| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281 ) ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifi (1/280) ve Sayıştay tezkereleri a) Hazine ve Maliye Bakanlığı b) Kamu İhale Kurumu c) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ç) Sermaye Piyasası Kurulu d) Gelir İdaresi Başkanlığı e) Türkiye İstatistik Kurumu f) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı g) Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu ğ) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu h) Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 17 .11.2020 |
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, Sayın Bakan, Sayın Hazine ve Maliye Bakanım, değerli bürokratlar, basının değerli emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum, iyi bir gün olmasını diliyorum.
Sayın Bakan, ya, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilk yaşadık. Plan ve bütçe görüşmelerini birlikte yapıyorduk ve yıllardır bir hukukumuz var, birbirimize saygımız olduğunu her zaman hissettirdiniz, teşekkür ediyorum bu anlamda size. Bakan olmadan önceki akşam sizinle Komisyonun dertleriyle ilgili konuşmuştuk "Sabah buluşuruz, biraz daha sohbet ederiz grup temsilcileri." diye konuşmuştuk, sabah uyandık, bir baktık, Komisyon Başkanımız Hazine ve Maliye Bakanı olmuş. Gerçekten, hepimiz için büyük bir şoktu, büyük bir sürprizdi; eminim, sizin için de öyleydi ama hayırlı uğurlu olsun, görevinizde başarılar diliyorum.
Sayın Bakan, sonuç olarak bir haftalık bir Bakansınız, elbette eleştirilerimizde insaflı olacağız, kuşkusuz ve zor bir dönemde görevi devraldınız, Allah kolaylık versin diyorum. Ama tabii ki sonuç olarak bizim eleştirilerimizi kişisel değil, kurumsal olarak algılayın; mutlaka öyle algılayacaksınızdır devlet deneyimi olan bir kişi olarak söylüyorum.
Sayın Bakan, öncelikle şunu söyleyeyim: Ya, şu fotoğrafa baktığımızda -bir arkanıza dönün, bakın Allah'ınızı severseniz, bir bakın- yalnızca erkekler var Sayın Bakanım. Bakın, bu eleştirim gerçekten bütün devletedir. Yani sonuç olarak hazine ve maliye, para işleri, siyasi meseleler yalnızca erkeklerin işi değildir Sayın Bakan, bunu biliyorsunuz ve Türkiye'mize bu fotoğraf yakışmıyor. Yüzde 50'miz kadınsa bürokrasinin de en az yüzde 50'si kadın olmalı Sayın Bakan. Bakın, eğer gelecek yıl hâlâ Bakan olursanız, sizden istirhamım -belki erkek arkadaşlar buna üzülecek ama- şu koltukların yarısı kadın olursa ben sizi alkışlayacağım Sayın Bakan, başka da bir eleştiri sunmayacağım.
İkinci olarak, Sayın Bakanım...
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Sizin de 3 Komisyon üyeniz var, 1 kadın yok.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya, bir müsaade edin arkadaşlar.
Bakın, Sayın Bakan, beni bir hayal kırıklığına uğrattınız, şu anlamda: Tabii ki insaflı olacağız ama o koltukta sonuç olarak Sayın Berat Albayrak olsaydı, bu sunumu yapacaktı. Yani aşağı yukarı böyle bir şey çünkü geçen yılki sunumla karşılaştırdım, kurgusu, sözü, lafzı neredeyse aynı; çok ufak, rakamsal değişiklikler var, bunlar da "Geçen yıl böyleydi, bu yıl böyle." şeklinde geçmiş. Elbette bir haftalık Bakansınız ama yani sonuç olarak Türkiye sizden işaretler bekliyor. Yani aç açıkta olan, işsiz olan, iflas etmek üzere olan esnaflar, çiftçiler, zor durumda olan vatandaşlarımız işaretler bekliyor. Ya, şimdi, aynı tas farklı hamam olmayacaksa "Efendim, ne değişti?" diyecek vatandaşımız. Şimdi, siz geldiniz buraya, ya, bir işaret vermeniz gerekirdi.
