KOMİSYON KONUŞMASI

BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi sevgiyle selamlıyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Açıkta yapılan kusurun tenhada özrü olmaz.

BAŞBAKAN YARDIMCISI NUMAN KURTULMUŞ - Nerede ne söylediysek arkasındayız.

BAŞKAN - Arkadaşlar...

MÜSLİM SARI (İstanbul) - "Sinsi AKP'lileri" sorduk, söylemediniz.

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen...

BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Evet, ben de kısa kısa birkaç hususa vakit el verdiğince değinmek istiyorum.

Şimdi, tabii, bu basın özgürlüğü meselesi bütün dünyada temel problemlerden bir tanesidir. Yani iktidar-medya ilişkisi, siyaset-medya ilişkisi, sermaye-medya ilişkisi ontolojik olarak burada sorunlu bir alandır bu ama demokratikleşmenin gelişmesi oranında da birtakım gelişmeler olmaktadır. Basın özgürlüğü tabii, basın ahlakıyla birlikte birbirini tamamlayarak gelişen bir şey, yani basın ahlakı ve basın özgürlüğü, bunlar birbirini tamamlayan hususlar. Tabii, basında, dediğim gibi basın emekçileri konusunda ciddi sıkıntılar var ama bunlar patronaj üzerinden, özellikle sermaye üzerinden çok ucuz maaşlarla çalıştırılan insanlar var. Yani şimdi, birtakım köşe yazarlarından bahsediliyor, çok büyük meblağlara çalışan, 50 bin liraya, 100 bin liraya çalışan; bunlar bir yerden bir yere geçtiğinde, bir gazeteden ayrıldığında çok büyük bir hadise yapılıyor ama oysa her gün işini kaybeden birçok basın emekçisi var, kameraman var, foto muhabiri var, bunları kimse konuşmuyor. İşte, asıl bunlar yani biraz önce bahsettiğim gibi 212 kapsamında çalıştırılmayan veya kayıt dışı çalıştırılan, çok düşük maaşlarla çalıştırılan, maaşları ödenmeyen ve işsiz bırakılan birçok insan var ve bunların hiçbiri Hükûmetle alakalı değil. Bu noktada tabloyu, fotoğrafı doğru çekmek durumundayız.

Şimdi, müdahalelerden bahsediliyor. Bunları tabii, çok samimi olarak söyleyeyim. Geçenlerde çözüm süreciyle ilgili bir akademisyen arkadaş -zaman zaman eleştirel de yaklaşan meselelere- çok uzun sohbet ettik yani üç dört saat belki konuştuk, süreci anlattım, eleştirilerini dile getirdi. O akşam bir televizyon kanalında program yaparken yayını kesilmiş. Sorduğunda da "Hükûmet istedi." demişler. Şimdi, yani "Hükûmet" denilen eğer orada ben isem, ben o şahısla üç saat, dört saat konuşmuşuz, hiçbir çekincemiz yok, isteyen istediği eleştiriyi getirebilir. Zaten bu teması biz akil insanlarla da, diğer akademisyenlerle, aydınlarla da sürdürüyoruz. Kimsenin televizyonda herhangi bir şey söylemesinden de çekinmeyiz ama burada bir işgüzarlık durumu var. Bu işgüzarlık meselesinin birtakım sıkıntılar ürettiğini görüyoruz ama bütün her şeyin faturasını Hükûmete kesmek, bunun çok doğru olduğunu sanmıyorum. Bu Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütünün yaptığı şeyler yani anket türü bir çalışma üzerinden bunlar yapılıyor yani metedolojik sorunları var, objektif olmaktan uzak ve Türkiye'deki gelişmeleri de yansıtmıyor ne reformları ne demokratikleşme paketlerini yani değerlendirme kriterleri açısından sorunlu olduğu söylenebilir.

Tabii, Atatürk'le ilgili bir arkadaşımız söyledi, çekiniliyor gibi... Oysa ben hatırlarsanız ilk söz aldığımda Atatürk için söz aldım ve sonuna kalmadan, önemine binaen ilk başta bir açıklama yapmam gerekti. Sayın Cumhurbaşkanımızın da en son geçen hafta Anıtkabir'deki defter yazısına bakılırsa "Aziz Atatürk" diye başladığı görülür. Yani bu konularda herhangi bir tereddüt olması söz konusu değildir.

