| Komisyon Adı | : | (10 / 3200, 3361, 3362, 3364, 3365) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | AKUT Seminer Birimi Sorumlusu Murat Harun Öngören'in ve AKUT Yönetim Kurulu üyesi Mehmet Murat Boz'un, AKUT'un olası bir depreme karşı müdahale ve risk planlarına ilişkin faaliyetleri hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 09 .12.2020 |
BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Teşekkür ediyorum Başkanım.
AKUT'un değerli yöneticileri, ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Hakikaten çalışmalarınız, gayretleriniz, deprem veya diğer felaketlerde ortaya koyduğunuz irade, gayretleriniz çok değerli, ben de teşekkür ederek sözlerime başlamak istiyorum. Tabii, bu tecrübelerinizi de aktarmanız da gerekiyor. İşte, seminerler marifetiyle bunları ifade ediyorsunuz.
Ben birkaç not aldım. Özellikle "afet turizmi" dediniz. Hakikaten televizyonda bir bakıyoruz, böyle afet alanının etrafındaki insanlar çalışanlardan daha çok. Belki de işte "Susun!" "Dinleme var!" gibi... Yani üzerine lazım olmayan işlere karışmakta insanlar, yüce Türk milleti çok mahir. Dolayısıyla bu önemli yani afet alanında çalışanların en az bir 4-5 katı insan belki oraya yığılıyor; o gün trafik de dâhil, oraya ulaşım da dâhil çok ciddi oranda...
Bir de şu var ama yani onu da bir analiz etmek lazım: Hakikaten bir yardım sağlamak amacıyla mı oraya gelmeye çalışıyorlar, yoksa seyir amaçlı mı gelmeye çalışıyorlar? Bazen hani yolda bir kaza oluyor yani insanlar durup seyrediyor. Yani durup da kazaya yardım edeceğini anlasak başka türlü değerlendireceğiz. O duranlar da bir noktada yeni kazalara da sebep oluyorlar. Siz "afet turizmi" deyince o geldi aklıma ama buna paralel şu yapılabilir mi? Bazen anlattıklarınızdan daha önemli olan görseller yani yaşamak, dokunmak, insanlar bunu daha iyi algılıyor. Yani siz saatlerce bir şeyi anlatırsınız ama şu üzerinizdeki elbiseyi 6-7 yaşındaki bir çocuğumuza, evladımıza giydirdiğiniz anda, inanın -yani bence, benim görüşüm olsun bu- o kıyafetin içerisine girerek bir şeye dokunmasının üç dört saat anlatacağınız dersten çok daha anlamlı olacağını ben düşünüyorum. Mesela, bu eğitimlerde bu olabilir mi? Yine mesela yıkılan bir bina orada olduğu gibi muhafaza edilip... Yani mesela bizim Meclis 15 Temmuzda bombalandı, orada duruyor. Hakikaten oradaki mesaj, şu Meclisteki dört beş saatlik anlatımdan daha önemli. Yani orada işte bombanın düştüğü yer, verdiği tahribat her yönüyle bambaşka mesajlar veriyor. Mesela bu, eğitimin bir parçası olabilir mi? Yani şehrin herhangi bir yerinde yıkılmış bir bina olduğu gibi muhafaza edilse. İşte oraya inşaat mühendisleri gelip... Hani bazen altından kolon kesilmelerinden bahsedenler var. Yani işte depremin fonksiyonlarının anlatılabileceği bir bina muhafaza edilebilir. Bak, bunun turizmi olur o zaman, orada her şey çekilip gittikten sonra o binayı insanlar ziyarete gelir, bunu paralı bile yapabilirsiniz, bu başka bir şey.