Eski dönemde sonuç olarak belli hatalar yapıldı ki Sayın Berat Albayrak Instagram üzerinden istifasını sundu, Sayın Cumhurbaşkanı da bu hataları kabul etti ki affetti Sayın Berat Albayrak'ı. Sonuç olarak bir öz eleştiri durumu da önemlidir diye düşünüyorum; devletler de bunu yaparlar, hükûmetler de bunu yaparlar, partiler de bunu yapmalı. Yani öz eleştiri yapılan tek bir cümle yok burada. Sanki her şey dört dörtlükmüş, her şey muhteşemmiş gibi bir sunum yapıldı ve eski döneme sahip çıktınız Sayın Bakan. Tamamen Yeni Ekonomik Program'a... O yüzden sordum usulde. Ya, Yeni Ekonomik Program çöktü arkadaşlar. Yani "Maşallah." dediğiniz kırk gün yaşamıyor. Sayın Berat Albayrak'ın sunduğu Yeni Ekonomik Program da kırk gün yaşamadı. Yani "Maşallah." dediniz ama kırk gün yaşamadı, yirmi günde çöktü Yeni Ekonomik Program. Bu anlamda, Sayın Bakan, ben sizi hangi programa göre eleştireceğim, hangi plana göre eleştireceğim? Ya, siz plancısınız, Planlama Teşkilatından geliyorsunuz, sonuç olarak devletin bütün o planlama geleneğini biliyorsunuz. Ya, bu anlamda ben sizi eleştiremem ki, sizin planınızı eleştiririm. Yani bir mühendis kişiliğiyle mi eleştirilir? Bir mühendis yaptığı projeyle, planla eleştirilir öyle değil mi? Ya "Burada kolonu doğru yere koymuşsun, bunun statik hesaplarını doğru yapmışsın." diye eleştirilir, kişilik ayrı bir şeydir ama sizi hangi plana göre eleştireceğimi ben bilmiyorum çünkü planınızı ortaya koymadınız. Tabii ki "Vaktim yoktu." diyebilirsiniz ama en azından belli işaretleri verebilirdiniz.
Sayın Bakan, bakın, ekonomimiz hasta; bunu eminim herkes kabul ediyor. Ya, kimi der ki: "Arkadaş, biraz ateşimiz var, geçer." Kimi der ki: "Yoğun bakımdayız." Kimi der ki: "Entübe durumdayız." Yani muhalefet daha ağır noktada görür, siz "Hafif bir kırgınlık geçiriyoruz." diye düşünebilirsiniz ama bir doktora gitseniz bile size önce teşhis koyar Bakan Bey, öyle değil mi? Yani "Ben şöyle teşhis ediyorum sorunu. Bu teşhisle ilgili de şöyle bir tedavi programı uygulayacağım." der, öyle değil mi? Sizde böyle bir şey görmedik yani sorunları ortaya koymadınız ve teşhisi koymadınız ve tedavi programınızı koymadınız Sayın Bakan.
Bakın Sayın Bakan, bizim teşhisimiz şudur: Tek adam rejimi, bir aile şirketi kurmuştur. "Bir şirket gibi yöneteceğim Türkiye'yi." demiştir ama bir aile şirketi kurmuştur. Aile şirketlerinde, biliyorsunuz, kasanın başına ya evlat konulur ya damat konulur.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Yanlış teşhis Garo.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Damat bey kondu kasanın başına, adaletsiz bir şekilde vergileri topladı, adaletsiz bir şekilde harcadı, hesapsız kitapsız bir şekilde güven veremedi ve sonuçta ekonomi çakıldı Sayın Bakan. Bu çakılışla ilgili herhangi bir şey söylemediniz; niye çakıldık, niye ekonomimiz çöktü, bununla ilgili bir şeyler sizden duymadık Sayın Bakan.
ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) - Takıldı, takıldı; yukarı çıkıyor.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ben size söyleyeyim niye olduğunu: Kurumsal çöküş yaşadık Sayın Bakan.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ne çökmüş ya?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Gerek siyasi kurumlar... Siz sonuç olarak Parlamentonun bir üyesiydiniz, bunu en iyi siz bilirsiniz ve dünya görmüş bir insansınız; ABD'de bulundunuz, çeşitli ülkelerde. Ya, Trump diye bir vaka geçti değil mi dünyanın başından? Dünyanın başından geçti diyorum çünkü keyfine göre ülke yönetmeye kalkan bir başkandı, değil mi? Ama onu bile frenleyen mekanizmalar vardı; bir Kongre vardı, Senato vardı, değil mi? Dengeledi ve denetledi. Yargı sistemi var, değil mi, bağımsız ve tarafsız bir yargı sistemi vardı; basın özgürce yazdı, değil mi? O yüzden Amerikan sistemi bir şekilde ayakta kalabildi. Yoksa, Trump gibi bir vakayla Amerikan devleti çoktan çökmüştü, ekonomisi yerle bir olmuştu ama kurumlar ayakta olduğu için o ekonomi çökmedi.
Bakın, bu kadar kurum sunum yaptı, değil mi Sayın Bakan? Allah'ınızı severseniz, hangimiz dinledik o kurumları? Ben kulak kabarttım yalnızca, niye? Sizi bile dengeleme, denetleme gücüne sahip değiller o kurumlar, bağımsız değiller çünkü. Yani sonuç olarak o kurumların, ekonomideki dengeleyici, denetleyici kurumların bağımsız olmadığı bir yerde, açıkça söyleyeyim, sizi frenleyebilecek kimse olamaz.
Bakın, şundan korkun Sayın Bakan: Eleştirilmekten değil, eleştirilmemekten korkun. O dengeleyici, denetleyici kurumlar çıkıp "Sayın Bakan, burada yanlış yapıyorsunuz." dediği zaman siz onlara teşekkür edin lütfen; gerçekten, bakın bu çok önemli. Bakın, biz burada -siz torba yasalar göndereceksiniz, umarım göndermezsiniz ama göndereceksiniz biliyorum- o 50 maddelik torba yasaların içinden, ya Sayın Bakan, bu 20 tanesi doğru değil, bu 10 tanesi doğru değil dediğimizde bize teşekkür edin Sayın Bakan. "Ben fermanı yazdım, bu ferman buradan geçecek." demeyin.
Bakın, arkadaşlarımız bazı yasalarda "Efendim, parti disiplini, ne yapalım?" diyorlar yani inanmasalar da el kaldırıyorlar. Böyle olmamalı Sayın Bakan, Parlamento sizi frenlemeli ki yanlış yaptığınızda siz bize teşekkür edin, yargı sizi frenlemeli ki yanlışlarınızı azaltın. Basın yazabilmeli Sayın Bakan. Ya, bir basın yazamıyorsa, sizin yanlışınızı gösteremiyorsa "Ekonomide şu alınan karar yanlıştır." diyemiyorsa, açıkça söyleyeyim, herkes "Padişahım, çok yaşa." diyorsa, herkes "Sayın Bakan çok muhteşem." diyorsa o zaman korkun Sayın Bakan, o zaman bir yerde eksiklik var demektir.
SALİH CORA (Trabzon) - Yazıyorlar, yazıyorlar; her türlü iftirayı atıyorlar, daha ne yazacaklar?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bakın arkadaşlar, ya, Allah'ınızı severseniz, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde dolar en çok hangi gün düştü? Hadi buyurun, oran olarak en çok hangi gün düştü? Hazine ve Maliye Bakanının koltuğunun boş olduğu gün düştü arkadaşlar, bir gün boş oldu Hazine ve Maliye Bakanlığı koltuğu ve dolar o gün düştü. Demek ki bir yerlerde hata yaptık Sayın Bakan.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Hayır, hata değil.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, karşılıklı konuşmayalım. Sırası geldiğinde siz de cevaplarınızı verirsiniz, Sayın Bakan da verir. Lütfen, karşılıklı konuşmayalım.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Arkadaşlar, bir müsaade edin ya!