Seçim döneminde tabii, birtakım eleştiriler var; "Az çıktı, çok çıktı." vesaire... Gelen bilgi notunu size okuyayım: Sayın Cumhurbaşkanının 1 Temmuzda Ankara'da gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı adaylığı açıklaması yayınlandı TRT tarafından, aynı şekilde Ekmeleddin İhsanoğlu'nun da 10 Temmuzda gerçekleşen tanıtım toplantısının tamamı TRT Haber tarafından yayınlandı. Burada tabii, birisi uzun konuşabilir, biri kısa konuşabilir, bunlar ayrı, süreleri farklı olabilir ama tamamını yayınlama konusunda bir sıkıntı yok. Şimdi, TRT Haber kanalında tüm adayların konuşmalarının büyük bir kısmı fırsat eşitliği gözetilerek yayınlanmış. Size veri vereyim: TRT Haber kanalında anılan tarihten itibaren yapılmış olan 150 adet canlı yayından 41 adedinde Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a, 47 adedinde Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu'na yer verilmiştir. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve Sayın Devlet Bahçeli'nin lehine yaptıkları mitinglerin eklenmesiyle Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu'nun canlı yayınlarının sayısı 80'e ulaşmaktadır. Yani bir tarafta 41, bir tarafta 80. Bu yüzden bu konuda...

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Süre olarak ne kadar Sayın Bakan?

BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Şimdi, sizin adayınızın anlatacak bir şeyi yok da az konuşuyorsa az oluyor süresi, diğerinin çoksa çok oluyor ama tamamı veriliyor.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Allah aşkına yapmayın ya.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Kurtulmuş'u da güldürdünüz.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Particilik yapıyor Sayın Bakan.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Şimdi, burada diğer konu: Reklam ilan dağılımı. Bu kamu ilanlarında çok samimi söylüyorum arkadaşlar, hiçbir müdahalemiz yok, hatta bilgimiz bile yok. Bu, tamamen Basın İlan Kurumunun Genel Kurulu var, orada Gazeteciler Cemiyeti vesaire STK'lar var, oradan çıkıyor, tamamen bizim dışımızda, en ufak bir müdahale söz konusu değil ve belli kriterler bağlamında bunlar gerçekleşiyor.

Onun ötesinde tabii, bu yayın ihalesini arkadaşımız sordu. Burada tabii, mahkeme kararları var, yargı süreci devam ediyor. Öncelikle bunun tamamlanmasını beklememiz lazım. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun kararı bekleniyor. Burada birkaç alternatif var, bunları değerlendireceğiz; mevcut durum devam edebilir, yönetmelik değişikliğiyle yeniden ihale yapılabilir veya belli bedeller belirlenerek kanun yoluyla tahsisat yapılabilir, farklı senaryolar var. Yani mahkeme kararı netleşince bu konuda bir karar verilecek.

Kamu diplomasisini Sayın Zozani sordu, "Nedir?" falan... Kendisi yok ama yine birkaç cümle söyleyeyim. Şimdi, kamu diplomasisi uluslararası kamuoyu oluşturma, kamuoyunu doğru bilgilendirme maksadıyla ortaya çıkmış bir kavram ama artık iç siyaset, dış siyaset birbirine karıştığı için kamuoyunu bilgilendirme, temel misyonu bu. Burada ülkelerin tanıtımı, ülke algısı vesaire bu noktada TİKA da kamu diplomasisi faaliyeti yürütüyor denebilir, Yunus Emre de yürütüyor denebilir. Yani bir bilgilendirme ve dezenformasyona karşı, medya manipülasyonuna karşı ülkenin millî menfaatlerini koruma faaliyeti olarak görmek gerekir.

"Siyaset dili değişmeli." Tabii, değişmeli. Yani nelere sebep olduğunu gördük ortaya konulan siyaset dilinin, ne tür olaylara, istenilmeyen olaylara sebep olduğunu gördük. Burada üslup önemli. Elbette yani şimdi Genel Kurulda bir arkadaşımız bütün bu olayların faturasını Cumhurbaşkanına keser "Sorumlu o." derse, bir genel başkan Başbakanı yalancılıkla suçlarsa vesaire bu, gerilimi artırır, bütün bunlara dikkat etmek lazım. Tabii ki siyasi rekabet var, biz sizinle siyasi mücadele içindeyiz, çözüm süreci olsa da nihayete erse de farklı anlayışlarımız var. Bu bir siyasi mücadeledir, bu ayrı bir şey ama kırıp dökmeden, uygun bir üslupla bu mücadelenin ve rekabetin devam etmesi gerekiyor. Bu konuda farklı bir düşüncemiz yok. Yani özellikle bu tür durumlarda daha teenniyle hareket etmek, daha kuşatıcı bir dil kullanmakta fayda var.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Adaletli olması gerekiyor Sayın Bakan.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Tabii, bu dil konusunda, şimdi, bir arkadaşımız -çok üzüldüm doğrusu yani- "Utanmadan, devlet adamı gibi o koltuklarda oturuluyor." falan... Şimdi, bunlar yakışıksız ifadeler, bunlar ne bize zarar verir ne size bir fayda verir. Burada bu tür şeylerle yani bu tür bir dille bir siyasi fayda sağlamak da mümkün değildir. Yani birbirimizi üzmeden, tahkir ve tezyifte bulunmadan eleştiri getirmek gerekir diye düşünüyorum.

