KOMİSYON KONUŞMASI

İSMET UÇMA (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Başkanım.

KADEM belki benim sorularımı yanıtladı ama ben yoktum herhâlde.

Sevgili arkadaşlar, gene bölerek başladık. Şimdi, önümde bir kadın ajandası var, bunlar tahrik eder bu tür hususları sevgili arkadaşlar, bunu yapmayalım. Bu şiddet konusunda -bir kere daha ifade ediyorum- belki bir daha bunu hiç söylemem gerekmez ama herhâlde bu da gündemden hiç düşmeyecek. Kadın, erkek, çocuk ya da başka unsur, yabancı, el, şu ya da bu, şiddet lanetlenmiş, hem Tanrı'nın lanetlediği hem bilge insanların hem filozofların hem erdem sahiplerinin lanetlediği bir olgudur. Gelin, bu olguyu taksimata tabi tutmayalım. "Sizin payınıza şu kadar düşer, ötekilerin payına bu kadar düşer." hususunu bir pazarlık konusu yapmayalım sevgili arkadaşlar.

Ondan sonra, Sevgili Candan Hanım, eşitlik ile adalet arasındaki fark hukuk fakültelerinin ilk dersidir. Bunu Sokrates'in ağzından Platon çok güzel anlatır. İlk derstir ama.

Şimdi, ben, geçen bir hak bağlamında adaletin tanımını yaptım, tekrar yapıyorum: Adalet, hak edene hak ettiği istihkakı hak ölçeklerine göre tevdi etmektir. Zor bir hadisedir. Bunun içerisinde eşitlik vardır, özgürlük vardır.

CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) - Adaletin ne olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz Sayın Vekilim.

İSMET UÇMA (İstanbul) - Affedersiniz. Efendim, ama adalet üst bir kavram, diğerleri alt kavramlardır.

Şimdi, kadın ile erkeği eşitleme konusunda Sayın Cumhurbaşkanımızın yaptığı konuşmanın mahiyeti şöyle anlaşılması gerekmez mi? Her birimiz de böyle anlamışızdır bunu. Fıtraten ya da doğanın yarattığı dişi ve erkek cinsler arasında farklı durumlar olabiliyor yani işte birisi fiziken daha güçlü olabiliyor, daha çok yük kaldırabiliyor.

BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) - Ama, burada malumun ilamı yani onu söylememiz gerekiyor İsmet Bey.

İSMET UÇMA (İstanbul) - Şimdi geliyorum, bakın arkadaşlar, siz 100 kiloluk bir insan ile -geçen de söyledim- 50 kiloluk bir insana her gün bir ekmek istihkak verseniz siz eşit davranmış olursunuz ama adaletli davranmış olmazsınız. Ne dedik? "Adalet, hak edene hak ettiği istihkakı tevdi etmek, hak ölçeklerine göre tevdi etmek."

CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) - Hakkaniyeti neye göre belirleyeceksiniz?

İSMET UÇMA (İstanbul) - Şimdi, bakınız...

CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) - Kim belirleyecek? Eşitliği ortadan kaldırırsanız bu adaleti neye göre belirleyeceksiniz?

İSMET UÇMA (İstanbul) - Evrensel değerler...

BAŞKAN - "Eşitlik kalksın." diyen yok.

İSMET UÇMA (İstanbul) - Allah Allah... Eşitlik, adaleti...

CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) - Eşitliğe göre eşit duruma getirme...

BAŞKAN - Bu nedir biliyor musunuz? Bu "Yetmez ama evet."

CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) - Yani, cümleleri çözümlemek lazım.

BAŞKAN - Yani "Eşitlik kalksın." diyen yok.

İSMET UÇMA (İstanbul) - Arkadaşlar, böyle bir şey diyen falan...

BAŞKAN - Kadınlar kendi aralarında eşit mi, erkekler kendi aralarında eşit mi?

İSMET UÇMA (İstanbul) - Şimdi, bakın arkadaşlar, tabii tabii, değil.

BAŞKAN - Bakın, tartışacağımız çok fazla şey var.

