KOMİSYON KONUŞMASI

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, bu asla kişisel bir şey değil. Ben bu milletin bir vekiliyim, her bir arkadaşımız gibi 70,80,100 bin vatandaşımızın oyuyla seçildim. Burada her birimiz milletin oyuyla seçildik ve her zaman milletin vekiline üstten bakan anlayışlar oldu, geçmişte de oldu. Geçmişte burada Refah Partili arkadaşlarımız oturuyordu, onlara parmak sallayan bazı vesayetçi bakanlar vardı, öyle değil mi arkadaşlar? Parmak sallıyorlardı. Şimdi de bir Bakan burada çıkmış... Bakın, yıllardır 7 tane bütçe geçirdik, böyle bir olay yaşamadık, her zaman belli bir düzeyde götürdük. Bakın, burası millete hesap verme yeridir arkadaşlar, burası millete hesap verme yeri. Bakın, millet vergilerini veriyor, kör kuruşuyla vergisini veriyor ve arkadaşlar sonuçta bu vergilerin hesabını bizler soruyoruz. Yılda bir gün hesap veriyorlar, bakın yılda bir gün hesap veriyorlar, o bir gündeki şu sabırsızlığa bakın, şu saygısızlığa bakın. Bu kabul edilemez.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Bakan gerekli açıklamayı yaptı Garo Bey, devam edelim lütfen.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bakın, milletin vekiline ve milletin Meclisine yapılan bir hakarettir. Ben size açık söyleyeyim, Garo Paylan gelip geçici, Salih Cora gelip geçici, hepimiz gelip geçiciyiz ama milletin Meclisinin itibarının kalıcı olması lazım arkadaşlar, milletin Meclisine karşı yapılmış bir hakarettir bu. Bakın, ben "Görevinizde başarılar diliyorum." diyerek başladım...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Paylan, artık konumuza dönelim lütfen.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ben "Hayırlı olsun, görevinizde başarılar diliyorum." diye başladım, Giresun'a girdik...

BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) - Sayın Paylan...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya, ben hata yapabilirim, hata hepimize mahsus ama oradan bir Bakan 7 kere "Yalan söylüyorsun." "Seni oraya kim atadı?" diyemez arkadaşlar, asla diyemez. Herkes haddini bilecek bu anlamda.

SALİH CORA (Trabzon) - Sen diyorsun.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Konumuza dönelim.

Teşekkür ediyorum arkadaşlar.

Lütfen, konumuza dönelim, görüş ve eleştirilerinize devam edin.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, Sayın Bakan özür dilememiştir; milletin Meclisinden, bakın, şahsımdan değil, milletin Meclisinden özür dilemesini talep ediyorum.

SALİH CORA (Trabzon) - Ne alakası var!

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Gerekli açıklamayı yaptı Sayın Bakan, lütfen, devam edin.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Tutanaklar geldikten sonra tekrar talebimi ileteceğim Sayın Başkan.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Devam edelim lütfen.

SALİH CORA (Trabzon) - Böyle bir yaklaşım olamaz ya, kendisi her gelene "Sen atanmışsın." diyecek...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, konuşmacıyı dinleyelim lütfen.

Devam edelim lütfen Sayın Paylan.

SALİH CORA (Trabzon) - Böyle bir şey olmaz, hep sen mi haklısın ya!

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Cora, lütfen...

Buyurun Sayın Paylan.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Bakan, tercihlerinizi elbette eleştireceğiz ve sonuç olarak milletin parasını kullanıyorsunuz, bu milletin parasını en etkin, en doğru şekilde kullanmanız için biz de sizin tercihlerinizi eleştireceğiz ve milletten aldığımız yetkiyle bunu yapacağız.

Sayın Bakan, Giresun'da yol gitti.

