| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 05 .11.2014 |
ADNAN KESKİN (Denizli) - Sayın Başkan, Sayın Başbakan Yardımcım, bürokrasinin değerli temsilcileri, sayın milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İnancın, dinin, ibadet yönünü öne çıkarıp ahlakı, hak, hukuk dürüstlük öngören yönlerini göz ardı ederseniz, bu anlayışlarla inancı şekillendirmeye gayret sarf ederseniz kutsal değerlerle olumsuzluklara yön veremezsiniz, ahlaki sapmaları engelleyemezsiniz. Binlerce cami yapsanız, yüz binlerce insanı görevlendirseniz, inancın, dinin ahlak hukuk adalet yönünü göz ardı ederseniz, haksızlıklar yolsuzluklar gündeme geldiğinde edilgen bir tavrın içerisine bürünürseniz istediğiniz sonuçları elde etmeniz olanaksız hâle gelir. İnancı, dini hem inanç yönüyle hem de ahlak, hukuk, hak, adalet boyutuyla topluma yansıtarak bireyi ve toplumu dürüst yönde şekillendirebilirsiniz, onlara yön verebilirsiniz.
Diyanet İşleri Kurumu, bu ilkelere uyarsa işlevini yerine getirebilir. İnancın hak, hukuk, adalet boyutu gündeme geldiğinde sütre gerisine saklanan, siyasi iktidarın taleplerine ve beklentilerine göre hareket eden bir kurumun inançlara hizmet etmesi inancın toplumda saygın konuma kavuşmasına katkısı olamaz.
İslam dininin en önemli ilkelerinden biri, kul hakkı yiyenlerin Tanrı tarafından affedilmeyeceği kuralıdır. Diyanet İşleri bu ilkeyi zedeleyecek yaklaşım, uygulama sergilerse toplumda saygınlığını tümüyle yitirir, dine de zarar verir, inanca da zarar verir. Örneğin, 20 Aralık 2013 Cuma günü okunacak olan rüşvet konulu hutbenin yerine başka bir hutbe okutulmasının ve bu konuda müftülüklere genelge gönderilmesinin inancımıza verdiği zararın takdirini sizlere bırakıyorum. 20 Aralık günü, 17 Aralığın üç gün sonrası, yani Türkiye'de yoğun yolsuzluk tartışmasının yapıldığı bir süreçte Diyanet İşleri Başkanlığı bu konuda İslam dininin öngörülerinin, İslam dininin düzenlemelerinin topluma aktarılmasını engelleyecek bir yaklaşım içerisine girmiştir. Bu, iktidar limanına demir atma anlamına gelir. Hele hele yolsuzluk yapıldığına ilişkin yoğun tartışmaların yapıldığı, bakanların istifa ettiği bir süreçte böyle bir uygulama yapılmışsa, bu konuda sanırım Diyanet İşleri görevini yapmamış, tam tersine, toplumu bir başka anlayışa doğru, bir başka siyasi yapının talepleri doğrultusunda yönlendirme, o konuda aklama gayretleri içerisine girmiş olur.
Nefret yüklü tartışmalarla, hele hele öfke yüklü duvarlarla bu tartışmaları mahkûm etmeye, susturmaya kalkarsanız inanca en büyük kötülüğü yapmış olursunuz. Maalesef, Diyanet İşleri Başkanlığı bu süreçte bu tartışmalarla ilgili de böyle bir açıklama yapmıştır, bir diyanet işleri başkanına yakışmayan, onun tarafından ortaya koyulmayan bir tavır ortaya çıkarılmıştır. İnsanların barış içinde yaşama ortamına gerekli katkıyı yapamazsanız, 4-5 bakanlığın bütçesine tekabül eden kamu kaynağı kullanan kurumun başındaki kişi cemevlerinin ibadethane sayılması talebine bakışı sorulduğunda "Cemevi cemevidir". diyerek yanıt verirse, birleştirici, bütünleştirici değil bölücü olursunuz. Cemaatlerle, tarikatlarla ilgili aylarca, yıllarca suskunluğu yeğleyeceksiniz, bu konuda tartışmaların hep dışına çıkacaksınız ama iktidarın saldırılarına hedef seçtiği, "paralel devlet" diye suçlayıp itibarsızlaştırmaya çalıştığı, mahkûm etmeye gayret sarf ettiği bir süreçte bir yapıyı maneviyat hırsızı olarak suçlayacaksınız; bu, Diyanet İşleri Başkanına yakışan bir anlayış ve uygulama değildir.
Diyanet İşleri Başkanlığı, maalesef, bu konularda sınıfta kalmıştır. Özellikle Diyanetteki bazı yolsuzluklarla ilgili, özellikle Aksaray Müftüsünün yolsuzluğuyla ilgili müfettiş raporları hasıraltı edilmiştir. Milletvekili olarak bu konuda verdiğimiz soru önergelerine bugüne değin herhangi bir yanıt verilmemiştir. Yolsuzluklara göz kırpan, bu konudaki uygulamaların ortaya konulması tavrı sergilemeyen bir Diyanetin başkalarına inançla ilgili söz söylemeye hakkı var mıdır? Başkalarına talkımı gösterip kendisi salkımı yutan bir kuruluşun başındaki kişi bu konuda kuruluşun amacına uygun bir şekilde görev yapmış sayılabilir mi?
Şimdi, vakıflarla ilgili de Sayıştay raporlarında hepimizi tedirgin edecek, ciddi şekilde saptamalar var. Taşınmazının ihalesiz olarak kiraya verildiği, kiraya verilenlerin sözleşmeye aykırı olarak başkalarına devredildiği, bu devirlerde hava parası alınarak haksız kazançlara zemin hazırlandığı, iş artışlarında yönetmelik ve şartname hükümlerine uyulmadan yüklenicilere haksız ödemeler yapıldığı Sayıştay raporlarında tartışmaya neden verilmeyecek bir yaklaşımla tespit edilmiştir.
Örneğin, Tokat Vakıflar Bölge Müdürlüğüne ait 549 taşınmazın 233'ü ihalesiz verilmiş, Kayseri Bölge Müdürlüğüne ait 1.111 taşınmazdan 331'i devir yöntemiyle başkalarına devredilmiş. Bu konularda Vakıflar Genel Müdürlüğünün herhangi bir işlem yapmadığı, bütün bu usulsüz işlemlerin takipsiz kaldığı Sayıştay raporlarında çok net bir şekilde tespit edilmiş ve bu konuda Vakıflar Genel Müdürlüğünün usulsüz davrandığına ilişkin düzenlemeler yer almaktadır.
Umuyorum, Sayın Başbakan Yardımcım bu konuda gerekli girişimleri yaparak bu olumsuzlukların devreden çıkmasını sağlarsınız.
Hepinize teşekkür ediyorum, bütçenin hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum.