KOMİSYON KONUŞMASI

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Sayın Bakanım, Komisyonumuzun saygıdeğer üyeleri, Değerli Bakan Yardımcıları, bürokratlar, basın mensupları; sizleri saygıyla selamlıyorum.

HDP adına yapılan konuşmadaki ifadeler milletimize, devletimize ve ordumuza büyük bir bühtandır. Bebek katillerine terörist diyemeyen, insanlık düşmanı PKK terörünü lanetlemeyen, ekmeği peşinde olan Kürt işçimizin şehadetinde bile susan, sonra da terör ağzıyla burada konuşanlar devlete istikamet çizme hadsizliğinde bulunamaz. Bunları tümüyle reddediyoruz.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bravo, helal olsun!

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) - Biz de sizin ifadelerinizi reddediyoruz.

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Konuşmamın başında vatan ve millet savunmasında, terörle mücadelede hayatını kaybeden Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu şehitlerimize ve gazilerimize Allah'tan rahmet, hayatta bulunan gazilerimize şifa ve sağlıklı ömür diliyorum, Allah hepsinden razı olsun.

Türk Silahlı Kuvvetleri, Türk milletinin göz bebeği, aziz milletimizin ifadesiyle Peygamber ocağıdır. Türk Silahlı Kuvvetleri hudut korumasında, terör mücadelesinde, millî hak ve çıkarlarımızı savunmada var olduğu gibi deprem enkazının kaldırılmasında, salgın hastalıkla mücadelede, okul yapımında, hasta naklinde, orman yangınında, aş dağıtımında ve bir köpek yavrusunun boğulmaktan kurtarılmasında da görev başındadır.

Türk Silahlı Kuvvetleri ülkemizin savunma ve güvenliği için tevdi edilen her görevi başarma azim ve kararlılığını devletimizin ve milletimizin kudretini aynı zamanda da müşfik elini her yerde ve her zaman hissettirmektedir. Bu vesileyle millî savunma ve güvenliğimizin temini için yaptığınız çalışmaları desteklediğimizi ifade etmek istiyorum. Şahsınızda tüm bu çalışmaları koordine eden Bakanlığınızı üstün gayret ve başarılarınızdan dolayı tebrik ediyor, sunumunuz için teşekkür ediyorum.

Bakanlığınızın 2021 yılı bütçesi, merkezi yönetim bütçesinin yüzde 5'ine tekabül eden 61,4 milyar Türk lirası olarak öngörülmüştür.

Sayın Bakanım, değerli Komisyon üyeleri; güvenliğini istikrarlı hâle getirmek için çok fazla değişken ve aktörle uğraşan ülkelerin başında Türkiye gelmektedir. Türkiye 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası terör örgütlerine yönelik çok yönlü mücadele modeli benimsemiştir. Terör örgütlerinin finans ve insan kaynaklarına yönelik siyasi ve askerî baskıyla terörün desteklendiği her alana girilmesi, terör unsurlarının ülkenin dışında karşılanması ve ateşi kendi topraklarımıza düşmeden önleyerek kesintisiz operasyon yaklaşımı benimsenmesi ve örgütün eleman bulmasının önüne geçilmesi bu kapsamdadır.

Türkiye uzun yıllardır terörle mücadele etmektedir. Bu süreçte binlerce vatandaşımızın hain terör eylemleri yüzünden hayatını kaybettiği tüm dünyanın malumudur. Belki de hiçbir ülke Türkiye kadar terörden zarar görmemiş, bu derece uzun süre terörle yaşamamıştır. Özellikle 11 Eylül sonrasında "terörle küresel savaş" adı altında yürütülen kampanya teröre olan öfkenin yayılmasına ve bu alanda uluslararası toplumun bilinçlenmesine katkı sağlamıştır. Türkiye dünyanın neresinde olursa olsun, kim tarafından yapılırsa yapılsın terör karşısında ilkeli bir tavır almasına ve bu konuda küresel mücadeleye destek vermesine rağmen karşı karşıya kaldığı terör tehdidi konusunda küresel güçlerin desteğini alamamıştır. Aynı zamanda Türkiye bölgesel ve uluslararası alanda artan güvenlik riskleri ve tehditleriyle de karşı karşıya kalmıştır. Binlerce kilometre uzaktan bölgemize gelen güçler, terör unsurlarını kullanarak bölgedeki istikrarsızlığı körüklemişlerdir. ABD'nin açıkça PKK/PYD'ye silah vermesi, hem terörle mücadele konusundaki samimiyetsizliğini hem de içinde bulunulan ittifakların tek başına bir anlam ifade etmediğini göstermektedir.

