KOMİSYON KONUŞMASI

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli bürokratlar, değerli milletvekili arkadaşlarım, değerli basın mensupları; öncelikle herkesi selamlıyorum.

Sayın Bakan, eski Başkanımız olarak uzun süre bu Komisyonda birlikte görev yaptık. Size yeni görevinizde başarılar diliyorum öncelikle. Tabii, şu anda bütçeyi konuşuyoruz burada ve sizin inşallah bu durumları düzeltecek olumlu, daha iyi kararlar almanızı da diliyorum önümüzdeki süreçte. Bizim görevimiz burada mevcut durumu ortaya koymak, arkadaşlarımız çok fazla bu durumdan hoşlanmasa da.

Sayın Bakan, ben bir soruyla başlamak istiyorum: Öncelikle, Naci Ağbal Merkez Bankası Başkanlığına atandıktan sonra partisinden -partinizden- istifa etti mi? Şimdi tarihten bir örnek vermek istiyorum ben. CHP Genel Sekreterliği görevinde bulunmuş, on iki yıl milletvekilliği yapmış Şeref Bakşık 1973 seçimlerinden sonra Merkez Bankası Başkanlığına atanıyor ve bu göreve atandıktan sonra da bağımsız ve tarafsız bir kurumun başına geldiği için partisinden istifa ediyor. Şimdi, belki, zorunluluk var mı, yok mu, onun da cevabını alırım ama Merkez Bankasının tarafsızlığına halel gelmemesi için partiden ayrılması gerektiğini düşünüyorum.

Sayın Bakanım, şimdi, ben geçen yıl, 2020 bütçesinde yaptığım konuşmadan bir cümleyle başlamak istiyorum konuşmama. Demişim ki: "2020 bütçesi gelecekte ağır vergi yükleri, yüksek borç ve faiz ödemeleriyle her geçen yıl daha da büyüyen bütçe açıklarıyla anılacak bir bütçe olacak, tarihte böyle olacak." demişim. Yani öngörümüzün haklı çıktığı da ortaya çıkıyor. Ancak, aslında, biraz, iktidarın öngörüsüz yaklaşımlarından dolayı da işin bu noktaya geldiğini görüyoruz. Yani sizden önceki ekonomi Bakanının açıklamış oldukları yeni ekonomi programları; biri 20 Eylül 2018, 30 Eylül 2019 ve en son açıkladığı ekonomi programına baktığımız zamanda -onu ayrıca konuşmamız lazım tabii- iki programın da hedefleri gerçekçi değildi ve maalesef bu hedefler tutmadı. Şimdi, 2020 yılının başına geldiğimiz zaman, baktığımız zaman da örneğin; yine bir öngörüsüzlük örneği olarak 29 Şubat 2020'de aslında tüm dünya salgınla boğuşurken ve bir fırtınanın geldiğinin farkında olmamız gerekirken, Sayın Erdoğan şunu söylüyordu "İnşallah, bu yıl toplam 58 milyon turist, 41 milyar dolar turizm geliri bekliyoruz." Aslında, bu iktidarınızın çok pozitif ve olumlu yaklaşımı vatandaşı da haliyle o dönemde rehavete itmiştir ve küçük esnaf belki de bu sözlerle umutlanıp gidip hazırlık yapmış, kredi çekmiştir. Geldiğimiz sonuç ne oldu Sayın Bakan? Çalışanlar, 300 doların altında bir asgari ücrete düştü, en az 3 milyon insan işinden oldu ve 8 TL'ye ulaşan bir dolar kuruna ulaştık. Şimdi, içinde bulunduğumuz durumu biraz rakamlarla ve -Sayın Erim salondan çıkmış ama pek hoşlanmayacaktı grafik göstermemden herhâlde- grafikle size göstermek istiyorum. Rezervlerimiz ne durumda diye baktığımız zaman; şimdi, Merkez Bankasının verilerine göre 2002 yılındaki rezervlerimiz 27,1 milyar dolar Sayın Bakan, bakarsanız şu elimdeki görselde de, şöyle çevireyim, aslında ben şöyle okuyayım: Şu anda eylül 2020'de 16,8 milyar dolara düşmüş yani swaplar çıkarıldığında, 2002 yılındaki rezervlerden de daha az durumda. Hâlbuki, ocak 2020'de yani yılın başında 82,6 milyar dolarmış rezervimiz, çok da kötü değilmiş ama bir yıl içerisinde böyle bir çöküş yaşamışız. Şimdi, kasadaki 16,8 milyar dolar bir yıllık ithalatımızın da ancak yüzde 7,2'sine denk geliyor. Dış borç üzerinden bir değerlendirme yaparsak, bugün swap hariç 16,8 milyar dolarlık rezerve karşılık, 421 milyar TL dış borcumuz var. Sayın Bakan, yine bir grafik göstereceğim ben, burada da her 100 dolarlık dış borca karşılık, rezerv karşılığı 2002'de 23,8 dolarımız varken bugün sadece 4 dolarımız kalmış rezervimizde. Tabii, bu süreçte 62,3 milyar dolar da özelleştirmelerden elde ettiğimiz gelirleri harcadık. Uzun süredir "Devletin dış borç sorunu yoktur." deniyor; "Borcun büyük bölümü özel kesime aittir." deniyordu. Hatta, siz konuşmanızda da böyle bir şeye değindiğiniz yani borcun ağırlığı özel kesim... Kamunun borcu az. Fakat, burada ben yine bir grafikle şöyle, göstermek istiyorum sizlere, şu şekilde, şimdi, 2020'de kamunun 38,7'imiş dış borcu, 2019'da 32,9. Yani aradaki farkı açıklamak açısından. Özele baktığımız zaman 2019'da 65,6; 2020'de 56,6. Yani, aslında, özel sektör belki de bir uyanışla dış borcunu azaltırken maalesef kamunun dış borcunda bir artış yaşamışız. Bir de özellikle arkadaşlarımız konuşmaları sırasında değindi, onlara da bir cevap olması açısından bir şey paylaşmak istiyorum. 1975-2002 arasında, yirmi yedi yılda bu ülkenin bütçeden 251 milyar dolar faiz ödediğini görüyoruz ama 2003 ile bugüne baktığımızda 491,9 milyar dolara çıkmış bu ödediğimiz faiz miktarı, bunu da arada not olarak düşelim.

