| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281 ) ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifi (1/280) ve Sayıştay tezkereleri a) Hazine ve Maliye Bakanlığı b) Kamu İhale Kurumu c) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ç) Sermaye Piyasası Kurulu d) Gelir İdaresi Başkanlığı e) Türkiye İstatistik Kurumu f) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı g) Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu ğ) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu h) Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 17 .11.2020 |
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, saygıdeğer Komisyon üyeleri, değerli Bakan Yardımcıları, bürokratlar, basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakanım, sunumuz için teşekkür ediyorum; Bakanlık göreviniz için tekrar tebrik ediyor, başarılar diliyorum.
2019 yılının son çeyreğinde Çin kaynaklı ölümcül virüs salgının birkaç hafta içerisinde küresel ölçekli bir büyüklüğe ulaşması, küresel düzeyde 2018 yılı ikinci çeyreğinden itibaren başlayan iktisadi faaliyetteki yavaşlamayı devam ettirmiş, 2020 yılının başında küresel salgına dönüşmesiyle de dünya ekonomisini tarihî bir bunalım sürecine sokmuştur. Farklı dinamiklerle çok sayıda kriz tecrübesi olan ülke ekonomileri belki de ilk kez bilinen geleneksel önlemlerin yeterli olmadığı bir süreçle sınanmış, salgın kaynaklı ekonomik sorunların ve çözümünün tartışılması çok daha karmaşık bir hâle gelmiştir.
Yine bu süreçte "gelişmiş" ve "güçlü" kavramlarının ne olduğu yahut olması gerektiği de tartışılmaya başlanmıştır. Solunum cihazı, maske ve benzeri hayati ihtiyaçları temin edemeyen, ölümler arasında tercih yapmak zorunda bırakılan yetersiz sağlık ve sosyal güvenlik altyapılarına sahip ülkeler mi gelişmiş yahut güçlü ekonomilerdir, yoksa hiçbir vatandaşını sağlık ve sosyal güvenlik kapsamı dışında bırakmadan Covid-19'un olumsuz etkisi altında kalmasına izin vermemek için her türlü tedbiri alan ve hızla uygulayan, insanının sağlığını, yaşam hakkını her şeyin önüne koyan Türkiye mi gelişmiştir?
Şüphe yok ki bu gibi gelişmeler özellikle artan kamu harcamalarının ilerleyen süreçte bütçe açıklarına yol açması, üretim miktarı ve üretim kapasiteleri üzerindeki olumsuz etkiler, ulusal ve küresel ekonomilerde durgunluk ve daralma, büyüme hızlarının düşüş sürecine girmesi gibi beklenen belirgin sorunları ortaya çıkarabilecektir. Millî gelir rakamlarında ortaya çıkan azalma eğiliminin gelir dağılımı dengesizliklerinin yanında gelir yoksunluğu sorununu beraberinde getirmesi ihtimali de söz konusu olabilecektir. Nitekim birçok ülke bu sorunlarla boğuşmaktadır. Bu noktada sosyal dayanışma ve yardımlaşma altyapısının ve kültürünün daha nitelikli olduğu toplumlar, diğerlerine oranla Covid-19 sürecini daha az hasarla karşılayabilmişlerdir. Nitekim gelişmiş ve kurumsal bir sosyal yardım mekanizmasının varlığı, sosyal devlet olma vasfının tüm gereklerinin kural ve kurumsal olarak teşekkül ettiği Türkiye ekonomisinin güçlü yönlerinden biri olarak salgın sürecinde dikkat çekmiş ve diğer ülkelere nazaran ayırt edici unsur olmuştur.
Değerli milletvekilleri, politikaların merkezine insanı koyan; eşitlik, ahlak ve adalet ilkelerini gözeten bir yönetim anlayışıyla toplumsal refahın artırılmasını, küresel rekabet gücüne sahip bir üretim ekonomisinin tesisini ekonomi politikalarının esası olarak değerlendiriyoruz. Millî birlik ve dayanışma ruhuyla ekonomide yerli ve millî diriliş sayesinde Türkiye'nin bölgesinde süper güç, küresel düzeyde sözü dinlenen lider ülke seviyesine mutlaka çıkacağına inanıyoruz. Covid-19 salgını nedeniyle büyük yaralar alan dünya ekonomisi gibi, Türkiye ekonomisi de bu süreçten kuşkusuz etkilenmiştir. Türkiye ekonomisi 2019 yılının tamamında yüzde 0,9 oranında büyüyerek küresel kriz sonrası kesintisiz yıllık büyüme eğilimini sürdürmüştür. 2020 yılının ilk çeyreğinde yüzde 4,4 oranında büyüme kaydedilmesine karşın salgının tüketici davranışı üzerindeki olumsuz etkisi ve salgının yayılmasına engel olmak için alınan önlemlerin ekonomik faaliyeti sınırlandırıcı etkisinin yanında yine salgına bağlı olarak dış talepteki daralma sonucunda net mal ve hizmet ihracatındaki gerileme nedeniyle yılın ikinci çeyreğinde yüzde 9,9 oranında daralmıştır. Haziran ayında vaka sayılarının azalması sonucunda alınan önlemlerin hafifletilmesiyle yılın ilk yarısında Türkiye ekonomisindeki daralma yüzde 3,1 oranıyla sınırlı kalmıştır.
