| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifi (1/280) ve Sayıştay tezkereleri a) Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı b) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı c) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı ç) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı d) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı e) Kalkınma Ajansları Denetim Raporları (Doğu Karadeniz, İpekyolu, İstanbul, İzmir) f) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı g) Türk Standardları Enstitüsü ğ) Türk Patent ve Marka Kurumu h) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu ı) Türkiye Bilimler Akademisi i) Türkiye Uzay Ajansı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 16 .11.2020 |
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Bakanlık bürokratlarımız, Bakan Yardımcılarımız, değerli basın mensuplarımız, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; herkesi saygıyla selamlıyorum.
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın 2019 kesin hesap ve 2021 bütçesini görüşüyoruz. Tabii, girişte birtakım tespitler yapmak gerektiğini düşünüyorum, içinde bulunduğumuz durumu da değerlendirmek açısından.
Tabii, öncelikle Bakanlığımızın yürütmüş olduğu çalışmalar için de teşekkür edelim. Yani muhalefet olduğumuz için elbette ki konuşmalarımız eleştiri ağırlıklı olacaktır ama sonuç olarak mücadele veren arkadaşlarımız, ekiplerimiz var, bürokratlarımız var, bir kadro var, bir Bakanlık var. Yapılan iyi çalışmalar için de teşekkür etmemiz gerekiyor.
Şimdi, Sayın Bakan, bir ülkenin dünya küresel rekabet sistemi içinde mücadele ederken elindeki en önemli silahlardan birisi de sanayi ve teknoloji alanındaki, üretimdeki etkinliği ve verimliliğidir. Şimdi, bu verimliliği hangi faktörler destekler diye baktığımızda çok fazla şey sayabiliriz ama birkaç tanesini sadece sayarak devam edeceğim.
Yani en başta örneğin hukuk devleti olmak. Doğru bir ekonomi yönetimiyle öngörülebilir bir piyasa düzeni sağlamak. Şeffaf ve hesap verebilir bir kamusal yönetim, kurumların tabii ki bağımsızlığı, adil bir vergi sistemi, planlı teşvikler, çağdaş, bilimsel ve yine sanayi üretimini destekleyici bir eğitim sistemi gibi birçok faktör sayabiliriz. Ancak bugün, Türkiye'de geldiğimiz noktaya baktığımız zaman bu saydığım ve sayamadığım faktörlerin hepsinde geri gittiğimizi görüyoruz.
Şimdi, Türkiye'de şu an hâkim olan, bizim adına "tek adam sistemi" dediğimiz partili Cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminin, aile şirketinin yönetimde olmasının bugün -ki bugün, evet bu belki bitmiş durumda ama- biz diyetini ödüyoruz aslında hep beraber. Nasıl ödüyoruz? Bugüne kadar yürütülen yanlış politikalardan bir tanesi de "sanayi odaklı büyüme" yerine "inşaat odaklı büyüme" olmuştur. Kırılgan bir ekonomimizle, yüksek işsizliğimizle, yüksek dış borç, yüksek kredi risk primi, yani piyasalara güven kaybı, kur şoku, faiz, enflasyon sarmalı, işte tüm bunlarla aslında bir diyet ödüyoruz biz. Üretimdeki verimliliği artırıcı AR-GE yatırımları, yüksek teknoloji ürün üretimi, markalaşma, yerlileşme, millîleşme hedeflerinde bir türlü ilerleyemiyoruz. Sizin açıkçası vermiş olduğunuz çaba, anlatmış olduğunuz, bize sunmuş olduğunuz resim, bir anlamda iktidarınız yanlış politikalarıyla böyle paçasından aşağıya maalesef çekiliyor.
Şimdi, yine rakamlara baktığımızda, on sekiz yıllık sizin iktidarınız döneminde AR-GE harcamalarının -ki başından beri çok konuşuldu bu- millî gelire oranının yüzde 1'i ancak geçebildiğini görüyoruz. Bence yüzde 1'i geçmekle bugün biz övünmeyelim. Yani dünya ortalamalarına, dünya rakamlarına, ülke rakamlarına baktığımız zaman bir Kore'yle, bir başka ülkeyle, bir Japonya'yla rekabet edemediğimizi, hâlâ rekabet edemediğimizi görüyoruz. Yüzde 1,06 diye bahsedildi zaten ama 2021 hedefi de 1,29. Yani, yine çok düşük bir hedef. İmalat sanayinde işletmelerin AR-GE harcamalarının yıllık cirolarını sadece binde 62'si kadar olduğunu görüyoruz. Yani biz marka olamıyoruz bu dünyada. "Dünyanın tedarikçisiyiz." diye övünüyoruz ama yüksek teknolojili ürün ihracatımız toplam ihracat rakamımız artmış olsa da maalesef çok sınırlı kalıyor. Hatta son beş yılda ihracatımızın da yüzde 15 oranında düştüğünü görüyoruz. Kilogram başına ihracatta 10 doların üstünde 4 tane sektör var Sayın Bakan. Bunlar sırasıyla; mücevher, savunma ve havacılık, hazır giyim ve deri sektörü. Ama bugün bizden çocuklarımız, gençlerimiz iPhone 12 Pro istiyorlar, onun sadece gramı 96 TL, gramı 96 TL yani biz hangi silahlarla neyle mücadele ediyoruz? Yüksek katma değerli üründe maalesef bu performansları da gösteremiyoruz bu savunma, havacılık, mücevher, hazır giyim, deri sektörlerinde olduğu gibi. Şimdi, dolayısıyla, genç işsizliğimizin de tavan yaptığı bu süreçte istihdama da katkınız maalesef yeterli düzeyde olamıyor, isteseniz de olamıyor yani bu ortamda zaten çok ciddi yapısal reformlar yapılmadan da bu mücadelenizde de çok başarılı olamayacağınızı görebiliyoruz çünkü kapasite kullanım oranınız da maalesef yüzde 70-74 arasında gidip geliyor.
Şimdi, yüksek teknolojili ürün üretiminde ben geçen seneki konuşmamda da bu konunun üzerinde çok durmuştum, yine bahsetmek istiyorum çünkü gerçekten çözülmesi gereken çok önemli bir alan, büyük bir sorun burası. Hâlâ, ithal ara malı ihtiyacımız maalesef çok yüksek, bunları biz üretemiyoruz. Yani bu çözülmesi gereken büyük bir sorun. 2020'nin ilk sekiz ayında gerçekleşen 135,3 milyar dolarlık ithalatın yüzde 75,4'ü yine ara malı ithalatından oluşmakta ama bu da bizi çok yanıltmasın tabii, çünkü Ocak-Eylül 2020 döneminde ara malı ithalatının büyük bir bölümünün de altından oluştuğunu görüyoruz yani hani "Ara malı ithal ediyoruz yüksek oranda üretim yapıyoruz, üretimimiz de bu şekilde artıyor." da diyemeyiz çünkü çoğu bunun altın. Altını çıkardığımızda aslında üretimi destekleyici ara malı ithalatının da düşmüş olduğunu görüyoruz.
Şimdi, sanayicimize baktığımız zaman özellikle corona ve döviz kurlarındaki artışın yaşandığı bu salgın döneminde imalat sanayindeki daralmayla birlikte toplam ticari krediler içinde de payı artmış maalesef. KOBİ'lerin bankalara borcu Ekim 2020 sonunda 863 milyar TL'ye çıkmış. Tablo bu iken bu şartlar altında KOSGEB ve Kalkınma Ajanslarının dağıtabileceği düşük faizli -faizsiz hatta- kredilere ihtiyaç her zamankinden daha fazlayken Sayıştay raporları birçok kalkınma ajansında gerekli ödenek varken bu gibi desteklerin yeterince sağlanmadığını da ortaya koymuştur. Ona da şimdi değineceğim.
Bütçenizden de kısaca bahsedecek olursak, evet, yüzde 50 artmış, güzel, tabii, bunu kutlayabiliriz. Geçen sene yetersiz olduğunu söylemiştik ama asıl büyüklüğün, asıl payın Ulaştırma Bakanlığına gitmiş olduğunu gördüğümüzde hâlâ yine yol projeleriyle birlikte inşaat sektörüne aslında paranın gömüleceğini de buradan yorumlamak gerekir diye düşünüyorum. O yüzden, yine de bu bütçe sizin için yeterli olmamalı.
Şimdi, bütçe rakamlarına baktığımız zaman en fazla borç verme kaleminin 5 kat arttığını görüyoruz aslında teklifinizde. Bu kalem altındaki artışın sebebi nedir? Bu soruyu da sormak istiyorum ben.
Şimdi, bölge kalkınma programları için 2020'de 630 milyon TL bütçe ayrılmışken 2021'de 673 milyon TL ayrılacak gördüğümüz kadarıyla. Payın tamamına yakını Kalkınma Ajansları Genel Müdürlüğüne tahsis ediliyor. Kalkınma Ajansları 2020'de yayınlanan 2018 Sayıştay raporlarında da çok sorunluydu. Aynı şeyin şimdi 2019'da da farklı olmadığını aslında görüyoruz ve bu ajansların da fonksiyonunu aslında sorgular hâle gelmiş durumdayız çünkü ajanslar bugün artık alacağını tahsil edemeyen, yatırım yaptığı, desteklediği projenin takibini yapmayan, Ankara'yla bağları kopma noktasına gelmiş birer kurum olarak algılanmakta yani Kalkınma Bakanlığı kaldırıldı, bu ajanslar Bakanlığınıza bağlandı, belirsizliğe mahkûm edildi aslında. Ajanslar bölgesindeki kritik projeleri izleyemiyor, planların sonuçları ne oldu takibini yapan yok, yatırım destek ofislerinin ne yaptığını bilen yatırımcı yok. Kalkınma ajansları... Yani yapılan birçok şey kağıt üstünde kalmış.
Şimdi, 2020 Haziran ayı itibarıyla Kalkınma Ajansları Genel Müdürlüğüne 628,6 milyon TL tahsis edilmişken mesela neden sadece 34,2 milyon TL'si harcanmıştır? Özellikle Sayıştay raporlarına baktığımız zaman benim de milletvekili olduğum ilin yani İstanbul Kalkınma Ajansının 2019 sonunda kasa ve banka hesabında 475,6 milyon TL'si mevcutken, bu ajans diğer 26 ajansın bir yıllık toplam destek ödemelerinden daha fazla bir rakamı mevcut hesaplarında tutmaktayken yani 2019 yılında 236,7 milyon TL'lik destekleme faaliyeti bütçesinin 219 milyonu kullanılmamış yani bu anlaşılır gibi değil hakikaten. İstanbul gibi kalkınma ve üretim merkezinde ajansın atıl hâle geldiğini de görüyoruz açıkçası.
Sorularımı soru cevap bölümüne bırakarak Başkanım bir şey için kısa bir ek süre istiyorum, bırakıyorum sorularımı.
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Olur, buyurun.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Özellikle Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığından bahsetmek istiyorum çok kısa. Tabii, 2011 yılında Artvin, Bayburt, Giresun, Gümüşhane, Ordu, Rize, Samsun ve Trabzon illerini kapsayan Başkanlığa sonra Amasya, Çorum ve Tokat da eklendi. Şimdi, bu proje uzatıldı, 2 kere uzatıldı, en son 31/12/2019 tarihine kadar uzatılmıştı, tekrar uzatılması düşünülüyor mu diye öncelikle bir sorayım.
Çok sayıda proje var tabii bu kapsamda. Bu projelerde de tam olarak neler oluyor, onu da göremiyoruz, Sayıştay raporları da çok zayıf hazırlanıyor aslında onu da söylemek lazım. Bu çok sayıda proje ve alt projelerde takip sonuçlarının değerlendirilmediğini görüyoruz. Şimdi Sayıştay denetim raporunda da Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığının görevlerini etkin bir şekilde yerine getirmesi sağlanacak yeterli araçların bulunmaması... Yani 2011'den beri bu araçlar nasıl bulunamadı, hakikaten hayret verici bir şey. Sonra kalkınma ajansları ile bölge kalkınma idaresi başkanlıkları arasında görev ve yetki çatışması var. Finansman desteği veren kurumlar konumunda olduğundan her iki kurumun da benzer alanlar alanlarda destekleme yaptıkları görülmekte. Ya bunun düzeltilmesi ve düzenlenmesi gerekiyor, aslında geç kalmış bir düzenleme. Bu DOKAP gibi başkanlıkların aslında kuruluş amacına baktığımızda, bir anlamda AK PARTİ'nin kadrolaşması, iş alanı yaratması oluşumuna dönüşmüş olduğunu da görüyoruz açıkçası.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Emecan, teşekkür ediyorum.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - O zaman son bir soru sorarak ben tamamlamak istiyorum Sayın Bakan. Maalesef bu süreler bu konuları görüşmeye yetmiyor.
Sayıştay raporlarının ayrı bir şekilde konuşulması, görüşülmesi lazım. Konuşmanızda Sayıştay raporlarının sadece olumlu olanlarına yer vermişsiniz ama olumlu olmayanlarından bahsetmediniz. Şu Yeşil Yol Projesi'yle ilgili bir şey sormak istiyorum: Yargı kararlarına rağmen neden hâlâ Yeşil Yol Projesi'ni devam ettiriyorsunuz? 13 Temmuz 2020 Danıştay Dava Daire Kurulu yürütmenin durdurulmasına karar vermişti. Yine Samsun Bölge İdare Mahkemesi de iptaline karar vermişti 2015'te ve 18 Eylül 2020'de de "Çevreyi korumak Anayasa'nın tüm vatandaşlara yüklediği bir ödevdir." şeklinde Pazar 2. Asliye Ceza Mahkemesi bir karar vermişti. Neden bu proje hâlâ sürdürülüyor? Bu konuda da bilgi verirseniz seviniriz.
Yine yeterli olmadığını düşünsek de Bakanlığınızın bütçesinin hayırlı olmasını diliyorum.
Teşekkür ediyorum.