| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifi (1/280) ve Sayıştay tezkereleri a) Dışişleri Bakanlığı b) Avrupa Birliği Başkanlığı c) Türk Akreditasyon Kurumu ç) Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı d) Türkiye Ulusal Ajansı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 24 .11.2020 |
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlar, Sayın Bakan, değerli bürokratlar, basının değerli emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum, Komisyonumuza hoş geldiniz.
Sayın Başkan, sizi tebrik ederek başlamak istiyorum, ilk kez muhalefetten bir tebrik duymuş olun: Bakanlıkların çoğunda ya 1 kadın arkadaşımızı görüyoruz ya hiç göremiyoruz; burada neredeyse yüzde 50'lik bir kadın bürokrat olmasından dolayı sizi tebrik ediyorum. Umarım önümüzdeki yıllarda bir kadın Dışişleri Bakanımız da olur Sayın Bakan. O anlamda da koltuğunuza kadınlar talip olsun diye öneriyorum.
Sayın Bakan, Dışişleri Bakanlığı bütçenizi görüşüyoruz. Çok önemli bir bütçe sahibisiniz ama ben bu bütçeyle ilgili gerekenin yapıldığını düşünmüyorum. Sebebi şu: Dışişleri Bakanlıklarının, diplomatların görevi sorun çözmektir, öyle değil mi? Yani sert güçle çözülmeyecek meseleleri diplomasiyle çözmektir. Sayın Bakan, bu konuda başarısızsınız yani ekip olarak başarısızsınız. Ben bu başarısızlığı yalnızca ekibinize de vermiyorum, Sayın Cumhurbaşkanının esas aldığı sertlik politikalarına, maceracı politikalara, etnik ve dinî temelde -o parantez içinde- bakılan politikalara veriyorum. Bu anlamda ciddi bir başarısızlığınız var.
Türkiye'nin kadim meseleleri var. Kıbrıs meselesi var, Ege meselesi var, Akdeniz meselesi var, Kürt meselesi, Ermeni meseleleri var, komşularımızla olan sorunlarımız var; bunların çözümüyle ilgili başarılı değilsiniz. Avrupa Birliği hedefleriyle ilgili başarılı değilsiniz. Amerika'yla ve Rusya'yla olan ilişkilerde başarılı değilsiniz. Bu anlamda da Türkiye'mizin daha çok bir denge politikası konusunda başarılı değilsiniz maalesef.
Bütün bunlarda da sorunu şu çerçevede görüyorum, yıllardır siz sunum yapıyorsunuz burada, biz de eleştiriyoruz...
(Uğultular)
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Değerli arkadaşlar, müsaade... İsmail Bey...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Lütfen salonda uğultu olmazsa seviniriz, konuşmacıyı daha net duyabiliriz.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Daha çok sunumunuza da yansıyan bu dar parantez içinde maalesef diplomasi yapmaya çalıştığınız için ve dış politikanızı bu çerçevede belirlediğiniz için başarısızsınız Sayın Bakan. Çünkü bakın, bir "soydaş" parantezi çerçevesinde bakıyorsunuz ve dış politikamızda, bu maceracı dış politikalarda da yalnızca bu soydaş çerçevesinde "eğer benim soydaşımsa, benim dindaşımsa" çerçevesinde dış politika gütmeye çalışıyorsunuz.
Avrupa Birliğiyle olan ilişkilerimizde de hem Avrupa'nın hataları sonucu hem ülkemizin hataları sonucu sanki "Orada Hristiyanlar var, burada Müslümanlar var, bunlar birbirlerini sevmezler." Hani bizim çocukluğumuzda, ilkokulda öğretmenimiz bize "Türk'e Türk'ten başka yoktur dost millet." marşını avaz avaz bağırtırdı, ben de bu ne demek diye anlamazdım; sonuç olarak ilkokul çocuğu. Bu çerçevede bakıyorsunuz, bu bakıştan çıkmamız gerekir.
Bakın, Ege politikanız sonucunda ne oldu biliyor musunuz, Ege'de bu NAVTEX'ler sonucunda? Yunanistan -biliyorsunuz- ekonomik krize silah yatırımları yüzünden düştü. Şimdi, yeniden bu gerilim politikası sonucu ne olacak? Yunanistan gidip Fransızlardan ya Mirage alacak ya Amerikalıların F-35'ini alacak. Yani ülkeler kaynaklarını daha çok silaha yatıracaklar. Biz de bütçemizden kaynakları silaha yatırıyoruz. Oysa diplomasi daha ucuz bir şey.
Bakın, bütçeniz 5 milyar lira, savaş bütçesi 200 milyar lira. Yani 5 milyar lirayla... Barışın maliyeti yoktur, diplomasi bütçesiyle sorunları çözeceğimize 250 milyar lira savaş bütçelerine ayırıyoruz. Oysa siz bu 5 milyar lirayla bütün meselelerimizi çözebilecekken yeterli sorumluluğu almıyorsunuz.
Bakın, "maceracı dış politikalarınız" dedik. Suriye politikanızda kim kazandı, kim kaybetti? Tek bir kazanan var, Rusya. Orada oyunu kuran, sıcak denizlere... Ortaokul bilgisi yine size söyleyeyim; bize öğrettiler ya, sıcak denizlere inmek istiyordu Rusya. Sayenizde oldu Sayın Bakan. Dış politikanız çerçevesinde... Yani Kürtlere karşı, orada "Aman Kürtler bir statü elde etmesin." bakışıyla Rusya'yı sıcak denizlere indirdiniz Sayın Bakan.
Bakın, elbette Karabağ meselesinden de bahsedeceğim, beklediğiniz gibi. Ben bir barış sevdalısı olarak öncelikle büyük üzüntümden bahsetmek istiyorum: Yani sonuç olarak derin bir mesele yeniden bir yıkımla sonuç buldu. Bir yıkım var, aynı, 1992'deki gibi bir yıkım var. O zamanlar Ermeni ve Azeri halkları büyük bir yıkım yaşadılar, 30 bin insan hayatını kaybetti.
(Uğultular)
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Arkadaşlar, müsaadenizle...
Şimdi de yeniden bir yıkım var, yaklaşık 8 bin insan hayatını kaybetti Sayın Bakan. Her iki taraftan da yaklaşık 4'er bin insan hayatını kaybetti. Hepsinin anısı önünde saygıyla eğiliyorum. Hani biz akşamları bilgisayar oyunu gibi izliyoruz ya, hani "drone"lar insanları vuruyor, öldürüyor; her birisinin bir anası, babası, evlatları var ve maalesef Azeri ve Ermeni halkları kaybettiler. Peki, Sayın Bakan, kim kazandı? Hadi bakalım, şimdi savaş bitti, daha soğukkanlı bakabiliriz, insanlar ölülerini gömdüler, yaslarını tutuyorlar ve bu çerçevede, şimdi daha soğukkanlı bir çerçevede bakabiliriz; kim kazandı, kim kaybetti?
Bakın, Sovyetler döneminde, Sovyetlerin kuruluş döneminde biliyorsunuz ki bağlı cumhuriyetlerde bazı sorun alanları bırakıldı o dönemki kurgu çerçevesinde; Abhazya'da olsun, Gürcistan'da olsun, Ukrayna'da olsun, Tacikistan'da olsun, Kazakistan'da olsun ve çok çok akıllı bir politikayla Rusya bu özerk bölge mantıkları çerçevesinde bu sorun alanlarını hep bıraktı ve devletleri kendisine bağımlı hâle getirdi. Çünkü Rusya büyük bir devlet, diğerleri küçük devletlerdi ve bağımlı hâlde bıraktı. Dağlık Karabağ da benzer bir mesele, biliyorsunuz Dağlık Karabağ, Azerbaycan'a bağlı olarak bırakıldı, nüfusunun büyük çoğunluğu Ermeni'ydi ama Azerbaycan'a bağlı bir özerk bölge olarak bırakıldı. Sovyetlerin dağılma sürecinde ise biliyorsunuz ki bu sorun alanları, her biri Rusya'ya bağımlılık vesilesi olarak kılındı. Yani bu meselelerden dolayı savaşlar çıktı, yıkımlar yaşandı ve her birinde de Rusya kendi arka bahçelerine daha fazla girdi. Ve üzülerek söylüyorum Sayın Bakan, bu savaşın sonunda Rusya Kafkaslara çok daha etkin bir şekilde girmiştir; kaybeden Türkiye'dir, kaybeden Azerbaycan'dır, kaybeden Ermenistan'dır. Gerek bir yıkımla kaybetmiştir Azerbaycan ve Ermenistan gerekse Rusya'nın tekrar bölgeye inmesiyle kaybetmiştir.
Oysa Sayın Bakan, 2009'u hatırlayın -siz de o dönemde aktiftiniz sonuç olarak- 2009'da protokoller imzalanmıştı, sınırlar açılacaktı, demokratik çözüm olacaktı ve şu harita var ya Sayın Bakan, savaş sonucu -bakın, Anadolu Ajansının haritası- şu harita tahkim edilecekti; iyi niyet adımları çerçevesinde Ermenistan bu rayonlardan çekilecekti adım adım Türkiye'nin sınırları açması ve diğer koşullar çerçevesinde ve şu anda savaş sonucu, 8 bin insanın ölümü sonucu oluşan harita yine oluşacaktı ve Laçın Koridoru vardı. Şimdi tek fark, burada Nahçıvan'la bir koridor daha olacak ama Sayın Bakan, gelin, yapılan anlaşmaya bakalım. Yapılan anlaşma kimler arasında? Hani "Sahada da masada da olacağız." diyordunuz ya, Rusya-Azerbaycan-Ermenistan arasında. Peki, anlaşmada Türkiye'nin adı geçiyor mu? Hiçbir yerinde geçmiyor Sayın Bakan, her yerde "Rus barış güçleri" deniyor. Rusya barış güçleri Laçın Koridoru'nu kontrol edecek, Rusya barış güçleri Nahçıvan-Azerbaycan koridorunu kontrol edecek, Rusya barış güçleri Dağlık Karabağ'da olacak. Dağlık Karabağ'da işgal sona erdi mi? Hayır, ermedi. Dağlık Karabağ şu anda Ermeni ve Rus güçlerinin kontrolünde ve beş yıl boyunca bu böyle sürecek. Sizi temin ederim beş yıl sonra da bu devam edecek çünkü Ruslar asla meseleleri çözmezler, çözmek istemezler; kendine bağlı Sovyet alanında bütün meseleleri çözümsüz bırakmışlardır ve bu çözümsüzlük çerçevesinde devletleri kendisine bağımlı hâle getirmiştir. Oysa 2009'daki protokoller üzerinde ısrarcı olsaydık Türkiye bölgede olacaktı, Türkiye barışı sağlayan ülke olacaktı, Türkiye, Kafkasya'daki etkisini ciddi anlamda artıracaktı. Savaş oldu, ne oldu? Ruslar bölgeye girdiler değerli arkadaşlar ve sorun da çözülmedi. Dağlık Karabağ sorunu hâlâ devam ediyor, yeni savaş potansiyeli olarak devam ediyor ve sonucunda, arkadaşlar, Rusya 2 ülkeye de silah satmaya devam edecek. Bakın, olaylarda Rusya satranç oynuyor, Sayın Bakan, siz tavla oynuyorsunuz. Biliyorsunuz satranç bir strateji oyunudur, Rusya bu savaşta tek kurşun atmadan tek kazanan olmuştur, iddiayla söylüyorum.
Bakın, değerli arkadaşlar, "kardeş Azerbaycan" diyorsunuz, Azerbaycan benim de kardeşim ve yüzlerce Azerbaycan barış sevdalısıyla birlikte savaşın durması için mücadele verdik ama başaramadık. Pek çok savaş karşıtı vardı, Azerbaycan'ın demokratikleşmesini isteyenler vardı. Ama ne oldu? Hamaset kazandı, milliyetçilik kazandı, otoriterlik ve otokratlık kazandı. Ermenistan'da biliyorsunuz Paşinyan var ve o da ciddi anlamda Batı'yla yakınlaşmak istiyordu, Türkiye'yle ön şartsız görüşmek istiyordu ama bu eli tutmadınız Sayın Bakan. Sonuçta ne oldu? Ermenistan'da da çözüm istemeyenler belki yakında gücü ele geçirecekler ve çözüm istemeyen Azerbaycan, çözüm istemeyen milliyetçilerin elinde Ermenistan ve Rusya hâkimiyetinde bir Azerbaycan... Sekiz yıl önce Rusya Azerbaycan'dan çıkmıştı değil mi Sayın Bakan? Şimdi yeniden Azerbaycan'a girdi sayenizde. Size ne teselli ikramiyesi veriyorlar? "Efendim, gözlem noktasında olacağız."
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Paylan, bir dakika ek süre veriyorum, lütfen tamamlayın.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sizi Bakü'de bir ofise oturtacaklar, önünüze kamerayı koyacaklar, "Buyurun izleyin." diyecekler; Türkiye'ye düşen rol bu. Oysa Türkiye'ye düşen rol Kafkaslarda barışı inşa etmekti, oyun kuran bir Türkiye olmaktı. Ne Kafkaslarda ne Balkanlarda ne Orta Doğu'da oyun kuramıyoruz. Neden? Çünkü çoğulcu bir bakışa sahip değiliz, tekçi bir bakışa sahibiz; savaşlarda ve kavgalarda "Benim soydaşım mı, değil mi?" diye bakıyorsunuz. Oysa benim bir hayalim var: Türkiye bir gün "kardeş Azerbaycan" dediği gibi "kardeş Ermenistan" da desin. Bizim Azeri vatandaşlarımız olduğu gibi Ermeni vatandaşlarımız da var; çok kimlikli, çok kültürlü Osmanlı'nın bakiyesiyiz. Niye "kardeş Azerbaycan" oluyor da "kardeş Ermenistan" olmuyor? Niye Türkiye oyun kuran ve barış sağlayan bir Türkiye olamıyor gerek Balkanlarda gerek Orta Doğu'da gerek Kafkaslarda? Maalesef sonuçta bütün oyunlarda satranç oynayan Rusya kazanıyor, tavla oynayan sizler kaybediyorsunuz Sayın Bakan.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Paylan, ek süreniz de dolmuştur.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bu açıdan, size tekrar çoğulcu bir Türkiye'yi hatırlatmak istiyorum, çoğulcu bir Türkiye'yle yeni bir hikâyemiz olabileceğine inanıyorum. Eğer çoğulcu bir Türkiye hikâyesini yeniden yazarsak yalnızca Türkiye olarak değil, bütün bölge ülkeleriyle hep beraber kazanabileceğimize inanıyorum. Bu açıdan sizi eleştiriyorum Sayın Bakan, umarım eleştirilerimi dikkate alırsınız.
Teşekkür ederim.