KOMİSYON KONUŞMASI

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Salonda da sükûnet temin edilirse...

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Bakanım, Bakan Yardımcıları ve değerli bürokratlar, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşmelerimizin iyi geçeceğini umut ediyorum, Covid koşullarına da uygun bir şekilde.

Sayın Bakanım, sağlık çok pahalı bir alan, sürekli yeni bir teknoloji gerektiriyor, sürekli olarak teknolojinin yenilendiği ve teknolojiye çok bağımlı bir sektör sağlık, dolayısıyla da çok pahalı. Biz de ülke olarak dışarıya bağımlı bir ülkeyiz bu alanda. Dolayısıyla da ne olursa olsun yetişmemiz mümkün değil, dolayısıyla sürekli olarak inovasyona, AR-GE'ye ağırlık vermemiz, bu alanda yatırım yapmamız lazım, kendimizin üretmesi lazım birçok konuyla ilgili araç gereç ve cihazları, ilaçla ilgili aynı şekilde üretim yapabilmemiz lazım, inovasyona dayalı.

Bu pandemi çıktıktan sonra da eski paradigma bozuldu tümüyle. Yani, sizin daha önce, mesela geçen yıl yaptığınız bu tür bir çalışma ya da bu sene verdiğiniz bu tür çalışmalar, buradaki paradigmalar, buradaki seriler, veri setleri falan, çok anlamı kalmadı bunların, çok daha farklı hâle geldi maalesef. Bu pandemi sonrası ne kadar zamanımızı alacak bilmiyorum ama ondan sonrası sizin de söylediğiniz gibi yeni bir normal söz konusu olacak. Normali bulmamız epey bir zaman alacak ya da farklı bir koşulda yaşayacağız.

Ben de mümkün olduğunca konuşmamı kısaltmaya çalışıyorum, mümkün olduğunca sağlıkta şiddet, sağlık çalışanlarının özlük hakları gibi konuları hekim olan arkadaşlara ya da sağlıkçı arkadaşlara bırakıyorum. Biraz önce bahsettiğim konuya özellikle girmek istiyorum. Şimdi şehir hastaneleriyle ilgili Sayın Bakanım, siz geçen yılki konuşmanızda -sorumluluğunuz da o konuda fazla olmadığı için- şunu söylediniz: "Biz, mevcut kaynaklarla ve kısa sürede sonuç alacak şekilde 150 bin yatak üretmenin finansal olarak mümkün olmayacağı, bu sebeple dış finansman kullanılması gereği değerlendirilmiş ve o tarihte birçok kişinin başvurduğu kamu-özel iş birliği modeli bu yüzden tercih edilmiştir." Ondan sonra da "Son beş yılda genel bütçe kaynaklarıyla 351 sağlık yapısı inşa edilerek ülkemize 31 bin yatak kazandırıldı." dediniz. Bütçe imkânlarıyla son beş yılda 31 bin yatak kazandırıldı, bu süreç içerisinde de 10 şehir hastanemizde 13.423 yatak kazandırıldı. Yani 31.096 yatak bütçe imkânlarıyla, KÖİ projeleriyle de 13.423 yatak. Yani, 150 bin yatak üretmenin finans tarafına da girmediniz ama. Şimdi, kısa sürede aslında bütçe imkânlarıyla 2 mislinden daha fazla yatak üretmişiz KÖİ projelerine göre. Demek ki bütçe yöntemiyle, yani bütçeden finanse edilerek yapılması daha hızlı, daha verimli olabilmiş.

Rakamlara girmediniz, ona da ben gireyim, bir de işin hukuk boyutu var. KÖİ projeleriyle ilgili herhangi bir sorun, sıkıntı olduğu zaman Londra mahkemeleri yetkili, Türk mahkemeleri değil. İşin hukuki boyutu, bürokratik boyutu vesaire, o bizi ezen, devlet egemenliğini sıkıntıya sokan ayrı bir konu bunun dışında. Ama işin mali boyutuna -dediğim gibi- girmediniz, onunla ilgili olarak yapılmış bir akademik çalışma var, çok kısa olarak da ondan bahsedeyim.