Neoliberal politikalar çöktü Sayın Bakanım. Bakın, siz de sonuç olarak bütün bu ekonomi tarihini bilirsiniz. "Bırakınız, yapsınlar efendim; bırakınız, özel sektör yapsın, isteyen istediğini kazansın." dönemi bitti Sayın Bakan. Artık kamunun daha fazla devrede olması gereken bir dönemdeyiz.
Ama Sayın Bakan, bakın -Bakanlığınıza, Hükûmetinize eleştirimdir bu- pandemi bu konuda bir testti yani pandemi dönemi bütün devletler, bütün ülkeler, bütün hükûmetler için bir testti. Kimi devletler bu pandemi döneminde sosyal bir devlet olma anlayışıyla vatandaşlarını aç, açıkta bırakmadılar, bunu biliyorsunuz, dediler ki: "Ey vatandaşım, evinde otur. Bütün işin, aşın, temel ihtiyaçların benim güvencemde." Sayın Bakan, biz ne yaptık bu dönemde? Bütçenizden pandemi döneminde -bakın, kamu bütçesinden bahsediyorum- kaç kuruş harcadınız? Ya 8 milyar ya 10 milyar ya 12 milyar lira harcadınız, bilemediniz 15 milyar liradır.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - 500 milyar.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Hayır, borçlandırdı işte, onu söyleyeceğim.
Sayın Bakan, bakın, bütün devletler vatandaşına doğrudan gelir desteği verdiler. ABD 3 trilyon dolar açık verdi arkadaşlar, trilyonlarca dolar doğrudan gelir desteği verdi. Avrupa trilyonlarca dolar doğrudan gelir desteği verdi, pek çok ülke bunu yaptı. Biz, yapmadık, bir; iki, yapamadık Sayın Bakan. Bir, yapabilirdik, bütçe tercihlerini değiştirerek yapabilirdik. Biliyorsunuz kaynaklar sınırsız değil. Böyle olağanüstü dönemlere ne yapmamız lazımdı? Biz önerdik, dedik ki: " Arkadaş, ya bütçenin kaynakları şatafata gidiyor, saraylara gidiyor, bu tercihlerden vazgeçelim." Mesela, siz de buraya 10 milyonluk bir Mercedes'le geldiniz Sayın Bakan. "Bu dönemde Sayın Cumhurbaşkanı, sizler, işte bürokraside bu şatafatı kullanan herkes olarak, gelin bu şatafattan vazgeçelim." dedik ya değil mi? Olağanüstü bir dönemde vatandaşımız aç açıkta, ne yapması lazım kamunun? "Önce ben tasarruf ediyorum." demesi lazım. Sayın Cumhurbaşkanının 100 bin lira maaş değil de 5 bin lira maaş alması lazım o dönemde. Milletvekillerinin 25 bin lira maaş değil de 3 bin lira maaş alması gerekiyor belki o dönemde ama vatandaşımızı 1.160 lirayla ücretsiz izine göndermemek için bunu yapmalıyız belki bu birinci mesele yani bu şatafattan vazgeçme tercihinde bulunabilirdik, bu bir. İkincisi, güvenlikçi politikalar konusunda daha barışçıl politikalar sürdürüp, efendim, bu silah harcamalarına daha az kaynak ayırabilirdik. Üçüncüsü, Sayın Bakan -az önce Abdüllatif Şener söyledi- ya yandaşlara bütçeden milyarlarca lira para gidiyor, keyif çayını da bir tek onlar içiyorlar, emin olun. Euroyla ödüyorsunuz o paraları. Bu olağanüstü dönemde -mücbir sebepte var arkadaş- "Ben, yandaşlara bu garanti ödemelerini yapmıyorum." dememiz lazımdı. Bu çerçevede de Sayın Bakan, bütün vatandaşlarımızı ekonomik güvenceye alabilirdik.
