KOMİSYON KONUŞMASI

YUNUS EMRE (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Şimdi, şöyle değerlendirmemiz gerekir bakın: Dışişleri Bakanlığımız, bizim çok güzide bir kurumumuzdur, cumhuriyet devrinde de Osmanlı devrinde de Türkiye'nin çağdaşlaşması bakımından, dünyada önemli bir yer etmesi bakımından çok büyük hizmetleri olmuş bir kuruluşumuzdur. Bunun yanında birçok diplomatımıza geçmişte terör örgütlerinin, başta ASALA olmak üzere, saldırıları olmuştur, şehitler vermiş bir teşkilatımızdır Dışişleri Bakanlığı. Bu kapsamda, tabii, aramızda kıymetli bir eski büyükelçimiz var. Sayın Başkan, sizin de ailenizde bildiğimiz kadarıyla, devletimize hizmetler etmiş bir diplomat büyükelçimiz var, amcanız. Şimdi, sizler de tabii, buranın kültürünü tanıyan, bilen kimselersiniz.

Şimdi, Dışişleri Bakanlığına FETÖ örgütünün geçmişte -bakın bunları konuşalım, bundan kimseye zarar gelmez- bilmiyorum sızma girişimleri oldu mu ama bunların başarısız olduğu açıklıkla ortadadır. Yani Dışişleri Bakanlığı kendisini bu örgütten korumayı başarmış, başka kurumlara -belki AK PARTİ'den önce de- sızmalar olsa bile Dışişleri Bakanlığı kendisini korumuş bir kuruluşumuzdur. Burada da kendi içerisindeki işleyiş tarzının, geleneklerinin büyük önemi vardır ve tabii sınav yapma kültürünün de bir önemi vardır.

Değerli arkadaşlarım, bu AK PARTİ döneminde -bunu konuşalım ya, bundan kimseye bir zarar gelmez- dejenere edilmiş derken şunu söylüyorum: Önce sınav sistemi, düzeni değiştirilmiştir, sonra içeriği değiştirilmiştir, daha sonra üniversitelerden alınan bölümler değiştirilmiştir, bunlarla ilgili düzenlemeler yapılmıştır. Yanlış hatırlamıyorsam 640 sayısını verdi Sayın Bakan Yardımcısı, bu çok büyük bir sayıdır değerli arkadaşlar. Hafızam beni yanıltmıyorsa özellikle 2012-2013 gibi son yıllara yığılan sayılardır. Biz diplomatlarla konuştuğumuz zaman şunu da anlıyoruz ki o yıllardaki yeni alınan memurların bir garip oldukları, farklı oldukları, Dışişleri Bakanlığının genel eğiliminin çok dışında kimseler oldukları da dönemin diplomatları tarafından zaten kendi aralarında konuşulan, tespit edilen meselelerdir. Şimdi bütün bunlar orta yerdeyken meseleyi ta 1950'li yıllara, Kasım Gülek'e, oraya buraya falan getirmenin, götürmenin bir anlamı yoktur.

AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) - Onları da konuşalım.

YUNUS EMRE (İstanbul) - Konuşalım değerli arkadaşım, tabii konuşalım.

Bunları ben gündeme getirirken şunun üzerinde durmak istiyorum. Bakın, bir örnek vereceğim size: Soğuk savaşta en önemli sızma hareketi diye bilinen işlerden birisi İngiltere'de "Cambridge Five" diye bilinen 1930'lu yıllarda Cambridge Üniversitesindeki 5 öğrencinin... Sonra bunlardan birisi gizli serviste, birisi Dışişleri Bakanlığında falan yükseldi, sonra bunun açığa çıktığı Rus gizli servisinin İngiliz devleti içerisindeki operasyonudur. Dikkatinizi şuna çekmek istiyorum, bakın, konuştuğumuz sayı 5 ve bu sadece bir kurumda değil; birisi istihbarat teşkilatında, birisi Dışişleri Bakanlığında falan.

Bizim en önemli kuruluşlarımızdan birisi olan Dışişleri Bakanlığında böyle bir sayıdan bahsediyoruz. Arkadaşlar, bu sızma falan değildir yani şimdi bunun adını koyalım. Yani burada, Türkiye'de bir operasyon oldu, bunları böyle yokmuş gibi, sanki böyle birileri AK PARTİ'ye rağmen bunları yapmış gibi anlatmayalım birbirimize çünkü bunları doğru bir şekilde tartışırsak yarın öbür gün Türkiye'ye kötülük yapılmasının da önüne ancak böyle geçeriz. Bu yanlışlardan dersler çıkarmak gerekir. Bunların sorumlularının hesaba çekilmesi gerekir. Bu meseleleri yok farz ederek, yani "1950'lerde CHP şöyle yapmıştı." diye söyleyerek hiçbir yere varamayız.

Ayrıca, ben az önce bir "tweet"ten bahsettim. Yani burada da bakın, özür dilemek bir erdemdir. Yani siz diyeceksiniz ki: "Hoca Efendi değerdir, Fetullahçılık değerdir.", bunu da az önce söylediğiniz şekilde tercüme edeceksiniz. Yani rica ederim, bir yanlış yaptıysanız, illa ısrarla da bunun arkasında durmaya falan çalışmayın, olayları böyle değerlendirin.

Son olarak, Sayın Başkanın da müsaadesine sığınarak şunu ifade etmek isterim. Bakın, biz burada ciddi vazife yapıyoruz, Türkiye'nin zor bir döneminin içerisinden geçiyoruz. Ben gerçekten çok iyi niyetle bir soru sordum, şunun için, böyle bir teşkilatta bu sayıda insan ihraç edildiği zaman doğal olarak ve tabii son yıllarda da bizim misyon sayılarımız çok arttı, biz bunu gittiğimiz yerlerde gördük yani diplomatlar şikayetçiler yani sayımız çok az, yeni personel alınması lazım, bunların hızla eğitilmesi lazım. Ben bu yönde bir soru sordum. Ben bir şekilde yeni bir tartışmayı başlatmak maksadıyla falan bir şey sormadım. Özetle bizim bu heyetimizin buradaki geçmişten gelen kendi geleneklerini, mehabetini koruması gerekir. Bunun yapılmasında az önce ifade ettiğim gibi üslup çok kritik bir konudur. Yani benim bu çerçevede gündeme getirdiğim konuları bile... Az önce ben dehşetle dinledim, yani işte benle ilgili söylenenleri. Yani böyle çalışamayız arkadaşlar, böyle olmaz.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Doğru, maalesef çalışıyoruz işte.

BAŞKAN AKİF ÇAĞATAY KILIÇ - Evet arkadaşlar, teşekkür ediyorum.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Bu pişkinliklerle çalışıyoruz maalesef.

BAŞKAN AKİF ÇAĞATAY KILIÇ - Ahmet Bey, tamam, lütfen.

YUNUS EMRE (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Başkan...

BAŞKAN AKİF ÇAĞATAY KILIÇ - Yunus Bey, tamam.

YUNUS EMRE (İstanbul) - Ben bunları dinlemek zorunda mıyım?

BAŞKAN AKİF ÇAĞATAY KILIÇ - Şu anda zaten...

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Bir görevlisin yani milletin seçtiği vekilsin, dinlemek mecburiyetindesin ama istersen dinlemeyebilirsin, çıkabilirsin.