KOMİSYON KONUŞMASI

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Bakan, değerli bürokratlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bakanlığınızla ilgili olarak yaptığınız konuşma, doğrusunu isterseniz yani metne baktığımızda -hani saymaya başladım ama devam etmedim- cümlelerin çoğu, yüzde 50'den fazlası gelecek zamanla ilgili kullanılmış yani hani "cek" "cak" gibi, geçmiş zaman olarak kullanılan cümlelerin sayısı çok az. Yani bu neyi ima ediyor bilmiyorum ama çok dikkatimi çekti. Anladığım kadarıyla bir şeyler yapmışsınız ve birçok şeyi, daha fazla şeyi yapmak istiyorsunuz. Olabilir yani...

AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK - Geçen sene de "'Di'li geçmiş zaman çok, hedef belirtmiyorsunuz, 2021'i belirtmiyorsunuz." demiştiniz.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Öyle mi?

AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK - Evet.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Ben mi demiştim?

AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK - Hayır, arkadaşlar...

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Anladım, peki.

Sayın Bakan, şöyle başlıyorsunuz: "Mutlu ve üretken birey, uyumlu aile ve müreffeh toplum istiyoruz." Yani tabii ki bu ülkede yaşayan herkesin arzu ettiği bir cümle bu fakat doğrusunu isterseniz konuşmanızda ve daha sonra verdiğiniz metni okuduğumda şöyle bir tablo çıkıyor ortaya: Siz Türkiye'nin sorunlarını ortalama bir biçimde ele alıp yorumluyorsunuz. Yani ne demek istiyorum? Şunu demek istiyorum: Kadın sorunu, çocuk sorunu, işsizlik sorunu vesaire ama bunları hep ortalama olarak ele almışsınız. Fakat gerçekten şudur ki Türkiye'nin her yeri aynı değildir. Dolayısıyla da bir iki istisna dışında mesela Doğu Anadolu illerinden hiçbir şey geçmiyor, bir iki yer var. Bir aile merkezleri kurmuşsunuz Diyarbakır, Bitlis vesaire var galiba, bir de afetlerle ilgili konuya eğiliyorsunuz ama doğrusunu isterseniz Türkiye'nin bütün sorunları bölgesel farklılıklar çerçevesinde ele alınıp yorumlanmalı ve uygulamacılar da ona göre bakmalı diye düşünüyorum. Çünkü siz de kabul edersiniz ki mesela işsizlik sorunu batıda farklıdır, doğuda farklıdır; kadın sorunu batıda farklıdır, doğuda farklıdır; sadece doğuda değil, Karadeniz'de de farklıdır. Yani bölgesel farklılıklar vardır ve bu bölgesel farklılıkları dikkate alarak konuşabilmek lazımdır ki sanırım en doğrusu bu.

AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK - Peki, bunu otuz dakikada yapmak...

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Hayır yani bilemiyorum onu, tercih ederdim yani en azından değinmenizi dilerdim.

AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK - Yani şu anda ben il bazında bile konuşmadım. İl bazında konuşacaksam onun için bana üç saat verirsiniz, iki saat verirsiniz...

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - O zaman Sayın Başkana söyleyelim...

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Evet, Sayın Katırcıoğlu, buyurun devam edin.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Peki.

Bir başka dikkatimi çeken konulardan bir tanesi ki bununla da bağlantılı, mesela diyorsunuz ki: "2020 yılında Ocak-Ekim döneminde çalışma hayatı, iş sağlığı ve güvenliği konularında toplam 56 eğitim gerçekleştirilmiştir." Güzel, bu güzel bir şey fakat ben mesela şunu merak ediyorum: Hangi illerde olmuş bu acaba? Yani böyle bir ayrım, böyle bir döküm elimizde olsaydı sanırım ben şahsen daha tatmin olurdum. Mesela, dediğinize göre, iş sağlığı ve güvenliği konusunda 54 kurumla 78 adet iş birliği protokolü yapmışsınız. Bu da güzel fakat hangi kurumlar bunlar yani insan bunu merak ediyor. Dolayısıyla da bunları burada görmek pek mümkün olmadı.

Sayın Bakan, şöyle söyleyeyim: Yani şu anda Meclis gündeminde olan bir yasa var ve bu yasanın bazı maddelerinin de sizin Bakanlığınızın talebiyle oluşturulmuş olduğunu anlıyorum. Bunlarla ilgili de konuşacağım ama öncelikle olarak şunun altını çizeyim; bunu, bu şimdi söyleyeceklerimi genel olarak diğer bakanların yaptığı sunuşlarda da söylemek zorunda hissettim kendimi, sizinle ilgili olarak da benzer bir şey söyleyeceğim: Mesela burada "44 milyar lira prim ertelemesi yaptık." diyorsunuz. Niye yapıyorsunuz bunları yani ne olmuş oluyor böylelikle? Bu prim ertelemeyi yaptığınızda o yaptığınız işletmeler daha fazla üretim ve daha fazla yatırım mı yapıyor? Böyle bir şey yok. Yani dolayısıyla da iktidarınızın, yönetiminizin en temel sorunlarından bir tanesi budur bence. Tıpkı Sayın Cumhurbaşkanının enflasyon ve faizle ilgili yanlış bilgisine benzer bir biçimde, siz sanıyorsunuz ki iş dünyasının maliyetlerini düşürürsek ücretler de buna dâhil olmak üzere -ki esnek üretim meselesine birazdan geleceğim- bu, sonuçta şirketlerin çalışma koşullarını iyileştirir ve daha fazla üretim ve daha fazla yatırım yapar diye düşünüyorsunuz. Öyle olmuyor Sayın Bakan. Ben size söyleyeyim, şu son altı, sekiz ayda yapılan işler, ekonomide alınan kararlar doların artmasına sebep olmuştur, altının artmasına sebep olmuştur, borsanın artmasına sebep olmuştur. Bu likidite genişleme konusundaki aldığınız kararlardan söz ediyorum. Dolayısıyla da, burada yanlış bir perspektifiniz var ve o sebeple de öyle cümlelerle söylüyorsunuz ki, diyorsunuz ki mesela, işte "İşçilerin primlerini erteledik." İyi de yani işçilere yaptığınız bir destek değil ki bu, işverenlere yaptığınız bir destek sonuçta ama bizim işçilere yapmanız gereken desteklere ihtiyacımız var çünkü en çok ihtiyacı olan onlar. Bu konu sizin için neredeyse yokmuş gibi görüyorum ben.

Dolayısıyla da bu, bizi şuraya getiriyor Sayın Bakan, değerli arkadaşlar, bugün, daha doğrusu geldiğimiz noktada, dünyada önemli şeyler değişiyor ve öyle anlaşılıyor ki yazılan çizilenleri okuyorsunuzdur Batı dünyasında, kapitalizmin yeniden kurgulanması gerektiğine dair cümleler sarf ediliyor. Bu esasında, şunu söylüyor: Bir zamandan beri, finans dünyası başta olmak üzere gelir dağılımı sorunlarının bugünün dünyasında, toplumların karşılaştığı en ciddi sorunlardan biri olduğunu söylüyor. Bu, 2008 öncesi olan bir konu değildi arkadaşlar, gelir dağılımındaki sorunlar hep vardı, iktisatta tabii ki vardı, sosyolojide vardı ama ilk defa, dünyanın en önemli sorunlarından yani günümüzün toplumlarının en önemli sorunlarından bir tanesinin gelir dağılımı bozukluğu olduğunu söylüyor. Ve bunun sadece ülke içinde değil, aynı zamanda ülkeler arasında da sorunlara sebep olacağını söylüyor. Tabii ki, ben bu on dakikalık konuşma içinde bunun ne tür açılımları olabilirliği üzerinde konuşmayacağım ama size şunu söyleyeceğim: Özellikle, Bakanlığınız, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olduğu için, Bakanlığınızın kapsamı alanında olan çalışma koşullarını, emek piyasasını esnekleştirerek... Ki bu da neoliberal bir perspektifin bir önerisiydi ve bu da artık bitti. Yani ne o? Eğer emek piyasasını esnetirseniz e, ne olur? Ücretler aşağı doğru esnek olur. Peki, dolayısıyla da şirketler efendim, kârlarını koruyarak daha esnek üretim yapabilirler.

Değerli arkadaşlar, bu çalışma koşulları dediğiniz şey, sadece insanların bir işte olmalarından fazla bir şeydir. Dolayısıyla da, çalışma koşulları gibi konuların sanıyorum Bakanlığınızın en önemli konularından olması lazım. Fakat, böyle baktığımda ben -demin sözünü ettiğim yasada konu edilen- 25 yaş altı, 50 yaş üstü çalışanların belirli süreli iş sözleşmesine tabi kılınarak, esasında kıdem tazminatlarından vazgeçilebileceği bir yeni koşul üretiyorsunuz. Bu çok tehlikeli ve yanlış bir yaklaşımdır ve bu yanlışı biz nasıl yaşayacağız? Anlaşılan sizler fikrinizi değiştirip de bu yasa maddesini geri çekmezseniz bunu yaşayarak göreceğiz ve yani ummak istemem ama sanırım bir süre sonra yine buralarda bunları konuşacağız.

Evet, sürem azalıyor onun için hemen hızla geçeceğim. Gelir dağılımı meselesinin niçin önemli olduğuyla ilgili olarak birkaç şey daha söylemek istiyorum arkadaşlar. Bakın, Türkiye'de en zengin yüzde 1, en fakir yüzde 1'den 250 defa daha fazla gelir elde ediyor ve yapılan hesaplara göre en zengin yüzde 1'in ortalama yıllık geliri 52 bin dolar. En düşük gelirli yüzde 1'in ise 240 dolar sadece. Üstelik de arkadaşlar, bunu başka ülkelerle karşılaştırdığımızda da ilginçtir, hani zengin ülkeler diyoruz, gelişmiş ülkeler diyoruz, mesela gelişmiş ülkelerdeki en zengin yüzde 1'in payı yüzde 39,8 iken Türkiye'de yüzde 50. Şimdi, dolayısıyla da böyle büyük bir gelir dağılımı sorunu üzerinden siz Bakanlığınızı yönetmek zorundasınız ve dolayısıyla da bu, sizin Bakanlığınızın altyapısı sayılabilecek olan bu meseleyi dikkate alarak kararlar vermeniz lazım gelir diye düşünüyorum ama ben, bu metinde ve konuşmanızda da buna ilişkin çok bir şey görmedim ama sürekli olarak "İşverenlerimize şunları yaptık." diyerek, benim demin sorduğum ve iddia ettiğim gibi sanki iş dünyasının maliyetlerini düşürürsek üretim ve yatırım artar gibi geliyor. Öyle değil. Üretim ve yatırımın artmasının yegane sebebi vardır, o da taleptir. Eğer bir malın talebi yoksa onun üretimi de olmaz. Dolayısıyla da talebi yaratmak üzere...

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Evet, Sayın Katırcıoğlu, lütfen...

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Bitiriyorum, bir dakika bana müsaade edin.

Dolayısıyla da yapılması gereken şey; özellikle sizin Bakanlığınızın yapması gereken şey, dolaylı gelir transferleri yapmayı düşünmeniz lazım. Gerçi bazı şeylerde, bazı kalemleriniz var görüyorum ama bunun daha sistematik hâle gelmesi lazım ki bir talep artışı sağlanabilsin ve öylelikle arzu ettiğiniz üretim ve yatırım sağlansın. Bunu yapmadığınız takdirde olanı söyleyeyim size -bu son cümlem olsun- bunu yapmadığınız takdirde sizin ertelediğiniz veya vazgeçtiğiniz gelirler -ki bizim vergilerimizdir- onlar esasında iş dünyasının haksız kazançları, yüksek kârları hâline geliyor. Buna da hakkınız olduğunu düşünmüyorum.

Ben de teşekkür ediyorum.