| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281 ) ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifi (1/280) ve Sayıştay tezkereleri a) Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı b) Mesleki Yeterlilik Kurumu c) Devlet Personel Başkanlığı d)Sosyal Güvenlik Kurumu e)Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 06 .11.2020 |
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Bakanım, Bakan Yardımcılarım, değerli bürokratlar ve basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakanım, bugün biraz farklı bir sunum yaptınız. Şimdiye kadar daha farklı sunumlar alıyorduk sizden, tablolar alıyorduk, şimdi hem sunumunuzu geç gönderdiniz hem de geldiğinde daha da karışık bir şeyler gördük maalesef. Yani Bakanlığınız zaten zor bir bakanlık, çok büyük bir bakanlık, çok fazla fonksiyonu olan bir bakanlık, bir de bu şekilde bir sunum olunca ve yazılı sunum da böyle karmaşık olunca zor geçecek herhâlde çalışmalarımız. Hani diplomatlar için derler ya "Çok şey söyler ama hiç bir şey söylemez." siz de çok şey söylediniz ama hiçbir şey söylemediniz sonuçta. Bu pandemi dolayısıyla Bakanlığınızın çok daha fazla önemi arttı, faaliyetlerinizin çok çok önemi var.
Sayın Bakanım, farkında mısınız, bilmiyorum ama bugün gündeme getirmediniz, son zamanlarda Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderdiğiniz kanun teklifleri, özellikle iki hafta önce gönderdiğiniz kanun teklifi -bu hafta Genel Kurulda görüşüldü, önümüzdeki hafta da görüşülmeye devam edecek- çok önemli, orada "istihdam paketi" olarak geçiyor fakat çok farklı bir çalışma yaşamı dizayn ediyorsunuz bu kanun teklifiyle. Sadece çalışma yaşamını dizayn etmekle kalmıyorsunuz, günlük yaşantımızı da Türkiye'nin toplumsal yapısını da önemli ölçüde değiştirecek, kültürümüzü, alışkanlıklarımızı, geleneklerimizi değiştirecek türde bir kanun teklifi bu. Bir anlamda, özgürlüklerimizi kısıtlayan bir kanun teklifi Sayın Bakanım. 25 yaşın altında, 50 yaşın üstündekilerin sosyal güvenlikten mahrum, önemli ölçüde kıdem tazminatından mahrum -uygulamada o hâle gelecek görünüyor- emeklilik güvencesi olmayan bir tarzda çalışması büyük sıkıntılar doğuracaktır.
Normal olarak bu kadar önemli kanun tekliflerinin burada sizinle, siyasi otoriteyle, siyasi iradesi olanlarla tartışılması lazım, bu çok önemliydi. Taraflarla tartışılması lazımdı ama maalesef, yeni Anayasa'ya göre böyle bir imkân yok. Siz de yoktunuz, geldi kanun teklifi, burada bürokratlarla bizim onu tartışmamız mümkün değil, talimatı almışlar getirmişler. Siz de yoktunuz, seçilmiş kimse de yok, bunu tartışamadık ama tartışılması lazım. Doğru dürüst tartışılmadan, maalesef, yürürlüğe girecek gibi görünüyor. Biraz önce sendika kökenli milletvekilimiz size 3 konfederasyonun ortak deklarasyonunu anlatmaya çalıştı ama onlar da geç kalmış vaziyetteler maalesef.
Türkiye için gerçekten çok çok önemli, toplumsal yapımızı değiştirecek ölçüde önemli, Türk insanını değiştirecek kadar önemli bir kanun teklifi o. Tekrar tartışılması lazım, çok farklı yönleriyle ele alınması lazım. Yaşam tarzımızdan, özgürlük anlayışımıza kadar her konuda çok önemli değişiklikler getiriyor çünkü.