Şimdi, Sayın Bakan, tabii, son iki yılda alım gücünü korumak için yurttaşlarımız ne yaptılar? TL'lerini bankalara koşarak dolara cevirdiler ve dolarizasyonumuz da arttı. Ama bu süreç, bu kötü yönetim süreci iki tane mağdur kesim yarattı; bunlardan birisi, liralarını dövize çeviremeyen ücretli yoksul kesimler, diğeri de aslında kamu kesimi. Neden? Çünkü, 30 eylül itibarıyla, merkezi yönetimin 1 trilyon 44 milyar TL döviz cinsinden borcu bulunuyordu ve 134 milyar dolar yapıyor bu yuvarlak hesapla. Dolardaki kuruşluk her artış kamu borcumuzun milyarlarca lira artmasına neden oluyor maalesef. Her 1 kuruş, 1 milyar 345 milyon TL artışa sebep oluyor. Şimdi, bugün, yine içinde bulunduğumuz tabloya baktığımız zaman aslında piyasada dolaşan bir para da var, bunu da görüyoruz. Ne kadarmış bu? 2020 Mart-Eylül tarihleri arasında bankalarda, piyasada dolaşan paranın tutarı 422,9 milyar TL olmuş. Çünkü Hükûmet, bu Covid salgını sürecinde gerek doğrudan kamu bankalarını gerekse özel bankaları da piyasaya kredi vermeye zorladı.

