya getireceğimi ve takipçisi olacağımı söylüyorum. Hiç atmazsanız, benim partimin de içinde olduğu bir iktidarın bunu yapacağına burada partim adına söz verdiğimi söylüyorum.

Efendim, siz Kültür Bakanısınız, zatıalinizin, değer yargıları itibarıyla Türkiye'ye uygun işlerle ilgili olması gerektiğini düşünüyorum ben. Ben de parlamenter olarak denetim görevimi ve soru önergeleriyle görevimi yerine getirmeye çalışıyorum. Zatıalinize 3 tane soru önergesiyle başvurdum. Bunlardan bir tanesi RTÜK'le alakalıydı, diğeri Galata Kulesi'yle alakalıydı, bir diğeri de müthiş bir doğa değeri, müthiş bir kültür değeri olan Dipsiz Göl'le alakalıydı; hiçbirine yanıt alamadım. Anayasa'nın 98'inci maddesi açık, on beş günlük bir süre tanımlanmış. Vazgeçtim, uygun gördüğünüz sürelerde Türkiye Büyük Millet Meclisini ciddiye alarak cevap vermeniz gerektiğini düşünüyorum.

Sayın Bakanım, bir dünya şaheserini İstanbul Büyükşehir Belediyesi Türkiye'ye getirdi, Fatih Sultan Mehmet'in portresini getirdi. Bir dünya şaheseri, hepimizin ortak değeri, çağ açan bir hükümdarın portresi. Hiç ilgi duymadınız. Neden duymuyorsunuz? Neden "Kamu kurumları eş güdümlü olarak çalışır." fikrini bize bir şekilde göstermeye çalışmıyorsunuz? Zatıalinizin de davetli olduğunu biliyorum, hatta, eski Kültür Bakanlarımızın katıldığı bir ön izlemeden sonra halka sunuldu bu; keşke katılsaydınız, keşke ortak değerimiz olan sanata, kültüre, Fatih Sultan Mehmet'e hep beraber sahip çıkabilseydik. Ha, şunu söylerseniz "Bizler de birçok değeri getiriyoruz." derseniz, zaten göreviniz, sakın demeyin, ne olursunuz. İBB güzel bir şey yaptı, keşke sahip çıksaydınız. Elimde İBB'nin -sizin de bilginiz dâhilinde- 70 adet tarihî değerin korunmasıyla ilgili çalışması var. Biz istiyoruz ki bu tarihî değerleri ve kültürel değerleri Bakanlık da korusun. Onun için Dipsiz Göl'ü dile getirdik. Sayın Bakan, yok edilen Dipsiz Göl'le ilgili hiçbir şey yapmadınız.

Başka şeyler de var yok edilen. Mesela, 2 tane köprü var, Kanal İstanbul'un ayağında, benim seçim bölgemde. Bu 2 köprü aslında doğal olarak bulundukları yerden ayrıştırılarak yok edilmeye mahkûm edilmiş vaziyetteler. Hatırlarsınız, ağzı maskeli bir ihale komisyonu Kanal İstanbul'un ayaklarındaki bu 2 köprünün yerini değiştirmek için ihale yaptı. Sayın Bakan, Anayasa'nın maddeleri açık, 63'üncü ve 64'üncü madde, sizin kültürü de, sanatı da korumanız gerektiğini düzenliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Lütfen, son sözlerinizi alalım efendim.

Buyurun.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Size bu görevinizi hatırlatma gereği duyuyorum. Anayasa'nın 63'üncü ve 64'üncü maddelerindeki görevlerinizi lütfen yerine getirin. Bir kurumsal şaheserimiz var, RTÜK; bazı kanallara sadece ceza kesiyor. Gece yarısı kanal takibi yapıyor RTÜK Başkanı. Anayasa'da, bir şekilde, tarafsız ve özerk olacağı söylenilen bir kurumun başkanı gece yarısı Tele 1'i takip ediyor, Halk TV'yi takip ediyor, KRT'yi takip ediyor, onlara milyonlarca lira para cezası kesiyor, halkın haber alma özgürlüğüyle uğraşıyor, sonra da diyor ki özerk bir kurumun başındaki Başkan: "Sayın Cumhurbaşkanı bana talimat verirse o talimatı uygulamakla kendimi mükellef sayarım." Sayın Bakan, bunlar, sizinle beraber çalışan bürokratlar, sizi hiç rahatsız etmiyor mu? Sizin şahsınızın partizan bir kimlikle davranacağını asla düşünmüyorum. Etrafınızdaki bu bürokratlar bu partizanlığı yaparken hiç rahatsız olmuyor musunuz?

Saygılar sunuyorum.