2020 Yılı Yatırım Programı'nda devlet hastanesi yatak maliyeti 600 bin lira olarak belirlenmiş. Bu, Strateji ve Bütçe Başkanlığının belirlediği bir rakam. 2020 Yılı Yatırım Programı'nda şehir hastanesi yatak maliyeti 981.044 lira olarak belirlenmiş. Şehir hastaneleri projesinde toplam yatak sayısı 42.103 alınmış, siz daha farklı rakamlar veriyorsunuz. Dolayısıyla 2020 fiyatlarıyla şehir hastanelerinin yıllık toplam yatak maliyeti 41 milyar küsuru bulurken, yirmi beş yılda yüzde 12'lik bir enflasyon varsayımıyla 5 trilyon 507 milyarlık bir rakam ortaya çıkıyor, bunun yirmi beş yıl boyunca ödenen o tarihteki dolar karşılığı da 790 milyar dolar. Şehir hastaneleriyle ödenen yıllık tutarla her yıl yapılabilecek devlet hastanesi yatak sayısı bu durumda 68 bin ilave oluyor. İş, sizin anlattığınız şekilde, "Şu amaçlarla yapıldı." dediniz, orada bütçe yönteminin daha hızlı, daha makul olduğu rakamları da ortaya koyunca ortaya çıkıyor yani hem daha hızlı olan devlet imkânlarıyla devlet bütçesinden yapılması hem de maliyet olarak daha ucuza olan devlet bütçesinden yapılması. Ama onun haricinde, demin usulle ilgili olarak söz aldığımda söylediğim konu var.

Şimdi, bakın Sayıştayın Sağlık Bakanlığıyla ilgili bu seneki raporuna. Dediğim gibi, 42 bulgusu var, bunlardan birçoğu şehir hastaneleriyle ilgili, çok önemli tespitler. Bunları aslında -Sayın Başkan kabul etmedi- ayrı bir günde değerlendirmemiz gerekir, Türkiye'nin gündemini işgal eden çok önemli bir konu bu. Türkiye bundan sonra sağlıkta yatırım konusunda özellikle bir tercihte bulunacaksa, bu konuyu çok iyi irdelemesi lazım. Biraz önce benim kısaca ortaya koymaya çalıştığım, devlet bütçesinin hem zaman olarak daha olumlu hem de rakam olarak, tutar olarak maliyeti daha düşük yatırım sonucu verdiği tezi net olarak ortaya çıkıyor ama Sayıştayın raporunda da çok daha farklı olarak işin bürokratik boyutu, hukuki boyutu, işin mali boyutuyla ilgili olarak, mali bürokratik boyutuyla ilgili olarak da birçok avantajın bütçe imkânlarıyla hastanelere yatırım yapılması durumunda ortaya çıktığını görüyoruz.

Bakın, sadece başlık olarak bildirebileceğim, bu durumda okuyabileceğim, kayıtlara girsin. Şehir hastanelerinin muhasebe işlemlerinde karşılaşılan bir yığın sorun var. Ankara Bilkent ve Bursa Şehir Hastanelerinde kemoterapi, ilaç hazırlama, TPN hizmetlerinin yürütülmesinde yaşanan aksaklıklar, hizmetler kapsamında bedelsiz devredilen... Bunlar tabii, orijinal rapor olsa daha düzenli bir şekilde gelirdi, derli toplu, kategorik bir şekilde gelirdi, daha iyi tartışabilirdik. Şehir hastanesi sözleşmelerinde görevli şirketin sorumluluğuna gidilebilmesi için idareye ispat yükümlülüğünün getirilmesi; önemli bir konu bu. Hizmete giren şehir hastanelerine ait sözleşmelerde atıf hataları ve mahiyeti belirsiz hükümlerin bulunması, şehir hastanelerine ilişkin kullanım bedeli hesabında döviz cinsinden sağlanan kredilerle birlikte öz kaynak tutarı için de döviz kuru güncellemesi yapılması... Bunlar -sizin gerçi işletmeciliğiniz de var bir taraftan ama- hakikaten çok önemli konular, tek tek tartışılması gereken konular. Mesela, kamu-özel ortaklığı modeliyle yapılan Ankara Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi yenileme işinde sözleşme hükümlerine uyulmaması; bu bile sadece başlı başına büyük bir sıkıntıdır. Ki ben, tek tek bunları işaretlemişim; bu 42 bulgunun yaklaşık yarısından fazlası şehir hastaneleriyle ilgili, yarıdan fazlası. Bunları oturup tartışmamız lazım ve bu konuyu sarahate kavuşturmamız lazım aslında.

Sayın Başkanım, aslında bunu, teklif ettiğim şekilde bir başka gün yapsaydık gerçekten de doğru bir iş yapardık, ülke adına doğru bir iş yapardık. Bu tartışılan konunun ne ölçüde doğru, yanlış olduğu ortaya çıkardı. Zaten bu Plan ve Bütçe Komisyonun da amacı bu değil midir? Yani bunu yapmamız gerekirdi.

