| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve 43 Milletvekilinin; Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/3261) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 18 .12.2020 |
AYHAN EREL (Aksaray) - Sayın Başkanım, kıymetli konuklar; hepinize teşekkür ediyorum. Anladığım kadarıyla teröre maddi imkân sağlayan veya terörün finans kaynaklarının kurutulmasına yönelik bir kanun teklifiyle karşı karşıyayız. Gerçekten de Türkiye son altmış yıldır terörden çektiği kadar başka bir unsurdan çekmemiştir. Biz de İYİ PARTİ olarak teröre maddi kaynak sağlayan, finans sağlayan her türlü kanalın kurutulmasından yanayız ancak bu kanun yapılırken de hukukun üstünlüğü, hukukun genel ilkelerini de dikkate alarak sadece kanuna dayalı değil de kanunun da gücünü hukuktan alarak netleşirse o zaman bir hukuk devleti olma özelliğini de yakalarız. Sadece sayısal üstünlüğümüze güvenerek kanun çıkarırsak o zaman hukuk olmaz, kanun olur. Türkiye de bir kanun devleti hâline gelir.
Abdullah Bey makul sebeplerden çok bahsetti. Bu makul sebepler kişiden kişiye değişen, göreceli kavramlar. Bana göre makul olan bir şey Sayın Abdullah Bey'e göre makul olmayabilir. Bu makullerin netleştirilmesi, belli kriterlere ve çerçeveye oturtulması gerekiyor. Kanun uygulayıcıları zaman zaman şahsi kanaatlerini, dünya görüşlerini ve ideolojilerini de bu makul sebeplerin arasına sıkıştırarak toplum tarafından çok hoş karşılanmayan kararlara sebep olabiliyorlar, onların verdiği olumsuz kararlar da maalesef devlete mal oluyor, vatandaşla devleti karşı karşıya getiriyor; devletle vatandaş arasındaki gönül bağının zayıflamasına sebep oluyor. Dolayısıyla bu kanun uygulayıcılarına geniş kapsamlı kavramlar sunduğumuzda zaman zaman dediğim gibi, olumsuz neticeler meydana geliyor.
Yine, arkadaşlarım bahsetti, ben, müvekkillere "müşteri" denilmesini bir baskı hatası olarak değerlendiriyorum, herhâlde değiştirirsiniz diye düşünüyorum; üzerinde durmuyorum.
OECD'nin Türkiye'ye 2021 yılına kadar yapması için tanıdığı düzenlemeleri içeren bu kanun teklifi, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarında yer alan kişi ve kuruluşların faaliyetlerinin nasıl engelleneceği, mal varlıklarının nasıl dondurulacağına yönelik düzenlemeler öngörüyor. Teklifin gerekçesinde "Gelişmiş 7 ülke tarafından kurulan Mali Eylem Görev Gücü çalışmaları Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları kapsamında suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerinin aklanmasını ve terörizmin finansmanına karşı uluslararası düzeyde mücadele standartları tespit edilerek idari ve adli araçların etkin şekilde devreye konması." ifadeleri yer alıyor.
Mali Eylem Görev Gücü 1989 yılında kurulmuş, 24 Eylül 1991'de de Türkiye üye olmuş, en son 15 Aralıkta yayımlanan bir raporda Türkiye'nin insan, göçmen, uyuşturucu, yakıt kaçakçılığı riski ve terör saldırısı riski yüksek olduğu için bize 40 tavsiyede bulunmuş. Bu tavsiye üzerinden yaklaşık bir yıl geçmiş. Ama bugüne kadar siyasi irade bu konuda herhangi bir eyleme girişmemiş, tabiri caizse yumurta gelmiş, fol aramaya başlamışız. Keşke daha önce bu rapordan sonra toplanabilip detaylı bir şekilde konuları tartışabilseydik.
Kanun teklifinde Cumhurbaşkanı ve İçişleri Bakanına sivil toplum kuruluşlarının yönetimine kayyum atama yetkisi veren maddeler yer alıyor. Söz konusu teklif yasalaştığında İçişleri Bakanı ve valilikler sivil toplum kuruluşlarının yönetiminde bulunan ve hakkında terör soruşturması açılan isimleri görevden alabilecek, derneğin faaliyetini geçici olarak durdurabilecek ve gerekli görürse yönetimlerine kayyum atayabilecek. Yani buradaki kriter sadece terör soruşturması açılması ise bu çok sığ bir kavram. Bugün, Türkiye'de günümüzde ev sahibi ile kiracı, gelin ile kaynana hatta 2 kardeş arasındaki bir geçimsizlikte bir ihbar üzerinde herkes hakkında günümüzde terör soruşturması açılabiliyor ve savcılar da çok rahat, delilleri toplamadan sanıktan delile gitme cihetiyle bu soruşturmayı açıyor. Çok kolay soruşturma açılan günümüzde, bu kriterin soruşturmaya bağlanması bizce hukuka uygun değildir. Bu konuda en azından bir iddianame hazırlanıp mahkemenin bu iddianameyi kabul etmesi gerektiği kanaatindeyiz.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Orada yazıyor, iyi okuyun Ayhan Ağabey.
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Sayın Güler, tüm eleştirilere sonra cevap verirsiniz.
AYHAN EREL (Aksaray) - Derneklerin yardım faaliyetleri İçişleri Bakanlığı veya valilikler tarafından denetlenecek, internet yoluyla yapılan yardım toplama faaliyetlerininde yasaya aykırılık bulunması hâlinde içerikleri engellenecek, içerikleri engellenmeyen yer sağlayıcıya da yaptırım uygulanacak. İnşallah, bu da objektif ve tarafsız şekilde uygulanır.
Yine, OECD bünyesinde Uluslararası Para Aklama ve Terörizmin Finansmanıyla Mücadele Kuruluşunun Türkiye için yayımlandığı 40 tavsiye kararından bazılarına uyulmadığı, Birleşmiş Milletler Genel Kuruluna yönelik göstermelik bir düzenlemeyle -fırsat bu fırsat- muhalif, toplumcu ve insan hakları alanında çalışmalar yürüten kurumları hareketsiz kılacak diye endişe taşıyoruz. Keşke sadece bu konuyla ilgili, arkadaşların dediği gibi, oturup tartışarak doğruyu bulabilseydik Türkiye'nin daha yararına olurdu.
Bizim, Türkiye Cumhuriyeti devletinin terörden çektiği sıkıntıları biliyoruz. Türkiye'nin teröre verdiği maddi ve manevi kayıpları da biliyoruz. Yani burada bulunan herkesin teröre karşı olduğunu da biliyoruz. Dolayısıyla hani diyoruz ya: "Vatan söz konusuysa diğerleri teferruattır." Böyle bu konuda en azından muhalif milletvekilleriyle, hukukçularla bir araya gelip daha mükemmel bir yasa olmuş olsaydı iyi olurdu diye düşünüyoruz.
Yine, düzenlemede göze çarpan bazı sorunlar var, 4 numaralı tavsiye, müsadere ve geçici önlemlere ilişkin. Bu önlemler bize göre şu yetkileri içermelidir: Müsadereye tabi mal varlıklarının tespiti, izlenmesi ve değerinin belirlenmesi gerekir. Mal varlığının herhangi bir şekilde alım ve satımını, transferini veya üzerindeki diğer tasarrufları engellemek için el koyma, dondurma gibi geçici tedbirlerin uygulanması, müsadereye tabi mal varlığının ülke tarafından dondurulması veya el konulabilmesi ya da geri alınabilmesine halel getiren eylemleri engelleyecek ve hükümsüz kılacak önlemlerin alınması, uygun soruşturma önlemlerinin alınması. Ülkeler, kendi iç hukukunun temel prensiplerine uygun olduğu ölçüde bu tür gelirlerin ya da araçların bir cezai mahkûmiyet getirmeksizin müsadere edilmesine imkân verecek veya suçlu tarafından müsadereye tabi olduğu iddia edilen söz konusu mal varlığının meşru kaynağını göstermesi gerekecek önlemleri uygulamaya dikkatle almalıdır. Fakat ülkelerin mevzuat düzenlemeleri de dâhil olmak üzere, iyi niyetli üçüncü tarafların haklarına halel gelmeksizin orantılı önlemler almasını öngörmektedir. Fakat Terörle Mücadele Kanunu'nda "terör" kavramının çok geniş ele alınması, hâlihazırda iktidarın muhalefeti sindirmek için yargıyı aparat olarak kullanması ve kendine muhalif her kesimi terörist olarak suçlaması bu düzenlemenin kötü niyetle kullanılacağına dair endişelerimizi su yüzüne çıkarmaktadır.
Yine, "Belirli müşteriler ve faaliyetler için ilave önlemler kısmı" yasa teklifinde yer almamaktadır. Finansal kuruluşlara yabancı siyasi nüfus sahibi kişilerle ilgili olarak müşterinin tanınması hususundaki olağan tedbirleri uygulamanın yanı sıra müşterinin ya da gerçek faydalanıcının siyasi nüfus sahibi bir kişi olup olmadığının belirlenmesi için uygun risk yönetim sistemine sahip olması, bu tür iş ilişkileri tesis edilmesi için üst düzey yönetiminden onay alması, fonların ve mal varlığının kaynağının tespiti için makul tedbirlerin alınması, iş ilişkisini sürekli olarak, sıkı bir şekilde izlemesi zorunluluğu getirilmelidir. Finansal kuruluşlar müşterinin ya da gerçek faydalanıcının yerli siyasi nüfus sahibi bir kişi ya da uluslararası bir kuruluş tarafından üst düzey bir görev tevdi edilen veya edilmiş olan kişi olup olmadığını belirlemek için makul önlemleri almaya zorunlu tutulmalıdır. Söz konusu kişilerle daha yüksek risk taşıyan iş ilişkilerinde finansal kuruluşlara yukarıda bahsettiğim tedbirleri uygulama zorunluluğu getirilmelidir. Her tür siyasi nüfus sahibi kişiyle ilgili yükümlülükler siyasi nüfus sahibi kişinin aile bireyleri ve yakınları için de uygulanmalıdır. Komisyona gelen yasa teklifinde siyasi nüfusa sahip kişiler ve ailelerine ilişkin önlemlere yönelik herhangi bir maddenin yer almaması ilginç olmakla beraber teklifin gerçek ve Birleşmiş Milletlerin öngördüğü amacından kotarıldığı yönünde kanıtlar olduğu kanaatindeyiz.
Çok teşekkür ederim.