Yine bir grafik göstereceğim. Sayın Bakan, bakın, bu grafikte hesabında 1 milyon TL'den fazla para olan hesaplara bakıldığında, bankalarda ve piyasada dolaşan bu paranın 190 milyar TL'sinin 1 milyon TL'den fazla para olan hesaplarda olduğunu görüyoruz. Hesabında sadece 10 bin TL'ye kadar para olanların da 21,1 milyon TL'yi oluşturduğunu görüyoruz aslında. Burada da bu kredilerin, paraların piyasada bir süre dolaştıktan sonra aslında -iş insanlarıyla beraber- hangi hesaplara gittiğini grafikten de görebiliyoruz. Eğer bu 422,9 milyar TL'lik tutar, 83 milyonluk nüfusa eşit şekilde pay edilseydi Türkiye'de yaşayan herkese kişi başı 5.095 TL düşecekti.

Sayın Bakan, kalan sürem içerisinde 2 tane kuruma değinmek istiyorum ama ona gelmeden önce size bir de şunu sormak istiyorum sunumuzla ilgili: Yatırımlardan bahsettiniz, altyapı yatırımlarından; 56,6 milyardan -geçen yıl- 103,7 milyara çıktığından bahsettiniz başta demir yolu, sulama, eğitim, sağlık, AR-GE, OSB yatırımları olmak üzere. Şimdi, aslında burada "başta demir yolu" diyerek sıralamadan da üretim odaklı bir büyüme hedefinizin olmadığı görülüyor. Şimdi, Sayın Bakan, siz ancak birkaç gündür o koltukta otuyorsunuz. Belki de bu hazırlanan sunum, bütçe sürecinin içinde olmadığınız için mi bilmiyorum... Sunumunuzda da aslında çok iyimser bir tablo vardı, Yeni Ekonomi Programı'na yine atıfta bulunarak olumlu bir tablo sergilediniz 2021 süreci için. Ben sizin sunumunuzun, şu anda rüzgâr gibi gelen salgınla ilgili -bütün dünyada hâkim ve şu anda Türkiye'de de hâkim, belki de önlemlerin artırılacağı bir sürece giriyoruz- süreç öngörülmeden hazırlandığını düşünüyorum. Eğer bir kapanma olursa Covid'le ilgili, mesela bütçenizde bununla ilgili önlemleriniz var mı? Eğer bir kapanma olursa yine belli kesimlere belli destekler vermek zorunda kalacaksınız. Bu öngörüyle mi bu bütçe hazırlandı, bunu da sormak istiyorum size.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Emecan, Covid şartlarında süremize de çok dikkat etmemiz lazım, toparlamanızı rica ediyorum.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Sadece 2 kurumdan bahsedip toparlayacağım Başkanım.

Şimdi 2 kurumdan bahsedeceğim, SPK ve BDDK'den. Tabii, yani ekonomi politikalarının başarılı olması için kuralların açık, net; kurumların bağımsız ve etkin olması gerekiyor ama SPK ve BDDK özelinde konuşacak olursak, bankacılık sektörünü düzenleyen ve sermaye piyasalarını düzenleyen bu kurulların aslında bağımsız ve tarafsızlığından çok da söz edemeyiz. Bunlar nasıl kurumlar? Kamu tüzel kişiliğine sahip kurumlar aslında. Şimdi, Türkiye'de bağımsız kurulların çok önemli bir kısmı 2001 krizinden sonra kuruldu. Burada bu kurumların oluşturulmasındaki temel amaç, bu alanların siyaset ve siyasetçinin keyfî uygulamalarının dışında kalması idi fakat maalesef öyle olmadı. Bankacılık sektöründe, özellikle BDDK, piyasalara -biraz da iktidarın belki zorlamasıyla- müdahalelerde bulundu.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Emecan, ek süreniz de doldu, tamamlamanızı rica ediyorum.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Tamamlayacağım.

Bu süre içerisinde tabii, aktif rasyosu gibi bir düzenlemeye gitti ve piyasalara kredi vermek için bankaları çok zorladı.

Zamanım yetmediği için çok detayına giremeyeceğim, bunu belki soru bölümünde sorarım ama Sayıştay raporlarıyla ilgili 2 tane sorum olacak Sayın Bakan.

Bir tanesi, bankacılık...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Evet, teşekkür ediyorum, soru bölümünde lütfen.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Soru...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Ama çok uzadı, rica ediyorum. Sağlık şartları açısından bakın...

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Tamam, bir dakika rica ediyorum, son.