KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Komisyonu saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakan, Fetullahçı teröristlerin kumpaslarıyla kırk bir ay cezaevinde yattım, bunların nasıl bir tehdit olduğunu en iyi bilenlerden birisi benim ve Fetullahçı terör örgütüyle de amansız mücadele edilmelidir, bunda sorun yok. Ancak şu an bu Fetullahçı zombi teşkilatının bir umut ışığı var, o da içerideki mağdurlar. İçerideki mağdurları istismar ederek dışarı çıkmayı planlıyorlar.

Konuya gireyim: Türk Ceza Kanunu'nda suça iştirak, fikir ve eylem birliği içinde birlikte suç işlenmesini ifade ediyor hepimizin bildiği gibi. Türleri de müşterek faillik, azmettirme ve yardım etme olarak belirlenmiş durumda ve eski TCK'de yer alan asli/maddi, asli/manevi, feri/maddi, feri/manevi ve zorunlu/feri iştirak türleri terk edilmiş durumda yeni TCK'de. Ancak pratikte yaşanan sorun şu: Müşterek fail ile yardım eden arasındaki ilişki yani müşterek fail olduğunda bir kişi müebbet alıyor, yardım eden olduğunda ise daha az ceza alıyor. Fakat pratikte baktığımızda ise ciddi adaletsizlikler var ve farklı mahkeme kararları mevcut. Soruyorum: Yani fiilin icrası sırasında sadece birlikte olay yerinde bulunma müşterek faillik için bir kıstas mıdır? Bunu böyle görüp müebbet yağdıran mahkemelerimiz var maalesef. Şimdi, tüm bu sorunların çözümü için şunu söyleyebilirsiniz: İşte, konuyla ilgili temel kriterleri belirleyelim, benimseyelim, zamana ihtiyacımız var. Ama, ortadaki beraat ve müebbet kararları da bir gerçek; dolayısıyla, bunu zamana yayacak bir durumumuz da maalesef yoktur. Burada bahsettiğim şey şu: Anayasa'yı ihlale teşebbüs suçuna yardım edenlere verilecek cezanın netleşmesi gerekiyor yani anlatmak istediğim husus bu. Şimdi, siz, şunu söyleyeceksiniz: "Yardım etme TCK 39'da var." Biraz önce Cahit Vekilim de söyledi, yargı gerçekten rahat karar alamıyor çünkü hâkim diyor ki: "Ben bunu yardım edene sokarsam beni de Fetullahçı olarak yargılayabilirler, bana öyle bakabilirler." ve hepsine müebbet veriyor. Böyle bir sıkıntı gerçekten var. O nedenle, failin bilgi düzeyi, gördüğü eğitim, yaşı, rütbesi, görevi incelenerek karar verilmesi gerekiyor. İrade ve bilgisini, eylemin haksızlığını algılama, davranışlarını bu algılama doğrultusunda yönlendirme ve böylece haksızlığı tercih etmeme bakımından kendisinden beklenebilen tercih ve tutum noktasında kullanıp kullanmadığı değerlendirilmesi gerekiyor.

Özetle, "FETÖ terör örgütünün aldatmacasıyla suça sürüklenen" kritik kelime bu; suça sürüklenenin hukukta bir karşılığı şu anda yok. Suça sürükleneni çözmemiz lazım. Suçun işlenişi sırasında fiili üzerinde ortak hâkimiyeti bulunmayan, suçun icrasına ilişkin etkin, fonksiyonel bir katkıda bulunmayan, Anayasa'yı ihlale teşebbüs suçuna yardım edenlere verilecek ceza doğrudan 309'uncu maddeye eklenecek bir fıkrayla çözülmesi gerekiyor. Yani, oradan 39'a atayımla olmuyor bu iş. Ben, kanun teklifi verdim cesurca, kanun teklifini incelemenizi rica ederim, şöyle söyledim: "Birinci fıkrada 309'a ekledim yazılı suça 39'uncu maddede gösterilen şekilde iştirak edenler hakkında beş yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ve ömür boyu kamu hizmetlerinden yasaklanmasına hükmolunur" diye bir şey düşündüm ben, sizler hukukçusunuz daha iyisini bulacaksınız eminim.

Ben, İzmir enkazından buraya geldim. Birçok enkaz altından insanlar çıkardık ama şu an adaletsizlik enkazı altında da birçok vatandaşımız var, bunları çözmemiz gerekiyor.

Son olarak adaletin tarifiyle bitireyim. Adalet, suçu ve suçluyu değil, sonuna kadar masumiyeti aramaktır diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.