KOMİSYON KONUŞMASI

HABİP EKSİK (Iğdır) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli Komisyon ve değerli milletvekilleri, Sayın Bakan, Bakan Yardımcıları, bürokratlar, değerli meslektaşlarım ve basının kıymetli mensupları, ayrıca Meclisimizin değerli emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, şöyle bir şey söyleyelim: Gerçekten biz yıllardır ifade ediyoruz fakat bir türlü hem iktidarınız hem de diğer iktidarlarca karşılık bulmadı ama bu pandemi, gerçekten, bu neoliberal politikalar ve sağlıkta dönüşüm programıyla hastanın müşteri olarak algılanması, sağlığın ticari bir meta olarak görülmesi olayının ne kadar yanlış olduğunu ispatladı ve küçücük bir virüs bütün dünyayı alt etti. Küresel kapitalizmin bir avuç insan için milyarlarca insanın bedenini sömürerek bir avuç insanın yaşamını daha güzel kılmaya çalıştığını ve bunun neticesinde de büyük acılara sebep olduğunu bir kez daha gördük. Fakat küçücük bir virüs Çin'den, Vuhan'dan çıktıktan sonra işte her şeyin böyle yürümeyeceğini bir kez daha gösterdi; sağlığın evrensel olduğunu, sağlığın ticari bir meta olmaması gerektiğini, sağlığın herkese eşit, adil ve parasız olması gerektiğini gösterdi. Çünkü yoksul bir insanın sağlık hizmetine erişmemesi durumunun aslında hepimizi ilgilendiren bir durum olduğunu ortaya koydu ve bunun için de gerçekten devletlerin görevlerini kendilerine hatırlattı.

Bakın, devletlerin öncelikli görevi, insan sağlığını korumaktır; sadece bedenen değil, ruhen de korumaktır ve bunun için önlemler alır. Fakat baktığımız zaman, maalesef bu mevcut sistem, bu sağlıkta dönüşüm programı, ülkemizde sağlığa -bir ticari metaya- piyasacı bir anlayışla baktığı için, doğalında, ciddi anlamda, insanların hasta olması için ön açıcı bir durum söz konusu. Bütçenizde de bunu görüyoruz zaten. Bütçenizin dörtte 3'ü tedavi edici sağlık hizmetlerine ayrılmış. Bu gerçekten dehşet verici bir durum ki bunun neticesinde zaten siz pandemiyle mücadele konusunda da sürü bağışıklık sistemini esas aldınız, toplumu sürü bağışıklığına yönlendirdiniz ve aynı zamanda sadece bulaşıcı hastalıklarla ilgili değil, bulaşıcı olmayan hastalıklarda da böyle bir durum söz konusu.

Bakın, yüzlerce ürünün kanser yaptığını ortaya koydu, bu raporu bizimle açıkladı diye Bülent Şık ceza yedi. Bakanlığınızca soruşturma açıldı ve bu kişi ceza yedi, bu gerçekten talihsiz bir durum. Sizlerin, hem Sağlık Bakanlığı olarak hem de devletin görevi insan sağlığını korumaktır, birinci görevlerinden bir tanesidir fakat burada şunu görüyoruz: İnsan sağlığını korumaktan ziyade iktidarların bekalarını sürdürmek için politikalar geliştiriliyor, buna yönelik durumlar yapılıyor. Kısacası, önerimizdir Sayın Bakan: Bu coronavirüs pandemisinden ders çıkarılmalı. Adil, eşit, ulaşılabilir, parasız sağlık hizmeti her bireye sağlanmalı, anayasal güvence altına alınmalı ve aynı zamanda bu özel sağlık sisteminden vazgeçilmeli, özel hastanedir, şudur, budur. Bunlar gerçekten sağlığın evrenselliğine aykırı durumlar, bu açıdan da gerekli adımların atılması gerektiğini düşünüyoruz.