Evet, bir konuyu sormak istiyorum Sayın Bakanım. Şimdi, bu toplam kamu sağlık harcamalarıyla ilgili olarak geçen yıl da verdiğiniz rakamda, "Sağlıkta Nereden Nereye" başlığıyla sağlık harcamasının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı, diyorsunuz. 10'uncu sayfada burada, 2017'deki kamu sağlık harcamaları gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 3,5; 2018'de 3,4 olarak görünüyor, hemen yanında 11'inci sayfadaki OECD ve Amerika Birleşik Devletleri kıyaslamasında ise 3,2 görüyor yani geçen yıl da bu rakam var, bu kıyaslamada 3,2. Türkiye gayrisafi yurt içi hasılası tablosunda da 3,5 ve bu sene, 2018 için 3,4; bir farklılık var. Zaten 12'nci sayfada da toplam cari sağlık harcamalarının gayrisafi yurt içi hasıla içerisindeki oranlarına baktığımız zaman 2018'i yine 4,2 olarak vermişsiniz yani 11'inci sayfadaki OECD kıyaslamasındaki rakamı baz almışsınız.

Sayın Bakan, bir de çok kısa olarak, pandemiyle ilgili mücadele ediyorsunuz; başlangıçta bir devlet adamı gibi hareket edip işte, medya konusunda bir kısıtlama getirmemeniz, siyaset yapmamanız açıklamalarınızda toplumda da büyük bir mutluluk yaratmıştı, sizi de popüler hâle getirmişti ama son zamanlarda özellikle rakamlara güvenilmemesi büyük bir sıkıntı yaratıyor. Belki söylemezsiniz, "Bu, benim elimde olan bir konu değil." diyebilirsiniz ama bu rakamların doğru olması lazım. Nasıl, doktora güvenilmesi gerekiyor ise aynı şekilde kurum olarak Sağlık Bakanlığına da güvenilmesi gerekiyor. Herkesin bu rakamlara inanması lazım, ben doğru rakamlar açıklanırsa toplumun daha duyarlı olacağını düşünüyorum.

Şimdi, dün bazı açıklamalar yapıldı. Mesela, hafta sonları sabah on ile akşam sekiz arasında sokağa çıkma yasağı yok, diğer saatlerde var. Yani bir pazar günü sabahın onuna kadar zaten çok az kişi sokağa çıkar, akşam sekizden sonra o sayı yine azalır. Zaten saat on ile sekiz arasında cumartesi, pazar asıl sokağa çıkanlar olur. Şimdi, bu tür yasakları gerekçeleriyle anlatabilirsek çok daha verimli olur, çok daha iyi sonuç alınır. Sosyal medyaya bakarsanız bu yasakların ya da Covid'le ilgili düzenlemelerin anlaşılmadığını -o konularla ilgili espriler de var- sıkıntı yarattığını da görürüz yani birçok kişi konuyu anlayamamış ama gerekçeleriyle beraber anlatılırsa, şu gerekçeyle biz sabah on ile akşam sekiz arasında sokağa çıkma yasağı getirmiyoruz, diğer saatlerle ilgili getiriyoruz... Önce, birçok kişi sabah on ile akşam sekiz arasında yasak olacağını düşünmüştü. Buna benzer şekilde diğer konularda, diğer yasaklarda da gerekçelerin anlatılması, izah edilmesi durumunda daha yararlı olacağını düşünüyorum.

İlaçla ilgili tartışmalarımızda geçen yıl da, biraz tali konu olarak kalıyor ama ilaç çok önemli bir konu. Harcamalarımız gittikçe artıyor, ilacımız millîleşmiyor, yabancılaşıyor aslında. Büyük sıkıntılar var, ona biraz daha dikkat etmemiz lazım.

Bu, özellikle ruhsatlandırma konusunda problemler var. Evet, onlarla ilgili bazı şeyler yapıldı ama uygulamayla ilgili problemler var. İlaca ulaşmada sıkıntılar var, kanser ilaçlarına ulaşmada özellikle sıkıntılar var. "Kanser ilacı" deyince insanların şu anda para toplamaya çalıştığı, yardım toplamaya ve dışarıdan ilaç tedarik etmeye çalıştığı durumlar akla geliyor maalesef. Orada bir sıkıntı söz konusu.

Yine, teşvik ve hibelerimiz bu konuyla ilgili yeterli görünüyor ama süreç şeffaf işlemediği için TÜBİTAK, KOSGEB, TÜSEB gibi alanlarda danışmanlar türemiş vaziyette. Bunlar güya hizmet veriyor, bu konuları biliyorlar ama maalesef istismar ediyorlar piyasayı. Bu konulara da biraz daha dikkatinizi çekmek istiyorum. Bilgi verebilirseniz memnun oluruz.

Evet, kısaltmaya çalıştım mümkün olduğunca ama...

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum.