| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281 ) ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifi (1/280) ve Sayıştay tezkereleri a)Çevre ve Şehircilik Bakanlığı b)Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 20 .11.2020 |
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Evet, kendi sözüme başlamadan önce, hukuksuz bir şekilde gözaltına alıp tutukladığınız eski dönem MYK üyemiz ve milletvekilimiz, yıllarca ekoloji mücadelesi yürüten Beyza Üstün'ün sözlerini aktarmak istiyorum. O, cezaevinde de olsa yaşamı savunmaya, doğayı savunmaya devam etmek için bugün buraya bu sözlerini aktarmamızı istedi. Çünkü o, yıllarca Dersim'de, Fatsa'da, Kaz Dağları'nda, Artvin'de ve Türkiye'nin dört bir yanında ekoloji mücadelesi verdi. Önceliği her zaman, sizin aksinize, tüm canlıların yaşam hakkı oldu. Siz, tutsak etseniz de mücadeleden vazgeçmeyeceğini bir kez daha gösterdi ve Beyza Üstün diyor ki: "Dün, bugün, yarın birbirine hiç bu kadar karışmamıştı."
2021 yılı bütçesi önceki yıllarda olduğu gibi, doğal ekosistemler üzerindeki sermaye baskısını, talan ve tahribatı artırmayı hedefliyor. İzmir depremi fırsat bilinerek Murat Kurum tarafından inşaat sektörüne kentsel dönüşüm ve rezerv yapı alanları üzerinden rant sağlamaya dönük açıklamalar yapılıyor. Enerji Bakanı tarafından, yenilenebilir enerji yatırım garantileri üzerinden, önümüzdeki dönem enerji şirketlerine yeni teşviklerin verileceği ve kamusal varlıkların şirketlere transfer edileceğine dair demeçler veriliyor. Tarım Bakanı, açıkça, tarım alanlarının maden şirketlerine açılmasına dönük çalışmalar yaptıklarını beyan ediyor. Dolayısıyla, 2021 bütçesi, son yirmi yılda doğanın, emeğin sömürüsü programının bir devamı niteliğinde.
AKP sözcülerinin ivme kazanacağını söyledikleri politikaların ne olduğunu geçmiş uygulamalarına bakarak görmek hiç de zor değil. Üçüncü havalimanı, geçiş garantili otoyol projeleri, Kaz Dağları ve diğer yörelerdeki madencilik projeleri, suyun şirketlerin kullanımına tahsis edilmesi, kentsel ve kamusal alanlarımızın yok edilmesi sürecine hız verileceği çok açıkça görülüyor.
Kıdem tazminatının gasbına yönelik tasarı, şimdilik geri çekilmiş olsa da emeğin haklarının siyasal iktidarın hedefinde olduğu ve genel bir sermaye programıyla hareket edildiğini gösteriyor. Aynı şekilde, ekoloji hareketinin ve muhalefetin tepkileri nedeniyle torba yasadan bazı maddeler çekilmiş olsa da diğer tüm maddeler çekilen maddelerle aynı ruhu taşıyor.
Gelecek için yapılan bütçe, dünün programını ve bugün sermayenin içinde bulunduğu krizin karakterini taşıyor. Bugünkü krizden dünün politikalarıyla çıkamayacağız çok açık. Bu politikalar yaşamın yasalarına göre yok hükmündedir. Gerçekten çözüm isteğiniz varsa sermayeden değil, doğadan, halktan yana bir bütçe planlanmalıdır. "Bizler nerede olursak olalım özgür yarınlar için yaşamı savunmaya, doğanın talanına karşı mücadele etmeye devam edeceğiz." diyor Sevgili Beyza Üstün.
Evet, ben bundan sonrasında kendi ilgili cümlelerimi kuracağım. Bir İstanbul Milletvekili olarak Kanal İstanbul'dan bahsetmek istiyorum: Gerçekten, ısrarla üzerinde durduğunuz her türlü engellemeyi, Kanal İstanbul'a karşı muhalefetini yürüten, ekoloji mücadelesini yürüten insanlara her türlü gözdağını vermeye çalıştığınız bir projeden bahsediyoruz ve İstanbul halkı diyor ki: "Ya Kanal ya İstanbul." İkisinden birini tercih edeceksiniz aslında ama siz ısrarla Kanal'ı tercih ediyorsunuz. Bu Kanal'ın getirecekleri neler? Yerleşim alanlarını yok edeceksiniz, elli yıllık hafriyat ortaya çıkacak ve bunun getirdiği sonuçlarla karşı karşıya kalacağız, 23 milyon metrekare orman alanı yok olacak, 136 milyon metrekare tarım alanı yok olacak -bu alan İstanbul'un tarım alanının yüzde 13,5 'ini oluşturuyor- arıtma tesisleri, boru hatları, mezar yerleri, yol yapımları gibi pek çok alanda yeniden yapılanma gerekecek ve bunların hepsi halkın cebinden çıkacak, 427 milyon metreküp su rezervi ortadan yok olacak ve bugün İstanbul'un su sorunu da zaten açıkça durumu ortaya koyuyor.
Kanal İstanbul için sadece merkezden ayrılan para 75 milyar. Yani Bakanlığınızın kentsel dönüşüm ama aslında "rantsal dönüşüm" diye söyleyebileceğimiz proje için ayırdığı paranın tam 7 katı. İstanbul halkı, Kanal İstanbul'u istemiyor, diyor ki: "Bizi depreme karşı koruyacak mekanizmalar üretin. İstanbul'u talan edecek, yaşanmaz hâle getirecek, dengesini tümüyle ortadan kaldıracak ve hatta en önemlisi de deprem açısından çok daha riskli bir hâle getirecek Kanal İstanbul Projesi'nden bir an önce vazgeçin. Bizi depreme karşı koruyacak güvenlik önlemlerine bu konudaki bütçeyi ayırın. Bütçe, Kanal İstanbul'a değil, deprem için ayrılsın."