Adnan Bey, Basın İlan Kurumu binasındaki parti ilanlarını söyledi. Tabii, o binanın farklı yüzleri var ve o cephe kullanımı da bina malikine ait. Yani siz içinde bir yeri kullanıyorsunuz diye bütün binanın dış cephe haklarını elinize alamıyorsunuz, öyle bir durum bu.

Onun dışında tabii, bu KCK vesaire konusunda da bir arkadaşımız eleştiri getirdi yani sanki "Birlikte yol yürüyordunuz." gibi... Şimdi, bu konuda sadece benim ne tür açıklamalar yaptığımı en iyi HDP milletvekilleri bilir.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başbakan diyor, "Paralel yapı" dedi KCK'ya Sayın Bakan.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Şimdi, burada sizin PKK'ya yönelik bir eleştiriniz, KCK'ya dönük bir eleştiriniz varsa... Şimdi, yani PKK'dan hiç tehdit aldınız mı? Hiçbir hafta Kandil çıkıp sizinle ilgili bir açıklama yaptı mı? Onları kızdıracak bir siyaset ortaya koydunuz mu, eleştirdiniz mi? Baktığımızda, yani burada tehdidi alan biziz, hakareti alan biziz ama siz de bizi onlarla yol yürümekle suçluyorsunuz. Bu insaflı bir şey olmaz.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Ben suçlamıyorum. "Sayın Başbakan itiraf ediyor." diyorum.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Suç mu oldu?

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Bunu bizzat Sayın Başbakan söyledi.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Tabii, şimdi, bir arkadaşımız da yine ezber metin üzerinden konuştu. Doğrusu, bu üslubu da görünce biraz Türk siyaseti adına üzülüyorum ama AK PARTİ adına da doğrusu çok üzülmüyorum. Yani böyle bir tablo olduğu sürece biz 2071 hedeflerine de ulaşırız, daha ileri hedeflere de ulaşırız.

İbrahim Şahin paralelci falan değildi, Samsun Valiliği de önemli bir görevdir. Bu sebeple de görev değişimi yaşanmamıştır.

Bir arkadaşımız "Karanlıklar prensi" dedi. Yani iki gazetede yazan, sürekli televizyonda konuşan bir insan bir kere karanlıkta durmuyordur ve bu noktaya da piyangodan gelmedik açıkçası. Ben 25 yaşında, bir ilçenin eğitim kültür müdürüydüm, 27 yaşında Başbakanlıkta Müşavirdim ve on iki yıldır da bütün bu süreçlerin içerisinde yaşayan bir kardeşinizim.

Tabii, Ali Öztunç'a saldırıyı kınıyoruz, bu kabul edilebilir bir durum değil. RTÜK Başkanı psikolojik problemi olan bir şahsın yaptığını söylüyor.

Burada tabii, Oktay Bey teşekkürle başladı istihza ederek. Yani ben de kendisine teşekkür ediyorum. Yani mesela yasaklanan yayınlar, tutuklu gazeteciler vesaire ilk konuşmasında böyle bir şey yapmaması böyle bir sorun olmadığı anlamına gelir. Bunu teyit ettiği için kendisine teşekkür ediyorum. Özgürlük vurgusu yapmamam, özgürlüğün olmadığından değil böyle bir sorun algısı olmadığından olabilir.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - En komiği de buydu Sayın Bakan.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Şimdi, çalıştay konusunda iyi niyetli bir iş yapıyoruz. Yani üç tane çalıştay yapalım dedik. Bir tanesinde meslek kuruluşları, STK'ları toplayalım. İkincisinde yerel medyayı toplayalım, bütün taraflar gelsin. Üçüncüsünde bunu değerlendirme toplantısı yapalım ve canlı yayında ben konuşurken dedim ki Oktay Bey'in bu konuda önergesi varmış, ondan da istifade edelim. Arkadaşlarımıza da talimat verdim, Oktay Bey'i gidin, dinleyin, ne diyorsa onları da katalım, söyleyecek sözü olan kim varsa bu konuda herkes konuşsun. Şimdi, bu kadar iyi niyetli çaba gösterirken yani yok, işte "Zamana mı yayılıyor, sonra mı?" falan... Zamana değil eğer bu 2015'e kaldıysa, Meclise yetişmez diye bir endişe varsa çekeriz aralığa, yetişmiyorsa çekeriz kasıma. Bunda bir problem yok ama burada yani üzüm yemekle uğraşalım. Yani birbirimizi yormadan bu işi yapalım.

OSMAN OKTAY EKŞİ (İstanbul) - Zaten dediğim o.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Aydın Bey, bu Anadolu Ajansı... Burada mı Aydın Bey? Yok ama söyleyeyim çünkü cevapları dinlemediği için üç yıldır aynı şeyleri söylüyor ama bir defa bu cevabı bir arkadaşımız ona anlatırsa...

Yani Basın Yayın Genel Müdürlüğünün "Niye müdahale etmiyor? Süreçte sıkıntılar yaşanıyor." Bir kere, Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü medya jandarması veya basın mahkemesi değil, bu tür şeylere müdahale edecek bir genel müdürlük de değil.

"Bizi haber yapmıyor Anadolu Ajansı." dedi. Şimdi, biraz önce ara verdiğimizde ben baktım televizyonda Haluk Koç'un basın toplantısı vardı, TRT Haberden seyrettim, sonra Anadolu Ajansı bunu haber olarak da geçti. Saat üç buçuk itibarıyla bugün Anadolu Ajansının geçtiği CHP haberi 19 taneydi ve buradaki bütün konuşmalar; HDP'lilerin, MHP'lilerin, CHP'lilerin bütün konuşmaları satır satır Anadolu Ajansı tarafından servis yapıldı. Şimdi, yani bunları görmek lazım. Niye çekinilsin? Siz burada konuşuyorsunuz, biz de dinliyoruz. Bütün Türkiye de dinlesin, Anadolu Ajansı da servis yapsın. Bu çekinilecek bir şey değil yani bu sağlıklı bir ortam. Şimdi, televizyonları görünce, kameraları; insanlar bağırıyor falan, belki bir şey olur diye. Bunlara gerek yok, oturalım, tartışıyoruz, tartışalım, bu sağlıklı bir durumdur.

Ocak 2014'ten Ekime kadar CHP'nin 1.264 haberini geçmiş Anadolu Ajansı, MHP'nin 650, AK PARTİ'nin 618, HDP'nin 399. Toplam 4.600 haber. Burada eksiklik olabilir, başka şeyler olabilir. Bunlar için de söyleyin ne zaman bir şey yapmak gerekiyorsa yaparız. Ama bütün bugün konuşmalarda CHP'li arkadaşlarımızın da haber yapıldığını söylemek lazım.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - AK PARTİ'nin kaç dediniz Sayın Bakanım?

BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Söyledim.

MEHMET GÜNAL (Antalya) -Tam anlayamadık.

ADNAN KESKİN (Denizli) - İktidarınki kaç Sayın Bakan? Sayın Bakan, iktidarınki kaç?

İZZET ÇETİN (Ankara) - Anlayamadık.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Şimdi, bu yönerge meselesini sordunuz. YSK belirlediği için seçim dönemlerinde bu her sene değişiyormuş, bunu biraz sonra RTÜK Başkanımız daha ayrıntılı bilgi verir. YSK belirlediği ve her seçimde değiştiği için sanıyorum o teklif kabul edilmemiş. Bu yorumcular meselesinde bunu ben de uyarırım. Yani TRT özerk bir yapı ama bu konuda bir eksiklik varsa.

HÜDAPAR'la ilgili bir şey anlattınız, onu ben ilk defa sizden duydum. Yani böyle bir şey var mı, yok mu? Birileri bir yerde tutar, bir şey yapar yani her şeyi de çok ciddiye almamak lazım. Şimdi, sizin orada da bazen bir sokağa 10 tane adam yüzlerini kapatıyor, eline birtakım şeyler alıyor, bayrak sallıyor falan, kendi de cep kamerasıyla çekip sanki bütün şehir işgal altındaymış gibi bir algı uyandırılmak isteniyor.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - "Sizin orada." diyorsunuz. Nereyi kastediyorsunuz?

BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Ben konuşurum, bir dinlerseniz. Şimdi, bu...

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Konuş da açıklık getir.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Onun memleketini kastederek söyledim. Yani bu şu demek: Bir sokakta birisi toplanır, kendi kendine bir şey yapabilir.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Onlar İstanbul'da da yapılıyor. "Sizin orada" da yapıyorlar.

BAŞBAKAN YARDIMCISI YALÇIN AKDOĞAN (Ankara) - Bu her şey felaket, öldük bittik havasını vermek doğru değil. Birileri çıkmış bir yerde, bir şey konuşmuş. Burada kriminal bir durum varsa bu bir ihbardır, gidilir ona müdahale edilir, ne yapılması gerekiyorsa yapılır. Burada elbette bu süreçte hassas olmak lazım. Bu oyunda toplumsal kesimler birbirine düşürülmek istendi. Bak, HDP ile MHP düşürülmek istendi, HDP ile HÜDAPAR, AK PARTİ birbiriyle karşı karşıya getirilmek istendi, bir oyun oynandı ama buna gelmedi partilerimiz. Yani ben Sayın Bahçeli'ye teşekkür ettim yani kendi kitlesini sokağa çıkarmaması ve bu tür provokasyonlara gelinmemesi konusunda çağrı yaptığı için teşekkür ettim. Çok doğru bir hareket yapıldı. Diğer partiler de bu oyuna gelmemeliler. Toplum kesimleri birtakım şehirlerde birbirine düşürülmek istendi ama bu oyuna gelinmedi. Burada neticede bu saldırıyı da kınıyorum ben. Size de geçmiş olsun dedim. Bunun arka planında da ne varsa, kim azmettirdiyse veya böyle bir tezgâh kurduysa bunların da bulunması lazım. İçişleri Bakanlığı bu konuda son derece duyarlı, bu bir provokasyondur. Bu provokasyonlara süreci kurban etmeyiz. Burada ne gerekiyorsa yapılacaktır ve güvenlik birimlerimiz bu konuda çalışma yapmaktadır. Kimse kendisini devletin yerine de koyamaz, koymamalıdır. Bu konuda da yanlış yapan kim olursa olsun, hak arama iddiasıyla veya kendi kendine yargılama yapma iddiasıyla kim ortaya çıkarsa o da suçludur, ona da gereken yapılır.

Sayın Ayaydın çözüm sürecini sordu: "Orada mı başladı?" Çözüm sürecini AK PARTİ iktidarı başlattı, demokratik açılımla, millî birlik, kardeşlik süreciyle, Oslo süreciyle. Burada demokratikleşme bunun bir ayağıydı, reformlar, temel hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi. Son çözüm sürecinde terörün son bulması ana maksatlı yani örgütün silahsızlandırılması vesaire bu konuda çözüm sürecinde Hükûmetin yaklaşımını Sayın Başbakanımız da açıkladı, sürecin sahibi biziz ve devam ettiririz ama kamu düzeninden ve güvenliğinden taviz vermeden, buradan geri adım atılmadan bu konuda gereken ne varsa o da yapılacaktır.

TRT'yle ilgili not getirdi arkadaşlarım. Kurum, faiziyle birlikte bu reklam meselesinde yaklaşık 157 milyon lira alacağın tahsili için dava açmış. Alacağın 84 milyonu anapara, 73 milyonu faizden oluşuyor. İhale öncesi yıllık reklam geliri 25-30 milyon iken ihale sonrası fiilen tahsil edilen yıllık ortalama 55 milyon olmuş kurum kasasına giren. İptal edilen birinci ihale hakkında hem kurumda hem de Başbakanlık Teftiş tarafından soruşturma açılmıştır.

İsterseniz, diğer cezalar vesaire meselesi vardı. Burada tabii, "ceza" deyince hep siyasi olaylar akla geliyor oysa gizli reklam meselesi, mesela Cem TV'ye 53 müeyyide uygulanmış, bunların çoğu gizli reklamdan veya birtakım haber kanallarına yayın yasağına uymamaktan ceza verilmiş. Ama, birkaç şeyi size sıralayayım ben, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kime, ne kadar rapor düzenlenmiş: Bugün TV'ye 14, Beyaz TV'ye 13, TGRT Haber ve NTV'ye 12, A Haber'e 11; 360 TV, Halk TV, Ülke TV 10, HABERTÜRK, ATV, CNN TÜRK, Samanyolu, KANALTÜRK, TRT TÜRK 9, TRT HABER 24; TVNET 8; Show TV, Ulusal 1'e 7, Star TV, STV, Kanal 7'ye 6, Flash TV, TRT 1'e 5 diye devam ediyor, yerel kanallar var.

Ben çok teşekkür ediyorum katkılarınız için, Genel Kurulda da zaten bu konuyla ilgili değerlendirmeler yaparız. Cevap veremediğimiz konuları yazılı olarak da verebilirim, bir kısmı zaten yazılı soru önergelerinde de vardı.

İsterseniz şimdi RTÜK Başkanımızı dinleyelim bu verilen cezalarla ilgili.

Teşekkür ederim.