Bakın, bir de güven sağlayan bir ülke olsaydık yani kurumlarımız ayakta olsaydı... Şimdi, Amerikan Merkez Bankası arkadaşlar, trilyonlarca dolar basıyor, siz de bu dolarları alıyorsunuz, tasarruf ediyorsunuz. Ya, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının tasarruflarının yüzde 60'ı dolarda, bu da gözüken, bankada kayıtlı olanlar, yastık altındakileri koyun, en az 100 milyar dolar yastık altında var, 200 milyar dolar yurt dışında var, 200 milyar dolar da altını koyun, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının -iddia ediyorum- tasarruflarının yüzde 85'i, 90'ı dolarda ve altında; hadi buyurun. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları kendi parasına güvenmiyor arkadaşlar, bırakın yabancıları ya, kendi parasına güvenmiyor, kendi parasından tasarruf edemiyor. İşte, Sayın Bakan, siz bu yüzden genişlemeci maliye politikaları uygulayamadınız, vatandaşımızı aç açıkta koydunuz. Ne yaptınız? Vatandaşlarımıza doğrudan gelir desteği vermeyip onları borca yönlendirdiniz, bankalara yönlendirdiniz, faizlere yönlendirdiniz. Oysa yapılması gereken, zaten borçlu olan vatandaşlarımızı daha fazla borçlandırmak değildi, genişlemeci maliye politikasının doğrudan gelir destekleri sağlanmasıydı.
Şimdi, ikinci dalgaya giriyoruz Sayın Bakan. Bakın, sonuç olarak Bilim Kurulu kararlarını alacak, muhtemelen kapanışlar olacak. Esnafa diyeceksiniz ki "Saat onda değil de sekizde dükkânını kapat; geç aç, geç kapat." "Kafeler, restoranlar, şuralar, buralar dükkânlarınızı kapatın, mesafeyi azaltın." diyeceksiniz değil mi? Bunu dediniz ilk seferde de. E, o esnafın kirası devam ediyor, masrafları devam ediyor, siz "Dükkânını kapat." diyorsunuz. Ya, Almanya da bunu yaptı "Kapat dükkânını, her ay şu kadar bin euro ben sana destek veriyorum." dedi. Sayın Bakan, bizim bunu yapmamız için bütçe tercihlerinin değişmesi lazım, bu bütçe tercihlerinde bir değişiklik var mı? Asla yok. Bu anlamda size önerimdir, Sayın Bakan, hâlâ on günümüz var; on beş günde Sayın Başkan, bir virgül değiştiremedik bu bütçeden; hadi buyurun. Bu Plan ve Bütçe Komisyonunun birikimi tüm vatandaşlarımızı ekonomik güvenceye alacak bir bütçe yapmaya hazırdır Sayın Başkan. Size Başkan ve Bakan olarak söylüyorum, her ikisi de, müstafi Başkan olarak. Gelin -ikinci dalga geliyor pandemide- bütün vatandaşlarımızı ekonomik güvenceye alacak bütçeyi hep beraber yapalım, bütçe tercihlerini değiştirelim, var mısınız? Siz Mercedes'inizden vazgeçin; Sayın Cumhurbaşkanı 15 tane uçan sarayının 14'ünden hadi vazgeçsin, 1 tanesi kalsın; kamuda tasarruf yapalım, yandaşlara kaynakları akıtmayalım, güvenlikçi politikalardan büyük oranda vazgeçelim; gelin, bütün vatandaşlarımızı ekonomik güvenceye alalım, var mısınız?