İSMET UÇMA (İstanbul) - Niye pozitif ayrımcılık istiyorsun?

BAŞKAN - Ama, lütfen önce bir dinleyelim. Bakın, bir tamamlasın, lütfen.

İSMET UÇMA (İstanbul) - Bir müsaade edin.

CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) - Tabii ki, buyurun. Asla bölmek niyetinde değilim.

BAŞKAN - Bakın, herkesi sakince dinledi, Sayın Vekilimiz sesini çıkarmadan herkesi tek tek dinledi.

İSMET UÇMA (İstanbul) - Evet, dinledim ve notlarımı aldım.

BAŞKAN - Sıra kendisine geldiğinde de görüşlerini Komisyonla paylaşıyor.

Şimdi, Sayın Uçma'nın şöyle bir kadersizliği oluyor: Ne zaman ağzını açsa birileri mutlaka bir lafını bölüyor ve insicam kayboluyor.

CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) - Benim hiç âdetim değildir.

BAŞKAN - Ne olur, izin verelim, bütün vekillerimiz... Bakın, ben kesmemeye dikkat ediyorum çünkü "Milletvekilinin sözü kesilmez." ilkesine çok inanıyorum Genel Kurulda da burada da. O yüzden, bırakalım insicam kesilmesin, tamamlasın.

CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) - Sayın Uçma çok dönerek konuşma yaptığı için belki biz de cevaplama gereği duyuyoruz.

İSMET UÇMA (İstanbul) - Estağfurullah.

CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) - Niyetimiz öyle değil.

İSMET UÇMA (İstanbul) - Peki efendim.

BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) - Demin benimkini 10 kere kestiniz, en azından 10 kere.

BAŞKAN - Saygıdeğer Hocam, onu anlatmaya çalışıyorum. Hiç sevmediğim bir şeyi yapmak zorunda kalıyorsam anlayın bana nasıl bir şiddet uyguluyorsunuz.

BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) - Hayır, şiddet falan uygulamıyorum, ben de fikirlerimi söylüyorum.

BAŞKAN - Sayın Uçma, buyurun, devam edin.

İSMET UÇMA (İstanbul) - Sevgili Başkanım, dediğiniz gibi insicam da bozuldu. Ben de hemen toparlayayım.

Sevgili arkadaşlar, hakikaten insanlık açısından çok büyük suç olan bir şeyi konuşuyoruz, büyük kabahati konuşuyoruz, büyük günahı, büyük taksiratı konuşuyoruz; sıradan bir konuyu konuşmuyoruz. Dolayısıyla, mesela buraya çağrılacak dinlenmesi gereken heyetler konusunda ideolojilerimizden sıyrılmadıkça bunları başaramayız. Hepsini dinleriz. Başkanım da ifade etti. Ama, bakınız, diyelim herhangi bir arkadaşımız isim verirken toplumda varlığını sürdüren diğerlerine atıf yapmadan geçerse bu doğru olmayacağı gibi, bir başkası isim verirken diğerlerini görmezden gelerek yaklaşması da doğru olmaz, bizim böyle bir tavrımız olmaz.

Şimdi, annelik, eşlik çok büyük sanatlar bunlar. Bunları da kimse ret ve inkâr etmiyor. Bunları bağlamına oturtabilmek aslolan o, yoksa rekabete sokarsanız -en başta söyledim, bir kere daha söylüyorum- evliliğin, karı koca ilişkisinin ve dostluğun pazarlığı olmaz arkadaşlar. Bunu pazarlık konusu yapmayalım, ne olursunuz. Size hakikaten rica sadedinde yalvarıyorum, insanı bölmeyelim, şiddeti total kabul edelim, üst kavram kabul edelim, hangi gruba uygulanıyorsa bunu ortadan kaldırmak için elimizden geleni yapalım ama ne olur, hayatı bölümlere, kadın, erkek, çocuk -işte bilmem- Türkiyeli, Rusyalı, Japonyalı, Almanyalı gibi kategorilere asla ayırmadan total bir suçla yani yaygın total ve lanetli bir suçla hep birlikte mücadele edelim.

Saygılar sunuyorum. Sağ olun.