| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifi (1/280) ve Sayıştay tezkereleri a) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı b) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu c) Nükleer Düzenleme Kurumu ç) Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü d) Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü e) Türkiye Enerji Nükleer ve Maden Araştırma Kurumu f) Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü g) Nadir Toprak Elementleri Araştırma Enstitüsü ğ) Türkiye Atom Enerjisi Kurumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 11 .11.2020 |
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Bakan, Sayın Başkanım ve Plan Bütçenin değerli üyeleri; öncelikle bir önceki Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Lütfi Elvan'a atandığı Hazine ve Maliye Bakanlığı görevinden dolayı başarılar diliyorum. Türk lirasının bu kadar değer kaybettiği, döviz kurlarının bu denli arttığı, ekonominin darmaduman olduğu bir ortamda işi gerçekten çok zor. Kendisine hayırlı olsun dileklerimle birlikte Allah hem ona hem de Türk milletine yardımcı olsun diyorum.
Gelelim Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına. Temel olarak enerji politikalarının esası, tüm tüketicilere yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve güvenilir bir şekilde sunulmasıdır. Vatandaş için enerji kullanımı bir hak, enerji kaynakları ise toplumun ortak malıdır. Bu nedenle enerji ihtiyacının karşılanması, kamu yararı dikkate alınarak yerine getirilmek zorundadır.
Genel olarak enerji, özel olarak da enerji sektörü serbest piyasa kurallarına ve özel sermaye şirketlerine dayalı olarak yapılandırılmaktadır. İktidar için özel birkaç sermaye grubu, elektrik üretiminin yanı sıra dağıtımını da kontrol etmektedir. Hatta alım garantili elektrik üretim tesislerinin ihalelerinde sürekli tercih edilen bu gruplar, kamudan en çok iş alan şirketler sıralamasında dünyada ilk sıralarda yer almaktadır.
Petrolün rafinaj işlemleri iki özel şirket tarafından, ithalat, dağıtım, pazarlama ve satış işlerinin tamamı az sayıda özel şirket tarafından denetlenmektedir. Aynı doğrultuda, doğal gaz dağıtım, satış, pazarlama hizmetleri de özel şirketler eliyle yapılmaktadır.
Ekonomik dengelerin oturduğu, maliyetin döviz kurlarına göbekten bağlı olmadığı ekonomilerde enerji sektörünün serbest piyasa kurallarına göre işlemesi, rekabet açısından bir avantaj olabilir. Ancak, ithalata dayalı yüksek maliyetli yatırımlar ve enerjideki dışa bağımlılık ciddi boyutlara ulaşmışken, özel sermaye şirketlerine dayalı, özellikle de yabancı yatırımcıların top koşturduğu bir sektör avantajdan, dezavantaja dönüşmüş durumdadır.
Enerji arzında 2002 yılında yüzde 67,2 olan dışa bağımlılık, 2018 yılında yüzde 72,4'e yükselmiştir. Türkiye'nin hızla artan enerji ithalatının faturası 2018'de 43 milyar dolar, 2019'daysa 41,6 milyar dolar olmuştur.
Sadece elektrik enerjisi alanında özel üretici şirketlere, önceki dönemlerden devam eden yap-işlet, yap-işlet-devret ve işletme hakkı devri uygulamalarına ek olarak yeni destek uygulamalarıyla 2018'de yaklaşık 32 milyar lira, 2019'da yaklaşık 47 milyar lira ödeme yapılmıştır. Bu ödemelerle sadece son iki yılda yaklaşık 18 milyar ve 23 milyar piyasa fiyatlarının üzerinde ilave bedel olarak özel şirketlere transfer edilmiştir.
Kamunun ortak bütçesinden enerji firmalarına transfer edilen her kuruş, ne yazık ki vatandaşın bütçesine enerji yoksulluğu ve yoksunluğu olarak yansımaktadır. İşsizlik oranlarının her gün arttığı, asgari ücretin enflasyon karşısında tamamen eridiği günümüz ekonomisinde, aileler, her ay tutarı daha fazla artan elektrik, doğal gaz, su ve diğer zorunlu faturaları ödemekte zorlanmaktadır. Covid-19 salgınının da dert sarmalına eklenmesiyle, faturasını ödeyemediği için elektriği, suyu, gazı kesilen hane sayısı, kapanan işyerleri milyonlarla ifade edilmektedir.
