KOMİSYON KONUŞMASI

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, saygıdeğer Komisyon üyeleri, Cumhurbaşkanlığının değerli bürokratları, kıymetli basın mensupları; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, sunumunuz için teşekkür ediyorum. Millî menfaatlerimizin korunması, milletimizin huzur ve refahının artırılması adına gösterdiğiniz gayret için Sayın Cumhurbaşkanımıza, size ve Cumhurbaşkanlığı çalışanlarına teşekkür ediyorum.

Cumhurbaşkanlığının 2020 yılı başlangıç ödeneğine göre yüzde 28 oranında artan bütçe teklifi 4,03 milyar Türk lirasıyla merkezî yönetim bütçesi içerisinde yüzde 3 paya sahiptir. 2019 yılı kesin hesabına ilişkin Sayıştay Raporu'nda Cumhurbaşkanlığının ve bağlı kuruluşlarının geçerli finansal raporlama kapsamındaki mali rapor ve tablolarının tüm önemli yönleriyle doğru ve güvenilir bilgi içerdiği kanaatine varıldığı ifade edilmiştir. Bu durum işlemlerin usulüne uygun yapıldığını ve Sayıştayın önceki uyarılarının dikkate alındığını göstermesi bakımından önemli bulunmaktadır.

16 Nisan 2017'de yapılan Anayasa değişikliğiyle yönetim sistemimiz kapsamlı bir reforma tabi tutulmuş ve Türk milletinin iradesiyle gayesi güçlü devlet, güçlü yönetim ve demokratik istikrar olan Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçilmiştir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, siyasi ve toplumsal uzlaşmanın ön plana çıktığı, millî iradenin doğrudan tecelli ve temerküz ettiği bir yönetim yapısıdır. Sistemde kuvvetler ayrılığı tahkim edilmiş, yasama, yürütme ve yargı organları kendi içinde daha güçlü, daha etkin ve daha bağımsız hâle gelmiştir. Türkiye bölgesel ve küresel gelişmelere daha hızlı reaksiyon gösterme kabiliyeti kazanmış, lider ülke Türkiye hedefi doğrultusunda etkin ve verimli bir çalışma imkânı doğmuştur. Karar süreçlerindeki tıkanıklıklar açılmış, hükûmet etme sistemindeki engeller aşılmıştır. Devlet yapısı, teşkilatlanma, insan gücü ve diğer tüm unsurlarıyla yeni sisteme uygun hâle getirilmiştir. Türkiye'nin tarihsel yönetim yapısı da dikkate alınarak kamu yönetiminde önemli yapısal dönüşümler bu süreçte gerçekleştirilmiştir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi sayesinde Türkiye 15 Temmuz hain darbe girişimiyle başlatılan işgal planının çok cepheli olarak devam ettirildiği süreçte tüm meydan okumaların karşısında durabilmiştir. Başta millî güvenliğimiz ve terörle mücadele olmak üzere etkin kararların alınması kolaylaşmış, ekonomik operasyonlara karşı koyulabilmiş, Covid-19 salgınıyla dünyanın gıpta ettiği etkili bir mücadele yapılabilmiş, aynı zamanda da vatandaşlarımızın huzur ve refahına dönük adımlar süratle atılmıştır.

Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi itibarsızlaştırılmaya, Türkiye yeniden parlamenter sistemdeki sıkıntılı süreçlerin karanlık dehlizlerine sokulmaya çalışılsa da uygulandığı süre içerisinde etkinliği görülen sistem milletimiz nazarında da karşılık bulmuştur ve bundan geriye dönüş olmayacaktır.

Değerli Komisyon üyeleri, özellikle yakın coğrafyamızda yaşanan çatışma ve kaos ikliminden en çok etkilenen ülkelerin başında Türkiye gelmektedir. Bu nedenle Türkiye çok geniş bir coğrafyada askerî, siyasi, diplomatik olarak yer almakta, faaliyet yürütmektedir. Türkiye bu gücünü ise etkili yönetim şekli başta olmak üzere siyasi, askerî ve teknolojik kapasiteye sahip olmasından almaktadır.

