KOMİSYON KONUŞMASI

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, Sayın Bakanım, saygıdeğer Komisyon üyeleri, değerli bürokratlar ve basın mensupları; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Öğretmenler Günü'nde tüm öğretmenlerimizin gününü kutluyorum. PKK terör örgütünce alçakça ve kalleşçe şehit edilen Aybüke ve Necmettin Öğretmelerimizle birlikte tüm şehit öğretmenlerimize Allah'tan rahmet diliyorum.

Her geçen gün karmaşıklaşan ve kırılganlaşan uluslararası sistem devletlerin dış politikalarının idare edilmesini de aynı ölçüde zorlaştırmaktadır. Konvansiyonel çatışmaların sayısındaki artış, etnik, dinî ve ekonomik temelli uyuşmazlıkların yaygınlaşması, küresel güç mücadelesinin kazandığı yeni boyutlar, göç ve mültecilik olgularında ortaya çıkan trajik örnekler, terörizm ve kitle imha silahları konusunda yaşanan gelişme ve tartışmalar yakın geleceğe ilişkin tahmin ve değerlendirmeleri de güçleştirmektedir. Türkiye, coğrafyası itibarıyla hiçbir zaman bir sükûnet halkası içerisinde olmadığı gibi özellikle son yıllarda tam bir karmaşa, belirsizlik ve çatışma düzeninin ortasında kalmıştır. Bu durum Türkiye'nin her bakımdan teyakkuz hâlinde olmasını zorunlu kılmaktadır. Nitekim Türkiye bir yandan tüm dünya gibi Covid-19 salgınıyla uğraşırken bir yandan da devletimizin bekası, milletimizin huzur ve güvenliğinin temin edilmesi adına âdeta yedi düvele karşı mücadele vermektedir. Köklü bir devlet ve demokrasi geleneğine sahip olan Türkiye bu şerefli mücadelede derin tarihî tecrübesi, coğrafi konumu, genç ve eğitimli nüfusu, güçlü kurumları ve dinamik ekonomisinden güç almaktadır.

Türk dış politikası, birbirini tamamlayan çok sayıda siyasi, ekonomik, insani ve kültürel iş birliği araçlarından istifade etmekte ve küresel ölçekte düşünen ancak dünyanın her köşesinde etkinlik gösteren bir diplomasi uygulamaktadır. Bu nedenle, Sayın Bakanım, zorlu süreçte gösterdiğiniz performans ve başarı için sizi ve ekibinizi kutluyor, başarılarınızın devamını diliyorum.

Değerli milletvekilleri, sabah yapılan konuşmalarda talihsiz beyanlar, Dışişleri Bakanlığı üzerinden devletimize ve milletimize itham ve iftiralarda bulunuldu. "Türkiye işgalcidir." dedi HDP adına konuşan Sayın Milletvekili. Türkiye işgalci değildir, hiçbir zaman da olmamıştır. Türk milleti işgale karşı kahramanlık destanları yazmış, mazlum milletlere bu yönüyle örnek olmuştur. Türkiye hakkın hukukun, mazlumun yanında, hukuksuzluğun ve zulmün karşısında, meşru haklarını koruma kararlılığındadır. Türkiye'nin uluslararası hukuktan kaynaklı haklarını görmemek, sınırlarımızdan ülkemize ve milletimize yönelik terör tehdidini, millî menfaatlerimizi haleldar eden şer girişimleri engellemeye yönelik meşru girişimlerine "işgalci" demek yalandır, iftiradır, bühtandır, hadsizliktir.

CHP adına konuşan Sayın Milletvekili de "Türkiye, komşularının toprak bütünlüğüne saygı duymamaktadır." dedi. Ayrıca Türkiye'yi teröre destek vermekle, vekâlet savaşlarının başaktörü olmakla itham etti.

Esasen 2 milletvekilinin ifadesi de aynı mahiyettedir. Yani Türkiye'nin verdiği terör mücadelesini meşru olmayan bir mücadele gösterme çabasıdır.