Sayın Bakan, bir de sizi şu yönde eleştiriyorum: Bakın, şu sunumda vatandaşlarımızın temel sorunlarıyla ilgili tek bir cümle etmediniz. Ya, sizden bunu beklerdim çünkü sizinle teşrikimesaimiz olduğu için vicdanlı bir insan oluğunuzu biliyorum, sonuç olarak yoksulların hâlinden anlama eğiliminiz olduğunu biliyorum ama ya, 10 milyon işsizimiz var, "Bunlarla ilgili şu tedbirleri alacağız." demediniz. Bakın, siz bir şekilde adalet bakanısınız, bunu unutmayın. Hazine ve Maliye Bakanlığını geçin, ekonomideki adaletin bakanısınız Sayın Bakan çünkü vergi topluyorsunuz. Bu vergiyi toplarken nasıl topladığınız adalet için çok önemli, gelire ve servete duyarlı vergilendirme; bu kaynakları nereye harcadığınız da işte ekonomideki adaleti belirleyecek Sayın Bakan. Ben sizi bu yönden eleştireceğim, yoksa ekonomi şu kadar, rakamlar, bilmem ne değildir. Emekli bir dedenin torununa bayram harçlığı verip veremediği belirler sizin başarınızı, bir işçinin çocuğuna ayakkabı alıp alamadığı belirler sizin başarınızı yoksa rakamlar değil Sayın Bakan, rakamlar soğuktur ama vicdanlı yöneticiler vatandaşlarını, yoksulları, işsizleri düşünür. Ya, emekliler açlık sınırının altında maaşa talim ediyor, şurada bunlarla ilgili bir şey duymadık. "Emeklilikte yaşa takılanlar" demediniz, "atanamayan öğretmenler" demediniz, "Asgari ücret 2.320 lira, bunu biz 4 bin liraya yükseltmeliyiz, bu rakamla geçinilmez." demediniz Sayın Bakan.
Sonra, Sayın Bakan, acı reçeteden bahsetti Sayın Cumhurbaşkanı, duymuşsunuzdur. Reçeteyi kim yazacak Sayın Bakan? Siz yazacaksınız reçeteyi. Neyle yazacaksınız? Vergilerin kimden toplanacağını belirleyerek yazacaksınız, buraya acı reçeteyle ilgili torba yasalar göndereceksiniz, belki enflasyon karşısında ezilen vatandaşlarımızı korumayan adımlarla göstereceksiniz. Bakın, acı ilacı kim içecek Sayın Bakan? Ben size söyleyeyim, mevcut yasalarla acı ilacı yoksul vatandaşlarımız içecek. Mevcut vergi politikalarıyla acı ilacı yoksullar içiyor Sayın Bakan. Bu anlamda, vergideki adaleti sağlamakla ilgili tek bir cümle etmediniz Sayın Bakan ya. Vergiyi kimler ödüyor Allah'ınızı severseniz? Ya, bin odalı sarayda oturan gecekonduda oturandan sabır bekliyor Sayın Bakan. Ben size söyleyeyim, belki vatandaştan kopmuş olabilirsiniz, vatandaşın sabır taşı çatlamak üzere Sayın Bakan.
Bakın, bu anlamda size makropolitikalarla ilgili de bazı eleştirilerim var. Ülkemiz uzun süredir enflasyon, faiz ve döviz kuru sarmalındadır Sayın Bakan. Biliyorsunuz, ekonominin koltuğunda oturan bu gaz-fren meselesini iyi ayarlarsa ülkeyi yönetir. Biliyorsunuz, bir arabaya binseniz, sürekli gaz-fren, gaz-fren yapsa sizin bütün dengeniz şaşar ama gaza yumuşak bir şekilde, frene yumuşak bir şekilde basan iktisadi politikalarda ekonomi rahat eder. Ne yaptınız yıllardır? Bir gaza aşırı bastınız, ne oldu; sonucunda belli genişlemeci politikalar çerçevesinde ülkeyi enflasyon-faiz-döviz kuru sarmalına soktunuz; sonra paniklediniz, bir baktınız ki dolar kuru fırladı, enflasyon fırladı, aşırı frene bastınız, bir daha ekonomik faaliyetler durdu. Hadi buyurun, gaza aşırı bastınız borçlanma politikaları, para politikaları çerçevesinde, sonuç ne oldu? 2018'de bu olmuştu, 7,20'ye fırlamıştı dolar kuru, enflasyon 30-35'e fırlamıştı, Sayın Bakan, aşırı bir frene basma sonrası aşırı gaza bastınız, şimdi yeniden ülkemiz enflasyon-faiz-döviz kuru sarmalına girdi. Sayın Bakan, bu anlamda aşırı frene basmak da aşırı gaza basmak da bütün dengeleri şaşırtmıştır. Bu anlamda, güven veren ekonomi politikalarına ihtiyaç var.
