| Komisyon Adı | : | (10 / 3200, 3361, 3362, 3364, 3365) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Millî Eğitim Bakanlığı İnşaat Emlak Daire Başkanı Umut Gür'ün, Bakanlığa tahsisli eğitim binalarında afetlerden sonra binaların tahkiki, güçlendirme ve yıkım çalışmaları ile planlanan çalışmalar; Destek Hizmetleri Genel Müdürlüğü Şube Müdürü Özkan Avcı'nın, deprem afetine karşı alınacak önlemlerle ilgili olarak Bakanlığın çalışmaları, deprem durumunda yapılanlar ve değerlendirmeler hakkında sunumları |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 18 .12.2020 |
GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Konuklarımıza da Meclisimize hoş geldiniz diyorum.
Şimdi, İstanbul'da 2019 yılındaki 5,8 depremi Silivri açıklarında meydana geldi. Bu depremden sonra bir; 1999 sonrası yapılmış olan bazı okullarımız boşaltıldı. 1999 öncesi yapılmış olan okullarımızın bir kısmında ağır hasar, bir kısmında da orta hasar tespit edilerek eğitime ara verildi. Şimdi, listenize baktım.
İstanbul'un şöyle bir coğrafi yapısı var. Ben İstanbul Milletvekiliyim ve bu konuştuğumuz konular da İstanbul'da olası bir depremin risklerinin azaltılmasıyla ilgili. Şimdi, İstanbul tepelerden oluşan bir coğrafi yapıya sahip ve genel olarak da donat alanları dediğimiz okullar ya da diğer sosyal tesisler de genelde bu tepe mahallelerin dere yataklarında, en düşük kotlarında... Ki bütün o vadilerdeki çocuklar, gençler, yaşlılar. Camiler de böyledir, okullar da böyledir, spor alanları da genelde vadi tabanlarındadır. Yani zemin emniyet gerilmesi en kötü olan arazi üzerinde de kamu yapıları çoğunlukla bulunur.
Özellikle, şimdi, İstanbul açısından şöyle bir risk var: 2018-2019 arasında İstanbul nüfusunda bir artış gözükmüyor çünkü yerel seçim dolayısıyla Anadolu'ya 400 bin civarında insan nüfusu taşındığı için İstanbul nüfusu artmış gözükmüyor ama İstanbul, Türkiye nüfus ortalamasının 2 katından fazla her yıl artıyor. Şimdi, böyle olunca da Millî Eğitim Bakanlığının bir; zaten artan nüfusa dayalı olarak yeni eğitim kurumlarını, öğretim kurumlarını açma ihtiyacı var. İki; betonarme yapılar için konuşuyoruz. Ben İstanbul'da 1970 yılında deprem açısından en güvenli binada okudum; barakada okudum ben yani sac barakada okudum bir seneyi. O nedenle onlarda en güvenli oydu, şu anda hiç sac baraka bina yok.
Şimdi, bakın, Silivri depreminde Sarıyer'de çok sayıda okul boşaltıldı. Bunların içinde 1999 sonrası yapılmış olan da var. İstanbul Menkul Kıymetler Borsasının kendi adına yaptığı okul da boşaltıldı. Ayazağa'da özel bir şahsın hayır adına yaptığı son derece lüks bir bina boşaltıldı. Yani bölgeye baktığımız anda depremin neredeyse 100 kilometre uzağındaki okulları siz boşalttınız.
Şimdi, bütçelerinizin olanaksızlığı görüyorum, tespitlerin tümünün yapıldığını da görüyorum ama kaynaklarımızı hızlı bir biçimde bu okulları güçlendirme biçimiyle yapabilir ama güçlendirmede siz kolon güçlendirmesi yapıyorsunuz, merdiven güçlendirmesi yapmıyorsunuz. Depremde bu tür kamu yapılarında ağırlıklı olarak merdivenler yani katları birbirine bağlayan x kesitler kırılarak çocukların ya da öğretmenlerin dışarıya transferi konusunda engeller meydana gelebilir. O nedenle, bu tür kamu yapıları açısından güçlendirmekten ziyade daha çok yıkıp yeniden yapmak... Çünkü zemininin de güçlendirilerek enjeksiyonla, kazık sistemleriyle sağlamlaştırılması gerekiyor. Bu konuyla ilgili olarak da çok tespitiniz var ama Türkiye'de 54 bin okul, yanlış mı hatırlıyorum, öyleydi. Ama 2018'de 21 okul, 2019'da 50 okul falan... 21 okul, 50 okul, 60 okul bunlarla bu rakamın bitmesi çok mümkün değil. Özellikle İstanbul'un... Korktuğumuz deprem Marmara depremi. Depremin en temel özelliği de kırılan faya uzaklık aynı zamanda depremden etkilenecek olan binaların depremin büyüklüğü ne olursa olsun hangi şiddetle depremden etkileneceklerini belirler. Yani Alibeyköy Deresi'ndeki bir bina eğer sıvılaşma tehdidi altındaki bir zemin üzerindeyse o 9 şiddetinde etkilenir 6 büyüklüğündeki bir depremden çünkü zemin onu yerle bir eder.
