| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifi (1/280) ve Sayıştay tezkereleri a) Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı b) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı c) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı ç) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı d) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı e) Kalkınma Ajansları Denetim Raporları (Doğu Karadeniz, İpekyolu, İstanbul, İzmir) f) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı g) Türk Standardları Enstitüsü ğ) Türk Patent ve Marka Kurumu h) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu ı) Türkiye Bilimler Akademisi i) Türkiye Uzay Ajansı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 16 .11.2020 |
BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum. Yine, Sayın Bakanım, değerli bürokratlar; sizler de hoş geldiniz.
"Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı" denilince, bugün, tüm dünyada Almanya'nın ilk adım attığı Endüstri 4.0 akla geliyor. Genel itibarıyla, robotların üretimi devralması, üç boyutlu yazıcılar ile üretimde yapay zekânın gelişmesi, büyük veri çalışmaları ve daha birçok yenilikleri inceleyebiliriz. Gelişmiş tüm ülkelerde gelecek, onlu yıllardaki tüm planlama Endüstri 4.0 temellidir. Hepimiz pandemi döneminde çok daha ciddi anlamda yazılımın, yapay zekânın ve robot teknolojilerinin önemini bir kez daha anladık. Bugün "Üretiyoruz." dediğimiz her bir kalemi, gerek sanayi gerek tarım gerek eğitimde bilişim teknolojileriyle entegre hâle getirememişsek maliyet, tanıtım, pazarlama, stok dâhil her bir satış unsurunun rakiplerine göre rekabet edilemeyecek seviyelerdeyiz demektir. Malum, her yıl Plan ve Bütçe görüşmelerinde Bakanlığın bütçesi görüşülürken Bakanlığa bağlı kuruluşların -TÜBİTAK, Türk Paten ve Marka Kurumu, KOSGEB, TÜBA, TSE, TUA- tahmini bütçe rakamlarını da konuşuyoruz. Ancak esas konuşmamız lazım gelenler, özellikle, bu Endüsri 4.0 konusuna ne kadar yatırım ayırabiliyoruz, bu konuyla ilgili bütçemiz nedir? Bunların üzerinde durmamız gerektiğine inanıyorum. Özellikle, AR-GE için ayırdığımız rakamlar önemli.
Şimdi, on sekiz yıldır teknolojik anlamda gelişmiş ülkelerden daha iyi entegre olduğumuz, herkesin son model teknolojilere erişme imkânı bulduğu iddia edilen bir ortamda maalesef 2000'li yılların başında yüzde 6,73'e kadar çıkan ileri teknoloji ürün ihracatının toplam ihracat içindeki payı 2009'larda 3 ile 4 arasına sıkışmış vaziyette, şu anda 3,9 civarında; gelişmiş ülkelerdeyse bu yüzde 15 ile yüzde 30 bandında. Zaten ülkeler gelişirken özellikle bu ağır sanayiyle ilgili ihracat rakamlarını bizim gibi gelişmekte olan ülkelere bırakıyor. Mesela, biz demir çelik ihracatçısı ülkelerden biriyiz. Demir çeliğin tonunun bugünkü ihracat rakamı yaklaşık 500 dolar yani biz 1 tır demir yüklediğimiz zaman bunun karşılığı 11 bin dolar. Buna karşılık, 200 gram bir telefonun değeri üç aşağı beş yukarı neredeyse 800 dolar civarında yani 1 kilogramı 4 bin dolar civarında. Bunları mukayese ettiğiniz zaman, demek ki onlarca tır demir yükleyeceğiz ki karşılığında 1 tır teknolojik ürün satın alalım. Bunu Samsun'da görmek mümkün. Aynı anlamda 2 tane fabrika var; bir tanesi Yeşilyurt Demir Çelik İşletmeleri -o demir ihraç ediyor- onun hemen yanı başında Samsun Silah Sanayisi var -Canik 55- o da silah ihraç ediyor. Onun haftada yüklediği 1 tır yaklaşık 1 milyon dolar tutarken öbürünün yüklediği 1 tır sadece ve sadece 11 bin dolar tutuyor. Bunun anlamı şu: Bu alana ülkenin yatırım yapması lazım. Bu da her şeyin başında AR-GE'ye, araştırma ve geliştirmeye devletin muhakkak destek vermesi gerektiğini gösteriyor.
