| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281 ) ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifi (1/280) ve Sayıştay tezkereleri a)Tarım ve Orman Bakanlığı b)Orman Genel Müdürlüğü c)Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ç)Meteoroloji Genel Müdürlüğü d)Türkiye Su Enstitüsü e)Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 05 .11.2020 |
NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, değerli bürokratlar, değerli vekil arkadaşlar ve katılımcılar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında, tarım, tabii, Türkiye'nin geleceğiyle ilgili en çok konuşmamız gereken, en önemli, ilgi duyabileceğimiz başlıklardan biri. Geçmişten bugüne kadar hep tarımla ilgili konuşulmuş ve tarımla ilgili birçok problem dile getirildiği gibi çeşitli girişimler de yapılmıştır. Ama geldiğimiz aşamada bir ekonomik krizden söz ediyoruz ve ciddi bir kriz döneminde tarımın büyüdüğünü söylüyoruz ve sunumunuzda, çeşitli açıklamalarınızda da çok iyi gittiğini söylüyorsunuz fakat saha öyle değil, çiftçiyle buluştuğumuzda öyle değil, köyde insanlarla buluştuğumuzda öyle değil, hele hele pazara, markete gittiğimizde yine öyle değil. Çünkü bir ülkede tarım gelişirse, üretim artarsa fiyatlar da kontrol altında olabilir ama bunu göremiyoruz.
Bir diğeri: Tarımla ilgili kalkınma, bu pandemi döneminde dünyada en çok konuşulan konulardan biri oldu. Niçin en çok konuşulan konulardan biri? Bir; doğanın acımasızca tahrip edilmesi meselesi. İki; gerçekten, sağlıklı, nitelikli ürünlere ulaşabilmek için gelecekte dünyanın ciddi bir krizle karşı karşıya olduğunu dile getiren araştırmalar var. Peki, bizde nasıl, Türkiye'de? Ekolojiye verilen bir önem yok, çevreye, doğaya verilen bir önem yok ve bu konuda alınması gereken birçok önlem alınmıyor, deyim yerindeyse sanayiyle baş başa bırakılıp tarım arazileri giderek arsalara dönüştürülmeye çalışılıyor. Tarımdaki politikanın teknolojiyle beraber aslında sağlıklı ürün yetiştirmek için bir politikaya dönüşmesi lazım ama yok.
Tarım Bakanlığının ciddi bir envanterinin olup olmadığı şüpheli çünkü bu bilinmiyor, bu konuda çok çalışma yürütülse bile yok ve biz biliyoruz ki veriler sağlıklı değil. TÜİK genelde şunu yapıyor: Genelde işsizlik söz konusu olduğunda, tarım işçilerinin olduğu bir köyde kahveye gidip "Çalışıyor musunuz, çalışmıyor musunuz? Tarlaya gidiyor musunuz, gitmiyor musunuz?" gibi sorularla yapmaya çalışıyor ve geldiğimiz aşama da şu: Üreticiden ucuz alıp tüketiciye pahalıya satılıyor ve üretime değil, ithalata önem veriliyor, aradaki kişiler çok kazanıyor.
Sayın Bakan, geçen yıl da biz konuştuğumuzda bir başlık önermiştik, demiştik ki: Su çok önemli ve yan yana durmak çok önemli; özellikle Orta Doğu'da gıda çok önemli ve Türkiye bu konuda çok zengin. Mezopotamya su ve tarım birliği gibi bir kooperatif, bir birlik kurulabilir mi? Hiçbir adım atılmadı ama biz biliyoruz ki birileri zenginleşiyor, birileri para kazanıyor ama tarımla uğraşanlar, çiftçiler fakirleşiyor, yoksullaşıyor.
Şimdi, destek meselesi... Ya, mazot fiyatı artıyor, gübre fiyatı artıyor, ilaç fiyatı artıyor, yem fiyatı artıyor, enerji, elektrik fiyatlarına neredeyse yüzde 100'e yakın zam var, destek oransal olarak bunlara göre artmıyor, kısmi kalemlerde oynama yapılıyor. Mesela sizin açıkladığınız 22 milyar bu yıl, önümüzdeki yıl için 23 milyar, bunu orana vurduğunuzda çiftçiye bir şey gitmiyor. Sayın Bakan, destek dediğiniz... 2020'deyiz, 2019'un desteği veriliyor ve Cumhurbaşkanına yanlış bilgi veriliyor. Cumhurbaşkanı geçenlerde açıklama yapıyor, diyor ki: "2020 yılının desteklemesini arkadaşlarımız dağıtacak." Çiftçi 2019'u alıyor ama çağdaş, gelişmiş ülkeler önümüzdeki yedi yıl için bir destek projesi geliştiriyor, vizyon geliştiriyor, hangi yıl ne ekmen gerektiğini söylüyor. Bizde neredeyse çiftçiye bir bağışa dönüştürülmüş ve bir yıl sonradan veriliyor. Çiftçi mazot parasını bir yıl sonra alıyor, yüzde 30 fiyatı artmış; gübreyi bir yıl sonra alıyor, yüzde 40 fiyatı artmış. Bunun ismi "destekleme" değil, "çiftçiyi borçlandırma" ve siz şimdi hangi çiftçiye gidip sorarsanız sorun borçludur. Benim vekili olduğum Batman'da, ayrıca Diyarbakır'da, Mardin'de, birçok ilde çiftçiler borcu borçla kapatabilmek için kredi çekemiyor. Bankanın ismi "ziraat" ama Demirören'e veriyor, medya patronuna veriyor, çiftçiye gelince vermiyor. Veya ne diyor? "Senin teminatın yetersiz, senin arazin yetersiz. Sen büyükşehirde bir kentte bana ev göster." Siz buna el atmazsanız, siz buna çözüm bulmazsanız çiftçi ne yapacak? O bankanın ismini değiştirmek lazım, "ziraat" koymayalım, başka bir şey koyalım.
Bir diğeri... Bu destekleme konusunda, biz önümüzdeki yedi yılda ne yapılması gerektiği konusunda bir çaba harcarken desteklememizin şu yönde olması lazım: "Şunu, şunu yaparsan ürününü alıp satarım, ürününe şu kadar destek veririm ve birçok problemi çözmüş olurum." Bakın, pandemiyle ilgili yapılan açıklamaların hiçbirinde doğru dürüst tarımla ilgili bir destek çıkmıyor ortaya. Bir borç ertelemesinde sadece iki ay için bir erteleme çıktı ama çiftçi hâlâ mağdur.
Bir diğeri mera yasakları. Mera yasaklarını geçen yıl da konuşmuştuk, mera yasakları ve özel güvenlikle ilgili bir çalışma yürütülmesi lazım. Yani Muş'la Batman arasında bir ova var ve orada hayvancılık için oradaki köylüler bir izin istiyorlar ve kontrollü bir izin istiyorlar. Güvenlik, evet, önemli ama niçin bu olmasın? Bu yapılmıyor.
Bir diğeri mevsimlik işçi konusu. Sayın Bakan, ismini koymuşuz "mevsimlik işçi" diye, bunların sosyal güvencesi yok. Peki, bunlar kim, bu mevsimlik işçiler kim? Niye Sason'dan, niye Adıyaman'dan, niye Siverek'ten, niye Cizre'den, niye Hakkâri'den insanlar Bursa'ya gitsin? Niye kendi topraklarında bir şey yapmasın?
Sayın Bakan, Tarım Bakanlığının şunu yapması lazım: Mevsimlik iş için başka yerlere gidenler kendi topraklarında ne yapabilirler ne ekebilirler? Nasıl yapabiliriz? Sason'da çilek ekimini artırmak için ne yapabiliriz? Bal üretimini artırmak için ne yapabiliriz? Böyle politikalar geliştirmek lazım ama o insanlar yolda trafik kazası geçirdiğinde, bir saldırıya uğradığında bunu konuşursak sadece problemin o andaki sürecine değinmiş oluyoruz, önlem almamış oluyoruz, korumamış oluyoruz. Bu olmaz, bu kabul edilebilir bir durum değildir. Birçok çalışma yürütülebilir. Şu anda Türkiye'deki en iyi fıstık üretimi Batman'da, Siirt'te ve giderek Urfa ile beraber Diyarbakır'a kadar gelmekte. Birçok alana daha da destek verilmesi lazım, daha da geliştirilmesi lazım. Bunların bir kısmı yapılıyor ama özellikle mevsimlik işçi konusunda da bu çalışmaların paralel seyretmesi lazım.
Bir diğeri, sizin HES'lerle ilgili çalışmalarınız. HES çalışması, Sayın Bakan, bir çalışmaya göre Türkiye 2019 yılında 291 milyon megavat enerji üretiyor. Bu enerjinin yüzde 102 yedek gücü var, Avrupa ülkelerinde bu oran yüzde 20-25 oranında yani yüzde 75'i fazla. Her HES -biz Karadeniz'de gördük- bir felakete yol açıyor, her HES bir topraksızlaştırma, insansızlaştırmadır, her HES aynı zamanda tarımı, kırsal alanı yok etmektir. Acaba birilerine para kazandırmak için mi bu yapılıyor Yoksa insansızlaştırma için mi? Bundan vazgeçilmesi lazım, bunu yapmadığımız sürece bir inandırıcılığı kalmıyor.
İthalat meselesi... Ya, ithalat meselesinde sadece rakamları bastırmak için, enflasyonu önlemek için bir çalışma yürütülüyor. Baktığınızda ne zaman fiyatlar yükselse siz "İthalat yapalım" diyorsunuz; bunun yerine üretimi destekleyin, çiftçiyi destekleyin. Daha çok üretilsin, fiyatlar kontrol altına alınsın. Bakın, pandemi sürecinde Arjantin'de -ekonomisi Türkiye'den kötü- ilk yaptıkları şey, temel besin fiyatlarını kontrol atına aldılar ve dediler ki: "Kimse zam yapamaz." Ama Türkiye'de, şu anda kuru fasulyesinden tutun mercimeğine kadar birçok üründe yüzde 30'dan fazla bir fiyat artışı söz konusu. Hiç kimse bunları denetlemiyor. Sonra fiyat konusunu gündeme getirdiğimizde, insanlar alışveriş yapamıyor dediğimizde "Çok abartıyorsunuz, böyle bir şey yok." deniyor.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Sayın İpekyüz, lütfen tamamlayabilir misiniz.
NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.
Teşekkür ediyorum.
Sayın Bakan, DEDAŞ meselesi, gerçekten Mezopotamya Ovası için, Botan Ovası için, Harran Ovası için, Kızıltepe Ovası için felaket kavramıyla eş değerdir. DEDAŞ bu pandemi sürecinde bile -hijyen açısından-insanları susuz bıraktığı gibi bir taraftan da tarlaları susuz bıraktı, birçok insan ürün yetiştiremedi. Siz buna çözüm bulmazsanız, burada destek olmazsanız bu iş gelişemez. Enerji Bakanlığıyla bir koordinasyon, organizasyon kurmalısınız, bunun giderek bir avantaja dönüşmesini sağlamalısınız. Bunu yapmadığınız zaman hiçbir şey olmaz.
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Çok teşekkür ediyorum.
NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Bitiriyorum.
Sayın Bakan, lütfen şöyle yapsanız... Siz burada bir sunum yaptınız. Türkiye Cumhuriyeti'nin Tarım ve Orman Bakanısınız, bir tane "organik tarım" kelimesi geçmiyor bu sunumda. Yani Türkiye gibi bir ülkede ve gelecek buyken, doğa buyken bir tane "organik tarım" kelimesi geçmiyor Sayın Bakan. Bir tane "kooperatif" kelimesi geçmiyor. Bir yerde "kooperatif" geçiyor, "kalkınma kooperatifi." Son bir yıldır oraya atadığınız yöneticilerin ne kadar maaş aldığı size sorulduğunda siz diyorsunuz ki: "Bu, ticari sırdır." Ticari sır, orada maaş alanların değil, gerçek ihtiyacı olanlara kooperatif kurmaktır. Siz burada "organik tarım"ı söylemezseniz ve bir taraftan buna önlem, alternatif geliştiremezseniz gerçekten insanlar tarımda da hayvancılıkta da ormanda da perişanlığı yaşarlar.
Teşekkür ediyorum.