KOMİSYON KONUŞMASI

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, değerli bürokratlarımız, çok değerli vekil arkadaşlarım, değerli Sayıştay görevlilerimiz, değerli basın mensuplarımız; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, bugün Tarım ve Orman Bakanlığımızın 2019 kesin hesabı ve 2021, 2022, 2023 bütçelerini görüşüyoruz.

Ben, öncelikle konuşmama Bakanlığınızın bir kurumu olan Devlet Su İşlerinden başlamak istiyorum. Ülkemizin su kaynaklarının planlanması, yönetimi ve geliştirilmesi için 1954 yılında kurulan Devlet Su İşleri gibi köklü bir kurumumuz var, özel bütçeli yatırımcı bir kuruluş. 2021 bütçesi, 2020 bütçesinin yaklaşık 2 katı olarak planlanmış, 18 milyar 730 milyon 949 TL olarak, bunun yanında yatırım bütçesi olarak da 15 milyar 326 milyon 282 bin TL belirlenmiş.

Şimdi, Devlet Su İşlerinin personel yapısına baktığımız zaman, 2019 kesin hesabına göre merkez artı taşra 22.790 personeli bulunmakta. Bütçenin artışını siz de vurguladınız, "2021 yılı su ve sulama yatırımlarında hamle yılı olacak." dediniz Sayın Bakan. Şimdi, bir kuruma ne kadar çok bütçe, yatırım bütçesi ayrıldığı önemli ancak o bütçenin nasıl kullanılacağı, etkili, verimli olup olmayacağı, kaynakların birilerinin menfaati için kullanılıp kullanılmayacağı, işte bunlar belki de bütçenin rakamlarından çok daha önemli. Sunumunuzda da tarımla ilgili çok abartılı rakamlar verdiniz. Bunlarla ilgili arkadaşlarımız, diğer Komisyon üyesi arkadaşlarımız çok doğru ve gerekli değerlendirmeleri yaptıkları için onlara girmeyeceğim ama Devlet Su İşlerine baktığımız zaman, icracı bir kurum olmasından dolayı hem personel hem de bütçe olarak bu benzeri devlet kurumlarına göre en büyük kurumlardan biri. Devlet Su İşleri, çok yüksek teknik beceri ve bilgi isteyen faaliyetler için personeline de son yıllara kadar çok iyi eğitimler vermiş ancak son yıllarda bu yetkin personelini kaybettiğini, yerine de yeterince yetkin olmayan personelin geldiğini görüyoruz. Devlet Su İşleri yıllar içinde yavaş yavaş bu teknik personelini kaybederken son üç yılda da böyle bin civarında yeniden personel alımını yapmış, yatırım bütçeleri düşmüş, son birkaç yılda rutin tamir, bakım işlerini bile bütçe yetersizliğinden yapamamış.

Yine, mesela basına yansıyan bir konu: Euronews'un 2019 tarihli haberine göre -başka kanallarda da var, bakabilirsiniz- 2019 yılına ait toplam 1,5 milyar TL değerindeki işlerin yaklaşık yüzde 95'i tasfiye, devir ve süre kapsamına girmiş. Şimdi, bu konuda bu projelerle ilgili -soru olarak da not alırsanız- son durum nedir? Acaba bütçe artırımının bu projelerle bir ilgisi var mı yoksa farklı şekilde mi değerlendirilecek; bu konuda da bizi bilgilendirirseniz sevinirim.

Şimdi, kurumun Sayıştay raporları çok önemli çünkü 11 tane denetim görüşünü etkileyen, 19 tane de etkilemeyen bulgu var. Sürem hepsini konuşmaya yetmeyecek ama denetim görüşünü etkilemeyen çok önemli bazı bulgular var. Aslında bu bulgularla kurumun hakikaten -bu kelimeyi çok telaffuz etmek istemesem de- bir yozlaşma içinde olduğunu bu raporlar gösteriyor. Şimdi, kurumun kendi imkânlarıyla karşılayabileceği bazı hizmet alımlarını ihale yoluyla piyasada karşılaması var. Baraj, gölet, sulama, taşkın koruma, atık su toplama ve arıtma tesisleri, içme suyu tesisleri ve isale hattı işlerine ait planlama raporları ve yapım projelerinin hazırlanması işlerini Devlet Su İşlerinin kendi imkânlarıyla yapması mümkünken piyasadan hizmet alımı suretiyle temin ettiği ve bedellerinin de bütçeden ödendiği tespit edilmiş. Yine, DSİ yaptığı işlemlerde ortaya çıkan hafriyat ve benzeri malzemeleri önceden belirlenen yerlere dökmemiş, dökülen yanlış yerleri de sonradan kamulaştırmak zorunda kalmış, bu nedenle de devlete yersiz ve gereksiz yere kamulaştırma masrafı çıkarmış. Yine, baktığımız zaman, Kamu İhale Kanunu'na tabi olarak ihale düzenlenecek işler küçük tutarlara bölünüp ihalesiz şekilde usulsüzce birilerine verilmiş. Kamu İhale Kurumuna göre büyükşehirlerde 90 bin liranın, küçük şehirlerde de 30 bin liranın altındaki işler ihale düzenlenmeden verilebiliyor. Şimdi, burada, baktığımız zaman da Devlet Su İşlerinde bu tutarların çok daha üzerindeki işler yaklaşık 90'ar bin liralık tutarlara bölünmüş ve dağıtılmış yani DSİ kendi elemanları ve ekipmanlarıyla yapacağı işleri dışarıya ihale etmiş. Şimdi, yine sormak istiyorum: Bu ihaleler kimlere verildi, verilen kişilerin, firmaların kurumunuzla, kurumunuzdaki kişilerle bağlantısı nedir?

