KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Bakan, kıymetli bürokratlar, sayın basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakanım, öncelikle geçmiş olsun diyorum.

Ülkemizde huzur ve güvenliğin sağlanması için yaptığınız başarılı çalışmalardan dolayı da sizi ve çalışma ekibinizi kutluyorum.

Covid-19 virüsüyle mücadelede yaptığınız özverili çalışmalar, tedbirlerin uygulanmasında mülki idare ve güvenlik personelinin üstün görev anlayışı, afetler konusunda yürüttüğünüz görevler, her afette ilk andan itibaren afete maruz vatandaşlarımıza koşmanız, kurtarma çalışmalarına refakat etmeniz ve gereken desteği sağlamanız, elbette terörün kökünü kazımak için kararlı, etkin ve başarılı mücadeleniz milletimiz tarafından görülmekte takip ve takdir edilmektedir. Bakanlık ve bağlı kuruluşlarımızın tüm çalışanlarına ve kahraman güvenlik güçlerimize sizin nezdinizde minnet ve şükranlarımı sunuyorum. Bugüne kadar şehit olan tüm kahramanlarımıza Allah'tan rahmet, tedavi görenlere acil şifalar diliyorum.

Sayın Başkan, maalesef hem bölgemiz hem de küresel sistem huzursuzluk sarmalındadır. Güç rekabetleri, hegemonya kavgaları, bölüşüm ve paylaşım mücadeleleri; insanlık değerlerinin asal tehdidi, insani emanet ve mirasların asıl düşmanıdır. Terörizmi stratejik çıkarları, siyasi ve ekonomik amaçları kapsamında acımasızca kullanan ülkelerin gerek insan hakları gerek demokrasi kültürü gerekse de özgürlükler konusunda söyleyebilecekleri hiçbir şey yoktur. Terörle arasına mesafe koymayan ülkeler, kurumlar, kuruluşlar insani trajedilerin yegâne failleridir. İnsan hayatına, insan haysiyetine bir saldırı olan terör hem bölgemizi hem de dünyanın pek çok bölgesini kasıp kavurmaktadır. Sözde gelişmiş ülkelerin terörle aynı çemberde, aynı cephede buluşmaları izahı mümkün olmayan bir ilkellik örneğidir. Emperyalist ülkelerin bir asrı aşan süredir Orta Doğu havzasını karıştırmak, çatıştırmak, birbirine düşürmek, bundan da azami düzeyde nemalanmak istediği açıktır, aleni bir gerçektir. İsyanların tetiklenmesi, hükûmetlerin devrilmesi, toplumsal fay hatlarının kırılması, terör örgütlerinin kurulup kışkırtılması, bölünme ve parçalanma dinamiklerinin harekete geçirilmesi vahşi bir programın, Vandal bir planın farklı arayüzleridir.

Çevreden merkeze ulaşmak hedefiyle ağlarını ören emperyalist husumet ve melanetin asıl hedefinde Türkiye ve büyük Türk milleti vardır. Maksat Türk milletini bağımsızlığından koparmak, yurdundan söküp çıkarmaktır. Mazisi yüzyıllara dayanan bir hesaplaşmanın hâlen sürdüğü hatta azgınlaşıp boyut değiştirdiği millî hafızalarda tescillidir. Gönül coğrafyalarımız yanarken dirlik ve düzenimizi korumak eşyanın tabiatına aykırıdır. Eğer engel olunmazsa komşu coğrafyalardaki çözülmenin dayanacağı son sınır Türkiye'dir. Irak, Suriye, Ege, Doğu Akdeniz ve Kafkasya başta olmak üzere bölgemizde yaşananlar, Türkiye'nin etrafında nasıl bir kuşatma planının uygulamaya konulduğunu açık bir şekilde göstermiştir. Sınırlarımıza paralel şekilde kurulmak istenen ve millî azimle parçalanan terör koridoru, küresel Türk düşmanlığının sahne almasından başka bir şey değildir.