Bu sosyal yardımlar pandemi dolayısıyla çok önemli ama daha da karmaşık bir hâle geldi maalesef. Siz geçen yıl "extreme poverty"'den bahsettiniz, galiba mutlak yoksulluk aynı zamanda değil mi? Öyle tanımlıyoruz. Bu sene ne oldu? Onunla ilgili Dünya Bankası rakamlarını bilmiyorum, hazırlık yapamadık, onlardan bahsetmediniz ama bu sene gelir dağılımıyla ilgili hem Lorenz eğrisi hem de Gini katsayısıyla ilgili olumsuzluklar olduğunu düşünüyorum pandemi dolayısıyla. Özellikle bu konuyla ilgili Bakanlığınızın çok daha hassasiyet göstermesi gerekir.
Şimdi, bir de sosyal güvenliğe girmeden şu kayıt dışı istihdam oranıyla ilgili konuşalım Sayın Bakanım. Geçen sene de söyledim, bir türlü bunu anlayamıyorum. Şimdi 52'den başladı -nedense 2002'den başlatıyorsunuz- düştü, düştü, son yıllara geldi. Şimdi, benim elimde geçmiş yıllarda verdiğiniz tablolar var ve bu yıl yaptığınız bazı açıklamalar var. "Yüzde 30'a düştü, geriledi." diyorsunuz, şimdi de "Yüzde 32." dediniz. 52'den 32'ye düştüyse yaklaşık 20 puan düşmüş demektir, 30'a düştüyse 22 puan düşmüş demektir ama son yıllarda tekrar yukarı doğru bir eğilim gösteriyordu kayıt dışı istihdam, bir yanlışlık olmasın. Yani muhakkak hedeflere ulaşacağız diye bunların bu şekilde gösterilmesi doğru değil. Rakamlara girmiyorum çünkü rakamlara güvenmiyorum da Sayın Bakanım, siz de zaten girmediniz.
Şimdi, bir de sosyal güvenlikle ilgili olarak anlaşamadığımız bir konuyu özellikle belirtmek istiyorum. Sosyal Güvenlik Kurumu, geçen yıl dediniz ki: "218 milyar hazineden cari transfer alacak." Onun az olduğunu, çok daha fazla olduğunu söyledim. Bugün ne getirdiniz bilmiyorum ama bu sene için Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı'nda görünen rakam -sanırım siz vermişsinizdir- 250 milyar, 249 milyar olmuş yani 218'de kalmamış. Dolayısıyla, gayrisafi yurt içi hasılaya oranı da daha önce hedeflediğiniz gibi 5'in altında değil, 5'in üstüne çıkmış vaziyette ki ben yıl sonu itibarıyla 249'da kalacağını da düşünmüyorum. Gelecek yıl için, 2021 için 259 milyar öngörmüşsünüz. Yine, gayrisafi yurt içi hasılaya oranını 4,6 yapmışsınız. Bu sene 250 milyarın üstüne çıkıyorsa cari transfer, gelecek sene 260 milyarda olması mümkün değil Sayın Bakanım, bu da 300 milyar civarında olacaktır. Sosyal Güvenlik Kurumunun bütçesi aşağı yukarı 600 milyar, 587 milyar görülmüş, 600 milyar olacak; çok büyük bir rakam. Bu 259 milyar, burada görünen 259 milyar olmasa, bu senenin öngörülen devlet bütçesinin açığı 245 milyar, bu açık söz konusu olmayacak. Bu konuyla ilgili bir reform çalışması yapılması lazım.
Açık sanki çok daha düşük bir meblağmış gibi gösteriliyor, doğru değil, kendimizi kandırıyoruz. Bu konuyla ilgili reforma ihtiyaç var, bir an önce bunu başlatmanız lazım. Bunu üçüncü defadır konuşuyoruz, söylüyorum bütçenizde; çok önemli bir konu, gözden kaçan bir konu. Gerçek açığı göstermiyoruz, cari transfer sonuç olarak bütçe açığı doğuruyor devlet bütçesinde. Bunun çoğu da gerçekte açıktır. Evet, bazı zorunlu ödemeler var, onları biliyoruz ama onların dışında kalanlar aslında açıktır. Geçmişle kıyaslanınca devlet yardımının dışında, devlet desteğinin dışında zaten bir de toplanan primin dörtte 1'i kadar da ilave olarak destek alınıyor. Diğerleriyle birleştirilince bunun çok büyük oranda açık olduğu ortadadır Sayın Bakanım, bunu görüp buna göre işlem yapmamız lazım.