O nedenle, burada, bir, Millî Eğitim Bakanlığı MEBBİS sistemini de çok takdir ediyorum yani güzel bir çalışma da yapıyorsunuz, tespitleriniz de çok iyi. Yani Komisyonun burada vermesi gereken en önemli karar okullardaki bu güçlendirmeden ziyade yeniden yapımı mutlaka çok hızlandırmamız lazım. Niye bunu söylüyorum? Her mahallede bir okul var mutlaka ve her okul aynı zamanda depremin yönetim merkezi yani AFAD gelecek okula yerleşecek arkadaşlar, AFAD gelecek birkaç odayı kendi kullanacak. Belki evleri yıkılmış olan insanlarımız da bir biçimiyle gelip o okulu üs olarak kullanacak hem gıda tedariki hem başka ilaç ya da sağlık gibi temel ihtiyaçların verilebildiği bir alan hâline gelecek.
İstanbul'un şöyle bir tehlikesi var. Şimdi, deprem Marmara Denizi'nin içinde olacak diyelim ki bu bizim Tekirdağ'a gidecek olan fay kırılır ise. İstanbul'da eski yapı da Marmara'nın kıyısındaki ilçelerde. Yani Sultanbeyli yeni yapıldı, Sancaktepe yeni oluştu, Arnavutköy yeni oluştu yani kuzeydeki ilçelerimiz 80'lerden sonra oluşan ilçeler. En eski ve en riskli yapı stokumuzun bulunduğu yer aynı zamanda fay hattına en yakın olduğumuz bölgeler. O nedenle, başta Fatih, Zeytinburnu, Bakırköy, Avcılar, Küçükçekmece... Ki Avcılar'a çok özel önem verilmesi gerekir. Avcılar'da sadece binanın kendisinden kaynaklanan sorun değil, Avcılar Ambarlı bölgesinde zeminin kendisinden kaynaklanan... Yani zemin yerin 50-60 metre altında kaygan bir tabakaya sahip yani zemin kayıyor. Bütün bunları da tabii mutlak siz tespit ettiniz. Bu konuyla ilgili mutlaka ödeneklerin arttırılarak bu sorunun çözülmesi gerekiyor. Yani bu hızla giderse yüz yıldan önce bitmez bu riskli yapılardan kurtulmamız.
İki, deprem kışın olabilir, kar ya da yağmur yağarken de olabilir. İstanbul'da nüfusun çok önemli bir kısmı öğrenci. Öğrenciyi öğretmenler sizin verdiğiniz eğitimlerle kapının önüne çıkardı. Aile gelmeden o ortamda hiçbir öğretmen çocuğu servis minibüsüne koyup yollamaz. Şimdi, o zaman bu çocukların -ağustosta deprem olmayacak, ya da eylülde de olmaz, gündüz de olmaz- olumsuz hava koşullarında belki altı saat, sekiz saat güvenli kişilere teslim edilinceye kadar dış hava koşullarından korunacakları mekânlara ihtiyaç var. Bazı okullarımızın spor salonları var, tek katlı, bunlar bu biçimiyle değerlendirilebilir ama bunun olmadığı okullarla ilgili mutlaka bir ara çözümlere ihtiyaç var. Zaten diğer uzmanlar da onu söylediler. Yani anne baba gelemeyebilir yani anne babanın sağ olma ihtimalinin olmadığı seçenekler de olabilir. O nedenle, oradaki öğrencinin mutlaka en güvenli kişiye teslim edilinceye kadar nasıl bekletileceği, nerede bekletileceği konusunda da mutlaka ikincil, üçüncül çalışmalara ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Belki diğer arkadaşlarımın söylediği okul toplanma alanlarının içine bunu da dâhil etmek gerekebilir.
Onun ötesinde, bu okulları eğer biz lojistik üs merkezi olarak düşünüyorsak -ki AFAD'ın bütün projeksiyonlarında o var- o zaman okul alanının dışında da bu hijyen ihtiyacı dediğimiz yani tuvalet ihtiyacının giderileceği ve okuldan bağımsız olarak içme ve kullanma suyunun hem geliş hem de gidişiyle ilgili, atık suyuyla ilgili de bir altyapının bir uç ağızların bırakılmasına ihtiyaç var. Yani siz oraya bir mobil üniteyi getirdiniz ve onu üs olarak kullanacaksınız; okula giremiyorsunuz ama bahçeyi kullanacaksınız. Okulun tuvaletinden ya da içme suyunun dışında sizin hemen bir vanayı bağladığınızda kullanabileceğiniz bir temiz suya ve enerji hattına aynı zamanda atıklarınızın gidebileceği bir pis su hattının da mutlaka orada oluşturulmasına ihtiyaç var. Belki bunlar da yeni yapılan okul çalışmalarında bütün bu riskleri de dikkate alarak yeni bir konsept üretilebilir.
Yani siz söyleyemezseniz ben buradan Sayın Başkana söyleyeyim: Sayın Başkanım, bu bütçeyi görüşüyoruz, yani önceliklerimizden bir tanesi de gerçekten gerek bakanlıklarımızın gerekse yatırım için ayrılmış olan bütçeler için de halisane şunu söylüyorum ki kayıtlara girsin diye -yani il verirsem o ildekiler rahatsız olur ama- ya bir yol ihalesini bir yıl geciktirelim, o ihaleyle ilgili bedellerin tümünü bu riskli yapıların kurtarılması için harcar isek bence o zaman... Ya bunlar tartışılmaya ihtiyaç duyulan konular. O nedenle, bunu da ifade edeyim.
Teşekkür ederim.