Yine denetim görüşünü etkileyen verilere baktığımız zaman, bulgulara baktığımız zaman da mali tablolarda da ciddi bozulmaların, yanlışlıkların ortaya çıktığını görüyoruz. Bunlardan birkaç tanesine de çok kısa değinmek istiyorum: Örneğin, HES'lerden elde edilen gelirlerin tahakkuk kayıtlarının yapılmaması. Ne olmuş? Su Kullanım Hakkı Anlaşması imzalanan özel şirketlerden tahsil edilmesi gereken alacaklar izlenemediği için ilgili hesaplarda, 115 milyar TL hataya sebep olmuş. Yine, 2019 yılı için de geçici kabul işlemleri yapılan yatırımlara ilişkin tutarların ilgili maddi duran varlıklar hesabına aktarılmaması sonucu 3 milyar TL'lik hata, duran varlıklar için yapılan değer artırıcı harcamaların doğrudan gider kaydedilmesi 11 milyar 957 milyon TL'lik hata -küsuratları atlıyorum burada, hepsine değinemiyorum ama- proje özel hesabından verilen avansların mahsup işlemlerinin yapılmamış olması alacak hesaplarında 7 milyarlık eksik görünmesine sebep olmuş. Aslında diğer birçok bulgu var değerlendirilmesi gereken -ben bunların içerisinden ancak birkaçını seçebildim- hakikaten önemli veriler bunlar, düzeltilmesi gereken.

Kurumun iyi yönetilmediğinin, uzun süredir -kadrolarıyla ilgili de biraz önce söylediklerime dayanarak- biraz daha partizanca yapılan atamalarla ve liyakatsiz kişilerle doldurulmasının ve bu kişilerin göreve getirilmesinin en güzel örneklerinden bir tanesi de Melen Barajı'dır. İstanbul'a yıllık 1 milyar 77 milyon metreküp su temin etmesi planlanan Melen Barajı inşaatına Aralık 2012 yılında başlanmıştı, Sayın Cumhurbaşkanı da 2019 yılında bir mitingde "İstanbul için susuzluğu giderdik, dağları delerek Sakarya'dan su getirdik. 2040 yılına kadar su sorunumuz yok." demişti ama gerçeğin öyle olmadığı ortaya çıktı. Çünkü nedeni belli olmayan bir şekilde -bunun altını da özellikle çiziyorum- başlangıçta zemin şartlarına uygun olarak yapılan proje sonradan ne hikmetse değiştirilmiş, zeminin taşıyamayacağı tipte bir projeye dönüştürülmüş ve bu nedenle de geçen yıl tamamlanmış olması gereken ve İstanbul'a su vermesi gereken barajın gövdesinde büyük çatlaklar, derin çatlaklar oluştu, su tutulamadı, yeniden güçlendirme projesi hazırlandı. Şimdi, bin gün süre sonra yani 2023'te su tutması planlanıyor. Bu hazırlanan güçlendirme projesi, bu 2023 projesini... 8 Ekim tarihinde, Sayın Bakan, biz, Cumhuriyet Halk Partisi heyeti olarak barajı ziyaret ettik. Orada Devlet Su İşlerinin Bölge Müdür Yardımcısının aktardığı bilgiler sonucunda bunları öğrendik ve aldığımız bilgiler bu yönde. Tüm bu süreç hem büyük bir zaman kaybına hem de harcanan kaynakta yüksek oranda artışa sebep oldu.

Şimdi, İstanbul için hayati öneme sahip bu su kaynağının asıl kullanıcısı olan İSKİ'ye (İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresine) maliyeti de ne kadar oldu? 2,5 milyar TL'yi geçti, şimdi 309 milyon dolar, başlangıç ihale bedeli 213 milyar TL. Şimdi, bu zararı sadece mühendislik hatalarıyla açıklayamayız, mümkün değil. En başından beri söylediğim gibi kötü idarenin sonucudur bu. O nedenle sizin artırdığınızı söylediğiniz bütçenin de nasıl yönetileceği konusunda açıkçası şüphelerim olduğunu belirtmek istiyorum.