Savunma sanayisi, Türkiye'nin son yıllarda âdeta destan yazdığı sektörler arasındadır. Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı'nda, Savunma ve Havacılık Sanayii İmalatçılar Derneğine atıfla savunma sanayimizdeki yerlilik oranının 2021 yılında yüzde 71'e ulaşması, savunma ve havacılık yurt dışı satış gelirlerinin 6,2 milyar dolara çıkması, savunma ve havacılık sanayisi cirosunun ise 19,7 milyar dolara ulaşması hedeflenmektedir. Bu olumlu tablo Türkiye'ye hem yenilikçi ve dinamik bir savunma sanayisi, hem de yüksek kabiliyetli, güçlü bir ordunun muhafazasını sağlayacaktır. Bu çerçevede, Türk Silahlı Kuvvetlerinin dünyanın en caydırıcı ordularından biri hâline getirilmesi, Türkiye'nin jeopolitik ve jeostratejik konumunun, tarihî ve kültürel mirasının yüklediği sorumluluğun da gereğidir.

Askeri savunmada asimetrik, politik, ekonomik ve güvenlik anlayışlarını dikkate alan, ön alıcı bir yaklaşımla millî çıkarlarımızı sınırlarımızın ötesinden başlayarak koruyacak stratejik güvenlik anlayışıyla, üye olunan uluslararası güvenlik ortaklıkları ve müttefik ilişkilerinden bağımsız, ülkemizin kendi dinamik ve değerlerinden hayat bulan millî savunma yapılanmasının devam ettirilmesi de savunma sanayimizin güçlenmesiyle doğru orantılı olacaktır.

Yeryüzündeki paylaşım kavgasının yeni bir biçime evrildiği, ticaret savaşlarının küresel dengeleri altüst ettiği, teknolojik gelişmenin, dijital dönüşümün, çevresel felaketlerin ve ekonomik paradigma değişikliklerinin arifesindeki insanlık, zamanın dar bir geçitten geçtiğine şahitlik etmektedir. Kuşkusuz, Türkiye'nin, başta siyaset kurumu olmak üzere tüm aktörleriyle, özellikle kendisine yakın coğrafyalarda meydana gelen olayları bu gözle, bütüncül bir perspektifle ve Türkçe bakış açısıyla okuma ve kavrama zorunluluğu bulunmaktadır.

Geride bırakmakta olduğumuz 2020 yılında, Covid-19 salgını, doğal afetler, orman yangınları, ekonomik ve siyasi pek çok sorun varlığını hissettirmiş, gündemimizi meşgul etmiştir. Terörist saldırılar, iç ve dış komplolar, ekonomi üzerinden yapılmak istenen operasyonlar; Suriye'den Libya'ya, Ege'den Doğu Akdeniz'e, Orta Doğu'dan Kafkaslara egemenlik haklarımıza yönelik saldırılar, yakın coğrafyamızdaki kaos ortamı yıla damgasını vurmuştur. Yapılan saldırılarla ekonomik güvenliğimiz tehdit edilmiş, Covid-19 salgınının ekonomiye olan olumsuz etkilerinin azaltılması ve tüm toplum kesimlerinin bu süreçten olumsuz etkilenmemesi için bir dizi tedbir alınmış ve uygulamaya koyulmuştur. Bu süreçte Türkiye ekonomisi bakımından güven ve istikrar içinde, sağlıklı bir yatırım, üretim, ihracat ve istihdam zincirinin sürdürülebilirliği önemli hâle gelmiştir.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Türkiye'nin büyümesi ve gelişmesi, daha güçlü bir ülke olması için demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü esasında ekonomik ve sosyal olarak süratle yol alabilmemiz için atılacak reformist adımların Türkiye'nin gücüne güç katacağını değerlendiriyoruz.

