| Komisyon Adı | : | (10 / 3200, 3361, 3362, 3364, 3365) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Afet ve Acil Durum Yönetimi (AFAD) Başkanı Mehmet Güllüoğlu'nun, afet ve afet yönetimi hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 25 .11.2020 |
BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Tabii, bütçe görüşmeleri var, KİT Komisyonu toplantıları var; saatler hep birbirine karıştı, oradan oraya koşuyoruz, şimdi de Meclis Genel Kurulunda konuşmamız var. Tabii, kusura bakmayın, ben de dinleyemedim ama en azından enerjik bir AFAD Başkanını görmekten mutlu olduğumu ifade edebilirim.
Şimdi, ben aslında bunu üç bölümde değerlendirelim diyorum: Deprem öncesi yapılacaklar, deprem anında yapılacaklar, depremden sonra yapılacaklar. Dolayısıyla, buraya çağırdığımız uzmanlara daha çok kendi uzmanlık alanlarıyla ilgili konularda sorular sorup görüş alışverişinde bulunabilirsek ben şahsen daha faydalı olacağını düşünüyorum, benim fikrim bu yönde.
Şimdi, ben AFAD diye baktığım zaman da hani Sayın Başkana biz desek ki Kentsel dönüşümü nasıl yapacaksın? Bunun çok fazla bir önemi yok. Daha çok belediyeler, çağırdığımız diğer uzman arkadaşlarımızla bunu daha rahat tartışabiliriz, daha da faydalı olabilir; kendi uzmanlık alanlarında bize daha doğru bilgiler verirler diye düşünüyorum. Mesela bununla alakalı yani "AFAD" dediğimiz zaman ilk anda müdahale ekipleri gibi geliyor; AFAD, sadece depremle ilgilenmiyor, aynı zamanda, diyelim sel oldu, ne bileyim, heyelan oldu, çığ düşmeleri oldu, bilemiyorum salgın hastalıklar da sizin ilgi alanınıza giriyor mu ama neticede olağanüstü bir hâl meydana geldiği zaman AFAD burada devreye giriyor. Şimdi, dolayısıyla daha çok deprem anında size işler düşüyor ama deprem öncesinde de mesela bununla ilgili eğitim çalışmaları, organizasyonlar, işte "Nasıl bir araya gelebiliriz?" "Bir deprem anında nasıl hareket ederiz, nasıl koordine oluruz?" gibi, bunlar da sizin alanınıza giriyordur. Hani sunumunuzu da tam dinleyemedim, belki de bunların hepsi vardır ama ben bunların önemli olduğunu düşünüyorum. Mesela eğitimin... Ben daha önce de 99 depreminde bulunmuştum, o zaman da Parlamentodaydım, mesela üniversitelerde trafikle ilgili böyle bir bölüm yoktu, ben Gazi mezunuyum, ilk defa Gazi Üniversitesinden bir hoca çağırmıştık, hocamızdan en azından deprem, özellikle trafikle ilgili bir bölüm açmasını rica etmiştik. Dolayısıyla bu işin 99 depreminden sonra ilkokuldan itibaren başladığı... Sizin de çocukların özellikle bu hayat üçgenini çok iyi kullandığını söylediğiniz gibi yani bu eğitim çalışmaları önemli.
Bir de bir sürü yardım kuruluşu var yani AFAD var, ne bileyim, diğer gönüllü kuruluşlar var, bunların organizasyonu var. Hani askerde bir yumurtayı 10 kişi taşır ve sonunda yumurta kırılır; bu koordinasyonlar çok önemli. İşte, belediyelerin var, Jandarmanın var, Sivil Savunmanın var, sizler varsınız. Bu koordinasyonların ben önemli olduğunu düşünüyorum.
Yine, özellikle bu işin bir sahibinin olması lazım. Mesela ben özellikle deprem anı için bunu söylüyorum, bütün bu organizasyonların patronu herhâlde AFAD olmalı yani gıdadan tutun, elektrik, su, iletişim de dâhil bunların biri tarafından organizasyonunun yürütülmesi lazım.
En önemli konulardan biri mesela trafik, o an oraya ulaşmak çok önemli. Bunlar daha önceden bilinirse en azından deprem anında hangi yolların ne şekilde, ne amaçla kullanılabileceği... Veya sosyal medya artık çok önemli yani anında bir anonsla binlerce insan bir araya geliyor. Mesela bir kan anonsu oldu İzmir'de, inanılmaz bir şey oldu, artık "Ya, gelmeyin, stoklarda fazlasıyla var." gibi tekrar böyle bir anons oldu. Demek ki sosyal medyayı bu manada çok etkin kullanabilirsek faydalı olacağını düşünüyorum. Yine gıda organizasyonu, giyim organizasyonu yani Türk milletinin biliyorsunuz bu afetlerde yardımseverlik duygusu inanılmaz yüksek yani bunlar koordine edilebilir mi?
