| Komisyon Adı | : | (10 / 124, 226, 320, 321, 336, 601, 637, 958, 1055, 1126, 1127, 1128, 1129, 1130, 1131, 1132, 1133, 1134, 1135, 1136, 1137, 1138, 1139, 1140, 1141, 1142, 1143, 1144, 1145, 1146, 1147, 1148) Esas Numaralı Meclis Araştırma Komisyonu |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 05 .02.2015 |
İSMET UÇMA (İstanbul) - Şimdi, iki dakikada toparlayabilir miyim, o kadar mahir olduğumu düşünemiyorum ama.
BAŞKAN - Lütfen... Sekiz saattir buradayız.
İSMET UÇMA (İstanbul) - Eyvallah Başkanım, ben elimden gelen gayreti göstereyim ama bunlara da cevap vermem gerekiyor.
BAŞKAN - Şöyle, bakın, usul olarak da şöyle yapalım: Bir kez söz hakkı alıp gelen konuğa sorularımızı sorarsak yani önemli olan onunla ilgili bir tartışmaya girmek değildi, soruları sorup konuklardan istifade edebilmek.
Lütfen, rica edeceğim.
İSMET UÇMA (İstanbul) - Ben şimdi sorularımı sordum ama bu sorulara aldığım yanıtlar benim sorduğum soruların hak ettiği yanıtlar değil. Yani, STK'ların demokrasinin olmazsa olmaz şartı olduğu ilkesini herhâlde en çok savunanlardan birisi benim. Ayrıca, siz "50" dediniz ama biz sizi 25-30 gibi gördük, üniversite öğrencisi gibi gördük.
TÜRKİYE KADIN DERNEKLERİ FEDERASYONU BAŞKANI CANAN GÜLLÜ - Estağfurullah.
İSMET UÇMA (İstanbul) - Efendim, şimdi, kadın istihdamı hususunda biz çok dikkatliyiz Hükûmet olarak. Mesela, işte omurgasında kurşun olan bir hanımefendiyle ilgili bu şikâyetlerinizi Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına iletseniz, öyle zannediyorum -yirmi dört saat fazladır- altı yedi saat içinde çözerler; bu bir.
Şimdi, efendim, bakınız, biz burada neyi konuştuk? Şiddetin ne kadar lanetli bir şey olduğunu konuştuk. Siz bana cevaben diyorsunuz ki: "Kadınları öldürerek cennete gönderiyoruz." Böyle bir bağlam kaydırma, bir manipülasyon olabilir mi? Yani, iyi hatip olmak haksızlıklara da sizi sevk etmesini haklı kılmaz. O itibarla, demek ki, kadın istihdamı konusunda bizim...Üstelik de bu pozitif ayrımcılık hâlâ anlayamadığım şeydir benim.
Efendim, bu kategorize konusunu da ne kadar yanlış anlamışsınız. Demek ki biraz peşin fikirle beni dinlediğiniz anlaşılıyor, o da şu: Kategorizeyi, ben "Şiddeti kategorize etmeyin, şu yana, buna yönelik." diye... Topyekûn bunun karşısında durmamız gerekiyor. "Şiddet" diye bir olgu var ya da "baskı" diye bir olgu var. Çocuğa şiddet, mesela ne demiş: "Elleri kırılası." Ne kadar güzel söylemiş. Bir anne çocuğunu sokakta döverken gördüğümüzde, biz "Ya, ne yapıyorsun sevgili kardeşim?" Sonra da dayanamayan bir teyze "Ellerin kırılsın e mi!" falan demez mi? Der. Bunu, hakikaten konu karşısında ne kadar duyarlı ve üzüntülü olduğunu ifade etmek için söylemiştir.
Bir kere daha ifade ediyorum -bu eşitliğe dönmeyeceğim asla çünkü Başkanım da yasakladı bugün- arkadaşlar, eşitlik adaleti sağlayan bir şey değildir ama adaletin altında olması gereken yani temel hak ve özgürlükler, eşitlik, birinin ötekinden daha çok istihkaka haiz olmaması gibi hususları sağlayan konulardır. Dolayısıyla, şuna, manifestonuza geldiğimiz zaman da, orada ben algımı sizinle paylaştım, sizin peşinizden bir şey konuşmadım. Dedim ki: "Bunu ideolojik buldum, yanlı buldum." Ve şiddet gibi evrensel bir konuyu siyasete matuf bir değerlendirmeyi doğru bulmadığımı ifade ettim. Şimdi, bu kadınların, mağdurelerin ihtiyaçlarının giderilmesi hususunda çok duyarlıyız çünkü biz onlara biliyorsunuz hemen maaş falan da bağlıyoruz.
Bir gün bir ilçede konuşma yapıyorum -onunla bitireceğim- arkadaşlara şunu söyledim, dedim ki: "Bak, her zaman buraya gelip gidemiyor olabiliriz ama burada bir mağdur ya da mağdure var da bize bildirmiyorsanız yarın iki elimiz yakanızdadır." Bir müddet sonra zayıf bir parmak kalktı. Ben de sahiden ciddi bir şey soracak zannettim. "Buyurun Hacı Ağabey." dedim. Bana verdiği cevap şu: "Vekilim, sizden şikâyetçiyiz." "Hayırdır." dedim. "Siz bu dul kadınlara acayip maaş bağladınız ve biz evlenemiyoruz." dedi. Dolayısıyla, bu süreçte, 2002'den sonra, hele 2007'den sonra kadın ve kadına yönelik alınan tedbirler kuşkusuz ki yeterli değildir. Elbette daha ileri adımlar atılmalıdır ama bunları bağlamında anlamak, algılamak... Bundan önce hiçbir şey yapılmadığı için yetinmemekte de çok haklısınız. Ama, bir mağdure ya da mağdur, iletildiğinde -ki, STK'larımızın önemli görevlerinden birisi de budur- anında çözüleceğinin bilinmesini... Çünkü, bu örneklerle ortaya konmuş bir şey.
Ben, sizin, bu Federasyon Başkanı olarak -bir de muhtarlardı değil mi- mesela mahallelerinizde ya da mekânlarınızda iyi örgütleyerek, işte okulun pedagoglarıyla, mahallenin önde gelenleriyle, imamlarıyla, kanaat önderleriyle, tecrübe sahipleriyle, gün görmüşleriyle bir organizasyonla yani bu olaylar vuku bulmadan önce çözüme katkı sağlayabilirsiniz, elinizde böyle bir imkân var. Çünkü, ben müteaddit defalar tekrarlıyorum: Bir olay olduktan sonra yol gösteren çok olur; önemli olan, olaylar olmadan tedbirini alabilmektir. Güzel sunumuzda -üzgünüm- şiddet olayı meydana gelmemesi için yani şiddet hiç olmaması için, olayla karşılaşmadan önce alınması gereken tedbirlere ilişkin bir şey göremedim ama şiddet sonrasına ilişkin çok haklı teklifleriniz ve talepleriniz var. Benim, STK'lara yönelik o yaklaşımım hakikaten bir merakıma mucip olmuştu. Yani "STK'lar birbirlerinden rol kapma adına acaba buna menfi, negatif bir katkı verebilirler mi?" konusunu sizinle açık yüreklilikle paylaşmaktı. Yoksa, STK'lar çok önemlidir, çok da önemsiyorum.
Teşekkür ediyorum, sağ olun.