Sınırlarımızdaki terör tehdidinin yanı sıra Esad rejiminin Türkiye düşmanlığı, terör ve göçmen ihracı, Orta Doğu'nun istikrarsızlığı, Yunanistan ve Rum yönetiminin Ege'de artan tacizleri, Libya ve Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin egemenlik haklarını ihlal girişimleri, çatışma ve istikrarsızlık potansiyeli taşıyan bölgesel gelişmeler, Türkiye'nin millî savunması ve güvenliği için teyakkuzda olunmasını gerekli kılmaktadır. Nitekim somut gelişmeler karşısında Türkiye, güney sınırımızda bir terör koridoru oluşturma gayretini Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekâtlarıyla önlemiş, Barış Kalkanı Harekâtı'yla da İdlib'de yaşanan trajedi durdurulmuş, Türkiye'ye yönelik göç akımının önüne geçilmiştir. Irak'ın istikrara kavuşması ve Türkiye'ye sınırdan bir güvenlik tehdidi oluşturmaması hayati önemdedir ve Türkiye sınır ötesi operasyonlarıyla bu yönde etkili bir mücadele yürütmektedir.

Devletimiz yaptığı bütün müdahale ve mücadelelerde, attığı tüm adımlarda sadece uluslararası hukukun sağladığı meşruiyet çerçevesinde komşularımızın toprak bütünlüğünü esas alarak insanlık suçu işleyen terörü ve kendi egemenlik haklarına yönelik saldırıları bertaraf etmek için çaba göstermektedir. Esasen, Irak'ın ve Suriye'nin asli sahibi olan toplumun hak ve menfaatleri de Türkiye'nin hayati çıkarları da PKK/PYD-YPG, DEAŞ terör yapılanmalarının bertaraf edilmesini ve bölgedeki tüm terörist yapıların faaliyetlerinin sonlandırmasını gerektirmektedir. Bu mücadelenin siyasi, askerî ve diplomatik bir bütünlük içerisinde yapılması gerekmekle birlikte, zorlayıcı diplomasinin ve caydırıcılık unsurunun gereği olarak Türk Silahlı Kuvvetleri bu süreçte kuşkusuz hayati bir fonksiyon ifa etmektedir. Bakanlığınızın vizyonu "Büyük Türkiye yolunda, millî güç unsurları arasında iş birliği ve süreklilik temelinde konumlanan, milli değerlerimiz ve menfaatlerimiz üzerinde yükselen; etkin, yerli ve yenilikçi bir Millî Savunma Bakanlığı" olarak ifade edilmiştir. Bu doğrultuda, Türk Silahlı Kuvvetleri ülkemizin ve milletimizin güvenliğini sağlamak maksadıyla yurt içi ve yurt dışında PKK/PYD-YPG, FETÖ ve DEAŞ başta olmak üzere terör örgütlerine karşı mücadelesini kararlılıkla sürdürmekte; teröristlerin yurt içine geçişini kısıtlamak, yurt içinde ve dışında barınmasını engellemek ve eylem kabiliyetini yok etmek maksadıyla operasyonlarını devam ettirmektedir. Sınırlarımızda, PKK/PYD terör örgütünün finans kaynaklarından olan kaçakçılık ve uyuşturucuyla mücadele edilmekte, imkânlar ve kabiliyetler sürekli olarak geliştirilerek sınır güvenliğinde etkin tedbirler alınmaktadır. Suriye harekât alanlarında alınan emniyet tedbirleri ve icra edilen operasyonlar neticesinde Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı Harekâtı bölgelerinde sızma girişiminde bulunan terör unsurlarına göz açtırılmamaktadır. Bunların yanında, terörden temizlenen bu alanlarda huzur ve istikrarın devamının sağlanması için yürütülen normalleşme çalışmalarına diğer kamu kurum ve kuruluşlarıyla koordineli olarak devam edildiği de görülmektedir.

Yapılmakta olan etkili ve sonuç alıcı terörle mücadele sonucunda, PKK'nın yurt içindeki militan sayısı 500'ün altına düşmüş, çok sayıda terörist güvenlik güçlerine teslim olmuş, örgüte katılım 2020 yılı 14 Eylül tarihi itibarıyla sadece 35 kişi olmuştur. Bunun sonucunda, huzur ve güven ortamı tesis edilmiş, ülkemizin en ücra köşesinde dahi ekonomik ve sosyal hayat canlanmıştır.

İdlib'de, 5 Mart Mutabakatı'yla sağlanan ateşkes sonrası bölge emniyete alınmış ve yaşanan insanlık dramına son verilmiştir.

Azerbaycan'ın, otuz yıla yakın süredir Ermenistan işgali altında olan öz yurdunu kurtarmak için kararlılıkla yürüttüğü özgürleştirme mücadelesinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin Azerbaycan'ın yanında olması ve destek vermesi dosta güven, düşmana korku salmıştır. 10 Kasımda varılan anlaşmayla Ermenistan işgalinin resmen ve fiilen sona ermesi sağlanmıştır. Türkiye, anlaşmanın uygulanmasını gözetmek ve denetlemek üzere bölgede kurulacak ortak barış gücünde de yer alacaktır. Bu vesileyle, Azerbaycan'ı, verdiği haklı mücadelenin sonunda elde ettiği zaferden dolayı kutluyor; Azerbaycan Türkü kardeşlerimizin gözü aydın olsun diyorum. Cenab-ı Allah'tan şehitlerimize rahmet, gazilerimize şifa niyaz ediyorum.

Türkiye'nin, meşru Millî Mutabakat Hükûmetinin daveti üzerine, Libya'da bulunması ve Libya'ya, toprak bütünlüğü, sürdürülebilir ateşkes, kalıcı barış ve istikrarın sağlanması hedefleri doğrultusunda destek verilmesi bölgedeki şer oyunlarını bozmuş, dengeleri altüst etmiş, Doğu Akdeniz'de Türkiye'yi yok sayarak oyun kurma çabalarını boşa çıkarmıştır.

Türk Silahlı Kuvvetleri, Ege'de ve Doğu Akdeniz'de ülkemizin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin hak ve menfaatlerini korumaya, barış ve güvenliğin teminatı olmaya kararlılıkla devam etmekte ve bu çerçevede, Karadeniz ve Doğu Akdeniz'de faaliyet gösteren tüm sismik araştırma ve sondaj gemilerimize refakat ve koruma görevini sürdürmektedir.

Diğer taraftan, Türk Silahlı Kuvvetleri, yaşanan her doğal afette de aziz milletimizin yardımına ve hizmetine koşmaktadır. Van'da yaşanan çığ felaketinde de Giresun'da yaşanan sel felaketinde de İzmir'de yaşanan deprem afetinde de Mehmetçik'imiz vardır.

Türkiye ve tüm dünya yeni tip coronavirüs salgınıyla uğraşırken milletimizin huzur ve güvenliğinin temin edilmesi adına âdeta, 7 ayrı cephede yedi düvele karşı mücadele verilmektedir. Bunlarla birlikte, salgın sürecinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin, alınan tedbirler sayesinde dünyada en az vaka tespit edilen ordular arasında yer alması, harekât, tatbikat ve eğitim faaliyetlerini salgından etkilenmeden kesintisiz olarak sürdürmesi tedbirlere azami dikkat gösterildiğini, disiplin, ciddiyet ve kurallara uymadaki başarısını göstermektedir ki bu, memnuniyet verici bir durumdur.