Türkiye, bölgesel ve küresel gelişmelerin dayattığı risk ve tehditleri bertaraf ettiği, fırsat ve imkânları değerlendirdiği, millî kaynaklarını harekete geçirdiği takdirde 2023, 2053 ve 2071 hedeflerini gerçekleştirebilecek, lider ülke ve küresel bir güç olacaktır. Bunun için, Türk milleti ortak paydasında buluşarak enerjimizi Türkiye'nin kutlu geleceğinin inşasına odaklamak, Türkiye'yi rekabet üstünlüğüne sahip bir ülke hâline getirmek için ortak bir gayret içine girmek yeterli olacaktır.

Cumhurbaşkanlığı yeni yapısına uygun olarak kurumsal kapasitesini süratle artırmaktadır. Bu kapsamda dünyanın sayılı kütüphanelerinden biri olan Cumhurbaşkanlığı Kütüphanesinin milletimizin hizmetine sunulması gurur verici olmuştur. Ayrıca, internet üzerinden devlet arşivleri belge görüntüsü sağlanabilmesi, kamu kurum ve kuruluşları tarafından üretilmiş belgelerin bir sistem içerisinde saklanacağı Devlet Arşiv Veri Merkezi Projesi'nin devreye alınması da önemli bir adım olmuştur.

Özellikle yaşadığımız salgın döneminde dijitalleşmenin, buna bağlı olarak da bilgi ve kişisel veri güvenliğinin önemi ve farkındalığı artmıştır. Bu gidişata ve çağa ayak uydurmak için gerekli alt yapının hazırlanması da önemli hâle gelmiştir. Bu noktada Cumhurbaşkanlığına bağlı Dijital Ofisin teşekkülüyle ne denli önemli bir adımın atılmış olduğu da ortaya çıkmıştır.

Bu çerçevede e-devlet üzerinden tüm hizmetlerin alınabileceği Tek Durak Hizmet Noktası Projesi'nin uygulamaya girmesiyle vatandaşlarımızın tek bir noktadan tüm hizmetlerini alabilmesinin mümkün hâle gelmesi vatandaş odaklı yönetim anlayışının da bir tezahürü olacaktır. Türkiye'nin dış tanıtım faaliyetlerini yürütmek, kamu diplomasisi faaliyetleri kapsamında iç ve dış kamuoyunda Türkiye'nin tezlerini anlatmak, kamuoyunu aydınlatmak, Türkiye'ye yönelik dezenformasyon ve kara propagandayla mücadele etmek, devlet ve vatandaş ilişkisini daha da güçlendirmek gibi görevleriyle İletişim Başkanlığına önemli bir sorumluluk yüklenmiştir. Türkiye'nin bölgesel ve küresel düzeyde artan etkinliği, meydan okumalara verdiği cevap ve millî menfaatlerimizi koruma kararlılığı, Türkiye'ye yönelik hasmane kampanyaların bizzat devletler eliyle yürütüldüğü bir süreçle karşılaşmamıza yol açmıştır. Bu gelişmeler, İletişim Başkanlığının işlevinin önemini ortaya koymuştur. Nitekim, Türkiye aleyhine algı oluşturmaya dönük girişimlere karşı yerinde ve zamanında müdahalelerle ülkemizin çıkarları korunmuştur.

Son olarak, Diyanet İşleri Başkanlığının din istismarıyla mücadele konusunda ülke sathında çalışma yapmasının ve İslam dininin esaslarını anlatarak sapkın akınlara karşı toplumsal bilinçlendirme görevini yerine getirmesinin hayati önemde bir konu olduğunu ifade etmek istiyorum.

Bu düşüncelerle, Cumhurbaşkanlığı ve bağlı kuruluşları bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, sizleri saygıyla selamlıyorum.