Dediğim gibi, eğer ki oradaki köylüye sorsaydınız, Giresunlulara sorsaydınız, belki Cemal Bey'e sorsaydınız, o yol oradan geçerken on yılda bir böyle büyük sellerin olduğunu size anlatırdı ve o yolun o şekilde yapılmaması gerektiğini de anlatırdı veya gereken menfezleri o şekilde koyardınız. Ama bunu yapmadığınız için, ihaleleri Ankara'dan hallettiğiniz için Sayın Bakan, 5 tane yandaş müteahhidinize verdiğiniz için, bu bilgiler yalnızca Ankara'da var, yerelde yok ve bu çerçevede yollar gidiyor. Bu noktada yerelin aklıyla iş yapmanızı öneriyorum, yerelle iş yapmanızı ve yatırımların yerelde yapılması gerektiğini öneriyorum. 5 tane yandaş müteahhit bütün Türkiye'de projeler yapıyor ve bütün Türkiye'nin gerçekliği farklı, Ağrı'nın gerçekliği farklı, Diyarbakır'ın gerçekliği farklı, Karadeniz'in gerçekliği farklı... Hele Karadeniz, bir Karadenizli olarak, siz de bir Karadenizlisiniz, bu anlamda Karadeniz'in gerçekliğine en fazla... Karadeniz affetmez, Karadeniz, eğer bir hata yaparsanız yolu alıp götürür, şehri alıp götürür.

Sayın Bakan, ikinci olarak hayal kırıklığım şu noktada: Bir gelecek vizyonunuz yok. Dünya yeşil ekonomiye gidiyor Sayın Bakan, sunumunuzda herhangi bir şekilde bundan bahsetmediniz. Hâlâ kara yolu taşımacılığını önceliyorsunuz ve hâlâ dizel ve benzinli araçlarla ulaşımı öngörüyorsunuz, bu konuda bir gelecek vizyonunuz yok. Yani bütün Avrupa ülkeleri biliyorsunuz, 2028 ve 2030'da artık içten patlamalı motorlardan vazgeçiyorlar, yani benzinli ve dizel araçlardan vazgeçiyorlar, elektrikli araçlara geçiyorlar ve bununla ilgili yasalar çıkarıyorlar. Bakın, biz henüz herhangi bir yasa çıkarmış değiliz, bir gelecek vizyonumuz yok. Size önerim: Çevre, Enerji, Sanayi ve Ulaştırma Bakanlıkları olarak bir gelecek vizyonunu ortaya koymanız. Yani Meclise bir yasa teklifi getirip diyeceksiniz ki: "Ben, 2030 yılından sonra içten patlamalı motorları yasaklıyorum. Topyekûn elektrikli araçlara geçiyoruz ve bütün Türkiye'yi elektrikli şarj istasyonlarıyla donatıyorum ve bütün sanayinin de buna göre yapılanmasını öne koyuyoruz" Bunu yaptığınız zaman bütün otomotiv sanayi buna göre şekillenir. Efendim, bütün şarj istasyonları, benzin istasyonları buna göre şekillenir ve belki de biz öncü oluruz. Bakın, nal topluyoruz; Amerika'da çıkan bir Tesla şu anda bütün dünya otomotiv şirketlerinden daha fazla bir değere sahip oldu. Niye? Bir gelecek vizyonunu ortaya koyduğu için vardı, hani siz de uzayla ilgili şeylerden bahsediyorsunuz ama adam uzaya, işte Mars'a araç gönderiyor ama biz nal topluyoruz Sayın Bakan. Bütün bunlar bir gelecek vizyonundan geçer. Bakın, siz 10 milyonluk bir Mercedes'le buraya geldiniz, o Mercedes ya dizel ya benzinli, değil mi Sayın Bakan? 15 veya 20 litre benzin veya dizel yakıyor. Sayın Bakan, ya bir örnek olmak için bir elektrikli arabaya, mütevazı bir elektrikli arabaya binmeyi niye düşünmezsiniz? Veya en son metroya ne zaman bindiniz? Metro açılışı için sormuyorum, ya gidip bir vatandaş olarak metroya binip bir yerden bir yere en son ne zaman gittiniz Sayın Bakan? Veya en son bisiklete nerede bindiniz? Hani fotoğraf vermeniz için sormuyorum, hani bisiklet yolunda Bakanlar fotoğraf verir. En son ne zaman bisiklete bindiniz? Avrupa'da bu vizyonu öne koymak için Bakanlar elektrikli arabaya biniyorlar, metroya biniyorlar -Ulaştırma Bakanlarından bahsediyorum- veya bisiklet yollarında bisiklet kullanıyorlar. Sizse bu yoksulluk içinde 10 milyonluk bir Mercedes'le Meclise geliyorsunuz, o Mercedes 15 veya 20 litre ya dizel ya benzin yakıyor, çevremizi kirletiyor. Bu anlamda da bir gelecek vizyonunuz yok Sayın Bakan.