Değerli Komisyon üyeleri, özellikle, yakın coğrafyamızda yaşananlar dikkate alındığında, günümüzde, barışın istikrarından çok çatışmanın istikrarından söz etmek yerinde olacaktır. Bu durum, bazı devletlerin yönetimlerinde büyük boşluklar oluşturmakta, bu boşluklar da terör örgütlerine büyüyecek ortamlar hazırlamaktadır. Çatışma istikrarının hiç bozulmadığı bölge kuşkusuz, Orta Doğu; Orta Doğu'nun çatışma ortamının en çok etkilediği ülkelerin başında da Türkiye gelmektedir. Bu nedenle, Türkiye, çok geniş bir coğrafyada askerî olarak yer almaktadır. Bu kudreti göstermemizi sağlayan ise askerî teknolojik üstünlüğü elimizde tutmamıza imkân tanıyan bir kapasitemizin mevcudiyetidir.

Savunma sanayisi, Türkiye'nin son yıllarda adeta destan yazdığı sektörler arasındadır. Bu kapsamda, terörle mücadelenin en önemli desteklerinden biri de İHA ve SİHA kullanımı olmuştur. 2021 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı'nda, Savunma ve Havacılık Sanayii İmalatçılar Derneğine atıfla savunma sanayimizdeki yerlilik oranının 2021 yılında yüzde 71'e ulaşması, savunma ve havacılık yurt dışı satış gelirlerinin 6,2 milyar dolara çıkması, savunma ve havacılık sanayii cirosunun ise 19,7 milyar dolara ulaşması hedeflenmektedir. Bu olumlu tablo Türkiye'ye hem yenilikçi ve dinamik bir savunma sanayisi hem de yüksek kabiliyetli güçlü bir ordunun muhafazasını sağlayacaktır. Bu çerçevede, Türk Silahlı Kuvvetlerinin dünyanın en caydırıcı ordularından biri hâline getirilmesi, Türkiye'nin jeopolitik ve jeostratejik konumunun, tarihî ve kültürel mirasının yüklediği sorumluluğun gereğidir. Bu doğrultuda, fiziki, teknolojik ve beşerî kapasitenin artırılmasına yönelik gelecek planlamasının sağlıklı bir şekilde yapılması da zorunlu bulunmaktadır.

Askerî savunmada asimetrik, politik, ekonomik ve güvenlik anlayışlarını dikkate alan, ön alıcı bir yaklaşımla millî çıkarlarımızı sınırlarımızın ötesinden başlayarak koruyacak stratejik güvenlik anlayışıyla üye olunan uluslararası güvenlik ortaklıkları ve müttefik ilişkilerinden bağımsız, ülkemizin kendi dinamik ve değerlerinden hayat bulan millî savunma yapılanması devam ettirilmelidir.

Silah ve teçhizat yönünden dışa bağımlılığı azaltmanın yanında ihracat kapasitesi yüksek, bağımsız ve yerli bir harp sanayisinin gelişmesi ve yerli müteşebbisin de silah ve askerî teçhizat üretimine yatırım yapması teşvik edilmelidir.