Millî bekamızı tehdit eden devasa sorunlara, daha etkili karşılık Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle verilmektedir. Terörle mücadeledeki başarılar, sınır ötesindeki operasyonlar, egemenlik haklarımızın muhafazası Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi sayesinde daha hızlı ve tesirli hâle gelmiştir. Türkiye, etrafında tesis edilen husumet cephesini yıkmak için ön almakta, çok değişkenli dış politika enstrümanlarıyla çağın akışına millî perspektiften ve başkent Ankara vizyonuyla bakarak gelişmelere müdahil vasfını göstermektedir. Suriye'den Dağlık Karabağ'a, Libya'dan Irak'ın kuzeyine kadar Türkiye, sınırlarımızın sıfır noktasında değil, coğrafyaların ta derinliklerinde hem mazlumları hem de bekasını müdafaa etmektedir. Bu müdafaa onurlu ve meşru bir müdafaadır. "Ne işimiz var Suriye'de, ne arıyoruz Libya'da?" diyenlerin beka mücadelesini kavrayamadıklarını görüyoruz. Doğal ve normal olmayan, binlerce kilometre uzaktan gelip bölgemizde silah ve zor kullanan ülkelerin cüretkârlıklarıdır. "Türkiye'nin ne işi var?" diye Hükûmeti sorgulayanların, bir kez olsun bu bölgede "ABD'nin ne işi var, Rusya'nın ne işi var, Fransa'nın ne işi var?" diye sorduklarını görmedik, duymadık. Türkiye'nin olmadığı veya tecrit edildiği bir Orta Doğu ya da Akdeniz tablosunda hiç kimsenin hayat hakkı olmayacaktır. Aynı şey Balkanlar ve Kafkaslar için de geçerlidir çünkü zalimlerin pusulası kandır, onlar için her yol mübahtır, amaçları yeraltı kaynaklarıyla birlikte jeopolitik ve jeostratejik çıkarlarını en üst ve azami düzeye çıkarmaktır.

Dış işgal cephesine ilaveten tesis edilen iç işgal cephesi de Türkiye'nin kuyusunu kazmak için işbaşı yapmıştır. 2013 yılında Gezi olaylarıyla denediler, olmadı; 2014 yılında 6-8 Ekim olaylarıyla denediler, olmadı; 2015 yılında çukur eylemleriyle, hendek terörüyle denediler, olmadı; 2016 yılında 15 Temmuz FETÖ darbe teşebbüsüyle denediler, gene olmadı. Oyunları bitmedi ama yine olmayacak, yapamayacaklar, başaramayacaklar. Türk milleti 83 milyon insanıyla birdir, hıyanet ve husumete karşı etten duvar, yenilmez iradedir. Türk vatanı bölünmez bütündür ve bu uğurda yapacağımız fedakârlıkların da sınırı yoktur.

Türkiye'nin terörle mücadele kararlılığı, zulüm ve ihanete aman vermeyen millî karakteri taviz ve tavsama göstermeden icra ve ifa edilmektedir. Pençe, Kıran, Kapan, Yıldırım Operasyonları terörün belini kırmakla kalmamış, Türk devletinin kudretini hainlere demir yumrukla göstermiştir. Sürdürülen mücadele, bekamızla doğrudan ilgili, millî birlik ve bağımsızlığımızla yakından ilişkilidir. Aslına bakarsanız yürütülen terörle mücadele süreci partilerüstü bir mana ve muhtevayı taşımakta ve kapsamaktadır ancak demokrasi, özgürlük, adalet kavramları arkasına saklanıp terörle mücadeleyi karalamaya çalışanlar, Türkiye'yi karıştırmak ve kaosa sokmak niyetini aleni şekilde gösterenler ve bunları el üstünde tutanlar bilinmektedir. Ne demokrasi ne özgürlük ne de insan hak ve hukuku terörün banisi ve bahanesi olamaz. İster siyasetçi ister gazeteci ister kamu görevlisi ister belediye başkanı görevi, unvanı, siyasi pozisyonu, makam ve konumu ne olursa olsun hiç kimse suç işleme özgürlüğüne sahip değildir. Kanunların açıkça suç saydığı bir fiili işleyen kim olursa olsun bunun sonuçlarına katlanmak durumundadır, bu evrensel bir kuraldır. Söz ve eylemleriyle kuşkuya yer bırakmayacak düzeyde terör örgütlerinin emellerine hizmet ettiği belli olanların cezaevinde bulunması demokrasi adabının bir gereği, adalet ve hukuk ölçülerinin bir gerçeğidir.

Belediye başkanlarının hukuki tedbir yoluyla görevden alınması ve kayyum atanması eleştirilmektedir. Belediye yönetimleri, demokratik süreçlerin en önemli etapları arasındadır. Vatandaşlarımızın yaşadıkları beldelerden büyükşehirlere kadar ilk temas ve hizmet noktası belediyelerdir. Ancak hiçbir belediye yönetimi millî iradenin takdir ve teveccühünü istismar ve inkâr yanlışına sapmamalıdır. Sandık marifetiyle belediye başkanı seçilmek, erdem ve önemi bilinmesi gereken demokratik bir mükâfattır. Bu konuda tereddüde mahal yoktur. Üstlendikleri emanete riayet ve sadakat göstererek hizmet eden belediye başkanları hürmetle yâd edilirken hıyanet edenler hukuki tasarrufla layık oldukları muameleyi kaçınılmaz şekilde görmektedir. Terör örgütüne yardım ve yataklık yapan, milletimizin imkân ve kaynaklarını terör örgütüne aktaranları görevden almayacaksınız da ne yapacaksınız? Seçilmek hiç kimseye hukuken ayrıcalık sağlamaz. Hukuk karşısında herkes bir ve eşittir. Belediye imkânlarını terör örgütlerine seferber edenlerin hukuki tedbir yoluyla görevlerinden uzaklaştırılıp yerlerine kayyum atanması çok doğru, hukuki ve yerinde bir karardır. Artık terörün sonuna yaklaşılmaktadır. Kanlı örgütün dağ kadrosu günbegün erimekte, kırmızı, mavi, yeşil, turuncu ve gri listelerde yer alan elebaşları bir bir imha edilmektedir. Sırada korkudan köşe bucak saklanan Kandil'in yılanları, çıyanları, akrepleri vardır. Onların da döktükleri kanda boğulacağı günler yakındır. Bu kanlı süreç nihayete ermekte, iç barış ve huzur ortamı el birliğiyle güçlü bir şekilde tesis edilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; göç olgusu insanlık tarihi kadar eskidir. Pek çok insan terörden, savaştan, işkence ve ölüm tehlikelerinden kurtulabilmek uğruna plastik şişme botlarla açık denizleri geçmeyi dahi göze almıştır. Uluslararası Göç Örgütünün 2020 raporuna göre hâlen 272 milyon insan göç yolundadır. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin 14'üncü maddesinde "Herkes zulüm karşısında başka ülkelerde sığınma talebinde bulunma ve sığınmacı hakkından istifade etme hakkına sahiptir." hükmü yazılıdır. On yıllardır insanlık nutukları atan, sürekli hamaset yığınağı yapan hiçbir ülkenin ahlaki ve insani inandırıcılığı geldiğimiz bu aşamada kalmamıştır. Hani insan hakları, hani insan onuruna hürmet, hani zulme karşı mazlumlara himmet? Türk milleti mazlumlara her fırsatta kucak açmış, sofrasına buyur etmiştir; Batılı ülkeler ise kulak tıkamış, burun kıvırmıştır. Türkiye taahhütlerine her zaman sağdık kalmış, sözünü tutmuştur. Sözünü tutmayanların kimler olduğu çok açıktır. Aylan bebeğin hiçbir suçu, günahı yoktu; ne silahı, ne bombası, ne de güç ve hâkimiyet mücadelelerini biliyordu. Eline aldığı kurumuş ekmekle öğün geçiriyor, ailesiyle birlikte umuda yelken açıyordu. Aylan bebekten bütün ülkelerin, bütün küresel kuruluşların yüzleri varsa kızarmalı, gözleri varsa yaşarmalı, vicdanları varsa da sızlamalıdır. Allah bu hesabı bir gün mutlaka soracaktır. Mazlumların ahı vakti saati geldiğinde zalimleri perişan edecek, inim inim inletecektir. Bizim niyazımız, bizim duamız dünya gözüyle dileğimiz kesinlikle budur.

Türkiye insani sorumluluğunu yeterince yerine getirmiştir. Kucak açılması gereken mağdurlara her seferinde alicenaplıkla gereği yapılmış, sınır kapıları aralanmıştır. Ülkemize sığınmak isteyen mazlumları sahipsiz bırakmayız ama Türk milletinin ve Türkiye'nin de geleceğini yabana atamayız. Türkiye önemli sayıda sığınmacının ülkemizde bulunmasının oluşturduğu yüksek ekonomik maliyetin yanında önemli sosyal problemlerle de karşı karşıya kalabilir.

Yaptığımız harekâtlarla başta İdlib bölgesinden olmak üzere yeni göçler önlenmiş, oluşturulan güvenli alanlara da 411 bin Suriyeli dönmüşlerdir. Ülkemizde misafir olan Suriyelilerin bir an önce vatanlarına kavuşturulmaları için Suriye'de gerekli güven ve huzur ortamının sağlanması konusunda çalışmalar sürdürülmelidir.

Milliyetçi Hareket Partisi göç meselesini bütün yönleriyle analiz etmekte, üstünde kafa yormaktadır. Bu kapsamda partimiz AR-GE bünyesinde aralarında çok değerli bilim insanlarının ve uzmanların bulunduğu Sınır Aşan Göçler Komisyonu kurulmuş, hazırlanan teferruatlı çalışma kitaplaştırılarak kamuoyuyla paylaşılmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kahraman yetiştirebilmek milletler için paha biçilemez bir haslettir. Bu durum aynı zamanda sinesinden kahraman çıkaran milletlerin yaşama ve payidar olma azminin güvencesidir. Kahramanı susmuş bir milletin hayat pınarları kurumuştur. Türk milleti kutlu varlığından, kahraman yetiştirme konusunda üstün bir meziyet ve başarıyı haizdir. Kahraman evlatlarımız insanüstü bir gayretle bekamızın haklı ve meşru savunmasını icra ederken dualarımız onlarladır. Türk vatanının teminatları kahramanlarımızın haklarını ödememiz mümkün değildir. Hepsiyle gurur duyuyoruz, övünüyoruz.

Türk polisinin gerek özlük haklarıyla ilgili çözüm bekleyen sorunları vardır. Polislerimiz emekli olunca maaşları yarı yarıya düştüğünden yaş haddine kadar çalışmak zorunda kalmakta, emekli olunca da geçim sıkıntısı çekmekte, yeniden iş bulabilmek, gelir elde edebilmek için uğraşmaktadır. Emniyet hizmetleri sınıfında çalışan yönetici personelin ek göstergeleri iyileştirilmeli, polislerin ek göstergesi 3600'e yükseltilmelidir ki bu konuda çalışmaların sürdüğü daha önce yetkili ağızlar tarafından açıklanmıştır. Yine, mülki idare amirlerinin görev, yetki ve sorumlulukları ile ücretleri arasında denge sağlamak amacıyla ve yargı mensuplarının özlük hakları esas alınmak suretiyle ek gösterge ve makam tazminatları yeniden düzenlenmelidir.

Güvenlik hizmetleri sunan kuruluşlar arasında iş birliği ve ortak bilgi sistemleri altyapısı daha da geliştirilmeli, ulusal ve uluslararası kurumlar arasında iş birliği ve koordinasyon artırılmalı, suçların soruşturulması ve aydınlatılması kapsamında bilgi teknolojileri daha etkin kullanılmalı, analiz yöntemleri geliştirilmelidir

Siber suçlarla mücadele son derece önemlidir. Bu kapsamda önemli çalışmaların olduğunu biliyoruz. Siber güvenlik, güvenli ve bilinçli teknoloji kullanımı, siber saldırı konularından önleyici, bilinçlendirici faaliyet, içerik ve ürünler geliştirilmelidir.

Uyuşturucuyla mücadele önemle üzerinde durulması gereken bir konudur. Türkiye'de uyuşturucuya erişimin ve kullanımın yaygınlaştığı bilinmektedir. Uyuşturucuyla mücadelede devletimiz önemli hizmetler yapmakta, etkili sonuçlar almaktadır. Bunun yanında şüphesiz ki en önemli unsur ailelerin bu mücadeleye destek olması, çocuklarına sahip çıkmasıdır. Bununla beraber, güvenlik birimlerinin uyuşturucuyla mücadele kapasitesi artırılmalı, yasa dışı ekim alanlarının uzaktan algılama teknolojisinin kullanılarak belirlenmesine devam edilmelidir. Uyuşturucuyla mücadele konusunda halkı bilinçlendirme çalışmaları sürdürülmelidir. Uyuşturucuyla mücadele çalışmalarının takibi amacıyla veri toplama kapasitesi güçlendirilmelidir.

Kurumlar arası iş birliğine dayalı entegre sınır yönetimi anlayışı çerçevesinde, teknolojik ve fiziki altyapının iyileştirilmesi yoluyla kara ve denizlerde sınır güvenliğimiz daha da artırılmalıdır. Koruyucu ve önleyici güvenlik hizmetlerinin etkinliği artırılmalıdır. Toplum destekli kolluk yaklaşımı güçlendirilmeli, toplum destekli polislik faaliyetlerine devam edilmeli, huzur toplantıları ve suç mağduru ziyaretleriyle vatandaşa ulaşma çalışmaları sürdürülmelidir. Suçla mücadelede önleyici kolluk tedbirleri artırılmalı; güven, huzur uygulamaları yaygınlaştırılmalı; gerekli tarama cihazı, kapı tipi ve el tipi metal arama algılayıcı ihtiyaçları giderilmelidir.

Sayın Bakanım, Bakanlığınızın 2021 yılı bütçesinin hayırlı ve bereketli olmasını diliyorum, saygılar sunuyorum.