Şimdi, kesin hesaba da gireyim. Diğer arkadaşlarımıza da özellikle sosyal güvenlik ve sosyal yardımlar konusunda söz hakkı bırakmak istiyorum. Ama bir şey daha söyleyeyim: Voltaire'in bir sözü var "Çalışmak üç şeyi önler. Bir tanesi, can sıkıntısını önler; bir tanesi, kötü alışkanlıkları; bir de yoksulluğu önler." diyor. Bizim çalışma hayatı bu üçünü de önlemiyor. Çalışıyorsanız canınız daha fazla sıkılıyor, kötü alışkanlıkları daha fazla edinebiliyorsunuz, yoksulluğunuz da bitmiyor maalesef. Hâlbuki çalışmanın bu üçünü de önlemesi lazım; can sıkıntısını, kötü alışkanlıkları ve yoksulluğu. Öyle bir çalışma hayatı dizayn etmemiz lazım. Bu son düzenlemeler, maalesef, tam tersi bir çalışma hayatı getiriyor.
Türkiye'nin, Avrupa Birliğiyle entegrasyonu hedeflemiş bir Türkiye'nin tutup da Çin gibi, Kore gibi çok düşük ücretle kalkınmayı hedeflemiş olması, böyle bir yola girmesi, birdenbire, ilgili kesimlerle konuşmadan bunu yapıyor olması hiç doğru değil Sayın Bakan. Ya, Türkiye ücretle ilgili maliyetlerini sıfırlasa rekabet edebilir mi dünyayla, mümkün müdür? Bütün ücret maliyetini sıfırlasa rekabet edebilir mi? Buna bakmamız lazım, buna göre çalışma hayatımızı dizayn edeceğiz. Biz Avrupa'nın hemen kıyısında, Avrupa'yla bu noktaya gelmiş bir ülke olarak, onlarda o kadar yüksek ücretler varken bu kadar düşük ücretlerle devam edebilir miyiz, tahammül edebilir miyiz buna? Şimdiye kadar daha makul ücretlerle, sosyal toplumun birbirine olan desteğiyle, gelenekleriyle yaşamış, belli bir noktaya gelmiş; bu noktadan sonra kentleşmesini aşağı yukarı tamamlamaya çalışıyor iken birdenbire ücret seviyesinin düşürülmesi bu toplumu çok büyük sıkıntılara götürür, çok büyük sıkıntılar söz konusu olur. Bu noktada çok dikkat edilmesi lazım. Çok büyük bir sorumluluk alıyorsunuz, bu sorumluluğu paylaşmanız lazım, sosyal kesimlerle konuşulması lazım, bilerek Türkiye böyle bir şey yapıyorsa bilerek yapmalı. Türkiye, kalkınma ve büyüme için ücretleri bu derece düşürmeyi tercih etmemeli bana göre. Bu toplumsal büyük sıkıntılar yaratacaktır.
