| Komisyon Adı | : | (10 / 124, 226, 320, 321, 336, 601, 637, 958, 1055, 1126, 1127, 1128, 1129, 1130, 1131, 1132, 1133, 1134, 1135, 1136, 1137, 1138, 1139, 1140, 1141, 1142, 1143, 1144, 1145, 1146, 1147, 1148) Esas Numaralı Meclis Araştırma Komisyonu |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 10 .02.2015 |
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) - Sayın Başkanım, ben Ahmet Turan Bey'in söylediğiyle ilgili birkaç şey söylemek istiyorum, bahsettiği konuyla.
Şimdi, burada düşünceye, sanata, medyaya sansürle, baskıyla işte birtakım böyle çok sakıncalı bulunan şeylerin gösterilmemesi meselesi arasındaki çizgi çok ince bir çizgi. Yani siz mesela "Türk aile yapısı" dediniz. Ben şu, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde Türk aile yapısının ne olduğunda uzlaşacak insan tanımıyorum, herkesin farklı birtakım tanımları olacaktır. Yani bu bir, diyelim ki çok mütedeyyin, çok dindar insana göre farklı olacak, kendini daha laik olarak tanımlayan insana göre farklı olacak, kentliye göre farklı olacak, kırda yaşayana göre, köyde yaşayana göre farklı olacak. Dolayısıyla, böyle, tanımın ne olduğu belli olmayan muğlak ifadelerle sansüre girmek. Yani Türk aile yapısına ters. Bakın, size örnek vereyim, Steinbeck'in -ki dünya literatürünün önemli yazarlarından biridir- "Fareler ve İnsanlar" kitabını çocukken okumuştum, çocukken dediğim genç kızlık dönemimde ve bütün dünyada da bu eserin çok önemli bir eser olduğu kabul edilir. Şimdi, burada, böyle akıl dengesi bozuk, akli dengesi bozuk bir adam ile onu idare etmeye çalışan ama ikisi de zavallı, işsiz, iki tip anlatılır ve bir noktada, romanın bir yerinde o akli dengesi bozuk olan yani ne diyeyim şimdi, seks işçilerinin çalıştığı bir yere gitmek istediğini söylüyor diye bu kitap yasaklandı Millî Bakanlığı tarafından daha bir-iki yıl önce. Buna benzer kendi edebiyatımızdan ciddi örnekler yasaklandı, içinde şu kelime var, bu kelime var diyerek.
Sizin bahsettiğiniz "Muhteşem Süleyman" tarihe bire bir bağlı kalmamış olabilir ama "harem" diye bir şey vardı. Şimdi kıyameti kopardılar. Ay, efendim, nasıl oluyor falan, kadınlar geliyor, gidiyor. Vardı, bütün Osmanlı Dönemi boyunca harem vardı. Ta ki 1908'de midir nedir ilk, haremin dağıtılması. Dolayısıyla, yani çok eşli oldukları, Osmanlı padişahlarının, dünya âlem tarafından biliyor. Bunun üzerine dünya kadar literatür var. İçki içtikleri de biliniyor, ona da itiraz edildi. Vay efendim, bizim maneviyatımızla oynanıyor falan diyerek. Eninden sonunda bu bir diziydi, insanları da tarihe meraklandırdı, bir sürü insan o dönemi okumaya başladı ki önemli bir dönemdir yani Batılıların "Muhteşem Süleyman" dedikleri. Gerçekten de kanunlar açısından, sanat açısından, işte, Mimar Sinan'ın yaşadığı dönem falan, Türkiye'deki insanların bilmesi gereken bir dönem ve bu dizi sayesinde bir sürü insan meraklanıp öğrendi.
Dolayısıyla, şunu söylemeye çalışıyorum: Yani sizin yanlış bulduğunuz bir şey başkaları için fevkalade normal gelebilir. Buna karar verecek uzman falan yok çünkü bu bir uzmanlık meselesi değil. Yani RTÜK'e birilerini koyalım da gerçekten Türk aile yapısı nedir, bu konuda uzman olsunlar, yok böyle bir uzman çünkü bu insanların dünyaya bakış açısıyla, ideolojileriyle, çevrelerini, kendilerini, kendi ailelerini nasıl algıladıklarıyla alakalı bir şey.
O nedenle, ben bu tür şeylerin fevkalade sakıncalı olduğunu düşünüyorum, bu tür sansürün. Yani gelişmiş ülkelere baktığınızda, niye bunlar gelişmiştir diye düşündüğünüzde sanatta özgürlük olduğu için, müzikte özgürlük olduğu için, edebiyatta özgürlük olduğu için, bilimde özgürlük olduğu için, düşüncede özgürlük olduğu için habire ilerlemişler ve ilerliyorlar. Bizde de "o yasak, bu yasak, bu bizim geleneğimize uymaz, bu bizim kendi yapımıza uymaz" diye diye geride kaldık. İşte, ancak ilerlemeyi de böyle iktisadi olarak gelişmişlik, TOKİ binaları, AVM'ler, geniş caddeler falan olarak algılıyor. Onun ötesinde, büyük devlet ne demektir, gerçekten büyük olmak ne demektir, büyük bir medeniyet nedir? Bunu bir zamanlar bizim atalarımız bilirken biz bunu unutmuş vaziyetteyiz. Dediğim gibi, başkalarının bulduğu teknolojik şeyleri buraya ithal edip, AVM'ler açarak ilerlediğimizi zannediyoruz. Bunu ben gündeme getirmek istedim. Sansürün fevkalade yanlış olduğunu düşünüyorum. Zaten RTÜK diye bir şeye de ben şahsen karşıyım. Bir kurum olur, filmleri, televizyon dizilerini vesaire sınıflandırır "7 yaşının altında çocuklara gösterilemez, 18'in altındakilere gösterilemez, aileyse seyretmemesi tavsiye edilir." falan gibi ona göre insanlar isterse açar televizyonunu, isterse kapar o programı; isterse o filme gider, isterse gitmez; isterse o romanı okur, isterse okumaz. Dolayısıyla, bunu böyle yasaklarla vesaireyle halletmeye kalktığınız zaman gerçekten de Türkiye'de sanata da ket vurmuş oluyorsunuz, bilime de öyle, düşünceye de öyle. Ben bunların hepsine karşıyım, bunun da kayda geçmesini istedim.
Benim mensup olduğum partinin de genel çizgisinin bu olduğunu düşünüyorum.
Teşekkür ederim.