KOMİSYON KONUŞMASI

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Bakanım, Bakan Yardımcıları, değerli bürokratlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum, hoş geldiniz. Ve basın mensupları, sizlere de hoş geldiniz diyorum.

Sayın Bakanım, sabah yaşadığımız olay tabii ki üzdü bizi. Kimsenin burada, Plan ve Bütçe Komisyonu salonunda, bu şekilde müdahil olmaması lazım, sizin bilginiz dışında.

Sayın Bakanım, size başsağlığı diliyorum tekrar, Allah rahmet etsin. Anne ve baba bizim için çok önemli, ister bakan olalım ister başka bir pozisyonda, kaç yaşında olursak olalım, annemiz, babamız kaç yaşında olursa olsun, çok kıymetli varlıklar; sabırlar diliyorum.

Ben, Sayın Başkana da iletmiştim, eğer -cuma günü defnettiniz, bugün hemen ilk mesai günü- Komisyon görüşmesinin bir başka güne aktarılmasıyla ilgili sizin talebiniz olsaydı, bizim olurumuz olacaktı. Ancak siz, böyle münasip gördünüz galiba, yoksa bir başka gün, çarşamba günü ya da önümüzdeki hafta bir gün de yapabilirdik tabii ki. Bizden kaynaklanan...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Ben de bir cümleyle teşekkür etmek istiyorum Bülent Bey'e gerçekten bu anlayışları için. Ama Bakanlıktan talep gelmeyince bu şekilde oldu.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Gelmedi, evet.

TİCARET BAKANI RUHSAR PEKCAN - Ben de bu anlamda Sayın Kuşoğlu'na teşekkür ediyorum...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bir saniye, mikrofonunuzu açıyorum.

TİCARET BAKANI RUHSAR PEKCAN - Sağ olsun ulaşamadım. Ancak yarın -bana gelen bilgi- Cumhurbaşkanlığının Plan ve Bütçe Komisyonunda sunumu var dendi, Cumhurbaşkanlığından sonraya kalmanın doğru olmayacağını düşünerek biz, günümüzde vazifemizi yapalım dedik.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Cuma gününe alınmıştı ama artık her işte bir hayır vardır diyelim.

TİCARET BAKANI RUHSAR PEKCAN - Ama bunu çok geç öğrendim, değiştiremedik ama anlayışınız için çok teşekkür ediyorum.

Allah razı olsun, sağ olun.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Ben de Bülent Bey başta olmak üzere bütün gruplara anlayışları için teşekkür ediyorum.

Devam edelim lütfen.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Bakan, geçen yıl -samimi olarak- çok başarılı bulduğumuz Bakanlıklardan bir tanesiydiniz. Bu yıl, maalesef, aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Bu senenin özellikleri biraz daha farklı, sıkıntılı bir yıl geçirdik, bütün dünya için sıkıntılıydı, Türkiye için de tabii ki sıkıntılı bir yıldı ancak ticaretimiz açısından daha farklı sıkıntılar da söz konusu oldu.

Bugün burada daha farklı bir değerlendirme yapmanızı beklerdim. Yani evet, dış ticaretimiz çok olumsuz olarak etkilendi, konuyla ilgili başarılı olduğunuz noktaları vurgulamışsınız, doğru ama bir de tabii ki esnaf boyutu var, çok fazla etkilenen bir esnaf grubu var. Türkiye'nin belkemiği, çok önemli bir kesim, gerçekten de çok anormal ölçüde etkilendi. Türkiye bu pandemi krizinden dolayı, ekonomi krizinden dolayı büyük sıkıntılar yaşayacaksa en fazla esnaf kesiminden yaşayacak. Ama bir çıkış söz konusu olacaksa -ki olması lazım, olacak tabii ki- yine esnaf kesimiyle ilgili bu çıkış söz konusu olabilir.