Bakın, Sağlık Bakanı Covid rakamlarını açıklıyor, değil mi? 3 bin vaka var, 2 bin vaka var, bin vaka var. İçinizden bir kişi bu vaka sayılarına inanıyorsa çıksın, desin ki: "Ben inanıyorum arkadaş, ülkede 2 bin vaka var." Benim milletvekili olduğum Diyarbakır'da her gün 2 bin vaka var, her gün Diyarbakır'da yalnızca 2 bin vaka var. Her biriniz biliyorsunuz, her bir şehirde 2 bin vaka var ama arkadaşlar, "2 bin vaka var." diye Türkiye'de açıklanıyor.
SALİH CORA (Trabzon) - Hastanelere bak.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Sadece 2 bin.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya, TÜİK rakamlarına da bakın, TÜİK bütçesini de görüşüyoruz. Biliyorsunuz, algı her şeydir Sayın Bakan. Sonuç olarak, siz diyebilirsiniz "Ya, bu rakamlar doğrudur." ama inandıramıyorsunuz. Ya, TÜİK'in açıkladığı rakamlar, büyüme rakamları, işsizlik rakamları, şu rakamlar, bunlara inandıramadığınız zaman güven sağlayamazsınız. Benim babamın bana verdiği en büyük miras gerçekten bu vasiyetti; dedi ki: "Oğlum, en önemli şeyin güvendir, aman, güveni kaybetme. İş hayatında da, nerede olursan ol, güven sağla. Güveni sağlarsan gerisi, hepsi gelir." Sayın Bakan, size önerim, güven sağlayın, güven sağlayıcı politikaları öne koyun. Yani sonuç olarak, insanlar bir gün kalktığında faiz yüzde 10, öbür gün kalktığında yüzde 1.500. Hadi bu piyasaya bir oyuncu girsin bakalım, nasıl girecek? Bir gün kalktığında şu politika, öbür gün kalktığında bu politika; ne öngörülebilirlik var ne belirlilik var ne kural bazlı bir ekonomi var, yok. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Abartıyorsun.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bütün bunlarla ilgili Sayın Bakan, işte kaybediyoruz.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, karşılıklı konuşmayalım, lütfen ama lütfen.
Sayın Paylan, süreniz dolmuştur. İki dakika ek süre veriyorum, lütfen tamamlayınız.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Bakan, bu bütçe yüzde 1'e çalışıyor, bu ekonomi yüzde 1'e çalışıyor. Biliyorsunuz yüzde 1 zenginleşiyor -AKP döneminde de böyle olmuştur- servetin en az yüzde 50'si nüfusun yüzde 1'inin elindedir. Bunu değiştirecek şey nedir? Maliye politikalarıdır, vergi politikalarıdır. Bakın, size vergiyi nasıl topluyorsunuz söyleyeyim: Vatandaş bir tekel bayisine gidiyor, bir beyaz eşya bayisine gidiyor, efendim, bir benzin istasyonuna gidiyor; vergi veriyor, en yoksul da en zengin de aynı vergiyi veriyor. Bu vergi politikalarını değiştirmeliyiz Sayın Bakan. Bütün dünyada olduğu gibi gelire ve servete duyarlı bir vergilendirme sistemine geçmemiz lazım.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Hangi dünyada?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bakın, ABD'de yaşadınız, biliyorsunuz; ABD'de de herkes Allah'tan korkmaz ama herkes IRS'ten korkar, vergi idaresinden korkar. Türkiye'deki vergi idaresinden kimse korkmuyor Sayın Bakan. Her yıl af getiriyorsunuz, her yıl uzlaşma politikaları... "Yakalansam da ne olacak, giderim, efendim, birisini bulurum; vergiyi ödemem." diyen bir anlayış var, vergi ahlakı yok. Bu anlamda vergi ahlakını oturtmalıyız Sayın Bakan.
Bakın, ekonomimiz bir üretim ekonomisi değil. Bir: Yeterince üretmiyoruz Sayın Bakan. 700 milyar dolarlık bir ekonomiden bahsediyoruz, belki 650 milyar dolar; bu, bize yakışmıyor. 2 trilyonluk bir ekonomi hedefi ortaya koyduk, bunun çok uzağındayız. Yapmamız gereken, bir üretim ekonomisine geçmek. Bu da maliye politikalarından geçiyor. Ya bir kişi gidiyor bir arsa alıyor, 10 liralık, efendim gidiyor belediyeye, şuraya buraya veya Çevre ve Şehircilik Bakanlığına, buna bir rant geçiriyor 10 liralık arsa 100 lira oluyor. 5 kuruş vergi almıyorsunuz Sayın Bakan. Bu anlamda rant politikalarını devreye sokmamız lazım. Üretimi öne koymamız lazım, ekmeği büyütmemiz lazım, adaletle paylaşmamız lazım. Bütün bunlar vergi politikalarından geçiyor.
Yeşil ekonomiyi duymuşsunuzdur Sayın Bakan. Yeşil ekonomi konusunda da karbon vergisini esas alan bir düzenleme yapmamız lazım.
Ben size son olarak bir şey daha söyleyeyim arkadaşlar: Sayın Erbakan hayatta olsaydı size aynen şöyle söylerdi: "Sizi gidi faizciler sizi, sizi gidi faizciler sizi!" derdi.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Paylan, ek süreniz de dolmuştur.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bir dakika daha...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Lütfen toparlayalım, lütfen.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - 180 milyar lira faiz ödeyeceksiniz. (Gürültüler)
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Evet, arkadaşlar lütfen.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bu bütçenin en büyük bakanlığı hangi bakanlıktır? Faiz bakanlığıdır. Sizi tebrik ediyorum arkadaşlar. Bu bütçenin en büyük bakanlığı, faiz bakanlığı ve 180 milyar da yetmeyecek çünkü yüzde 11'e göre hesaplamıştınız, borçlanma faizi yüzde 15'e çıktı.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Paylan, lütfen toparlayalım.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Toparlıyorum efendim.
240 milyar lira faiz ödeyeceksiniz Sayın Bakan. Bu anlamda emeği sömürmeyen, doğayı katletmeyen bir ekonomik gelişme programına ihtiyaç var. Sayın Bakan, sizin de ekonomide bir adalet bakanı olmanızı öneriyorum. Bu konuda da Meclisle etkin bir şekilde, eş güdüm hâlinde çalışmanızı öneriyorum. Böyle palyatif adımlar değil, reform adımları sizden bekliyorum.
HAZİNE VE MALİYE BAKANI LÜTFİ ELVAN - Soru cevap kısmında özellikle ekonomiyle ilgili bazı açıklamalar yapacağım.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Lütfen, memnun olurum Sayın Bakan çünkü sunumunuzda görmediğim için bu yönde sizi eleştirdim.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Evet, Sayın Paylan, süreyi çok aştınız hakikaten.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ama Sayın Bakan, size şunu söyleyeyim: Bütün bu hayalleriniz de tek adam rejimiyle olmaz yani tekrar demokrasiye dönen bir reformla her şeye başlayabiliriz.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Paylan, lütfen.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum.