KOMİSYON KONUŞMASI

KEMAL ZEYBEK (Samsun) - Sayın Başkanım, değerli Komisyonun değerli üyeleri, TİGEM'in Değerli Genel Müdürü, Değerli Bakan Yardımcım ve yöneticiler; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, her konuşmamızda, her söyleşimizde bu KİT, Sayıştay denetimlerinde tarımın çok önemli olduğunu, millî olması gerektiğini, millî üretimin de desteklenmesi gerektiğini her dönem söylüyoruz ama her zaman olduğu gibi bugün de şuna şahit olduk: Devletin bir kurumu ve şu anda tarımın da içinde çok önemli bir yere sahip olan TİGEM'in bir teklifi var. Diyor ki: Yeterli ve sağlıklı üretim yapmak için biz mutlaka desteklenmeliyiz. Yani Türkiye'de tarımdaki üretici ne kadar destekleniyorsa biz de desteklenmeliyiz, mevcut Hükûmetin şu anda vermiş olduğundan, merkezî Hükûmetten haricen kendi kendimize üretebilen, yönetebilen durumda olalım ama görebildiğimiz kadarıyla bilançolardan da anlıyoruz ki dönem sonu zararları ve mevcut siyasal iktidarın yer yer sağladığı kredilerin daha sonra geri dönüşünün alınması ve TİGEM'in de giderek zarar ettirerek süreci devam ettirdiği...

TİGEM'de hiçbir arazi, hiçbir varlık kiralık değildir, hep kendinin öz varlıklarıdır. O yüzdendir ki kendi öz varlığıyla hareket eden, üretim sağlayan yerler kendini daha yeterli yönetir durumda olurlar. TİGEM, sadece öz varlığı ona yetmiyor, Türkiye'nin genelinde kendi çiftliklerinde, TİGEM'in bulunduğu yerlerde çoğu arazileri kiraya vermektedir, oradan da gelirleri mevcuttur. Türkiye'de böyle bir kurum var.

Ben, Sayın Genel Müdürümüze, buradaki arkadaşlara çalışmalarından dolayı teşekkür ediyoruz ama... Sayın Bakan Yardımcımız burada, özellikle, konuşacağım şeyler Sayın Bakan Yardımcımızı daha çok ilgilendiriyor çünkü Sayın Genel Müdürümüzün bu konuda yaptırımcı olacağını fazla zannetmiyorum; öyle olmadığı da gözüküyor.

Şimdi, Türkiye'de son üç dört yıldır, 2016'dan, 2015'ten bu yana Genç Çiftçi Projesi var. Bunu defalarca dile getirdik, bunun peşini de bırakmayacağız ama. Yani bir olumsuzluk var, bu olumsuzluğu... Bu ülkenin varlıklarını, bu ülkenin özünü, kim, ne kadar yanlış kullanıyorsa yanlış yapıyor demektir. Şimdi, 2016'dan gelen ve 2019'da da tekâmül eden genç çiftçilerimize verilen bir damızlık hayvan söz konusu; 32 tane koyun, 2 tane koç projesi bu. Şimdi, görebildiğim kadarıyla, ülkenin neresinde olursa olsun... Baktım şimdi yani sadece acaba benim bölgemde mi aynı böyle oldu olaylar diye, "Bu hastalıklar bizim bölgemizde mi böyle oldu?" düşüncesine kapıldım. Ya, bakıyorum Türkiye'deki yerel gazetelere ve o bölgedeki olan olaylara, hepsinde kesinlikle bir hastalıklı hayvan verilmiş; birisinde brusella hastalığı var, diğer taraftakinde veba hastalığı var, bir tarafta başka. Aklına ne geliyorsa, hastalıkların hepsi sanki bu hayvanları verirken çıkmış gibi ortaya. Tam tersine devlet -TİGEM de bu işin içerisinde- başta il tarım müdürlükleri, ilçe tarım müdürlükleri bunun... Kontrollü, aşılanmış ve aşıları yerine getirilmiş şekilde insanlarımıza, üreticilerimize daha sağlıklı hayvan verilmesi gerekirken tam tersi hayvanlar verilmiş. Hayvanların verilmesiyle yeterli olmamış, mevcut hayvanların olduğu yerlere verilen hayvanlarla -eğer o mahallede, o köyde, o bölgede sağlıklı hayvan varsa- o bölgedeki hayvanları da hastalandırmış durumdayız. Böyle bir süreci yaşıyoruz. Ya bu, bu kadar... Yani bizim ilçe tarım müdürlüklerimizde veterinerlerimiz var. Ya, bu veterinerlerimiz hakikaten bu kontrolleri yapamayacak durumda mı yani? Demek ki yaptırılmıyor, yapsalar zaten buna veterinerler kesinlikle izin vermezler. Ben kişinin ne olduğuna bakmıyorum, eğer bir yemin ettiyse "Ben görevimi en iyi şekilde icra edeceğim." gibi bir hekim yemini varsa, o kesinlikle kimseyi korumaz orada, hastalık neyse onu tespit eder, tespit ettiği şekilde de kurum amir ve arkadaşlarına bunu bildirir. Görebildiğimiz kadarıyla bunların böyle yapılmadığını görüyoruz zaten, olan olaylardan bu çıkıyor ortaya.