Türkiye şu anda biraz önce bahsettiğimiz gibi sıkıntılar yaşıyor. Ticaret hukukla birlikte ele alınması gereken bir kavram, birlikte yürümesi gereken bir kavram. Hukukun olmadığı yerde ticaretin başarılı olması mümkün değil, hukuk alanında önemli sıkıntılarımız var. Türkiye ölçeğinde adaletin, maalesef, çok başarılı bir şekilde yerine gelmediği, getirilemediği konusunda hemfikiriz aşağı yukarı. Geçen hafta, en tepeden, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından da bu ifade edildi, "Adalette bir reform gerektiği, ekonomide bir reform gerektiği, demokratikleşme açısından bir reform gerektiği" söylendi. Gerçi daha sonra -dün galiba- bununla ilgili daha farklı bir düzeltme söz konusu oldu ama Türkiye'de adalette, ekonomide ve demokratikleşmeyle ilgili reformların yapılması sizin başarınız açısından elzem yani sizin başarınız sadece sizin ve ekibinizin çalışmasıyla ilgili bir konu değil. Hukuk alanında kurumsal açıdan yapılması gereken çok iş var. Eğer yabancı yatırımcı Türkiye'ye gelecekse, yatırım yapacaksa bu yatırımların makul bir hukuk ortamında, adil bir hukuk ortamında olması lazım, kurumsallaşmanın sağlanmış olması lazım, ikide bir mevzuat değişikliklerinin olmaması lazım.

Bütçe görüşmeleri başlamadan hemen önce gelmişti, bütçe görüşmeleri sırasında biz Genel Kurulda da görüştük, Allah'tan çekildi itirazlarımız sonucu. Kurumlar vergisi yüzde 20 biliyorsunuz, kurumlar vergisinde yüzde 5 oranında Cumhurbaşkanına yetki tanınıyordu o maddeyle. Yüzde 5 yani dörtte 1 oranında Cumhurbaşkanına kurumlar vergisini arttırma ve azaltma yetkisi tanınmıştı. Şimdi bir yabancı yatırımcı geldiğinde sorsa size "Nedir Türkiye'de kurumlar vergisi?" "Yüzde 20 ama yüzde 15'e de düşebilir." Yani, yabancı yatırımcı sağlam fizibiliteler yaparak gelir, bunların net olmasını ister, bu sadece bir örnek. Bunun haricinden hemen hemen her konuda bu belirsizlikler maalesef söz konusu. Hukuk alanında gerçek anlamda bir reforma ihtiyacımız var.

Bir de geçen yıla değineyim. Yani bu yılla ilgili olarak sizin bu konuları tabii biraz önce benim girdiğim kadar eleştirisel olarak girmeniz mümkün değil belki ama bir vizyon çizmenizi bu yeni gelişmeler karşısında. Evet, bizim bir ekonomik krizimiz vardı, pandemiden dolayı yeni bir kriz eklendi buna. Bununla birlikte dünyadaki gelişmeler birlikte ele alınmalı ve bir vizyon çizilmeliydi diye düşünüyorum.

Geçen yılki sunumunuzda özellikle altını çizdiğiniz iki konu var, şöyle demişsiniz: "İki hususa ayrıca dikkatinizi çekmek isterim: Birincisi, miktar bazında baktığımızda ihracatımızın size sunduğumuz rakamlardan daha fazla arttığını görüyoruz." Detayına girmemeyim, detay vermişsiniz orada. Evet, miktar bazında da arttı ama bu yıl maalesef tersi bir gelişme söz konusu miktar değer bazında. "İkinci önemli vurgulamak istediğim önemli husus ise: İhracatın ithalatı karşılama oranıyla ilgilidir." demişsiniz. Orada da yine oranı vererek dikkat çekmişsiniz. Hakikaten her ikisi de önemli konulardı ama bu sene her ikisiyle ilgili de olumsuz gelişmeler var. Hâlbuki Türkiye'nin koşulları, Türk lirasının değeri dikkate alındığında cari açığımızın çok çok azalması, ihracatın ithalatı karşılama oranında çok daha farklı bir noktada olması gerekir diye düşünüyorum.