Yine, buna benzer çeşitli ürünler var, yine Samsun'dan örnek vermek istiyorum: Mesela, medikal ürünler. Dünyada Hindistan'da, Almanya'da olduğu gibi, Samsun da Türkiye'de en fazla medikal üretimin yapıldığı illerin başında geliyor. Mesela, bunlarla ilgili teşvikler olabilir, bunların desteklenmesi olabilir. Samsun'da, maalesef, şu an yatırımcı arsa bulmakta zorlanıyor. Yani şu an özellikle gemi sanayicilerinin olduğu bir yer var -orada Bakanlığın çalışmaları vardı, bilmiyorum şu an ne aşamadadır- ümit ediyorum ki önümüzdeki günlerde burası da bir an önce sanayiciye tahsis edilir.
Buradaki temel mesele şu: Önemli olduğu oranda üretimin desteklenmesi lazım. Yani hiçbir zaman sanayi arsaları, sanayi parselleri bir yatırım aracı olamaz. Yani, bence, buradan bir yer tahsis edilirse iki yıl sonra bunun değeri şu olur, bu olur gibi ifadelerle sanayinin büyümesi mümkün değil, bizzat kullanıcıların bundan istifade etmesi lazım. Tabii, bunun paralelinde, teşvikler var. Yani teşviklerin de noktasal teşvik olması lazım. Yani Ankara'daki bir üretimle bazen... Mesela, bizim Samsun gelişmiş iller statüsünde algılanıyor ama Samsun'un Ladik ilçesinin güneydoğudaki herhangi bir ilçeden bir farkı yok. Dolayısıyla, yeter ki yatırımcı gelsin -biz zaman zaman uluslararası arenayı da bol miktarda dolaşıyoruz- elektriğini de bağlarız, suyunu da bağlarız, arsayı da tahsis ederiz, gereken neyse yaparız mantığı bugün dünyanın her yerindeki hâkim görüşlerden biri. Dolayısıyla, bizim Bakanlığımızın da özellikle bu sanayi arsalarının tesisi konusunda, sanayi arsalarının organizasyonu konusunda biraz daha adımlarını atması lazım ve bunu kesinlikle yatırım aracı olmaktan çıkarması lazım, teşvikleri de mümkünse noktasal bazda vermesi lazım; nereye yapıyorsa o yatırımla ilgili, ona özgü teşvikler dizayn edilebilir, verilebilir.
Tabii, şöyle dünyadaki ilk 500 şirkete baktığımız zaman -şirketlerin marka değerleri de önemli- şu an Türkiye'de ilk 500'ün içinde bizim bir şirketimiz yok. Yani bugün, hepinizin bildiği şirketlere şöyle bir göz atarsanız, Google'ından tutun işte Amazon'una, bilmem neyine kadar bunların bir tanesi bile neredeyse Türkiye'nin ekonomik büyüklüğüne eş değer rakamlara ulaşıyor. Demek ki bizim, hiç olmazsa bu marka, patent geliştirme konusunda, ürün geliştirme konusunda muhakkak adımlar atmamız lazım. Tabii, Sayın Cumhurbaşkanımız diyor ki, son yaptığı konuşmada ben de onu gördüm, hatta Adalet Bakanımız diyor ki: "Kıyamet kopsa adaletin yerini bulması lazım." Hakikaten hukuk ve adalet ile sanayi arasında bir paralellik vardır. Yani bir ülkede demokrasi, hukuk, adalet oturmuşsa hiç tereddütünüz olmasın, o ülkede bilim de gelişir, sanayi de gelişir, ticaret de gelişir. Ben bunu çok önemli buluyorum, nereden önemli buluyorum? Biz de yurt dışına çıktığımız zaman hep şunu söylüyoruz, diyoruz ki: "Hak arama konusunda durumumuz nedir? Yani biz bu ülkede bir yatırım yaparsak oradakiler ile bizim aramızda bir fark var mı? Aynı şartlarda mıyız? Aynı hak ve hukuku arayabiliyor muyuz?" diye bunun altını çiziyoruz. Dolayısıyla, bu aşamaya gelmesinden ben şahsen mutluluk duyuyorum. Ümit ediyorum ve en azından önümüzdeki günlerde bu da yabancı yatırımlar için Türkiye'yi ciddi oranda cazip hâle getirecektir diye düşünüyorum.
Yine, özellikle bu tarımsal arazilerin sanayi bölgesi, inanın, bunu bu salonda oturan hiç kimsenin kabul edebileceğini bile aklımın ucundan geçirmiyorum. Neticede, 1 santim yüksekliğinde toprağın oluşması yaklaşık dört yüz-beş yüz sene sürüyor. Hâlbuki, bizim sanayi yatırımlarını mümkün olduğunca daha kırsal alanlara, daha ekilip biçilemeyen alanlara yapmamız lazım. Bırakın, sanayi tesislerinin kurulmasına, ben şahsen tarım arazilerine konut bile yapılmasına karşıyım. Avrupa'da siz -Avrupa'yı görmeyen insanın bu salonda olduğunu zannetmiyorum- oralarda tarım arazisine, sit alanlarına çivi bile çakamazsınız, bırakın herhangi bir şey yapmayı ama maalesef bazen Türkiye'de bu tür şeyleri görüyoruz. Yani bunlardan bir tanesi de işte Samsun'da biyokütle tesisi yapıyoruz, nereye? Çarşamba Ovası'nın tam ortasına. Yani bu maden bunun altından mı çıkıyor? Yok. Kavak'ta dağ var, oraya yaparsınız. Neticede, bu atıl maddeyle çalışıyor, atıklarla çalışıyor; bu atıkların her tarafa taşınması mümkün. Ama onun yerine farklı sebeplerden belki bugünü kurtarmış olabiliriz ama arkadaşlar, bugünü kurtaralım derken geleceğimizi mahvetmeyelim. Yani o onu durdurdu, bu bunun önüne geçti derken tesisler çalışıyor, devreye alınıyor; bizde dava, hukuk, mahkeme aynen devam ediyor.
Tabii, bunun yanı sıra bu alanlarda da, yine mesela Samsun bölgesinde -söylediğimiz gibi- organize sanayi bölgeleri çoğaltılabilir. Havaalanı var, demir yolu var, deniz yolu var ama ne hikmetse yani on beş yirmi yıl önce Türkiye'nin Samsun ekonomisindeki yeri ilk 10'lu sıralardayken bugün 36'nın altında. Aslında, bunu bana sorarsanız, bu bile başlı başına bir araştırma konusu. Yani ne var ki her türlü ulaşımın olmasına rağmen sanayici buraya rağbet etmiyor. Bunun en büyük tesirlerinden biri bence yan sanayi, yani sanayi bir yere gelirken yanında yan sanayinin de oluşması lazım. İki, kalifiye eleman istihdamı. Yani bu o kadar önemli ki, şimdi bizde her işi bilen bir sürü insan var; bir işi bilen eleman bulma konusunda çok ciddi problemler yaşıyoruz. Gidin, İş Kurumuna, istemediğiniz kadar her işi yapan adam var ama bir mekanikçi, bir elektrikçi, bir hidrolikçi, ne bileyim, bir tornacı bulmakta çok ciddi sıkıntılarımız var. Mesela, Samsun'da 63 tane meslek lisesi var.
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Yaşar, lütfen tamamlar mısınız.
BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Toparlıyorum Başkanım.
63 tane meslek lisesi var, bu mezun olanların çoğu elektrik bağlamayı bilmiyor, bir makine parçasını tornaya bağlamada zorluk yaşıyor. Bizim, Bakanlık olarak meslek liseleriyle, meslek yüksekokullarıyla mesleksel manada köprüleri kesinlikle kurmamız lazım.
Tabii, diğer kurum bütçeleri de var bir sürü ama süremiz de bunlara kalmadı. İnanıyorum ki samimiyetle, ihlasla bu işlere yaklaştığımız sürece ben Türkiye'de çözülmeyecek sorun olduğuna inanmayanlardanım. Bazen şartlar farklı da olsa gayretle biz bu işlerin altından kalkabiliriz diye düşünüyorum.
Bakanlık bütçemizin, bağlı kuruluş bütçelerinin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.
Sayın Bakanım, sizlere de başarılar diliyorum.
Teşekkür ederim Başkanım, sağ olun.