Şimdi, Sayın Bakan Yardımcım, Sayın Genel Müdürüme soracağım da onun yanıtlaması için, aslında o yanıt da Sayın Genel Müdürümün vereceği gibi değil. Ben, 2 Ekim 2019 tarihinde bu olayların irdelenmesi için Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Orman Bakanı Sayın Doktor Bekir Pakdemirli'ye bir soru önergesi vermişim. Ne sormuşum orada? "Dağıtımı yapılan koyunlar kaç adettir?" Hiçbir cevabı yok. "Ülke genelinde kaç aileye ne kadar koyun dağıtımı yapılmıştır?" Bu da yok. "Veba hastalığı nedeniyle telef olan hayvan sayısı ne kadardır?" Bu da yok. "Hayvanların dağıtım öncesi sağlık kontrolü yapılmakta mıdır?" Bu verilmiş, bu tuhaf bir şekilde yazılmış işte. "Komisyonlar kuruldu." denmiş, bilmem ne yapılmış yani bir sürü şeyle bize bunun cevabı sadece bu şekilde verilmeye çalışılmış. "Veba hastalığı nedeniyle telef olan hayvanlar iç piyasadan temin edilenler mi, ithal edilen hayvanlar mı?" diye sormuşum, bunun da cevabı yok. Verilen cevap nasıl, hakikaten ben hayıflanıyorum bu konuda: "Genç Çiftçi Projesi kapsamında hasta ve ölen hayvanların teminiyle ilgili olarak Bakanlığımız müfettişleri görevlendirilmiş olup, müfettişlerce yürütülen inceleme, soruşturma hâlen devam etmektedir." Üstü zaten süslemeli, hiçbir şey yok üstünde. Şu kadar bir cevap verilmiş bize, sadece altında bu geçerli.

Şimdi, bu geçmiş, aradan bir yıl geçmiş biz gene bir soru sormuşuz. Biz bunun cevabını, bunun neticesini öğrenmeye çalışmışız, neticeye varmak için yine sorular sormuşuz, demişiz ki: "Genç Çiftçi Projesi kapsamında dağıtım yapılan hayvanların temini hangi birim?" Aynı soruları gene yazmışım, vermişim. Samsun ilimizde de bu veba hastalığı olanların dağıtımı yapılan Genç Çiftçi Projeleri var, bunlarla bire bir görüşmelerimiz devam ediyor. Daha haklarının ve sorunlarının giderilmediğini bizatihi üreticilerin kendileri ifade ediyor. O verilen tarihten itibaren bir yıl sonrasında, o ölenlerin sayısıyla beraber ellerinde 32 koyundan 8 koyun kalmadığını, 10 koyun kalmadığını ifade ediyorlar. Ben, bunları, tabii, videoya da çektim, bunları konuştuk, inceledik. Bakıyorum şimdi, Elâzığ'da aynısı, Erzurum'da aynısı, Kars'ta aynısı yani sadece bizim Samsun'umuzda değil bu, Türkiye'nin her tarafında -nerede bu yapıldıysa- aynı hastalıklarla, aynı sorunlarla karşı karşıyayız. Ya hâlbuki burada görev kime düşüyor? TİGEM'e düşüyor. TİGEM'in hayvanların yetiştirildiği çiftlikleri var, bunlar daha kontrollü, kendi içlerinde yetiştirilen, kendisinin yetiştirdiği hayvan cinsinden olmuş olsa, bu da kaliteli vasıflarda üreticilerimize verilirse bu sorunlar çıkmayacak zaten. Ama ne yapılıyor? Siyasal iktidar yandaş yapısı kafasıyla yani bir ihale açıyor, ihaleyi de bir firmaya veriyor, firma da gidiyor nerede ne idiği bilinmeyen hayvan türünü alıp getiriyor, çiftçiye sanki kaliteli vasıflara uygun bir hayvan gibi vermeye çalışıyor. Yani hâlbuki üretim vasıflarına uygun hayvanların 40-50 kilodan aşağı olmaması gerekir canlı olarak ama biliyoruz ki... Yahu insanlarımızın serzenişleri var, diyor ki: "Bu hayvan 15 kilo gelmez, 13 kilo gelmez." "E nasıl aldın?" diyoruz, "E ne yapalım, zaten imza attık, oradan para ödemiyoruz." diyor. "E kaç liradan imza attın?" diyoruz, "1.180 TL'den para ödedim ben buna, imza attım." diyor. "Kaç lira eder?" diye soruyoruz, "350-400 lira yapmaz." diyor. Ya yazıktır günahtır yani. Bu, çiftçi desteklemesi, üretici desteklemesi filan değil.