Türkiye, tehditlere aldırmadan egemenlik haklarını ve millî çıkarlarını korumak için etkin bir politika yürütmektedir. Bunun sonucunda, küresel ve bölgesel gelişmelerin belirleyicisi durumuna gelinmiş, yakın coğrafyamızda Türkiye'nin onayı ve oluru olmadan hiçbir girişimin gerçekleşme şansının olmadığı da dünyaya gösterilmiştir.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak Türk Silahlı Kuvvetleri ve güvenlik güçlerimizin yürüttüğü çalışmaları desteklediğimizi, atılan adımları yerinde bulduğumuzu, terörle mücadelenin aynı kararlılık ve inançla devam etmesi gerektiğini, devletimizin Türk milletini başına musallat edilen bu beladan milletimizi kurtarmaya muktedir olduğuna inandığımızı bu vesileyle bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Değerli Komisyon üyeleri, bu vesileyle, Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının kahraman personeline yönelik de bazı hususları dikkatlerinize getirmek istiyorum. Türk Silahlı Kuvvetleri içinde subay, astsubay, uzman çavuş, uzman jandarma ve sivil memurların bazı talep ve beklentileri bulunmaktadır. Bunlar mali ve sosyal haklarla çalışma şartlarının iyileştirilmesi yönündedir. Bunlardan birincisi, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde istihdam edilen ve terörle mücadele başta olmak üzere çeşitli kademelerde görev yapan uzman çavuş, uzman jandarma ve uzman erbaşların kamuoyuna da yansıyan bazı sorunlarıdır. Çalışma şartları, kadro, ek gösterge başta olmak üzere mali ve sosyal hakları, yer değiştirme ve emeklilikle ilgili sıkıntıları, lojman ve benzeri sorunları bunlardan en önemlileridir. Kuşkusuz, bu sorunlar size de ulaşıyor ve adım adım da çözüme kavuşturuluyor. Bu sorunlardan bir kısmının çözümü için esasen yasa değişikliği de gerekmemekte, alt düzenleyici işlemlerle çözülebilecek mahiyette bulunmaktadır. Kendilerine her türlü silah ve teçhizatı teslim ettiğimiz, terörle mücadelede etkin rol üstlenen uzmanların taleplerinin dikkate alınmasını gerekli görüyoruz.

Şüphesiz yukarıda belirttiğim gibi, Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu subay, astsubay ve sivil memurlarla bunların emeklilerine ilişkin de benzer sorunlar bulunmaktadır. Kıdemli binbaşı, binbaşı ve astsubayların emekli aylığına yansıyan tazminatlarıyla ilgili gerekli düzenlemelerin yapılması, sivil memurların statüsünün netleştirilmesi ve görevde yükselme imkânı getirilmesi bunlardan bazılarıdır. Yine, Türk Silahlı Kuvvetlerinden resen emekli edilen emekli subay ve astsubaylar bulunmakta, bunlar bazı dönemlerde, örneğin 28 Şubatta, 15 Temmuz hain darbe girişimi öncesinde çeşitli bahanelerle Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilişiklerinin kesildiğini belirtiyorlar ve gadre uğradıkları düşüncesiyle durumlarının yeniden değerlendirilmesini talep ediyorlar. Bunları en iyi bilen, çözümü için çaba gösteren şüphesiz sizlersiniz. Bu talepler bize yoğun olarak intikal etmektedir ve bunlara yönelik kanun tekliflerimiz de bulunmaktadır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin kendi iç yapısını, hiyerarşisini ve hizmet gereklerini esas alarak ve bir bütünlük içinde değerlendirerek el birliğiyle bunları çözme gayreti içerisinde olabiliriz diye düşünüyorum. Biz kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının ve emeklilerinin, şehit yakınları ve gazilerimizin vatan, millet ve mukaddesat uğruna verdikleri mücadelede üstlendikleri rolün, verdiklerin emeğin karşılığının olamayacağını; bununla birlikte, hayatlarını kolaylaştıracak adımların atılmasının uygun çalışma şartlarına, yeterli mali ve sosyal haklara kavuşturulmasının gerekli olduğuna inanıyoruz.

Sayın Bakanım, son olarak da 2019 Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifi'ne ilişkin Sayıştay raporlarında, önceki yıllara ait sorun alanlarının azaldığının ve önemli bir tespitin olmadığını, bunun da Sayıştay raporlarının ve oradaki bulguların dikkate alınmış olduğunu gösterdiğini vurgulamak istiyorum.

Bu düşüncelerle, Bakanlığınız bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Vatan savunmasında görevi başında bulunan Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarımızın Allah yâr ve yardımcısı olsun diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum.