KOMİSYON KONUŞMASI

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli Bakanlık bürokratları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakanım, Türkiye Büyük Millet Meclisinde Deprem Komisyonu kurulması tüm partilerin iş birliğiyle olumlu olmuştur. Ancak gerek 3194 sayılı İmar Kanun, gerek 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun, gerekse 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ile gerekse muhtelif tarihlerde değiştirilen Planlı Alanlar TİP İmar Yönetmeliği'yle istediğimiz sonuçların elde edilemediği ortadadır. Özellikle -ben İstanbul açısından konuşuyorum- İstanbul'da yapı yoğunluğunun en yüksek olduğu, neredeyse bitişik nizam yapılmış, kat yüksekliği 21,50-24,50'leri bulmuş ve taban oturumları yüzde 80'lere gelmiş olan Avcılar, Büyükçekmece, Bağcılar, Kâğıthane, Eyüp, Fatih, Zeytinburnu ve Küçükçekmece gibi ilçelerimizle ilgili yeni bir yapılanma ve yeni bir modele ihtiyacımız olduğu açıktır. Burada, önerimiz: Mutlak suretle yeni bir dönüşüm yasasına ihtiyaç var. 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun bu manada istenilen sonucu vermemiştir. 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun'la da bugün yapı denetim şirketlerinin büyük bir çoğunluğunun Bakanlık tarafından işlemlerinden el çektirilmesi ve mali açıdan ciddi zorluklara düşmeleri sebebiyle de yeniden üzerinde durulması gerekir. Ama daha da önemlisi belki de yapı yoğunluğunun yüksek olduğu yerlerde Planlı Alanlar TİP İmar Yönetmeliği'ndeki bazı değişikleri plan notlarına bağlanmış olan yerlerle ilgili yeni düzenlemeye ihtiyaç var. Burada önümüze bir finansman modeli çıkıyor. Şimdi, eğer biz, yoğunluğu artırmayacaksak -ki artırmamamız gerekir- buralarda vatandaşın devlet eliyle, TOKİ ya da KİPTAŞ ya da başka kamu kurumu eliyle de dönüşümü gerçekleştirme şansımız da yok ise o zaman bir finansman modelini ortaya koymamız lazım. Bizim, bu konudaki önerimiz çok açık ve net: Özellikle 1999 depreminden önce İstanbul'da çatı katları yapılmadığı için çoğunlukla binalarımızın çatı katları çatı olarak durmaktadır. Yeni bir yoğunluk artışı yapmadan çatıların mutlak surette çatı katı biçimine dönüşmesi ve buralara bağımsız bölüm numarası verilerek tapuya şerh edilmesiyle eğimden dolayı açığa çıkan bodrum katlara bağımsız bölüm numarası verilerek iskân edilmesi ve buralara bağımsız bölüm numarası verilmesiyle kamu bankaları ya da özel bankalar eliyle uzun vadeli kredi biçiminde alınacak olan finansmanla bu binaların yıkılıp yeniden yapılması ya da güçlendirilmesinin sağlanması mümkün olabilir. Burada, siz ve Bakanlık, kurumlar, belediyeler bir milyona yakın konutu yirmi yıl içinde depremden sonra dönüştürdüler. Ama şunu unutmamak gerekir ki: Dönüşmesi gereken daha 7 milyon yapı var. Yani, biz bu hızla, bu finansman sıkıntılarıyla, ekonomideki zikzaklarla bunların çözülemeyeceği çok açıktır.

Başka önemli bir sıkıntı da yani Marmara önemli ama İzmir-Muğla arasında 7'nin altında meydana gelen depremler ve yine Malatya Pötürge'den başlayarak Türkoğlu Kahramanmaraş üzerinden İskenderun'a gidecek olan Doğu Anadolu Fay Hattı üzerinde yaşayan bölgelerin çok ciddi biçimde risk altında olduğunu belirtmek istiyorum.

Yine, bakın, marka konutlar konusunda bu yılın haziran, temmuz, ağustos aylarında yaklaşık 65 milyar TL 0,64-0,69 faizlerle piyasaya sürüldü. Sayın Bakanım, biz bu kadar büyük bir rakamla İstanbul'da yıkılması öngörülen 40 bine yakın binanın mutlak suretle dönüşümünü gerçekleştirebilirdik. Yani kamu bankaları 2 milyon, 3 milyon, 4 milyona kadar satılan bu marka konutlara sağladığı bu kaynağı, iki yıl, üç yıl ödemesiz, on beş yıl vadeyle dönüşüme tabi tutturacak olan konut sahiplerine de sağlarsa bundan ciddi bir değer elde edeceğiz.

Bakın, Türkiye'de son yirmi yıl içinde, 1999'dan bugüne kadar en fazla milletvekili kaybı yaşamış olan illerimiz Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerindeki iller. Erzurum'dan başlayıp Kastamonu'ya kadar olan bütün illerimiz ile Ordu, Giresun ve Trabzon illerimiz milletvekili sayıları kaybetti. Türkiye Büyük Millet Meclisindeki milletvekili sayısı 400'den 600'e çıktı; Trabzon'dan Tokat'a, Erzurum'dan Sivas'a kadar bütün illerimizin milletvekili sayıları düştü, nüfusları azalıyor. Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde yeni ve çağdaş bir çözüm, bir vizyon projesi koymak lazım. Bu bölgelerdeki göç, büyükşehirlere ciddi bir baskı yaratıyor. Bu baskıyı gidermek için de devlet ciddi biçimiyle büyük kentlerde sürekli olarak altyapı yatırımlarını dönüştürmek durumunda kalıyor.

İmar barışıyla istenilen sonuç elde edilememiştir. İmar barışından önce, özellikle 2017-2019 yılları arasında yüz binlerce kaçak yapı yapıldığı gibi, yaylalarımızda sanki bu bir fırsat biçimine dönüşerek Karadeniz'in bütün yaylalarında on binlerce kaçak yapı yapılmıştır. Bunların bir kısmını Bakanlık eliyle gidermeye çalışıyorsunuz ama gördüğümüz şu: Artık, bu tür barışlarla, bu tür imar aflarıyla sorunun çözülemediği ortada. Ancak başka bir sıkıntı var: İmar barışından yararlanmış, yapı kayıt belgesi almış olan binalarla ilgili 23 Eylül tarihinde bir genelge yayınladınız, kamu arazileri üzerindeki binaların güçlendirme izni alamayacağını söylediniz. Sayın Bakanım, zaten imar barışından yararlanan yapıların büyük bir çoğunluğu kamu, üniversite, vakıf ya da belediye arazisi üzerinde. Bu binalar dönüşüm projesine tabi tutulamıyor, imar planları büyük çoğunluğuyla yapılamamış ya da afet riski altındaki bölgelerde hâlen planlar yok, o zaman vatandaş riskli yapısını yıkıp yeniden yapamıyorsa bunun güçlendirmesinin önündeki engellerin mutlaka kaldırılması gerektiğini düşünüyorum.

Bir başka önemli konu da şu: Şimdi, bir Kanal İstanbul meselemiz var, siz de iki gün önce televizyonda bu konuyu gündeme getirdiniz. Öncelikle ben Kanal İstanbul güzergâhı üzerindeki Sazlıdere Barajı'nın birinci derecede, Terkos Gölü'nün dolaylı olarak etkilenmesiyle İstanbul'un su meselesinin ciddi sıkıntıda olduğunu biliyorum. Bakın, bugün İstanbul'daki su rezervi, barajlardaki su rezervi yüzde 26,5 seviyesinde ve İstanbul şu anda Melen ve Yeşilçay regülatörlerinden tarihinin en yüksek pompalamasını yapıyor. Bugün itibarıyla şehre, tahmin ediyorum, 450 milyon metreküpün üzerinde bir su göndermiştir. Ama 2040 yılında İstanbul'un su ihtiyacı 1,2 milyar metreküpten 2,5 milyar metreküpe çıkacak. Bütün Marmara havzasının ürettiği su rezervi zaten 4,5 milyar metreküp yani Sakarya, Kocaeli, Tekirdağ, Edirne, Bursa, Yalova'ya kadar bütün Marmara havzamızda 4,5 milyar metreküp su rezervimiz var, bunun 2,5 milyar metreküpünü İstanbul tüketecek. O nedenle, İstanbul'daki her havza çok kıymetlidir, her tarım toprağı çok kıymetlidir. Yani hem tarım topraklarının imara açılmasının hem su rezerv alanlarının imar alanı olarak açılmasının doğru olmadığını düşünüyorum. 200 milyarın üzerinde bir kaynak harcayacak olan bu projeyle ilgili olarak -bakın, İstanbul Büyükşehir Belediyesi muhtelif çalışmalar yaptı, bunları görsel ve yazılı hâle getirdi- benim burada Bakanlıktan ricam ve isteğim şudur: Bu kadar önemli bir mesele üzerinde planları askıya çıkarıyorsunuz, 5 binlikler, binlikler askıya çıkıyor yani Türkiye'de seçimle gelmiş olan Cumhurbaşkanlığı makamı, bakanlıklar ile seçimle gelmiş olan Büyükşehir Belediye Başkanlığı bu kadar önemli meselelerde niçin masanın bir tarafına gelip farklı görüşleri tartışamıyorlar? Yani 21'inci yüzyılda Türkiye demokrasisi açısından bunun doğru olmadığını düşünüyorum.

Bir başka önemli nokta: Sit alanlarıyla ilgili olarak uygulama yönetmeliğinizde... Sayın Genel Müdürlerim de burada. Bilmiyorum, farkında mısınız? Sit alanlarında bir parselde bir bina yapılacaksa, 2 katlı bir villa yapılacaksa Bakanlığın onayına ihtiyaç olmasıyla ilgili bir genelge yolladınız. Zaten bürokrasi var, zaten işlemlerin çok hızlı olmadığı bir dönemde Çevre ve Şehircilik Bakanlığının üzerinde binlerce dosya yükü varken yeni yeni yükler... Yani sit alanlarında 5 metrekare yola terk için çevre ve şehircilik il müdürlüğünden izin alınması gerektiğini anlamam mümkün değil. Benim buradaki düşüncem: Bakanlığın daha üstte, daha yukarıda çözüm odaklı projeler geliştirmesi ama bürokratik ve içtihat işlerinde olabildiğinde yerel yönetimleri kullanması gerekir. Niye bunu söylüyorum? Çünkü yerel yönetimlerde, şu anda, bakın, büyükşehirlerde verilen ruhsat sayıları size geliyordur. Yapı ruhsat sayısı bugün, üç sene, dört sene önceye göre neredeyse onda 1'e düşmüş durumda. Yani belediyeler şu anda fiilen atıl durumda. Kullanın, bütün belediyelerin teknik kadrolarından yararlanın, iş birliği yapın, bu riski ortadan kaldırmak açısından bunun önemli olduğunu düşünüyorum.

Bir başka önemli nokta şu: Sayın Bakanım, Göktürk'te Demirören Gruba ait olan bir araziyle ilgili muhtelif tadilatlar yaptınız. İmara açıtınız, mahkeme iptal etti. İptalin dördüncü gününde yeniden buraya plan açtınız, yeniden iptal edildi. Şimdi, televizyon ve gazeteleri satın almak için Ziraat Bankasından 790 milyon dolar kredi alan kuruluşun elindeki bu spor ve yeşil alan, planları iptal olduğu için şimdi Ziraat Bankasına geçti. Yani buna hakkınızın olmadığını düşünüyorum. Yani devletin, bankaların, kamunun... Yani 790 milyon doları Ziraat Bankası Demirören Grubuna...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Süreniz dolmuştur, Sayın Zeybek.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Bir dakika rica ediyorum.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bir dakika ek süre veriyorum, lütfen tamamlayın.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Yani medya el deştirsin diye bu kadar parayı veren kamu bankaları, ya, İstanbul'daki raylı sistem yatırımları ve kentsel dönüşüm yatırımları için bir tek lirayı veremiyor. Bunu anlamakta zorluk çekiyorum.

Bir başka önemli şey: Çevre ve Şehircilik Bakanlığı parsel bazında plan tadilatlarında, biz, değer artış vergisi getirdik ama son zamanlarda çok plan yapıyorsunuz. Mesela, Çeşme'de yaptığınız planın her biçimiyle doğru olmadığını düşünüyorum. Yani, üstelik, bu planın içinde İzmir depreminde Sisam Adası'ndan gelen kuşak, şimdi, Karaburun fayını tetikleyecek. Planı aştığınız bölge tam da Karaburun fay hattının üzerinde. Geçtiğimiz hafta da hazine kendisine ait olan, Alaçatı bölgesindeki arazileri, yani bu plan bölgesindeki arazilerin de satışını gerçekleştirdi. Bunların doğru olmadığını düşünüyorum.

Bir de Sayın Başkanım, ben İmar, Bayındırlık Komisyonu CHP sözcüsüyüm.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Evet, son cümlelerimizi söyleyelim.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Bakın, Sayın Bakanım, Tozkoparan'la ilgili sizden randevu talep ettik, çok önemli bir mesele. Güngören'de dönüşüm yapıyorsunuz...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Zeybek, ek süreniz de dolmuştur.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Özür diliyorum ama hâlâ bizim milletvekillerimiz adına yaptığımız randevuya gün vermediğiniz gibi bize de dönüş yapmadınız ve bunu da dikkatinize sunuyorum.