O zaman söyleyin, Türkiye hangi komşusunun toprak bütünlüğüne saygı göstermemektedir? Suriye'nin mi, Irak'ın mı, Gürcistan'ın mı, Yunanistan'ın mı, Bulgaristan'ın mı, kimin toprak bütünlüğüne saygı göstermiyor ve bunu ne şekilde yapıyor? Bunu söylerken acaba "Türkiye'ye yönelik sınırlarımızdan terör saldırılarına, vatandaşlarımızın teröristlerce katledilmesine ses çıkarmayın, egemenlik haklarımızın ihlaline kayıtsız kalın, Türk milletinin güvenlik tehdidini görmezden gelin, Yunanistan'ın provokasyonlarına duyarsız kalın, bölgesel ve küresel gelişmeler karşısında susun, içinize kapanın, millî menfaatlerimizi korumayın." mı demek istiyorsunuz? ABD'den istediğiniz demokrasi desteğinin karşılığı bu mu? Türkiye, Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'nden, uluslararası hukuktan kaynaklı haklarını kullanmaktadır. Komşularımızın toprak bütünlüğüne saygı duymak kırmızı çizgimizdir. Bununla birlikte, Türkiye'ye yönelik tehditleri bertaraf etmek ve millî çıkarlarımızı korumak da kırmızı çizgimizdir.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk manda ve himayeyi reddetmiş, tam bağımsızlığın karakteri olduğunu söyleyerek Türkiye Cumhuriyeti devletini bu temel üstüne kurmuştur.

Büyük Atatürk sadece Türk milletine güvendi, Milli Mücadele'yi başlattı ve aziz milletimiz kutlu zafere ulaştı. O sebeple, bu ve benzeri söylemler Ulu Önder'imizin kemiklerini sızlatmaktadır. Tabii, bu söylemin yani Türkiye'nin komşularının toprak bütünlüğüne saygı duymadığı, işgalci olduğu görüşü Cumhuriyet Halk Partisinin genel görüşü müdür, Cumhuriyet Halk Partisi sayın milletvekillerinin tamamı konuşmacının fikirlerini paylaşmakta mıdır, bu da doğrusu merak konusudur.

Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşundan itibaren bölgesinde söz sahibi, tarihî mirası itibarıyla da merkezî bir ülke konumunda olarak barış ve bölgesel dayanışma anlayışını sürdürmeye gayret etmiş ve etmeye devam etmektedir.

Şüphesiz, egemenlik haklarımızı ihlal eden, milletimizin huzur ve güvenliğini tehdit eden girişimlere karşı, kim ne derse desin, Türkiye, meşru haklarını kullanmaktan imtina etmeyecek, yeni hedef ve stratejiler belirleyerek karmaşık sorunlara çözüm üretmeye devam edecektir.

Mevcut şartlar ve sorunlar karşısında alınacak yeni tedbirler, uygulamaya konulacak yeni politikalar ve stratejilerin esas ilkesi ise her zaman olduğu gibi millî menfaatleri temin ederek egemenlik haklarımızın korunması ve cumhuriyetimizin ilelebet yaşatılması gayesi olacaktır.

Türkiye'nin millî güvenliğini ve millî çıkarlarını korumak ve geliştirmek; çevremizde barış, huzur, istikrar ve güvenlik kuşağı oluşturmak; başta komşularımız olmak üzere, bütün ülkelerle karşılıklı saygı ve menfaate dayalı uzun vadeli dostane ilişkiler kurmak; mevcut sorunları Türkiye'nin hak ve çıkarları korunarak uluslararası hukuk çerçevesinde adil ve kalıcı çözümlere kavuşturmak partimizin dış politika anlayışının özünü oluşturmaktadır.

Türkiye, yaşanan istikrarsızlığın yarattığı riskleri bertaraf ederek başta terör olmak üzere, göç ve ekonomik olumsuzlukların önüne geçmek ve millî menfaatlerini her şartta temin etmek için bölgesel kararların belirleyici aktörü olmak durumundadır.

Türkiye, Türk milletinin geleceğinin mimarı olan Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin sağladığı imkânla, gelişmeler karşısında daha hızlı ve kapsamlı refleks gösterebilme kabiliyetine ve etkili bir icraya kavuşmuştur. Bu çerçevede küresel ve bölgesel anlamda belirleyicilik potansiyelini kullanmaya başlayan Türkiye, adaleti ve insan haklarını esas alan ve uluslararası hukuka dayalı çok yönlü dış politika anlayışıyla hareket eden bir aktör olarak öne çıkmıştır. Siyasi ve ekonomik istikrara dayalı yönetim altyapısıyla Türkiye, bölgesel ve küresel gelişmelerin merkezinde belirleyici bir aktör olarak hareket etmektedir.

"Lider ülke Türkiye" ülkümüzün en önemli unsurlarından biri, Türkiye'nin bağımsız, etkili ve sonuç alıcı bir dış politika izleyebilmesidir. Sonraki gelişmelerin seyri hangi yönde olursa olsun, Türkiye, millî menfaatlerini koruma temel anlayışıyla politikalarını yürütecek, kime yahut neye göre değil, Ankara merkezli bakışını devam ettirecektir.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak millî menfaatler için atılacak her adımda sizlerin destekçisi olmaya devam edeceğimizi tekraren ifade etmek istiyorum.

Bu düşüncelerle, Bakanlığınız bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum.