KOMİSYON KONUŞMASI

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Fikret Hocam, Güzel Hocam, bizim burada öyle bir yöntem yok.

Değerli Bakanım, ben de şahsınızda bütün heyete saygı sunuyorum.

Arkadaşlar, bugün 3 Kasım, bizim için, Türk milleti için hakikaten tarihe çok özel bir sayfanın açıldığı tarih. Nedir o? Ak iktidarın vesayet rejimlerine son verdiği ve "Vira bismillah." dediği tarihin adıdır. Dolayısıyla bu tarihi millet adına kutluyorum, hayırlı, mübarek olsun. Allah'ın izniyle çok daha on sekiz yıllar geçireceğiz inşallah. Ezbere geçmedi bu zaman dilimi, çok velut, çok üretken geçti. Bir vurgumuz var bizim: Atalarla övünmüyoruz, efendim, hakikaten mezar taşlarını teşyi etme, onore etme gibi bir yaklaşımımız yok. Ancak büyüklerimiz, yerin altındakiler bize çok özel izler bırakmışlar. O izleri takip ettiğimiz zaman ufkumuz açılıyor, güzel noktalara varabiliyoruz. Bunlardan bir tanesi Fuzuli. Bunu özellikle Millî Eğitim Bakanlığı bütçesi görüşüldüğü için kayda geçeceğim, sonra birkaç tane not düşeceğim. Kamil Hocamın burada olması çok iyi oldu. Fuzuli şöyle bir kayıt düşüyor, diyor ki:

Derdime vâkıf değil canan beni handan bilir.

Hakkı vardır şad olanlar herkesi şadan bilir.

Söylesem tesiri yok sussam gönül razı değil

Çektiğim alamı bir ben bir de Allah'ım bilir.

Evet, yani söylesek tesiri olmuyor, görüyorum ben yıllardır. Ha bire vurgu yapıyoruz ama görüyorum ki bir tesir peyda olmuyor. Ardı ardına her gün biteviye hakikatlerin ters yüz edilip ifade edildiğine şahit oluyoruz. Salih Bey güzel şeyler anlattı, aslında bu manaya havi şeylerdi. Ama ben özellikle isim açarak söyleyeceğim, sabahleyin Sayın Bekaroğlu bir konuşma yaptı. Bilgi almadan, bir belgeye dayanmadan ki bilgi hemen burada ulaşılabilecek kadar yakında olmasına rağmen sırf kafaları karıştırma adına hakikatleri ters yüz etme adına burada dillendirildi. Neydi o? Efendim, Millî Eğitim Bakanlığı tablet dağıtıyor, böyle bir gayreti var ama belediyeler buna katkı sunmak istiyor, belediyeler de öğrencilere tablet vermek istiyor, buna mâni olunuyor. Hiç alakası yok. Hangi belediye istemiş de Milli Eğitim mâni olmuş? Milli Eğitim Bakanlığımız milleti ifade eden esaslı millî bir kurum.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Genel Başkanımızın ağzından dinlediniz, Genel Başkanımızın ağzından.

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Arkadaşlar... Arkadaşlar...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Aydoğan Bey, burada böyle bir usul yok. Aydoğan Bey, burada bu işle ilgili genel müdür var, ulaşırsınız, size bilgiyi verir. Benim söylediğim doğrudur, ben bilgi alarak konuşuyorum. Ezbere burada konuşmam.

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Hatibin konuşmasına müdahale etmeyin lütfen.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bunları konuşmayın, Kamil Hocam "öğretim" ifadesine katılmadığını söyledi. öğretimin hakiki bir tarafının olmadığını söyledi, "Eğitim olması gerekir." dedi.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Öğretim değil, öğrenimdir.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Öğretim, öğrenim çok fazla bir şey ifade etmiyor.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - "Öğretim" diyor, çok şey ifade ediyor.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - "Öğretmen" kavramı çok mübarek bir kavram. Öğreten tarzı hayata geçirmek de çok özeldir, çok önemlidir. AK PARTİ özellikle...

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Sındır, lütfen müdahale etmeyin. Yani bir tespit yapıyor, katılırsınız, katılmazsınız ama niye müdahale ediyorsunuz anlamıyorum ben?

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Başkanım, demediğim şeyi söylüyor.

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Efendim, daha sonra düzeltirsiniz istiyorsanız.