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Sayın Vekilim, sözlerimizi tamamlayalım.

KEMAL ZEYBEK (Samsun) - Sayın Genel Müdürüm, tabii, bizim daha kaliteli vasıflara uygun ürün yetiştirmek için bir tohum ıslah durumu vardı, kaliteli tohum, hayvancılıkta.

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Sayın Vekilim, sözlerimizi tamamlayalım, on dakikayı aştınız.

KEMAL ZEYBEK (Samsun) - Tamam Sayın Başkanım.

Şimdi, dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye'de de bir embriyo transferi başlamıştı hayvanlarda. En az bir aşılamada, bir tohumlamada 50-100 hayvanın birden yapıldığı yani daha çok sağlıklı ve cinsi ve şeyi belli olan hayvanların elde edildiği bir dönem yaşanmıştı. Burada bundan vazgeçildiğini biliyoruz, vazgeçildi. Hâlbuki Uruguay'da bile, şu anda hayvan ithal ettiğimiz yerde bile sistem, bu uygulama yapılıyor, dünyanın her tarafından var bu, bugünkü mesele de değil bu, elli yüz yıllık bir mesele bu, dünyanın her tarafında, gelişmiş ülkelerde bu mevcut. Neden biz bundan vazgeçtik? Hâlbuki bir de tohumlama yapan hayvanların beslemesinden de vazgeçmiştik yani o da bir masraftı, o da olmaması gerekiyordu. Yani böyle bir embriyo sistemi olduğu zaman daha ucuz maliyet, daha kaliteli bir hayvan cinsi elde etmek varken niye bunlardan vazgeçtik? Sayın Genel Müdürüm, bunları yeniden ele alacak mısınız, bunu sizden öğrenmek istiyorum.

Bir de "Tarım ve Orman Bakanlığının mali tablolarında gösterilen tutarların..." demişiz burada, sizin bilançolarınızda, bu Sayıştay denetimlerinde tabii "Tablolardaki her kalemle ilişkilendirilmiş notlar ve açıklamalara yer verilmediği görülmüştür." demiş. Bu bir şey, niye açıklamaya yer vermiyoruz? Yani biz hangi maliyetin nereden geldiğini bilmemiz gerekmiyor mu?

Diğer taraftan bir soru daha burada sormak istiyorum. 2019 yılında Genç Çiftçi Projesi kapsamında yapılan hayvanların bir kısmının veba hastalığı nedeniyle ölmelerinden kimler sorumludur? Bunda Bakanlık mı sorumlu, müteahhit mi sorumlu...

AHMET TAN (Kütahya) - Hükûmet sorumlu(!)

KEMAL ZEYBEK (Samsun) - Ya, bir sorumlu bulacağız ama inşallah bir dahaki... Yarın da Sayın Cumhurbaşkanımızın konuşması var. Belki bu konuşmada bizim üzerimize "Siz yaptınız." diyebilirler bu konuda, buna da eyvallah tabii.

Hayvanların temininde kimler korunmuş ve bunun sonucunda kaç üreticimiz mağdur edilmiştir? Bunu özellikle istiyoruz.

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Sayın Vekilimiz, sözleriniz tamamlayın.

KEMAL ZEYBEK (Samsun) - Yani bu önemli mesele çünkü bunu buradaki siyasi iktidarın mensupları da bilmek istiyor, sadece biz değil yani. Bu olan kayıp ne varsa, kazancımız ne varsa şeffaf bir şeklide bilelim, bir dahaki dönemde de biz bunu size sormayalım. Yani bunların cevaplarını aldıkça biz bunları sormaktan vazgeçeceğiz ama alamadığımız sürece de devamlı soracağız tabii.

Tabii, zamanımızı aştığımızı söyledi Sayın Başkanım.

Ben size teşekkür ediyorum, çalışmalarınızda başarılar diliyorum.

İnşallah bir dahaki dönemde, bir dahaki KİT toplantısında bu soruları sormaz veya karşılaşmayız diye düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum, çalışmalarınızda başarılar diliyorum.