| Komisyon Adı | : | (10 / 124, 226, 320, 321, 336, 601, 637, 958, 1055, 1126, 1127, 1128, 1129, 1130, 1131, 1132, 1133, 1134, 1135, 1136, 1137, 1138, 1139, 1140, 1141, 1142, 1143, 1144, 1145, 1146, 1147, 1148) Esas Numaralı Meclis Araştırma Komisyonu |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 05 .02.2015 |
SERMİN BALIK (Elâzığ) - Başkanım, öncelikle usule dair, biz en başta ilk toplantılar başladığında önerilerimizi verdik ve Komisyon olarak oyladık bunu, gelecek insanları Komisyon olarak oyladık.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) - Hayır, oylamadık.
CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) - Gelecek insanları oylamadık.
SEVDE BAYAZIT KAÇAR (Kahramanmaraş) - Oyladık.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) - Gelecek insanları oylamadık, öneri verdik.
SERMİN BALIK (Elâzığ) - Önerilerimizi verdik ve bu öneriler üzerine...
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) - Tutanaklardan bulalım.
SERMİN BALIK (Elâzığ) - Bulalım, oylama yaptık.
SEVDE BAYAZIT KAÇAR (Kahramanmaraş) - Aynen şu şekilde söylendi: Gelmiş olanlar çağırılmasın, hiç gelmeyenler dinlenerek başlansın, artan vakit kalırsa onları da çağırırız.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) - Nereye gelmeyenler? Bu yeni bir Komisyon.
BAŞKAN - Bugüne kadarki Komisyonlara...
SERMİN BALIK (Elâzığ) - Şimdiye kadar dinlenmemişleri dinleyelim diye yaptık.
Şimdi, Sayın Başkanım...
BAŞKAN - Bir dakikanızı rica ediyorum.
Bakın, bu tartışma bu Komisyonun verimini düşürüyor. Sayın Yüceer geçen gün beni aradı, "Bu konuda konuşma talebi olan STK'lar var." dedi, ben "Bir iş planı var, bu plana göre gidiyoruz, bunun içinden vazgeçen olursa derhâl alırız." dedim. Kaldı ki, koyduk mu bugün? Biliyorsunuz, Yeni Çözümler Vakfı katılamayacağını bildirince Sayın Yüceer'in talebi olan STK bugün hemen programa dâhil oldu. Bu, elimizden geldiği kadar yapılıyor, bir.
İkincisi, tekrar söylüyorum: Zamanımızın yetişmeme durumunda -bakın, defalarca söyledim ve tekrar ama son defa lütfen- artı salı günleri olmazsa bir iki toplantı konarak eksik kaldığını düşündüğümüz STK'lar da dinlenecektir diyorum. Usule dair artık bu konunun tekrar açılmasını... "Dinleyebiliriz." diyoruz, "Dinliyoruz." diyoruz, "Gelmeyenin yerine hemen sıradaki konuyor." diyoruz, "Olmazsa bir salı iki salı ilave toplantı koyarız." diyoruz, peki daha neyi tartışıyoruz, ben onu gerçekten anlamıyorum. Kusura bakmayın, soracak bir soru varsa, katkı sağlayacaksanız hemen söz verelim ve sıradaki kurumlara geçelim. Bakın, saat 3'e geliyor biz hâlâ usul tartışıyoruz.
Buyurun Sayın Balık.
SERMİN BALIK (Elâzığ) - Sayın Başkanım, günlerden beri şiddete yönelik yaptığımız konuşmalarda en önemli şeyin eğitim olduğunda hepimiz ortak bir karar verdik. Eğitimin çocukken başladığını, ailede başladığını, sonra okulda devam ettiğini konuşuyoruz, ancak görsel medyanın ne kadar etkili olduğunu çok da konuşmadık.
Şimdi, bizim çocukluğumuzda da çizgi filmler vardı: Heidi vardı, Şeker Kız vardı, Temel Reis vardı ve yaşları belli olmayan ve bedenleri çocuk bedeni olan çizgi filmlerdi. Şimdiki çizgi filmlere, çocuklarımın seyrettiği çizgi filmlere bakıyorum, özellikle kadın ya da çocuk sembolleri tamamen bedeni kadın bedeni, cinsel bir beden olarak kullanılıyorlar. Çizgi filmlerin tamamında ne yazık ki çocuk bedeni değil, kadın görüntüsü ve kadın bedeni, cinsel objeler ortaya çıkarılarak gösteriliyor. Heidi'nin yaşını hiç bilmezdik biz seyrederken, Heidi bizim için çocuktu. Temel Reis'in eşi, bedeni çok belli olmayan bir kadındı, cinselliği öne çıkmazdı. Şimdi ben bütün çizgi filmlere bakıyorum, çizgi filmlerdeki bütün dişi karakterler tamamen cinsellik üzerine.
Çocukları daha küçüklüklerinden itibaren daha çizgi film seyredecekleri dönemde kadın-erkek bedeni olarak bir kere ayırıyoruz, bir cinsellik farklı beden şeyi koyuyoruz çocukların önüne. Sonra, daha büyüdükten sonra bunların gençlikleri dönemine geliyoruz.