Değerli Komisyon üyeleri, faturasını ödemekte zorlanan vatandaşlar gibi, enerji yatırımları için alınan kredilerin geri ödemesi de sıkıntıdadır. Enerji sektöründe son on yedi yılda 90 milyar doları üretim, 20 milyar doları da dağıtım alanında olmak üzere toplam 110 milyar dolar tutarında yatırım yapılmıştır. Bankacılık sektörü bu yatırımlar için 70 milyar dolar finansman sağlamıştır. Bu kredilerin 7 milyar doları elektrik dağıtımı alanında olmak üzere 47 milyar dolarlık bölümü henüz ödenmemiştir. 2017 sonunda 637 milyon TL olan enerji sektörünün takipteki kredi miktarı, 2018 sonunda 10 katı olan 6 milyar 322 milyon liraya, 2019 sonunda ise yaklaşık 21 kat artışla 13 milyar 700 milyon liraya yükselmiştir. Bu hacim, bankacılık sektör ortalamasının oldukça üstünde, yüzde 6,6'lık bir takipteki alacak oranına işaret etmektedir.
Batık kredilerin akıbeti ne olacaktır? Batıklar önce yerli bir varlık yönetim şirketine, daha sonra bu alanda faaliyet gösteren yabancı şirketlere satılacaktır. Yani, dışa bağımlılığımız ikiye katlanacaktır. Bu durum karşısında faizle beslenen bankalar bile isyanda. Geçmiş dönemde doğal gaz, kömür gibi yatırımları finanse etmelerine rağmen, gelinen noktada bunları isteseler de finanse edemeyecekleri duruma geldiklerini bankacıların yaptıkları açıklamalardan öğrenebiliyoruz.
Kredilerden, borçlardan, zararlardan söz açılmışken Enerji Bakanlığının elektrik harcamalarındaki artışlardan muzdarip olduğu, kurumun 2019 yılı Faaliyet Raporu'nda ifade bulmuştur: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2019 yılı Faaliyet Raporu'nun 35'inci sayfasına göre "'Mal ve Hizmet Alımı Giderleri' kalemindeki harcamalar 2018 yılına göre yüzde 31 artmıştır. Bu durumun sebebi genel aydınlatma giderlerinde yaşanan yüzde 33'lük artıştır." Ekonomideki kötü gidişat Enerji Bakanlığının faaliyet raporlarındaki diğer sayfalarda da yer bulmuştur. Mesela Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığına ait mali açıklamaların yapıldığı 45'inci sayfada... Bu arada, rapora ait sayfa numaralarını özellikle veriyorum ki Bakanlıktan gelen arkadaşlar cevap verme gereği duyarlarsa zahmet buyurmasınlar. İşte raporda TPAO'ya ait mali açıklamalar: "2019 yılı sonu itibarıyla TPAO'nun kârlılığı bir önceki yıla göre azalış göstererek 1,2 milyar lira olarak gerçekleşmiştir." Dolardaki artış TPAO'ya kâr olarak yansımış ama anlaşılan yetmemiş ki faaliyetlerden zarar etmiş. Bu konuda da raporda şu ifadeler yer alıyor: "Brüt satışlar ise petrol fiyatı ve dolar kurundaki gelişmelerden kaynaklı olarak 2018 yılına kıyasla yüzde 25 artışla 5,7 milyar lira olarak gerçekleşmiştir. 2019 yılında ise faaliyetlerden 892 milyon lira zarar edilmiştir. Kuruluşun yatırımlarını finanse etmek amacıyla yıl içerisinde farklı bankalardan aldığı krediler ve dövizde yaşanan olumsuz gelişmeler nedeniyle finansman giderleri 2018 yılına kıyasla 2019 yılında yüzde 15 artış göstererek 720 milyon lira olarak gerçekleşmiştir. Kuruluşun faiz dışı fazlası 2018 yılına göre azalarak 222 milyon lira faiz dışı açığa dönüşmüştür." Bu rapor, ekonomik sıkıntının -vatandaşın cebini geçtik- kamuda yarattığı tahribatın da belgesidir.
Yine aynı raporun 74'üncü sayfasından devam edelim. Kuruluş, Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi, kısa adıyla TEDAŞ. TEDAŞ'ın mali durumu bir başka itirafı daha barındırıyor. Raporda yer alan ifadeleri aynen aktarıyorum: "Uhdesindeki tüm dağıtım şirketleri özel sektöre devredilen kuruluşun 2019 yılı dönem zararı 389,4 milyon lira olarak gerçekleşmiştir." Kısa özet ve itiraf şudur: "Elimizde dağıtım şirketi de kalmadı ama yine de zarardayız."