Sayın Bakanım, bu sunumunuzda değinmediniz, mesela çok yakın tarihte Fransız mallarıyla ilgili bir boykot da söz konusu oldu. En tepeden bir söylemle başladı, bu boykot dile getirildi ama ne oldu? Hiçbir şekilde bir başarı söz konusu olmadı, hiçbir şekilde gerek de yoktu böyle bir boykota. Bizim, Avrupa Birliğiyle ilgili dış ticaretimizin ne kadar önemli olduğunu anlatmama gerek yok. Bu şartlar altında bu tür boykotların ilan edilmesi, ondan sonra da altında kalınması bunlar bizi üzen konulardır. Diğer taraftan, Suudi Arabistan'la ilgili olarak da öyle. Hani "Biz, Batı'dan dışlanıyoruz, Batı'yla ilgili ilişkilerimizde sıkıntılar var." yorumları bir taraftan yapılabilir ama biz İslam âlemiyle de, İslam ülkeleriyle de benzeri sıkıntılar içerisindeyiz, öbür taraftan da Suudi Arabistan'la, Mısır'la ve diğer İslam ülkeleriyle -ki oradaki İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkelerle olan dış ticaretimizde de düşme var son yıllarda- orada da sıkıntılar yaşıyoruz. Yani sizin bir taraftan da bu konuyla ilgili vizyonunuzun dış politikamıza bağlı olarak tabii ki değiştiğini görüyoruz, değişmesi gerektiğini görüyoruz ya da sizin, dış politikaya etki etmeniz gerektiğini görüyoruz.

Gelelim esnaf konusuna Sayın Bakan. Esnaflar, biraz önce dediğimiz gibi, Türkiye'nin belkemiği ve pandemiden en fazla etkilenen, bu ekonomik krizimizden en fazla etkilenen kesim onlar. Test kayıtlarına göre 1,9 milyon, 2 milyona yakın esnaf var ve esnaf çok büyük mağduriyet yaşıyor. Pandeminin ilk aylarında bizim tespitlerimize göre 252 bin esnaf kepenk kapattı. Ne kadar iş yeri kapandı, buralarda çalışan kaç kişi vardı, bilmiyoruz; yüzde 30'a yaklaşan bir kayıt dışılık olduğu için net rakamları bilmiyoruz ama çok önemli ölçüde esnafımızın krizden etkilendiğini biliyoruz.

Şimdi, siz bir rakam verdiniz sunumunuzda; diyorsunuz ki: "66 milyar 669 milyon liraya ulaştı kredilerin toplam bakiyesi." Bu çok büyük bir rakam değil maalesef, Türkiye açısından baktığımızda, 83 milyonluk bir ülkede. Bu zaten yapımızın da ne kadar zayıf olduğunu ortaya koyuyor. 66 milyar liralık bir kredi dolar bazında baktığımızda çok düşük bir rakama tekabül ediyor, çok çok düşük. 1,9-2 milyona yakın esnaftan bahsediyoruz. Ancak maalesef bu rakam küresel bazda baktığımızda çok küçük gelse de öbür taraftan bizim esnafımız için çok önemli.

Sayın Bakanım, 2021'de 195 milyar gelir vergisi hedefleniyor, 195 milyar ancak beyana dayanan yani asıl esnaftan alınacak olan vergi bunun aşağı yukarı yirmide 1'i; yani, 10 milyar-15 milyar arasında beyana dayanan bir vergi olacak yani esnaftan alınabilecek vergi 10-15 milyar. Burada 66 milyar krediden bahsediyoruz. Ödeyebilecekleri vergi, beyana dayanan vergi 66 milyar ki bu vergi içerisinde doktorların, serbest meslek erbabının payı da var, onlarla beraber. Kurumlar vergisi de 110 milyarın altında hedefleniyor. Kurumlar vergisi açısından baktığımızda da benzer sorun var ki kurumlar vergisinde -daha geçenlerde sormuştum ben- ilk bin mükellef -800 bin küsur mükellef var kurumlar vergisinde- kurumlar vergisinin aşağı yukarı yüzde 65'ini ödüyor, resmî rakam bu, Maliye Bakanlığının rakamı; ilk bin mükellef. Yani ilk binin altındakilerin hepsini esnaf kabul edelim, KOBİ kabul edelim, o seviyede iş yeri olarak kabul edelim; ödenen verginin ne kadar düşük olduğu, çaplarının ne olduğu ortaya çıkıyor. Dolayısıyla, bu 66 milyarlık kredi çok ağır bir yük. Dolayısıyla, esnafın kredilerinin ertelenmesinin hiçbir anlamı yok. Esnafla ilgili farklı, çok daha radikal bir çözüm bulmamız gerekiyor, farklı bir adım atmamız lazım. Esnafla ilgili yapılması gereken çok iş var. Esnafla ilgili olarak, özellikle pandemiden ve krizden etkilenen esnafla ilgili olarak daha detaylı bir araştırmanın yapılması lazım. Özellikle mesela kahveci esnafıyla ilgili ya da diğer tür esnafla ilgili bazı çalışmalar yapmıştık biz. Buna göre, mesela parti olarak yaptığımız çalışmada kuaför, berber ve güzellik salonu 108 bin esnafın kepenk indirdiğini; bar, birahane, çalgılı müzik, lokanta, kafe türü yerler, çay bahçesi, dernek lokali, diskotek, gazino, gece kulübü, gösteri merkezi, hamam, çocuk oyun alanları, her türlü oyun salonu, internet kafe, internet salonu, kahvehane, kafeterya, bunlara baktığımızda -daha başka kalemler var- birçoğunun çok fazla etkilendiğini görüyoruz, çok anormal. Ama bunların her birine yapılması gereken yardım daha da farklı. Dolayısıyla, esnafı tümüyle bir kütle olarak da ele almamak lazım, detay bazda incelemek, araştırmak, bir araştırma konusu yapmak, ondan sonra da bu kredilerle ilgili ya da desteklerle ilgili çözüm aramak lazım. Kütle hâlinde esnafı toplu görerek yapılması gereken makro bir iş değil, detaylandırmak şart, bir araştırma yapmak şart. Maalesef üniversitelerimiz bu araştırmalar içerisinde değil, hiç olmazsa bizim yapmamız lazım, o eksikliği gidermemiz lazım, ona göre de çözümler üretmemiz lazım, kim ne kadar etkilenmiş? Bu 252 bin iş yerinde, kepenk kapatan iş yerinde çalışan milyonlarca kişi vardı muhakkak, onlar için de ayrı çözümler üretmek gerekiyordu. Bunlarla ilgili önemli eksiklikleriniz var.

Sayın Bakanım, bizim, Ticaret Komisyonu üyesi arkadaşlarımız da var, diğer arkadaşlarım da bu konulara değinecek. Ben, biraz da Sayıştay raporuna değinmek istiyorum. Şimdi, geçen yıl dediğiniz konulardan bir tanesi de şuydu, nasıldı? "Biz, Sayıştay raporlarına da önem veriyoruz ve geçen sene bizde 42 bulgusu varmış Sayıştayın, bu sene biz onu 16'ya düşürmüşüz, inşallah daha fazla düşüreceğiz. Şu andaki Sayıştayla beraber Bakanlığımızın ekipleri bir eğitimden geçiyorlar." sonra devamı var. Tabii, bu hoşumuza giden bir cümleydi ancak bu yıl tekrar 16'dan 40'a çıktı Sayıştayın raporundaki bulgu sayısı. Çok da önemli bulgular var, bunları gündeme getirmek istiyorum. Bunlarla ilgili siz fazla bilgi vermediniz ancak bunların konuşulması lazım. Şimdi, bunları gruplandırdığımız zaman farklı nedenleri olduğunu görüyoruz mesela bu sadece muhasebe biriminizin kadro eksikliğinden ya da bilgi eksikliğinden kaynaklanan hatalar değil, onun haricinde de muhasebe birimine ulaştırılmayan, diğer birimler tarafından muhasebeye intikal ettirilmeyen bilgiler de var, onlardan dolayı da eksikler söz konusu. Yani hani geçen yıl yine konuştuğumuz bir konu vardı: "İki bakanlık birleşti, bu yeni çalışma şekli nasıl gidiyor, kurumsallaşma sağlandı mı, uyum sağlandı mı?" Siz "O konuda bir başarı olduğunu, keşke daha önceden bu yapılsaydı." gibi bir temenninizi iletmiştiniz. Şimdi, doğrudur, daha önce keşke yapılsaydı, gerçekten ticaretle ilgili birçok birim bir araya geldi, gümrük de onlarla doğrudan alakalı, doğru bir mantalitesi var. Ancak Sayıştay raporundaki bulgulara bakıyorum, birçok bulgu muhasebe birimine intikal etmediği için eksik kalmış, yanlış kalmış, yanlış kayıtlara geçirilmiş bilgiler yani koordinasyon eksikliği var birimler arasında. Birimler arasında iş birliğiyle ilgili eksiklikler var, bu onu gösteriyor. Yani Sayıştay bulgularının bu anlamda verdiği mesaj o.

Şimdi, çok detaylı girmeyeceğim, bu konuya da diğer arkadaşlarımız gireceklerdir. Ben, birkaç hususu müsaadenizle belirtmek istiyorum. İlk bulgu mesela önemli. "Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu gider hesabına ait işlemlerin Bakanlık mali tablolarında izlenmemesi ve hesapta bulunan tutarın atıl olarak bekletilmesi." 31/10/2019 itibarıyla hesabın, bu DFİF hesabının bakiyesi 9 milyon 448 bin liraymış, 9-9,5 milyon aşağı yukarı ve bunun bekletilmesinin sebebi de bir kanun değişikliği gerekmiş. Biz burada sürekli olarak kanun değişikliği yapıyoruz, bürokrasi bize sürekli yönetmelikle bile yapılması gereken işleri maalesef kanun değişikliği şeklinde gönderiyor, bunlarla uğraşıyoruz. Bu sene de 1 Ekimde açılan Mecliste biz 70-80 madde görüştük. Yani bunlar arasında gelebilirdi sizinki de.

Bir de 5'inci madde var: "Yap-işlet-devret modeliyle yapılan gümrük kapılarına ilişkin işlemlerin hatalı muhasebeleştirilmesi." Mesela buradaki işlemlerde yap-işlet-devret modeliyle, bu muhasebenin hatası büyük ihtimalle yani 922 hesaplara alınmasında, karşılık hesaplarının kullanılmasında hatalar yapılmış ve burada 562 milyon liralık bir hataya neden olunduğunu Sayıştay raporu bize bildiriyor; bunların görülmesi lazım.

Ben müsaadenizle bir de 11'inci bulguyu gündeme getirmek istiyorum. Diğer bulgular da çok önemli yani TURQUALITY'yle ilgili olarak güzel tespitleri var yine Sayıştayın. 11'inci bulgu şöyle: "Bakanlık adına ayrılan kantar payı gelirlerinin özel bir şirket hesabında tutulması ve harcamaların Kamu İhale Kanunu hükümlerine uyulmadan yapılması." Şimdi, burada da çok ayrıntılı olarak bunları vermiş.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Kuşoğlu, normal süreniz dolmuştur.

Tamamlamanız için iki dakika ek süre veriyorum.

Buyurun lütfen.

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım, bitiriyorum ben de.

Şimdi, bunu örnek olarak seçtim. Burada bir kamu zararı söz konusu değil ama bu tür işlemler kamu zararına sebebiyet verebilecek nitelikte işlemler Sayın Bakan. Bunların yok edilmesi lazım, bunların olmaması lazım. Burada 2019 yılı bilanço ve faaliyet sonuçları tablosunda, bu işlemlerin yapılmaması yüzünden sonuçta 12 milyon liralık bir hata söz konusu olmuş. Dediğim gibi kamu zararı yok ama olabilir de bundan dolayı bir kamu zararı da olabilir.

29 tane de -biliyorsunuz- denetim görüşünü etkilemeyen bulgu var, bunlar da önemli konular; arkadaşlarım gireceklerdir. TURQUALITY konusunda Sayıştayın görüşü farklı ve farklı tespitleri de var, onlara da dikkatiniz çekmek isterim.

Aslında, biliyorsunuz hem bütçe kanunu hem de kesin hesap kanunu yapıyoruz. Dolayısıyla en az bütçe kadar kesin hesaba da yer verilmesi lazım ve sizin Bakanlığınız da önemli tespitler var bu konuyla ilgili. Son bölümdeki sunumunuzda biraz daha fazla bilgi verebilirseniz Sayıştay bulgularıyla ilgili olarak memnun oluruz.

Bütçelerinizin hayırlı olmasını diliyorum, başarılar diliyorum Sayın Bakanım.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.