Ben normalde çok televizyon seyreden bir insan değilim, ancak genç kız ve genç oğul olduğu için onların ne seyrettiğini kontrol edebilmek için seyrediyorum açıkçası bazen ve gördüğüm şey ne yazık ki çok acı. Burada genç kızlar tecavüze uğruyorlar -dizilerin hemen hemen hepsinde konu neredeyse ortak- hamile kalıyorlar ve sonunda önlerine bir kapı açılıyor. Böyle çok makbul kızlar oluyorlar, 3 tane 5 tane zengin sevgililer oluyor, böyle paylaşılamayan kızlar hâline geliyorlar.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) - Hangi diziler bunlar?
SERMİN BALIK (Elâzığ) - Bütün diziler bu şekilde, dikkat edin, daha dün gece seyrettim birini.
Türkiye'deki gerçeklik bu değil ne yazık ki. Türkiye'de şöyle bir gerçeklik var, ne yazık ki yanlış da olsa, tecavüze uğrayan kızlara bir aile mahkemesi tarafından öldürülme emri veriliyor ve öldürülüyorlar, bu hiçbir dizide işlenmiyor. Dizilerde işlenen şeyler ise, kendi isteğiyle ya da kendi isteği dışında kız hamile kalıyor, çok zengin insanlarla tanışıyor, birden bire hayatı değişiyor ve mükemmel bir hayata koşuyor. Ne yazık ki, çocuklarımızın izlediği Türkiye gerçeği bu ama hepimiz biliyoruz ki yaşanan gerçeklik bu değil.
Yine, dün gece televizyon seyrederken aynı anda birkaç yerde birden hiç gözünü kırpmadan başından tak diye vurulan insanlar gördüm. Dizinin ortasında hiç gözünü kırpmıyor, tak diye vuruyor, normal bir şeymiş gibi götürüyor, bir yere gömüyor, üzeri kapatıyor ve bu ülkede emniyet yok, polis yok, hiçbir şekilde bu ortaya çıkmıyor, bu da bir gerçeklik değil, insanlar bu kadar çabuk öldürülmüyorlar. Ki nitekim, daha bugün sabah bir genç delikanlı sokakta kavga ederken küçücük bir kavga esnasında sevgilisini pompalı tüfekle vurdu ve kızın son sözleri "Hani benimle uzun bir hayat kuracaktın?"
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) - Dizide mi bu?
SERMİN BALIK (Elâzığ) - Hayır, bugün sabah yaşandı bu. Bugün sabahleyin, hayallerinin peşinde bir erkeğin arkasından giden bir genç kız sokaktaki küçük bir kavgada pompalı tüfekle öldürüldü ve son sözleri de: "Hani benimle uzun bir ömür kuracaktın, bir yuva kuracaktın?" Ama, benim dün gece seyrettiğim gerçeklik ile bugün sabahki aynı değil. Dün gece seyrettiğimde, insanlar takır takır birbirlerini başlarından vuruyorlardı ve o ülkede polis yoktu, götürüyorlardı, bir çimentonun içine gömüyorlardı ve hiçbir şekilde bunlar yoklardı ortada. Ya da herhangi bir şekilde bebek edinmiş bir kadın bir anda çok popüler oluyordu, önünde çok zengin insanlar ve paylaşılamayacak kadın hâline geliyordu ama Türkiye'nin gerçekleri ne yazık ki bu değil.
Biz Türkiye'nin bu gerçeklerini, bir kere töre cinayetlerini hiçbir şekilde işlemiyoruz dizilerde, kamu spotlarımız çok yetersiz ve ne yazık ki "Eğitim çocuklukta başlıyor." derken çizgi filmlerimiz bile bu yönde hem şiddete hem cinsel eğilime yönelik. Çizgi filmlerimiz bile ne yazık ki saf kalamadı ve biz bu çocuklara bunları seyrettiriyoruz. Benim kızım şöyle seyrediyor televizyonu, 18 yaşında, üniversiteye gidiyor: Bir tokat atmak, bir kızı dövmek, başka bir kız sevgilisi ama başka biri de ortalığı karıştırıyor, onu dövmek çok normal bir şey. Bu bütün dizilerde var, dikkat edin, bütün dizilerde dayak yiyen bir genç kız var ve onu öyle bir hâle getiriyorlar ki o genç kız haksız ve dayak yemek onun hak ettiği bir şey, bu gözle görülüyor. Dayak ya da hakaret ya da işte söz ettiğimiz şiddet hiç kimsenin hak ettiği bir şey değil, bu Komisyonun amacı da bu, bir kere şiddete engel olmak. Ama, biz her gün, özellikle televizyonlarda şiddetin içinde yaşıyoruz ve bu çok makul, mantıklı, normal bir şeymiş gibi davranılıyor. Yine, dediğim gibi, ne yazık ki kamu spotlarımız çok yetersiz, Türkiye'nin gerçekliği ya da dünyanın gerçekliği televizyonlarda gösterilmiyor. Özellikle bu yönde yeni şeyler mi yapılır, kadın derneklerinden de özellikle bu yönde destek bekliyorum.
KADEM'e de çok güzel sunumları için çok teşekkür ediyorum ama bence, önce görsellikle başlayalım çünkü insanların bilinçaltına bir şekilde bu şiddet yerleşiyor. Kızlar yaşadıklarından, yaşadıkları yanlış ilişkilerden sorumlu tutulmayacaklarını zannederek yaşıyorlar ama görüyoruz ki Türkiye'nin gerçekliği bu değil, herkes hatalarından sorumlu tutuluyor ve ne yazık ki Türkiye'de bu, ölümle sonuçlanıyor.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.