Şimdi, kesin hesaplarla ilgili, Sayıştay raporlarıyla ilgili dediniz ki, şöyle not almışım: "Kamu zararı yok, yolsuzluk bulunmadı Sayıştayın raporlarında." Şimdi, Sayıştay hiçbir zaman yolsuzluk bulmak, kamu zararı tespit etmek için bu raporları yazmıyor. Sayıştay millet adına, TBMM adına bu çalışmayı yapıyor ve önemli olan, buradaki çalışmada da bizim amacımız bütçenin çıkmaması değil, bütçenin çıkmaması diye bir şey söz konusu değil zaten, eskiden de öyleydi, bütçe her hâlükârda çıkardı, 40 kişilik Komisyonun onun için en az 24'ü iktidardandı, bütçe çıkardı, muhakkak çıkması gereken kanunlardı. Ama bütçe sırasında konuların tartışılması, konuşulması, yapılan harcamaların doğru yapılıp yapılmadığının, usulüne, mevzuata uygun olup olmadığının tartışılması gerekirdi, bunun da kamuoyu tarafından bilinmesinin sağlanması gerekirdi. Şimdi yapılmayan bu, ne kamuoyu biliyor ne burada biz doğru dürüst tartışabiliyoruz. Dolayısıyla "Sayıştay raporlarında yolsuzluk ya da kamu zararı yoktur." demeniz doğru değil, öyle bir amacı yok zaten Sayıştayın. Bizim amacımız da o değil, burada bu raporları gündeme getirirken ama şu var: Sizin Bakanlığınızın Sayıştay raporlarında daima çok önemli tespitler var, bulgu sayısı çok fazla olmasa da çok önemli tespitler var. Bakın, geçen yıl izlemeye göre 11 yerine getirilmeyen, 4 de kısmen yerine getirilmeyen, sonuç olarak 15 yerine getirilmeyen bulgu var. Sadece 4 tanesini yerine getirmişsiniz Bakanlık olarak.
Mesela, kamu zararı yok diyoruz ama engellilere, bulgu 8, engellilere destek amacıyla yapılan çeşitli ödemelerde değerlendirme ölçütleri ve uygulama birimi farklılıklarının olmasıyla ilgili bir tespiti var Sayıştayın. Burada çeşitli kriterlere göre bir değerlendirme yapmış, 2828 sayılı Kanun uygulamasında tüm engel oranlarına aynı tutarda, 2022 sayılı Kanun'un uygulamasında farklı engel oranlarına farklı tutarda ödeme yapılması; iki, muhtaçlık kriterinde farklılık; üç, muhtaçlığın belirlenmesinde farklılık; dört, Bakanlık bütçesinden yapılan aynı kapsamdaki ödemelerin farklı birimlerce değerlendirilip yürütülmesi konuları sonuç olarak engellilere destek amacıyla yapılan çeşitli ödemeler dolayısıyla farklılıklar yaratıyor. Burada kamu zararının olup olmaması önemli değil, kamu zararı da vardır burada, lehine de vardır ama önemli olan sonuçta bu hizmetin doğru, hakkaniyetli, adaletli bir şekilde verilmesi, Sayıştayın tespiti budur. Bu doğrultuda işlem yapmanız lazım, yapılan işlemde bir hata varsa -size göre belki aksini de söylemek mümkündür- o zaman burada tartışacağız, doğrusunu bulacağız, tespit edeceğiz, bir sonraki yıl daha doğru bir işlem yapacağız, Sayıştay raporlarıyla amaç budur.
Sosyal Güvenlik Kurumunun 2019 Yılı Sayıştay Denetim Raporu'na bakıyorum. Burada da toplam 17 bulgu söz konusu. Mesela, diyorsunuz ya "Kamu zararı yoktur." diye. Bir kere, iç kontrol sistemiyle ilgili epey eleştirisi var ama ilk bulgu şu, Sayın Bakanım: Kurum alacaklarının takibinin yapıldığı yazılımın entegrasyonunun sağlanmamış olması; zaten bu, kamu zararı doğurabilecek -doğdu mu doğmadı mı bilmiyoruz ama- bir konudur. Yani muhakkak bu konuda çalışmalarınız var ama sonuçta bu buna yol açabilecek bir konudur, böyle bir eksiklik. İcraya intikal eden bazı kurum alacaklarının tahsil edilmemesi 5'inci bulgu. Şimdi, önemli meblağlar da var, tablolar hâlinde vermiş, sebep olarak da icra memuru sayısının yetersizliği -ki bu, yıllardan beri var- tebligatla ilgili sorunlar; bunları gayet güzel anlatmış. Bunların ele alınması, burada da konuşulması lazım, sizin de özellikle bu konuları konuşmanız lazım. Evet, Sayıştay, icra memur sayısının yetersizliğini görmüş, haklıdır, biz de icra memur sayısını artıralım, kadro sayısını artıralım, sizin böyle bir talebinizin olması lazım böyle bir eksiklik varsa, tebligatla ilgili sorunlar varsa mevzuatı değiştirelim, bunların gündeme getirmeniz lazım; burada konuşuyorsak bu amaçla konuşuyoruz. Sonuçta, icra yoluyla bazı tahsilatların yapılmasında eksiklik varsa kamu zararı yok mudur? Muhakkak vardır.