Şimdi, pandemi sürecindeyiz tabii, tarımın Türkiye'de ana aktörlerinden biri olması gerektiğinin bir kez daha altını çizmek istiyorum. Aslında pandemi bunu bize çok güzel bir şekilde gösterdi ancak tüm arkadaşlarımın da belirttiği gibi tarım ve hayvancılık Türkiye'de şu anda can çekişiyor ve kan kaybediyor. Çünkü sektör sizin iktidarınızın neoliberal politikaları nedeniyle Türkiye'de tarımı ihracatçı değil, tamamen ithalatçı bir konuma getirdi. Bu durum hem çiftçiyi toprağından kopardı, üretimi azalttı, köyleri boşalttı. Bunun yanında, aslında desteklendiği zaman kentlerden köylere geri dönüş olduğunu görmemize rağmen 2019 yılında Çiftçi Kayıt Sistemi'ne baktığımızda 682.265 kişi azalmış sistemden. Yani, tarımın, aslında "destekliyoruz" dediğiniz hâlde, hiç de desteklenmediğini kanıtlarından biri bu. Yine, geçen yıla göre bütçeniz yüzde 27,8 artmasına rağmen; şimdi, bakıyoruz mazot ve gübre desteğinin 2020 yılına oranla yüzde 6,1 düşmüş olması da manidar. Mesela bu konuya girmediniz, sunumunuzda hiç bundan bahsetmediniz.

Sunumunuzda bahsettiğiniz bir konudan daha bahsetmek istiyorum. Dijital tarım pazarından bahsettiniz. Şimdi, dijital tarım pazarı sistemi içerisinde sözleşmeli tarım yapan şirketlere daha önceki açıklamalarınızda 50 milyona kadar destek vereceğinizi açıklamıştınız ancak sunumunuzda bu destekten hiç bahsetmediniz. Aynı zamanda FİSKOBİRLİK, ÇAYKUR, Trakya Birlik, ÇUKOBİRLİK, Marmara Birlik, Et ve Süt Kurumu gibi kurumlar, bu şirketler arasında neden yok diye sormak istiyorum. Yani neden sadece özel firmalara, özel şirketlere bu destek veriliyor? Açıkçası bunu da öğrenmek isteriz.

Çiftçinin refahının artmasında, ekonomide söz sahibi olmasında önemli yapılar tarımsal amaçlı üretim kooperatifleridir Sayın Bakan.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Sayın Emecan, sürenizi hiç kesmedim, süreniz de epey oldu. Lütfen tamamlarsanız...

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Toparlayayım Başkan, çok teşekkür ederim.

Siz, bu kooperatifleri desteklemiyorsunuz, âdeta yok ediyorsunuz. Yurt dışından birkaç rakam vermek istiyorum, çok kısa kalan süremde. Örneğin; Uluslararası Kooperatifler Birliği çatısı altında 750 bin kooperatif ve 800 milyon kooperatif ortağı var. Şimdi, baktığımız zaman dünyada en büyük kooperatif birliği yaklaşık 65 milyon dolarlık iş hacmiyle Japonya Tarımsal Kooperatif Federasyonu. Norveç ve Kanada'da 3 kişiden 1'i, Amerika'da 4 kişiden 1'i kooperatif üyesi ortağı. Hollanda'da sütün yüzde 97'si, İspanya'da zeytinyağının yüzde 70'i, Kanada'da buğday ve tahılın yüzde 75'i, tüm tarım ürünlerinin yüzde 55'i kooperatiflerce pazarlanıyor. Peki, biz de durum ne? Açıkçası sizden kooperatiflerle ilgili bu rakamları da duymak istiyoruz. Ama, yani iktidar olarak eğer o kooperatifin yönetimini kendiniz belirlemiyorsanız, açıkçası "Yok olsun, gitsin ölsün." mantığıyla yaklaştığınızı görüyoruz.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Sayın Emecan, son cümlenizi alalım lütfen.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Son olarak Başkanım, FİSKOBİRLİK'ten bahsederek bitireceğim.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Çünkü diğer arkadaşlarımıza yetişmeyecek, onun için... Bakın, 17.00'de bitirilelim dedik ama yetişmeyecek, onun için lütfen...

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Son cümlelerim o zaman, toparlıyorum.

Lütfen yok ettiğiniz FİSKOBİRLİK'e sahip çıkın. Bugün fındığı Toprak Mahsulleri Ofisiyle, evet, bu yıl belki iyi bir fiyata almış olabilirsiniz ama FİSKOBİRLİK gibi kooperatiflerin, eğer ülkede tarımı kurtarmak istiyorsanız desteklenmesi lazım. Fındığında Ferrero gibi özel şirketlere peşkeş çekilmemesi gerekiyor. Umarım bunları hayata geçirirsiniz, umarım AK PARTİ'li arkadaşlarımızın söylediği kadar tarımla ilgili samimisinizdir.

Komisyonu saygıyla selamlıyorum, bütçenizin de hayırlı olmasını diliyorum.

Teşekkür ediyorum Başkanım.