Sayın Bakan, gerçekten, bir hekim olarak, yemin etmiş bir hekim olarak, bütün hekim arkadaşlarımızı kardeşimiz gibi göreceğimize yemin eden bir hekim olarak samimiyetle şunu söyleyebilirim: Pandemi konusunda sizler başarısız oldunuz, evet, doktorlarımız, sağlık emekçilerimiz başarılı oldu, büyük emek verdiler, onları alkışlıyoruz ama maalesef Bakanlığınızı bu konuda alkışlayamayacağız.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Millet alkışlıyor.

HABİP EKSİK (Iğdır) - Gerçekten bu konuda sizleri de bugün alkışlamak isterdik, samimiyetimle söylüyorum ama maalesef yürüttüğünüz politikalar sürü bağışıklığındaki ısrarınız, yaptığınız hatalar, yanlışlar, birçok insanın yaşamına mal oldu, birçok insanın sağlığını yitirmesine sebep oldu. O açıdan bu insanların vebalinin kimler tarafından ödeneceğini bilmiyorum, onun için de maalesef böyle bir durumu söyleyemeyeceğim, başarılısınız diyemeyeceğim Sayın Bakan.

Onlarca insan, yüz binlerce insan bu hastalıktan etkilendi. Bakın, her gün insanların sofralarından sandalyeler boşalıyor, evlerinden insanlar son anlarında vedalaşmadan ayrılıyorlar. Bakın, vedalaşma fırsatı bile yakalayamıyorlar. Ama siz başta iyi başladınız, doğru, Bilim Kurulunu oluşturarak çok iyi bir adım attınız. Eksikleri vardı Bilim Kurulunun, meslek örgütlerinden insanları katmamanız, muhalefetten insanları katmamanız, büyük bir eksiklikti ama genel anlamda Bilim Kurulu doğru bir adımdı, gerçekten bu konuda da takdir ediyoruz ama Bilim Kurulunun kararlarını kamuoyuyla paylaşmayıp önce götürüp sarayın ve Kabinenin onayına sunduktan sonra, o zaman şu durum ortaya çıkıyor: Siz Bilim Kurulunu da baypas etmişsiniz Sayın Bakan, bu anlama gelir. O açıdan önerimdir: Bilim Kurulunun kararlarını önce kamuoyuyla paylaşın, sonra saraya götürün. Aksi takdirde saray bu konuda doğru kararlar alamayacaktır, imkânı yoktur. Onun için de bu konuda önerimizi yapalım dedik.

Sayın Bakan, nasıl ki Genel Başkanınız darbe sürecini, darbe girişimini Allah'ın bir lütfu gibi gördüyse Bakanlığınız da iktidarınızın bekasını öncelediği için maalesef bu pandemiyi bir fırsata dönüştürme, Allah'ın bir lütfuna dönüştürme politikası yürütüyor.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - "Tövbe!" de, "Tövbe!" de, "Tövbe!" de.

HABİP EKSİK (Iğdır) - Hâlbuki sağlığı öncelemesi lazımdı. Evet, bir musibet başımıza gelen, bir musibet, Allah'ın gönderdiği bir musibet ama bundan ders çıkarmalıyız, bu yanlış politikalardan vazgeçmeliyiz.

Sayın Bakan, aynı zamanda şunu söyleyeyim: Gerçekten pandeminin ilk başladığı günden bu yana çok büyük eksiklikler yaptınız, çok büyük yanlışlara adım attınız. Bakın, 21-22 Şubat tarihinde yanı başımızdaki İran'da insanlar yaşamlarını patır patır yitiriyordu; ben Iğdır Milletvekiliyim, yanı başımızda. İnsanlar, Caferi kardeşlerimiz oradan Meşhed'e giderler. Bir ay önce gitmişlerdi, yirmi gün önce gitmişlerdi. Fakat siz 21 Şubata kadar sınır kapılarını kapatmadınız, beklediniz. Hâlbuki ben size bir şey söyleyeyim: Wuhan'daki o ilk çıkan vakanın aslında Eylül ayına denk geldiğini söylüyor insanlar, pandeminin aslında 2019 Eylül ayında başladığını söylüyorlar. Bunu neye göre söylüyorlar biliyor musunuz? Google Earth'ten baktıkları zaman Wuhan'daki hastanelerin otoparklarının ta, 2019 Eylül ayında çok yoğun bir durumda olduğunu, kapasitesinin çok çok üstünde olduğunu gösterdiler. Yine, İtalya'nın Lombardiya bölgesinde -ki Çinli çalışanların daha yoğunlukta yaşadığı bir bölge- bilim insanları, o döneme ait kan testlerine baktıkları zaman o döneme ait antikorların olduğunu, coronavirüse ait antikorların olduğunu gösterdiler. Yani pandeminin aslında Eylül ayında başladığını söylüyorlar ve siz, 11 Marta kadar bizi oyaladınız "Bizim ülkemizde vaka yok." dediniz, sınır kapılarını kapatmadınız doğru düzgün, İran'la olanı 21-22 Şubatta kapattınız ama Batı'yla olan kapıları kapatmadınız. Ateş ölçme gibi -evet onu da yapmak lazım ama- küçük bir önlemle pandemiyi engelleyeceğinizi, girişlerin engelleneceğini iddia ettiniz. Âdeta başımızı kuma gömdük Sayın Bakan.

Bakın, ben size bir şey söyleyeyim: 11 Martta siz vaka konusunda Sağlık Komisyonuna gelip bizimle bilgi paylaştığınızda, ondan önce bu tabloyu paylaşıyordunuz bütün televizyonlar, havuz medyası şu haritayı gösteriyordu, dünya kıpkırmızı ama biz Türkiye olarak ortada yemyeşiliz. Vallahi, kusura bakmayın ben de böyle olmasını çok isterdim ama böyle bir tablo yok ki nitekim iyi bir hekim olduğunu, iyi bir Bakan Yardımcısı olduğunu bildiğim Şuayip Bey, Mersin'de 24 Şubata ait hastaların olduğunu, bununla ilgili tedavi süreçlerinin yürütüldüğünü kendi makalesinde belirtti. Evet, gerçekten böyledir işte, gerçeklerin ortaya çıkma gibi bir huyu vardır Sayın Bakan. Şuayip Bey de iyi bir doktordur, onu da belirteyim yani bu konuda vicdanının sesini dinlemiştir eminim. Yani sonra "Sehven oldu." dese de aslında gerçekte durum öyledir. O açıdan bu tabloya kadar gerçekten sizler seyrettiniz, beklediniz.

Şimdi, Sayın Bakan, bunlarla bitmedi tabii. Bir yasak kararı alıyor Bilim Kurulu, sokağa çıkma yasağı kararı veriliyor, önerisi yapılıyor daha doğrusu, Kabineniz bunu kabul ediyor, karar veriyor. Fakat sonrasında Kabinenizin bir bakanı âdeta pandemiyle mücadele sürecini sabote ediyor. Bakın, 250 bin insan o gece yanlış saat seçildiği için sokağa döküldü ve alınan önlemlerin hepsi boşa gitti. Bu kişi istifa etti fakat bir kişi çıkıp "Bu istifayı kabul etmiyorum." dedi. Peki, Türkiye kamuoyu ne dedi?

NİLGÜN ÖK (Denizli) - "Kabul etme." dedik.

HABİP EKSİK (Iğdır) - Hata yapmışsa hatasının hesabını verecektir, bu veballerin hesabını verecektir. İstifasının kabul edilmesi lazımdı. Siz bu konuyla ilgili tek kelime etmediniz Sayın Bakan. Her fırsatta İstiklâl Caddesi'nin görüntüsünü paylaştınız. "Maske, mesafe, temizlik." dediniz. Çok doğru, hiçbir itirazımız yok. Peki, bu görüntüyle ilgili bir şey söylediniz mi? Hayır, söylemediniz. Peki, ben size bir şey söyleyeyim: Sadece bu görüntü mü? Hayır. Bakın, maçlarda Genel Başkanınızın isimlerini taşıyan insanlar, bu şekilde yan yana poz verdi, hiçbir itirazınız olmadı, hiçbir söz söylemediniz. Ayasofya Camisi'nin açılışına 350 bin kişinin katıldığı söyleniyor; Ankara'dan, Yozgat'tan, Kayseri'den, Konya'dan insanlar götürüldü, bunların hiçbirine bir tek söz söylemediniz, beraber gidip orada açılış yaptınız 350 bin kişiyle, tek kelime söylemediniz.

Bununla bitmedi Sayın Bakan. Muhalefet olarak yerellerde 5 kişiyle, 10 kişiyle basın açıklaması yapmak istediğimiz zaman karşımıza il Hıfzıssıhha kurul kararları çıkıyor. Fakat sizin Genel Başkanınız, bakın, bir sürü insanla miting yapıyor, çay dağıtıyor çay. Tek bir sözünüz oldu mu? Bir doktor olarak, mesleki etik olarak tek bir sözünüz oldu mu? Hayır. Çay dağıtılırken Giresun'da izdiham yaşandı. Hastalık o insanlara yok mu Sayın Bakan? Böyle bir şey var mı? Niçin bunlar için tek söz söylemediniz? Bizim basın açıklamalarımızı engelleyen, il hıfzıssıhha kurul kararlarını alan kayyumlar gidip orada sizin kongre çalışmalarınıza katılıyorlar ve görüntü ortada. Ben söylemiyorum Sayın Bakan, görüntüler söylüyor. O zaman sizin partililerinize, sizin belirlediğiniz kişilere hastalık bulaşmıyor mu, insan mı seçiyor, haberimiz mi yok?

Bakın, Şırnak'ta, evet, mesafe var, doğru, Genel Başkanınız ve protokol üyeleriniz ile halk arasında bir mesafe var doğru ama halkın canı cehenneme tarzı da var bu görüntülerde, öyle bir tabir da var. Bakın, tekrar söylüyorum, bunlar tarihe geçti, tarihe ve tek söz söylemediniz Sayın Bakan. O açıdan yani şunu net bir şekilde ifade edin: Büyük hatalar yapıldı, büyük yanlışlar yapıldı.

Bakın, DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu on beş gün önce bu Meclise geldi, 5 kişiyle geldi, açıklama yapmak istedi, kıdem tazminatıyla ilgili bir kanun teklifinden dolayı fakat onlarca polis tarafından engellendi; bir hafta sonra kendisi pozitif çıktı. Defalarca orada bağırmamıza rağmen, uyarmamıza rağmen "Ya, konuşalım, bu şekilde hastalık bulaşır, yazıktır, günahtır." dememize rağmen kolluk güçleri dinlemedi. Bizim bölgemizde, seçim bölgelerimizde yaşadığımız tablo bu Sayın Bakan, il hıfzıssıhha kurul kararları bahane edilerek bize yapılan zulüm bu ve siz bunlara tek bir kelime söylemiyorsunuz. Orada kayyumlar, valiler iktidarın borazanlığını yapıyorlar. Bakın, bu fotoğraftan sonra Arzu Çerkezoğlu pozitif oldu ve bir tek sözünüz olmadı, yanlıştır demediniz.

Sayın Bakan, şunu söyleyeyim: Gerçekten şeffaf olmadınız, şeffaf yürütmediniz ve sağlığı ötelediniz, yaygın test yapmadınız, gerçek verileri paylaşmadınız, ölüm sayılarını sakladınız. Bakın, 7 Mayıs 2020'de Mezopotamya Ajansı bir çalışma yaptı, gitti, mezarlıkları saydı, 3.164 ama sizin o dönemde verdiğiniz toplam Türkiye rakamı bunun altındaydı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu açıklamak zorunda kaldı "Bulaşıcı hastalıklardan ölen kişi sayısını yanlış veriyorsunuz, sadece İstanbul'da 2-3 katıdır." diye.

Bakın, sağlık emekçimiz Cuma Ağabey Diyarbakır'da yaşamını yitirdi, Covid'den dolayı tedavi alıyordu, yaşamını yitirdi fakat siz ölüm raporuna "doğal ölüm" yazdınız, "bulaşıcı olmayan hastalık" yazdınız. Bunun yüzünden onlarca imam yaşamını yitirdi, onlarca insan orada hastalık kaptı. Çıkıp da ondan sonra "Biz başarılıyız." dediniz. DSÖ'nün verdiği ICD kodlarının kullanılmamasıyla ilgili genelge gönderdiniz. Maalesef sağlık çalışanlarının, doktorların başarısını gölgelediniz Sayın Bakan. Hele ki "Pozitif olan kişiler vaka sayılarına dâhil değildir." diyerek gerçekten bizi şaşkınlığa uğrattınız. Bir hekim olarak sizin sağlığın başında olmanız her zaman bizi mutlu ediyordu ve diyorduk ki: "Sağlığı önceleyecek." Ama gördük ki ekonomiyi önceleyerek AKP iktidarının çıkarlarını, bekasını öncelediniz ve orada talihsiz bir açıklama yaptınız, çok yanlıştı. Şöyle söyleyeyim: Bu süreci hiçbir şekilde şeffaf yürütmediniz, doğru yürütmediniz, kamuoyuyla paylaşmadınız ve aynı zamanda ciddi anlamda büyük hatalara sebep oldunuz, birçok insanın yaşamını yitirmesine sebep oldunuz.

Covid-19 hastalığının meslek hastalığı sayılması için kanun teklifi verdik, iktidarınız hâlâ bekletiyor. Hâlbuki sizin bu konuda iktidarınızı ikna etmeniz lazım. Verdiğim teklif hâlâ Komisyonda bekliyor Sayın Bakan. Elinizi vicdanınıza koyun, bu hastalık meslek hastalığı mıdır, değil midir? Yani elinizi vicdanınıza koyun ve şöyle bir şey söyleyeyim, bir hekim arkadaş ölmeden önce şunu söyledi, "Benim çocuklarım daha küçüktür." dedi. Ne yaptınız onlar için, ne yapabileceksiniz? Meslek hastalığı sayılsa en azından ona göre bu insanlara, yaşamını ve sağlığını yitiren insanlara bir hak verilmiş olunur.

Yine, şehir hastaneleriyle ilgili sürekli övünüyorsunuz. 10 tanenin üstünde hastaneyi kapattınız ama bu pandemide en çok faydalı olan bu hastaneler oldu; Zekai Tahir Burak'tan tutun da bir sürü hastane. Onlarca kilometre uzağa götürmüşsünüz, dünya kadar para akıtıyorsunuz, her yıl artın miktarlarla kira ödüyorsunuz, ne faydası var? Hiçbir şey. Gelin bu şehir hastanelerini kamulaştıralım Sayın Bakan, kamu zarar ettiriliyor. Bunu yapabilirsiniz, bunun mevzuatta yeri var. Bunun önüne geçelim ve pandemiyle mücadele konusunda da kaynağı buradan oluşturalım. Ama biliyoruz ki sizler yine iktidarınızın bekasını düşüneceksiniz, onun için de bunu yapmayacaksınız.

Sayın Bakan, ben size bir şey söyleyeyim: Onlarca spot yaptınız, onlarca; her dilde yaptınız. Peki, 20 milyondan fazla yaşayan Kürt var bu ülkede, dünyada 50 milyona yakın Kürt var, değil mi? Niçin bir gün, bir tane bile spotu Kürtçe yapmadınız? Niçin? Kürt düşmanlığı var bu iktidarda, bunu dediğimiz zaman işte, böbürlenenler oluyor. Evet, var, iktidarınızda Kürt düşmanlığı var ve bu sağlığa da sirayet ediyor. (AK PARTİ ve HDP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

Sayın Bakan, elinizi vicdanınıza koyun. Siz bir doktorsunuz.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Eksik, değerli arkadaşlar; bir saniye...

Sayın Eksik, her türlü görüş, eleştiriyi elbette dile getirebilirsiniz ama lütfen temiz bir dil kullanalım, seviyeli bir dil kullanalım.

Süreniz dolmuştur, size bir dakika ek süre veriyorum, lütfen tamamlayalım.

HABİP EKSİK (Iğdır) - Sayın Bakan, bir anne Covid oluyor ve Türkçe bilmiyor. Hastanede yatıyor, son anlarını o şekilde geçiriyor, yanına refakatçi de alınmıyor. Biliyorsunuz, derdine tercümanlık yapacak refakatçi de alınmıyor ve siz bunu seyrediyorsunuz. Hiç mi vicdanınız sızlamıyor? Ana dilde sağlık hizmetini istediğimiz zaman bölücü oluyoruz birilerine göre, dilimiz kirli oluyor.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Samimi değilsiniz, samimi değilsiniz.

HABİP EKSİK (Iğdır) - Ben, şöyle söyleyeyim: Sayın Bakan, pandemiyle ilgili kısıtlamalar getiriyorsunuz, doğrudur. Kısıtlamalar getiriyorsunuz, evet, kısıtlamaları getirin ama o insanları eve tıkıyorlar, iş yerlerini kapatıyorlar. Peki bu insanların ruh sağlığı ne olacak? Bu insanlara devletin kaynak aktarması lazım, işleriyle ilgili kaynak vermesi lazım ama maalesef bu yapılmıyor; kapattım oldu bitti. Olur mu öyle şey? Keyfî karantinalar uygulanıyor bölgede, Kürt bölgesinde

NURAN İMİR (Şırnak) - Ceza olarak.

HABİP EKSİK (Iğdır) - Keyfî karantinalar uygulanıyor Kars'ın 1 tane beldesinde; ben şahit oldum.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ya, keyfî karantina nasıl oluyor ya?

HABİP EKSİK (Iğdır) - Ve şunu söyleyeyim: İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Eksik, ek süreniz de dolmuştur, lütfen toparlayınız.

HABİP EKSİK (Iğdır) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

İSG'yle ilgili 6333 sayılı Kanun 2023'e kadar uzatıldı.

Sayın Bakan, devlet hastanelerinde şu an iş sağlığı ve güvenliği hizmeti alınmıyor. Özel hastanelerde mecburi ama devlet hastanelerinde mecburi değil. Eczanelerde iş sağlığı ve güvenliği hizmeti alınmıyor ve insanlar bugün Covid'den dolayı yaşamını yitiriyor, basit önlemlerle engellenebilecekken yaşamını yitiriyor, siz seyrediyorsunuz.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyoruz.

HABİP EKSİK (Iğdır) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

Son söz olarak söylüyorum, bütçenin halkımıza hayırlı olmasını istiyorum ama şunu da özellikle sizden rica ediyoruz Sayın Bakan: Koruyucu sağlık hizmetlerine önem verin. Ülkede kangrenleşen sorunlarla ilgili, yapılan yanlışlarla ilgili şeffaf bir şekilde, eşit bir şekilde, çıkıp açıklama yapın. Eğer yapmayacaksanız, sadece İstiklal Caddesi'ni paylaşmayın lütfen. Biliyoruz, gücünüz bir yere kadardır, biliyoruz, belki size de bazen Kabine içerisinde bazı şeyler yapılabiliyor.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Eksik, rica ediyorum, tamamlarsanız... Son cümleniz evet...

HABİP EKSİK (Iğdır) - Ama lütfen Sağlık Bakanı olduğunuzu, doktor olduğunuzu unutmayın. Bu halkın sağlığı, 83 milyonun sağlığı size emanet, bunun sorumluluğunu taşıyın.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Eksik, lütfen tamamlayın.

HABİP EKSİK (Iğdır) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan, bütçenin de hayırlı olmasını diliyorum.

Teşekkür ederim.