Sayın Aydemir, devam edin lütfen.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Değerli arkadaşım, bir noktaya gelmek istiyorum. Kamil Bey, o zaman senden vareste söylüyorum. Bir noktaya gelmek istiyorum, ya böyle çok abartmaya gerek yok. Benim söyleyeceklerimi ardından siz tamamlayın eğer varsa noksanı.

Biz öğretmeni eğitimin yani millî eğitimin esaslı öznesi olarak görüyoruz öğrencilerle beraber. Öğretmeni üç ordu tarifinin içerisinde çok esaslı bir yere koyuyoruz. Şanlı ordumuzun yanında bir de muallimlerden oluşan ordumuz var diyoruz. Öyle değil mi? Şehitlerimizden oluşan bir üçüncü ordumuz var diye hep altını çizip söylüyoruz. O derece mübarektir öğretmenler, öğretenler çünkü. Öğreten, o kıvam çok çok mühimdir ve dolayısıyla biz millî eğitimi, bu Bakanlığı çok daha özel noktalara koymuşuz ve ona göre bir işleyiş tarzımız var.

Değerli Başkanım, yaklaşık üç dakikalık zaman bu arada gitti yani müdahalelerden kaynaklı. Ama canları sağ olsun, hiç mühim değil.

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Aydemir siz de konuşmanızı kısa tutun, bir an önce tamamlayın lütfen.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Eyvallah, tamam. Kamil Hocam öğretmenlerin dolar bazında aldıkları maaşa vurgu yaptı. Öğretmenler dışarıda işte şu kadar dolarla maaş alırken Türkiye'deki aldıkları çok düşük mikyasta kalıyor gibi bir şey söyledi.

Arkadaşlar, ara ara tefekkür etmek, ara ara tezekkürde bulunmak çok lezzetli oluyor. Hakikaten yürürken hem ufkumuzu açıyor hem yolumuzu aydınlatıyor. Bakın, burada biraz önce bir Muğla Milletvekilimiz konuşma yaptı. Özellikle turizm bölgelerinde yaşayan çok sayıda ecnebi, Avrupa ülkelerinden gelen yabancı menşeili insanlar var ve bunların kahir ekseriyeti de emekli. Niye bunlar geliyor, burayı niye tercih ediyorlar? Çünkü emekli olduktan sonra aldıkları maaşlar oralarda kifayet etmiyor. Dolarla aldığı maaşı siz söylüyorsunuz, asgari ücret dolar bazında şu kadar diyorsunuz; oradaki domates fiyatından hiç bahsetmiyorsunuz, oradaki ev kiralarından hiç bahsetmiyorsunuz, kaç dolar olduğunu söylemiyorsunuz değil mi? Bir de o tarafına bakacaksınız. Tek tarafına bakıp oradaki olumsuzluğu AK PARTİ'ye teşmil etmeniz bir büyük haksızlıktır. İşte, ben bunu söylüyorum ki arkadaşlar hakşinas olalım, hakkı üstün tutalım, doğruları söyleyelim. Bunu yapmadığınız sürece millet zihninde yer bulamıyorsunuz Sayın Tiryaki. Hakikat neyse onu... İki taraflı konuşacağız. Bakın, ne söylüyorum ben? Evet, dolar bazında aldığı maaşı söyle ama oradaki harcama kalemlerinin de ne tuttuğunu -eğer varsa, ehlivicdansak- burada söyleyeceğiz.

Arkadaşlar, biz geldiğimiz noktada, hakikaten, eğitim kadrosuna neleri aktardığımızı, hangi noktadan alıp nerelere taşıdığımızı biliyoruz, bunları öğretmenlerimiz de biliyorlar ve hakkı teslim de ediyorlar, eğer ideolojik bir saplantısı yoksa; özellikle parantez açıyorum.

Burada bir başkası "Çok sayıda imam-hatip açıldı ama oradan yetişen öğrencilerin niteliğinde düşüklük var." gibi, böyle, hüküm ifade eden cümleler kurdu. Tam tersi arkadaşlar, ben imam-hatip mezunu değilim ama imam-hatiplerden mezun olan -özellikle şu son jenerasyon, genç jenerasyon- çok parlak zekâlı, ülkemize, vatanımıza katkı sunan gençleri görüyorum ben, iftihar ediyorum. İmam-hatiplerin eğitim müfredatı da değme fen lisesine, Anadolu lisesine taş çıkartacak kadar nitelik ifade ediyor. Dolayısıyla, buna da bir vurgu yapıyorum, altını çiziyorum.

Bir başkası, burada bir arkadaşımız, engelli öğretmenlerle ilgili... Aslında bunlar siyaseten, tribünlere oynama maksatlı yapılan şeyler. Arkadaşlar, galiba Arzu Hanım söyledi, 3 binden 300'lere kadar düşürmüşüz engelli öğretmen açığını, böylesine bir kadro açmışız bu insanlarımıza. Biz sadece engellilere değil, hayatın hangi numunesine gitseniz insanı orijin noktasına koyuyoruz ve hizmet götürüyoruz; siyasi üslubumuz ve tarzımız da budur.

Noksanlarımız yok mu? Elbette var arkadaşlar. Hayat her gün önümüze başka sayfalar açıyor. Biz okullaşma oranlarını çok artırdık ama yetmiyor, kifayet etmiyor, bugün yine ihtiyaç var. Bakın, mesela, ben Erzurum bağlamında söyleyeyim: Erzurum'da şu anda -arkadaşlar, bunu özellikle söyleyeceğim- Hınıs'ta, Tekman'da, Palandöken'de, Yakutiye'de, Aziziye'de, Köprüköy ilçelerimizde okullara ihtiyaç var. Bunu söyleyeceğiz, konuşacağız, siz de söylüyorsunuz. Yani her şey mütekâmil demek doğru değil, elbette ki kâmil hâle getirmeye çalışıyoruz. Kamil Hocam da çıktı buradan.

Değerli Bakanım, Erzurum'da mekânlar, adresler bir hususiyet ifade ediyor. Erzurum da tarım ve hayvancılığın zirve bulduğu bir il. Burada bir okula ihtiyacımız var, okulun adı "Tarım ve Hayvancılık Meslek Lisesi." Bunun yeri de var, şu anda Aziziye ilçemizde yatılı okul var, orada çok az sayıda öğrencimiz var, onlar bir başka yere plase edilerek, yönlendirilerek burası pekâlâ bu mevzuda eğitime açılabilir. Böyle bir ihtiyacımız var, hususen talep ediyorum.

Burada YÖK Başkanımız var. Arkadaşlar, Atatürk Üniversitemizin yaklaşık yetmiş yıla varan bir serencamı var, bir yüz akı eğitim kurumudur, bütün Türkiye için böyledir, bütün üniversitelerimiz öyledir. Elhamdülillah, 200 küsurun üzerine çıktık, hepsi de nitelik ifade ediyor, hepsinde de bir özel gayret var, hepsi de milletin gönlünde, yüreğinde özel yer etti. Ama Atatürk Üniversitesinin ismi de özeldir, eğitim zemini de çok özeldir. Dolayısıyla, birtakım projelerimiz var, geliştiriyoruz, yapıyoruz. Bir çoklu otopark projemiz var.

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Aydemir, lütfen, tamamlar mısınız.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Başkanım, çok az bir müsaade istiyorum, şunu tamamlıyorum.

Kazım Karabekir Eğitim Fakültemiz var. Değerli Başkanım, siz Erzurum'a geldiniz, biliyorsunuz, kampüsün dışında; kampüsün içerisinde yeni bir bina lazım. Böyle bir projemiz var, özellikle müzahir olmanızı istirham ediyorum ben. Gene, Açıköğretim Fakültesi, kendi parasıyla yapacak; bir idari bina ve depo yapımı var, onda bir talebimiz yok. Bunlar tabii, size söylerken Maliye Bakanlığına yönlendirme adına ben bunları özellikle söylüyorum ve o bütçelerde de konuşacağız. Batı Kampüsü'müz var, büyüdü üniversitemiz orada yemekhane ihtiyacımız var, ona dönük bir not düşüyorum, gene kütüphane ihtiyacımız var.

OTURUM BAŞKAN ABDULLAH NEJAT KOÇER - Teşekkür ediyoruz Sayın Aydemir.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Hemen bitiriyorum.

Arkadaşlar, Teknik Üniversite; Erzurum'da, Doğu Anadolu Bölgesi'nde çok özel bir anlam ifade ediyor ve epeyce de bir mesafe aldık, şimdi dijital eğitime dönük bir gayretleri var. Bir proje gelmesi durumunda Değerli Başkanım, hususi bir sahiplenme üzere olursak çok memnun olurum.

Bütçe hayır uğur getirecek, ben biliyorum; bereketli olsun.

Hepinize saygı sunuyorum, var olun.