Bu işin psikolojisi var deprem sonrası yani o anı yaşayanların inanılmaz farklı psikolojileri var yani özel hayatlarından tutun iş hayatlarına kadar ayrı bir psikolojik boyutu var. Yetişkinlerin var, çalışanların var, işte, bina görevlilerinin var. Bunlar da AFAD'ın kapsamına giriyor diye düşünüyorum. Dolayısıyla, bunlarla ilgili nasıl bir organizasyonlarınız var?
Şimdi, tabii, İzmir'de netice itibarıyla yıkılan, araştırma yapılan bina sayısı 8 veya 9; ağır hasarlıları söylemiyorum. Allah korusun, bir İstanbul depremini düşünün, binlerce binanın yıkıldığını düşünün; bununla ilgili asıl imtihan orada aslında; Allah korusun, biz olmasını hiçbir zaman arzu etmeyiz ama olduğu anda... İşte, bilim adamaları diyor "Otuz yıl var önümüzde." diye, bunu 99'da söylüyordular, yirmisi geçti, on yıl kaldı. Dolayısıyla, AFAD cephesinden bunlarla ilgili muhakkak organizasyonların olması lazım.
"Toplanma alanı" derken insanların gelip dikildiği alan olarak ben şahsen algılamıyorum, burada kimse de öyle algılamıyordur yani orada, toplanma alanında altyapısından tutun da işte, orada lavabosu, tuvaleti, yemekhanesi, ibadethanesi, barınma merkezleri dâhil bunların daha önceden planlanması lazım. İşte bunlar tam da AFAD'ın yapacağı şeyler. İşte konteyner, barınma faslı adı altındaki çadır madır organizasyonları... Mesela arada bir tatbikat yapsanız, Allah korusun "İstanbul'da diyelim ki küçük bir deprem oldu, hadi minimum 20 bin kişiyi toplanma alanlarında bir toplayalım, bunlar da burada bir ay barınsınlar." gibi hani böyle belli simülasyonlar yapılırsa katkı sağlayacağını düşünüyorum.
Netice itibarıyla ülkemizin yüzde 67'si şöyle veya böyle deprem kuşağının içerisinde yani bizler depremle yaşamayı öğreneceğiz, bundan başka şansımız yok. Bunun önüne geçmek mümkün mü? Mümkün, gelişmiş ülkelerde 7 şiddetinde depremlerde insanlar dışarıya çıkma gereği bile duymuyorlar. Dolayısıyla, ben size binalarla ilgili, zeminle ilgili, jeofizikle ilgili, fay hatlarıyla ilgili, kentsel dönüşümle ilgili bir soru yöneltmek istemiyorum; daha çok sizin ilgi alanınızla ilgili soruları yöneltmeye çalışıyorum. Mesela, bu iletişim; bir anda telefonlar melefonlar kesildi, bununla ilgili mobil baz istasyonları, şunlar bunlar muhakkak kullanılabilir.
Tabii, 99'dan sonra, bu büyük depremden sonra belli organizasyonlar oldu; ilk anda müdahalede bunu sahada da görüyoruz. Zaten depremde biliyorsunuz ilk yirmi dört saat çok önemli, ondan sonraki kırk sekiz saat, yetmiş iki saat; artık yetmiş ikiden sonra ümitlerin hep bittiği an, ne yapılabilecekse o arada... Hayat her şeyden daha önemli. Buralar da tam sizinle alakalı olan şeyler. Mesela teknolojiler de değişiyor; değişen ve gelişen sisteme göre AFAD kendini yenileyebiliyor mu? Eskiden köpekle aramalar vardı, şimdi kameralardan tutun daha farklı kurtarma metotları var, farklı yöntemler var veya bunlarla ilgili bizim Komisyonumuzdan bir destek istiyor musunuz? "Şunlar artık bizim yapabileceğimiz şeyler değil, yönetmeliklerle, kanunlarla biz şunu aşamıyoruz." AFAD açısından söylüyorum, böyle bir öneriniz var mı? Yani "Şöyle şöyle olursa, şu kanunlar çıkarsa, şu çalışmalar olursa..." Çünkü burası da sizin söylediğiniz bir merkez; sizi de dinleyeceğiz, diğer arkadaşları da dinleyeceğiz; buradan oluşturduğumuz bilgilerle de bir sonuca gitmeye çalışacağız. Bu manada sizin öneriniz var mı "Şu, şu, şu konularda da adım atılırsa iyi olur." diye? Çünkü netice itibarıyla depremin ne zaman, nasıl, hangi vakitte bizlerle muhatap olacağını bilmiyoruz. Mümkün olduğunca bu işlerin bugün değil, dün yapılması lazım gelir kanaatindeyim yani o aşk ve şevk içerisinde problemlerin çözüm önerilerini ortaya koymamız lazım gelir diye düşünüyorum.
Başkanım, öncelik verdiğiniz için de ayrıca teşekkür ediyorum.