Bir de prim borcuna karşılık alınan taşınmazların satılmaması konusu var Sayın Bakanım, 11'inci bulgu. Şimdi, diyor ki Sayıştay: "SGK, 30/10/2019 tarihi itibarıyla bu kapsamda toplam 855 milyon lira tutarında prim borcunu terkin ederek 840 adet taşınmaz edinmiş. Bununla birlikte 30/10/2019 tarihi itibarıyla bu taşınmazlardan yalnızca 140 adedinin satıldığı ve bu satışlardan 38 milyon gelir elde edildiği, diğer bir ifadeyle 2012 yılından bu yana takipli borçlara karşılık satın alınan taşınmazlardan değer itibarıyla yalnızca yüzde 4,4'ünün satıldığı ve geriye kalan yüzde 95,6'sının ise henüz nakde dönüştürülmediği tespit edilmiştir." Yani prim borcuna karşılık alınan taşınmazların, gayrimenkullerin demek ki çoğu bunu karşılayacak nitelikte değil ve önemli meblağlara ulaşmış, 840 taşınmaz söz konusu. "Sonuç olarak, 31/12/2019 itibarıyla SGK'nin mülkiyetinde takipli alacaklardan alınanlar dâhil 2.043 taşınmaz vardır." diyor, 2.043. Bunların elde tutulması, envantere alınması, takip edilmesi, kiraya verilmesi veya boş tutulması, bütün bunlar sorundur. Sayın Bakanım, demek ki gayrimenkul alınırken teminat olarak çok düşük değerli, satılma değeri olmayan gayrimenkuller söz konusu olmuş. Şimdi, burada kamu zararı yok mudur? Kamu zararı vardır tabii ki yani eğer kamu zararı arıyorsak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Sayın Kuşoğlu, lütfen tamamlayabilir miyiz.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkanım, teşekkür ederim, süre verdiniz.
İş Kurumuyla ilgili olarak; kurumla ilgili 3, fonla ilgili de yine 3 bulgu söz konusu, çok kısa bahsedeceğim.
Fonla ilgili bulgular şöyle önemli: "İşsizlik Sigortası Fonu'nun muhasebe kayıtlarının hangi usul ve esaslara göre tutulacağına ilişkin yasal dayanak yok, Yönetim Kurulunun böyle bir karar alması gerekir." diyor Sayıştay. Bulgu 2'de de "İşsizlik Sigortası Fonu ile tahsilat aracısı bankalar arasında borçlu ve borç konusu itibarıyla dijital bir entegrasyonun olmaması sıkıntı yaratıyor." diye bir tespiti var ve ilk bulgu yine orada da aynı şekilde önemli.
Sayın Bakanım, çok büyük bir Bakanlığınız var, sıkıntıları da çok, gittikçe de artıyor bu pandemi dolayısıyla ama daha da netleşmesi lazım. Önümüzdeki yıl lütfen böyle olmasın sunumunuz, daha net olsun, biz de ayırt edebilelim kurumlar itibarıyla, biz de size yardımcı olabilelim; iyi niyetle bunları söylüyorum.
Bütçelerinizin hayırlı olmasını diliyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan.