KOMİSYON KONUŞMASI

AHMET KAMİL EROZAN (Bursa) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, Sayın milletvekilleri ve hem Adalet Bakanlığı hem de yargı kurumlarının değerli bürokratları; partimizin görüşlerini Sayın Erhan Usta ve Ayhan Erel Beyler anlattığı için ben, bütçenin özü itibarıyla değil, bildiğim konuları itibarıyla birkaç konuya değinmek isterim.

Malumunuz olduğu üzere gerek Avrupa Birliği gerekse diğer uluslararası kuruluşlar ülkemiz hakkında genel veya tematik birtakım raporlar hazırlamaktadırlar. Bu bahsettiğim raporlar genelde ilerleme raporu olarak anılmakta olsalar da bir müddettir maalesef bu raporların içerikleri itibarıyla gerileme raporları hâline gelmiştir. Niye bunu söylüyorum? Yitirdiklerimden söz ediyorum. Yitirdiklerimiz, dediğimiz zaman: Hem hak, hem hukuk, hem adalet, hem demokrasi pek çok boyutuyla biz bugün çok gerilere düştük -rakamları arkadaşlarımız söylediler- hatta lig değiştirdik, neredeyse Avrupa Birliğine girmekten vazgeçtik. Avrupa Birliği bize kapıyı kapatmadı, biz Avrupa Birliğine kapıyı kapattık ve Doğu'ya, Şanghay'a doğru bakar hâle geldik.

Bu raporların büyük bir kısmında maalesef "hukukun üstünlüğü alanındaki gerilemeler" cümlesi çok nadir değil, çok sık kullanılan cümleler hâline geldi. Bunun en son örneklerinden biri, Avrupa Birliği Komisyonunun 6 Ekim tarihli Türkiye raporu. Bu raporda da demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü alanlarında gerilemeler gözlendiği, bu alanlarda üyesi olduğumuz Avrupa Konseyi ve organlarının kararlarını yerine getirmediğimiz belirtilmiştir. İnsan hakları ve temel özgürlükler alanında yasal mevzuatın ve uygulamaların Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadıyla uyumlu hâle getirilmesinin gerektiği hatırlatılmıştır. Raporda, ayrıca, ifade özgürlüğü alanında ciddi gerileme gözlendiğine işaret edilmiştir. Türkiye'de yargı bağımsızlığının sorgulandığı raporda 2019-2023 dönemi için açıklanan Yargı Reformu Stratejisi'nin yetersiz olduğu belirtilmiş, bu alanda Venedik Komisyonu tarafından dile getirilen kaygıları giderici hiçbir önlem açıklanmadığı hatırlatılmıştır.

Bunun gibi pek çok raporda ülkemizin yargısının bu şekilde anılması, uluslararası platformlarda hepimizin başını ağrıtacak bir tabloyu ortaya koymaktadır. Âdeta biz çağdaş toplumlardan başka bir alana kaymış durumdayız. Biraz evvel söylediler arkadaşlarımız yine, Ukrayna ve Rusya'yla birlikte aynı grupta anılıyor hâle gelmiş olmak maalesef üzüntü kaynağıdır.

Birkaç soruyla bitireyim izin verirseniz.

15 Temmuz kalkışmasından bu yana dört yıldan fazla zaman geçti. An itibarıyla Adalet Bakanlığının tüm birimlerinden FETÖ'cülerin temizlendiği söylenebilir mi? Şimdiye kadar FETÖ'cü olduğu tespit edilerek ihraç edilen hâkimlerin karara bağladıkları dosyalarda mağdur olan vatandaşlarımızın mağduriyetlerini gidermek için izleyeceğiniz herhangi bir strateji var mıdır?

Ülkemizde bir türlü bağımsızlığı sağlanamayan yargının bağımsız hâle gelmesi için bütçeniz yeterli midir?

Türk mahkemelerince verilen kararları tanımadıklarını ve uymayacaklarını beyan eden devlet büyüklerine tepkiniz nedir?

Bunun ötesinde iki soru daha ilave edeceğim: Gazeteci Kaşıkçı'nın soruşturması ve mahkemesi hangi aşamadadır? Libya'da hâlâ tutuklu bulunan vatandaşlarımızın akıbetleri konusunda ne gibi araştırmalar yapıyorsunuz?

Şununla bitireyim: Adalet yoksa ekmek de yoktur. Ekmeğin adaletle ilişkisini lütfen zihninizde unutmayın. Ekmeği askıya çıkardıysanız adaletin de risk altında bulunduğunu hepinizin bilgisine, dikkatine sunarım.

Saygılarımla.