Şimdi, şu eğitim çalışmaları bir türlü formaliteden öbür tarafa gidemiyor. Hani ne var? Ya, bununla ilgili bir zorunluluk var. Öğretmenimiz: Getir, ben şurayı bir imzalayayım gideyim. Yani sadece bir formasyonu tamamlamak, bir formaliteyi tamamlama, dolayısıyla bu çok da fazla eğitici olmuyor. Acaba diyorum... Devlette çalışan bir arkadaşımızın bu arama kurtarma faaliyetlerinden dolayı, aldığı eğitimlerden dolayı, aldığı sertifikayla mesela maaşı bir miktar daha yüksek olabilir veya yükselmesine katkı sağlayacak faktörler olabilir. O zaman bu biraz daha cezbedici olur, yani, böyle bir belgesi varsa -tabii burada gerçek manada- hani o zaman maaşına bir miktar zam olabilir, kıdem almasına bir katkı sağlayabilir. Belki bu uygulamalar bu işi formaliteden biraz daha ileriye taşır diye düşünüyorum.
Tabii, her seferinde işin ucu gelip yerel yönetimlere de dayanıyor. Sayın Başkanım, dinlediğimiz bütün kurum ve kuruluşlar bu işin bütüncül olarak ele alınması lazım geldiğini, dolayısıyla toplumun her kesiminin elini taşın altına koyması lazım geldiğini söylüyor, doğrudur, özel toplanma alanları da dâhil bunların belediyelerce imar çalışmaları yapılırken de tespit edilecek ve dikkate alınacak bölgeler olması lazım. Dolayısıyla, yerel yönetimler bu işe ne kadar hazır? Ben bu manada da bir Büyükşehir Belediyemizin dinlenmesini tavsiye ediyorum. Yani bir belediye başkanı... Büyükşehir Belediye olması veya bu, İstanbul, İzmir, Ankara hiç fark etmez. Onların da... Ben zaman zaman görüşüyorum "Bizim de kentsel dönüşümle ilgili birimimiz var, bizim de afetle ilgili bir birimimiz var." Yani netice itibarıyla deprem nerede olursa olsun, bir defa orada bir ev sahibi var, o ev sahibi oranın yerel yönetimidir veya sivil toplum kuruluşlarıdır; sadece belediye değil, orada Sağlık Bakanlığının da birimleri var. Yani yerelde neler oluyor? İşte, biraz önce Kızılayın Başkanı da söyledi, biz daha çok yereli güçlendirmeye çalışıyoruz, merkezler mümkün olduğunca organizasyon görevi görsün, orkestra görevi görsün. Dolayısıyla, ben yeri gelmişken, en azından bir Büyükşehir Belediye Başkanımızı, işte, kentsel dönüşüm daire başkanını, afetle ilgili daire başkanını... Yani alt bazda da neler olup bittiğini görmemizde ben fayda mütalaa ediyorum.
Sivil toplum kuruluşlarıyla desteklenmesi... Mesela Türkiye'de AKUT benzeri muhakkak farklı kuruluşlar da vardır. Bazen sanki ilk müdahalede... Yani birinci derece, ikinci derece, üçüncü derece gibi herhâlde bu koordinasyon merkezinin bir organizasyonu vardır, yoksa bütün kurtarma ekiplerinin aynı anda, aynı enkazın başına veya aynı afetin başına gitmesi herhâlde düşünülemez. Dolayısıyla, bu manada da bir organizasyon vardır diye düşünüyorum. Var mı? Varsa, yani, zil çaldığı anda... Hani bazen askeriyede zil çaldığı anda içtima saati belli, yemek saati belli; insanın hangi saat, hangi dakika nerede olacağı belli. Bunu Kızılay Başkanımız ifade etti "Mahallinde sıfırda, Ankara'da beş dakika." Mesafeye göre olaylar değişiyor. Siz bir sivil toplum kuruluşusunuz, sizin aranızda da böyle bir koordinasyon var mı? Yani ilk müdahaleyi AKUT mu yapıyor veya sizin benzeri yan kuruluşlarınız mı var? Böyle bir organizasyonunuz var mı?
Teşekkür ederim.