Değerli milletvekilleri, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve bağlı kuruluşları, faaliyet alanları nedeniyle zor kuruluşlar. Düşünsenize madenler, petrol, doğal gaz, elektrik ve diğer enerji kaynaklarıyla ilgili yatırımlar, izinler, ruhsatlar bu Bakanlığın faaliyet alanı. Bu kelimeler yan yana geldiğinde bile zenginlik ifade edebiliyor ama Bakanlık ve bağlı kuruluşlar nedense hem kaynakları hem de bu kaynaklardan elde edilmesi gereken hakları ellerinin tersiyle itiyor.
Bakın, Sayıştayın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2019 yılına ilişkin denetim raporundan bazı bulgular:
"Nihai tüketiciye elektrik enerjisi satışı yapan lisans sahibi tüzel kişileri tarafından tüketicilerden tahsil edilen ve Bakanlığın bankadaki hesaplarına yatırılması gereken Elektrik Enerjisi Fonu'nun bazı şirketlerce eksik yatırılması ya da hiç yatırılmaması...
Mülkiyeti TEDAŞ'a ait olan trafo merkezleri, aydınlatma, nakil direkleri ile diğer taşınmazların elektrik dağıtım firmaları tarafından İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi'nde düzenlenmeyen kira geliri elde etmek amacıyla kullanıldıkları, elde edilen kira gelirlerinin ise kurum tarafından çıkarılan Dağıtım Sistemi Gelirlerinin Düzenlenmesi Hakkında Tebliğ'le elektrik dağıtım firmalarına bırakıldığı tespit edilmiştir.
EPDK tarafından kesilen idari para cezalarının vergi dairelerince tahsil edilmesi sürecine ilişkin olarak kurumlar arasındaki koordinasyon eksikliği sebebiyle kamu alacaklarının zaman aşımına uğrama riskinin bulunduğu tespit edilmiştir. EPDK'nin muhasebe kayıtlarında geçmiş yıllardan gelen kayıtlarla beraber 2019 sonu itibarıyla tahakkuk eden idari para cezası tutarı 3 milyar 847 milyon 966 bin 129 liradır ve bu tutarın 3 milyar 695 milyon 833 bin 289 Türk lirasının tahsilat işlemleri sonuçlandırılmamıştır."
Ne diyor Sayıştay? Nihai tüketiciden çatır çatır paraları tahsil eden, enerji satışı yapan firmalar kamuya ödemesi gereken bedeli ödemiyor. Elektrik dağıtım firmaları, mülkiyeti TEDAŞ'a ait olan taşınmazlardan hakkı olmadan kira geliri elde ediyor, Bakanlık da bu konuya kılıf bulmak için tebliğ çıkarıyor.
Ne diyor Sayıştay? EPDK, alacaklı olduğu ceza tahsilatından vazgeçmiş, üzerine soğuk su içmiş.
Enerji Bakanlığı ve dolayısıyla Hazinenin görmezden geldiği alacaklar bununla sınırlı mı? Hayır. Biliyorsunuz, devletin çıkarılan madenlerden alması gereken bir "devlet hakkı" var. Hepsini zan altında bırakmak istemiyorum ama bazı maden firmaları, çıkardıkları değerli madenleri kayıt dışı bırakıyor.
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Süreniz tamamlandı, lütfen sözünüzü tamamlar mısınız.
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Son bir dakika, toparlıyorum efendim.
Ne demek kayıt dışı bırakmak? 10 ton maden çıktıysa 1 ton gösteriyor ki doğal olarak madenler nedeniyle yatırılması gereken devlet hakkı da Hazineye eksik yatırılıyor.
Değerli milletvekilleri, yine aynı rapordaki MAPEG'le ilgili konuya da değinmek istiyorum. 2019 yılında Türkiye çapında 72 maden ruhsatı, ruhsat bedelinin yatırılmaması, işletme ruhsatı ve madenin işletilmesi maddesine aykırı işlemler nedeniyle iptal edilmiş. Ancak iddia o ki aynı kapsamda sayılan aykırı işlemlere rağmen bazı şirketlerin işletme ve maden ruhsatı iptal edilmemiştir, ruhsat süresi bittiği hâlde bazı şirketler faaliyetlerine devam etmektedir. Bu iddianın -özellikle MAPEG yeni bir kuruluş olduğu için- FETÖ'yle ilgili kısmı da "FETÖ'den değerli maden vurgunu!" ortak başlıklı haberde, bu, basında yer almıştır.
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Öztürk, lütfen tamamlar mısınız.
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Genel Müdür ve ekibini zan altında bırakmak istemem ama FETÖ üyelerine güvenlik soruşturmalarına rağmen maden arama, işletme ruhsatı verilmesi önemli bir iddia. Umarız ki Genel Müdür üzerine yapışan bu iddiadan kurtulmak için gerekli inceleme ve soruşturmayı başlatmıştır.