Esasen tüm dünyada salgın sürecinde sağlık kısıtlamalarından kaynaklanan ve neredeyse durma noktasına gelen bir sektörel üretim yapısı söz konusudur. Bu dönemde firmaların sermaye yapıları nedeniyle ortaya çıkan, yatırım-üretim kararlarını olumsuz yönde etkileyen sermaye ihtiyaçlarının, salgın sürecinin gereklerine uygun olarak sektörel ve hacimsel dağılımının belirlenen tutarlı ve denetlenebilen teşvik sistemiyle karşılanması önem arz etmektedir. Nitekim Türkiye, bu yönde teşvik ve destekleri uygulamış, uygulamaya da devam etmektedir.
Türkiye, Covid-19'un olumsuz etkilerinin vatandaşa yansımaması için oluşturduğu Ekonomik İstikrar Kalkanı Paketi kapsamında kamu bankaları öncülüğünde kredi faiz indirimleri, vergi ertelemeleri, kısa çalışma ödenekleri, hane halkına yönelik karşılıksız parasal destek ve yardım gibi uygulamaları hayata geçirmiştir. Bu kapsamda, esnaf ve sanayicimiz, çiftçimiz, dar gelirlilerimiz, muhtaçlarımız ve tüm toplum kesimleri rahatlatılmıştır. Henüz salgın devam etse de Hükûmetimiz ve devletimiz tarafından ekonomide çarkları döndürmeye ve vatandaşlarımızın hayatını kolaylaştırmaya dönük etkili tedbirler alınmış, kararlar süratle uygulanmıştır.
Bunların sonucunda haziran ayından itibaren üretim göstergeleri olumlu seyretmeye başlamıştır. Son açıklanan eylül ayı verilerine göre sanayi üretimi yıllık yüzde 8,1; aylık yüzde 1,7 düzeyinde artmıştır. Ekim ayında imalat sanayisi kapasite kullanım oranı yüzde 71,4; Mevsim Etkilerinden Arındırılmış Tüketici Güven Endeksi yüzde 81,8 olmuştur. Ekonomik büyümenin öncü göstergesi olan Satın Alma Yöneticileri Endeksi ekimde 53,9'a yükselerek sektörün performansında güçlü bir iyileşmeye işaret etmiştir.
Salgının başlamasıyla yeni bir sürece giren Türkiye ekonomisi, 2018 Ağustosundan itibaren maruz kaldığı 4 ayrı operasyona rağmen hem sağlıkta hem de ekonomide gıpta edilecek tedbirler ve desteklerle bu süreci de inşallah atlatacaktır. Ekonomide yaşanan gelişmeler, sanayideki toparlanma bunları işaret etmektedir. Şüphesiz ekonomik gelişmenin ve değerlendirmelerin dünya ekonomisiyle birlikte Türkiye ekonomisini de etkileyen olumsuzlukların dikkate alınarak yapılması, ayrıca Türkiye'nin terörle ve egemenlik haklarını koruma kararlılığına ilişkin verdiği çok cepheli mücadele ile 15 Temmuz hain darbe girişimi ve sonrası ekonomik saldırılarla geçirdiği zorlu sürecin de göz ardı edilmemesi gerekmektedir. Bunları dikkate almayan bir değerlendirme hem olgular ve verili durum dikkate alınmadan yapılan bir analiz olacak hem de hakkaniyete uygun olmayan bir değerlendirme olacaktır.
Ekonomi politikaları çerçevesinde istihdam dostu, sürdürülebilir bir büyüme ortamını tesis etmek, işsizlik ve yoksulluğu azaltmak, gelir dağılımını daha adil hâle getirmek, enflasyonu kalıcı şekilde aşağı çekmek, üretim ve ihracatın ithalata bağımlılığını azaltarak rekabet gücü yüksek bir üretim ekonomisi tesis etmek, dünyada Türk markalı ve patentli ürünleri yaygınlaştırmak öncelikli olarak değerlendirdiğimiz konulardır.
Bununla birlikte, reel ekonominin ihtiyaçlarını karşılamak için büyümeyi finanse edecek her türlü finansal aracın ihraç edilebildiği, etkin bir biçimde denetlenen yenilikçi ve şeffaf bir mali piyasa yapısının oluşturulması gerekmektedir. Hukuk normlarında, vergilemede ve bürokratik işlemlerde yatırım için her bakımdan öngörülebilir, istikrarlı ve güvenilir bir ortam oluşturulması, yerli ve yabancı yatırımcı için bütünüyle kurumsal hâle gelmiş bir yatırım ortamının teşekkül ettirilmesi de önem arz etmektedir.
Değerli Komisyon üyeleri, Türkiye bugün yükselen ülkelerden biridir ve bölgesel ve küresel gelişmelerin belirleyicisi durumundadır. Yakın coğrafyamızda Türkiye'nin onayı ve oluru olmadan hiçbir girişimin gerçekleşme şansının olmadığı bugün anlaşılmıştır. Türkiye, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle daha etkin kararlar alarak caydırıcılığını artırmış, devasa sorunlarla baş etme ve küresel meydan okumalara karşı koyma kabiliyetini güçlendirmiştir. Kim ne derse desin, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi ve Cumhur İttifakı'yla muhasım odakların oyunları bozulmaya devam edecek ve Türkiye'nin lider ülke olma ülküsü gerçekleşecektir. Bu düşüncelerle 2021 yılı bütçemizin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, sizleri saygıyla selamlıyorum.