Daha sonra Sayın Bakan, bütçeniz halkçı bir bütçe değil, halkçı bir anlayışla yapılmış değil. Bakın, ben yaptığınız yollardan geçtim, gerçekten de üç ay önce İstanbul'un Avrupa Yakası'ndan Sayın Bakan -umarım, beni dinliyorsunuz- İzmir'e gittim. Şimdi, Kuzey Marmara Otoyolu'nu kullanmak durumunda kaldım, dediğiniz gibi yol çok kalabalıktı ama benim OGS Sayın Bakan, benim tahmin ettiğimden... Yetmedi, yolda kaldım. Yani OGS'de yüklü para, hani Kuzey Marmara Otoyolu'ndan geçtim, 30 lira 50 lira çekti, Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nden geçtim, efendim, 23 lira mı, 25 lira çekti, bir daha geçtim, bir 30 lira, 50 lira daha... Efendim, Osman Gazi Köprüsü'ne geldim, OGS'de para bitti, yani "Para bitti." uyarısı verdi ve gişeden para verdim. İnanamadım çünkü 125 lira mı arabaya efendim, para kesiyordu. Sayın Bakan, bakın, İzmir'e gidemedim OGS'de yüklü parayla ve size şunu açıkça söyleyeyim: O yol boyunca, benim 2011 Volkswagen Passat arabam var, mütevazı bir arabadır bugünkü şartlarda, yolda gördüğüm en mütevazı araba benimdi Sayın Bakan, emin olun. En eski ve en mütevazı araba benimdi, yoksulların arabası yoktu. Yani biliyorsunuz, yoksullar TOFAŞ'a biner, FIAT'a biner, 20 bin liralık, 30 bin liralık arabalara biner efendim. O arabalar o yollarda yoktu. Niye? Çünkü, İzmir'e gidinceye kadar 500 lira, 600 lira paraya ihtiyaç var Sayın Bakan. İşte, o yollardan vatandaşımız geçemiyor, yoksullar geçemiyor, sizin yüzde 1 zenginleştirdiğiniz vatandaşlarımız geçiyor. Siz de övünüyorsunuz yol yaptık, vatandaş da bakıyor, Bakan yol yapmış. Ya, vatandaş geçemedikten sonra o yol vatandaşın ne hayrına. Vatandaş geçecek, halkçı yollar olacak. Ama bunlar niçin oldu Sayın Bakan? Siz, kamu-özel iş birliği projelerini yücelttiniz. Binali Yıldırım, eski Bakan burada, bu Komisyonda dedi ki: "Vatandaşın cebinden 5 kuruş para çıkmayacak." Hadi buyurun vatandaşın cebinden kaç kuruş çıkıyormuş hesaplayalım. Bakın, bütçenizin çok önemli bölümü euroyla, hani keyif çayı içen yandaş 5 tane müteahhite şu anda akıyor. Bu anlamda büyük bir hata içindesiniz Sayın Bakan. Size önerimiz -önerge de vereceğiz- bütün bu projeleri kamulaştırmanız ve ücretsiz olarak ya da çok makul ücretlerle bütün vatandaşlarımızın kullanabileceği duruma getirmeniz.

Sayın Bakan, ben Diyarbakır Vekiliyim. Bakın, Diyarbakır'da da vatandaşı değil, sermayeyi düşündünüz. Bir yandaş şirket yine Cengiz Holding bir maden şirketi kurmuş veya başka maden şirketleri de olabilir, yük taşımak için şehrin ortasından -bakarsanız sevinirim Sayın Bakan; Sayın Bakanım, bakar mısınız?- geçen bir duvar var. Sayın Bakan dinlemiyor herhâlde beni? Bakın bu da bir saygısızlık.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Not alıyor orada.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bir şey gösteriyorum.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Paylan, siz konuşmanızı yapın.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, bakın, bir şey gösteriyorum, "Bakar mısınız?" diyorum. Bakın, "Bakar mısınız?" diyorum, bakmıyor. İşte, bu da bir saygısızlıktır. Diyarbakır'ın ortasından geçen bir duvar var, Diyarbakır duvarı var ve Diyarbakır duvarı şehri ikiye bölüyor arkadaşlar bakın. Şehrin bir tarafı bu yanda, bir tarafı bu yanda ve bir duvar yapacak, "Berlin Duvarı" gibi bir duvar. Ya, on yıllardır vatandaşlarımız buradan buraya geçerler ve günde bir tane tren geçer ve yavaş geçer, 10 kilometre hızla geçme zorunluluğu var. Şimdi, buraya bir duvar yapacak "Berlin Duvarı" gibi Sayın Bakan ve vatandaşlarımızın şehri ikiye bölünmüş olacak, bir yerden bir yere geçilemeyecek.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Yaya geçidi...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Arkadaşlar olmaz onlar, biliyorsunuz. Bizim önerimiz neydi biliyor musunuz? Sayın Bakan da duyuyorsa dinlesin veya bürokratları. Bu hattı hafif raylı bir tren hattına çevirelim, hafif raylı yani şehir içi ulaşımı sağlasın. Eğer ki yük taşımacılığı gerekiyorsa şehrin dışına bunu taşıyalım. Çok makul bir öneri öyle değil mi? Yani, sonuç olarak her şehrin aynı derdi olabilir, geçmişte tren hatları şehrin ortasında çok sorun değildi ama şimdi duvar yapıyorsanız, yüksek hızlı trenler geçirecekseniz, yük taşıyacaksanız, daha çok tren geçecekse bu hattın şehrin dışına taşınmasını önerdik. Ama Sayın Bakan oralı olmadı, duvar inşaatı devam ediyor. Duvar inşaatı bir ara durdu, vatandaştan gelen tepkiler üzerine ama şu anda devam ediyor. Değerli arkadaşlar, doğruyu hep beraber bulalım, vatandaşın rızasını almadan iş yapmayalım, sermayenin çıkarına değil halkın yararına işler yapalım. Halkın yararı bu duvarın yapılmamasıdır. Sonuç olarak, burasının hafif raylı bir tren yolu olmasıdır.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Sayın Paylan...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Hayır, hayır. Hafif raylı bir tren olsun. Burası yük treni ama günde bir tane tren geçiyor. Buradan onlarca tren geçirecekler ve hızlı geçirecekler ve duvar örecekler. Bunlar halk yararına projeler değil değerli arkadaşlar. Bu anlamda bundan vazgeçmesini kendisine öneriyorum. Aksi takdirde, biz buna karşı mücadelemizi sürdüreceğiz.

Sonra Sayın Bakan, bütçeniz emekten yana da değil. Bakın, bu kadar sunum yaptınız, tek bir kez kara yolu işçilerinden bahsetmediniz, yani onlara teşekkür etmediniz. Bu kadar şirket size proje yapıyor, "Onlara teşekkür ediyorum, emeklerinden dolayı." demediniz. Bakın, iş kazalarında onlarca belki çok sayıda, çok daha fazla kara yolu işçisi hayatını kaybetti. "Onlarla ilgili gerekli tedbirleri alacağız." demediniz. Bu da bence altıncı büyük sorundu sizin sunumunuzda.

Yedinci sorun da "Bölgesel eşitsizliği gidereceğim." diye bir vizyon da ortaya koymadınız. Yani Karadeniz'in, Doğu Anadolu'nun, Güneydoğu Anadolu'nun, İç Anadolu'nun belli bölgelerinin, iç Ege'nin makûs tarihini değiştirecek bir anlayış ortaya koymadınız. Genelde İstanbul'da, Bursa'da, İzmir'de kaldınız maalesef. Oysa yapılması gereken daha çok Ağrı'yı, Diyarbakır'ı, Trabzon'u, Giresun'u konuşmak, onların daha bölgesel kalkınmışlık problemlerini giderecek bir anlayışı öne koymak.

Sonra, Sayın Bakan, bilginin ulaştırılması konusunda da sorumlusunuz. Bakın, gerek kablolu, gerek "Wi-Fi" bilgi iletişimi çok kötü durumda. Emin olun çoğu yerde kesiliyor, bununla ilgili yatırımlar ihmal edildi. 3 tane şirket de yatırımını ihmal etti, siz de gerekli yatırımları yapmadınız. Olmadık yerlerde ya internetimiz kesiliyor ya telefonumuz kesiliyor. Bütün vatandaşlarımız şikâyetçi. Yani çok daha hızlı bir şekilde bu yatırımların yenilenmesi lazım veya vatandaşımızın "Wi-Fi'"ye, internete, telefon ulaşımına her yerde kesintisiz olarak ulaşması lazım. Bununla ilgili de görüşlerinizi merak ediyorum.

Daha sonra Sayın Bakan, dedim ya "Köprülerden zenginler geçiyor." Şöyle bir anlayışınız var: Bazı bilgilere "Geç." diyorsunuz. Hani, sizin belli denetleyici kurumlarınız var ama onlar bağımlı durumdalar, o yüzden onlara bir şey söylemeyeceğim, talimatla iş yapıyorlar büyük oranda. AKP ve MHP'yi öven bilgilerse ona "Geç." diyorsunuz bilgi olarak ama muhalefetle ilgili bilgiyse "Dur." diyorsunuz. Ya, bir genç bir "tweet" attığında, bir bakıyorsunuz, onunla ilgili pek çok müeyyideler var, gece yatağından alınabiliyor.

Sayın Bakan, bakın, Covid'le ilgili bir aşı çıktı, biliyorsunuz; Türkiyeli 2 vatandaşımız buldular, Almanya'da buldular. Niye burada çıkmadı? Çünkü beyin göçü yaşıyoruz yani bilginin özgürce ulaşamadığı bir ülkede özgür beyinler durmak istemiyorlar. Yapılması gereken, bilginin özgürce, tamamen özgürce yayılmasını sağlamak.

Freedom House'un raporunu okudunuz mu, bilmiyorum Sayın Bakan, Özgürlük Evi'nin raporunu. Her yıl daha kötüye gidiyoruz. Özgür olmayan ülkeler sınıfında -gerçekten ülkeleri sayarsam utanırsınız- en kötü ülkeler sınıfındayız. Bu anlamda niye bilgiyi özgürce yaymak için daha fazla adım atmıyoruz? Bu konuda da adımlar atmamız lazım.

Bakın bir yasa çıktı, biliyorsunuz; Facebook, Twitter, Instagram gibi sosyal medya platformlarında... Sayın Bakan, bunlar sonuç olarak Türkiye'de son nefes borularımız. Yandaş medya var biliyorsunuz ve yandaş havuz medyası yalnızca AKP'nin, sarayın borazanlığını yapıyor, muhalefetin sesini ortaya koymuyor. Gençler de muhalefet de bilgiye ulaşmak için sosyal medyayı kullanıyorlar. Ya, şimdi siz diyebilirsiniz ki haklı olarak: "Efendim, Fransa temsilci istiyor, Almanya temsilci istiyor, onları atıyorlar, bizim neyimiz eksik?" Bizim özgürlüğümüz eksik Sayın Bakan. Niye buraya temsilci atamıyorlar? Çünkü özgür bir ülke değiliz. Aynen şunu diyorlar: "Bir temsilci atarsam onun can güvenliğini kim sağlayacak?" O temsilcinin kapısında... "Bir "tweet" atıldı diyelim ki, hemen o temsilcinin can güvenliğine karşı büyük sıkıntılar yaşayabiliriz." diyorlar ama siz ne yaptınız? Yasayı çıkardınız buradan ve ilk cezaları kestiniz. Çok yakın zamanda yeni cezalar kesilebilir ve değerli arkadaşlar, bu çerçevede sosyal medya da kapatılabilir çünkü yasa bunu öngörüyor. Yüzde 90 daraltma, kapatmak anlamına gelir. Bu anlamda da özgürlük tabutunun son çivisini de bu şekilde çakmış olabilirsiniz. Bu konuda da görüşlerinizi merak ediyorum. Sosyal medyayı tamamen karartacak mısınız? Yani temsilci atamama sebepleri, özgür olmaması ama temsilci atamıyorlar diye de yasa sosyal medyayı kapatmayı emrediyor. Bu yolda devam edecek misiniz?

Sayın Bakan, teşekkür edeceğim bir konu var size, "Kanal İstanbul" demediniz yani dokuz yıldır buraya her Ulaştırma Bakanı geldiğinde "Kanal İstanbul'u yapacağız, yapacağız." diye fotoğraflarını koyardı sunumda, şükür ki sunumda yok. Sağlık Bakanına teşekkür etmiştim kamu-özel iş birliği projelerinden vazgeçti diye, size de bu konuda teşekkür ediyorum, Kanal İstanbul'u ne dillendirdiniz ne sunumunuza koydunuz. Demek ki bu yanlıştan dönmüşsünüz. Bu konuda size teşekkür ediyorum çünkü bunun bir ulaşım projesi değil, bir rant projesi olduğu ortaya çıktı.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Kim demiş vazgeçmişiz diye?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Belki de bu yüzden Bakanlığınızın sunumundan çıkardınız yani bir ulaşım projesi olmadığı ortaya çıktı "Ulaştırma Bakanlığında işi yok." dediniz. Rant projesiyse belki Çevre Bakanlığı burada sunacak artık. Bu anlamda da size teşekkür ediyorum, bir ulaştırma projesi olmadığını ortaya koymuş oldunuz çünkü bir ekolojik yıkım ve ekonomik yıkım yaşatacak bir düzenleme.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Allah, Allah, böyle bir şey olur mu?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Bakan, size bir fotoğraf daha göstermek istiyorum. Bakmazsanız bakmayın ama millet buradan görüyor. Oğuz Arda Sel, ismini duymuş muydunuz, bilmiyorum. Sayın Bakan, bundan sekiz yüz altmış dört gün önce Çorlu'da bir tren faciası yaşandı. Bence bir katliamdı ve bir cinayetti. İhmaller o kadar ağırdı ki ama bununla ilgili kimse istifa etmedi Sayın Bakan Bakanlığınızdan ve Demiryolları Genel Müdürünün de yargılanmasına izin vermedi Bakanlığınız, önceki bakanlar, siz de hâlâ bu konuda izin vermediniz ve yargılanmadı. Sayın Bakan, hata yapan, istifa eder. Bakın, Ekonomi Bakanı istifa etti, af diledi veya affedildi, her neyse.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Paylan, normal süreniz bitmiştir. Tamamlamanız için iki dakika ek süre veriyorum, lütfen tamamlayınız.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sonuç olarak, bu anlamda, hata eden, istifa eder veya hesap verir; mahkeme önünde, yargı önünde hesap verir. Sizin Oğuz Arda Sel'in fotoğrafına bakacak yüzünüz yok belki ama suç cezasız kalırsa tekrarlar Sayın Bakan. Bakın, bu suçun tekrarlanmaması için bu yargılanmanın önünü açmalısınız, Demiryolları Genel Müdürünün yargılanmasına yol vermelisiniz.

Bakın, size Oğuz Arda Sel'in annesi Mısra Sel'in bir mesajı var, bugüne dair yazdığı, onu okuyacağım: "Çorlu tren katliamı yaşanalı bugün sekiz yüz altmış dört gün oldu. Devlete ait bir kurumda 25 insanımız can verdi. Üzerine, bu süre içinde birçok insanımızı demir yollarında kaybettik ama görüyoruz ki 25 insan öldüğüyle kaldı. TCDD katlanarak artan bu kazaları hiç üstüne almadı. Hatta bu kazalarda payı olan insanları kendi içinde terfi bile ettirdi. 3 demir yolu çalışanına yıkmaya çalıştıkları bu katliamın en büyük sorumluları bu kurumun yöneticileri ve dönemin Ulaştırma Bakanı olan Ahmet Arslan'dır. Bugün, TCDD, yürüyen soruşturmada mahkeme heyetinin istediği sorulara bile cevap vermeyi gerek görmemiş; ciddiyetsiz bir kurum olarak yoluna devam etmektedir. 7'si çocuk 25 insanın kaybolan hayatları üzerinde yükselmeyi ve kâr etmeyi amaçlayanların ellerinde oğlum Oğuz Arda'nın kanı var; altı aylık Beren bebeğin almaya doyamadığı nefes var; annesiz, babasız kalan yetim ve öksüzlerin ahı var. Çorlu tren katliamının gerçek sorumluları resmî belgelerle ortaya bir bir konuldu. Şimdi Sayın Bakan'a soruyorum..." Sayın Bakan, size soruyor sevgili Mısra Sel, Oğuz Arda Sel'in annesi: "Adalet gerçek anlamda işlemeye başladığında TCDD Genel Müdürünün yargılanmasına izin verecek misiniz?"

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Paylan, ek süreniz de dolmuştur. Toparlarsanız çok sevinirim, lütfen.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

Sevgili Mısra Sel, bu anlamda Oğuz Arda Sel için soruyor, evladı için soruyor, adaletin yerine gelmediğini söylüyor. Sayın Bakan, bu konuda hesap verilmesi lazım, yargılanmanın adil bir şekilde yapılması lazım. Bu konuda da Demiryolları Genel Müdürünün yargılanmasına izin vermeniz lazım Sayın Bakan. Neden bu izni vermiyorsunuz? Bu izni bir an önce vermenizi ve adil bir şekilde yargılanmasını talep ediyoruz.

Teşekkür ederim.