| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve 43 Milletvekilinin; Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/3261) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 19 .12.2020 |
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Gerçi Sayın Bülbül aşağı yukarı aynı şeyi söyledi. Anayasa'nın 35'inci maddesi mülkiyet hakkını düzenliyor; mülkiyet hakkı, Anayasa'da özenle düzenlenmiş bir hak. Buna müdahale olmaz anlamına gelmiyor. Kamu yararının gerektirdiği bazı durumlarda mülkiyet hakkına müdahale mümkündür ama Anayasa'nın 13'üncü maddesindeki kurallar dairesinde mümkündür. Anayasa'nın 13'üncü maddesi bu ve benzeri haklara müdahaleyi düzenlerken "Anayasa'nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin, laik cumhuriyetin gereklerine" diye yazmış, "ölçülülük" diye de tarif yapmış. Burada Anayasa'nın sözüne ve ruhuna uygunluk aradığımız zaman Anayasa'daki erkler ayrılığı meselesi önümüze geliyor. Anayasa'nın 11'inci maddesindeki bağlayıcılık da göz önüne geldiğinde, yargı kararı olmadan uzunca bir süre mülkiyet kararı üzerindeki müdahale aslında o hakkın özüne müdahale anlamını taşıyor. O yüzden üç aylık süre içerisinde mahkeme kararı olmadan üç aylık süre içerisinde bu müdahalenin varlığı ölçülülük anlamında normal değildir, anomali taşıyor. Üç aylık süre bizim gibi kırılgan ekonomilerde ve sosyolojik yapısı çok dingin olmayan ülkelerde çok farklı bir anlam taşımaktadır. Üç aylık süreyi, önümüzdeki üç aylık süreyi gözünüzün önüne getirin, ne demek istediğimi anlarsınız yani gayrimenkul fiyatları ne oluyor, borsa ne oluyor, para piyasaları ne oluyor? Mülkiyet hakkı dediğimiz zaman, bu ülkedeki serüveni çok doğru göz önüne almamız lazım. O yüzden bu sürenin uzun olduğu kesin, bunu tartışmamız gerekiyor ya da buradaki bu süreyi daha kısaltma anlamında belli ölçüde sizi ikna etmemiz gerekiyor. Aksi takdirde -az önce de söylediğim gibi- Anayasa'nın birçok hükmüne aykırı bir serüveni buraya yerleştiririz. Siz, buna "altı ay" da diyebilirdiniz, neden "altı ay" demediniz mesela? "Sekiz ay" da diyebilirdiniz, neden "sekiz ay" demediniz? Benim söylediğim kaygılarla hareket etmişsiniz belli ölçüde ama bu üç ay o kaygıları tatmin etmez. Bizim ülkemizde, üç ay, mülkiyet üzerindeki değer açısından çok değişkenliğin arz edebileceği bir süredir. Ayrıca, mülkiyet hakkına bu kadar derinlemesine müdahale doğru değildir süreç itibarıyla bakıldığında. O yüzden, Anayasa'nın 13'üncü maddesine aykırılık taşıdığını düşünüyorum ben. Yine Anayasa'daki yargı yetkisinin kullanılması anlamında da -dolaylı olarak- bir süre yargı yetkisinin devri gibi bir durum ortaya çıkıyor burada yani üç aylık süre içerisinde yargıya ihtiyaç duymadan idari bir tedbirle ya da idari bir kararla beraber böyle bir sürecin oluşturulması. Komisyon bunu değerlendirebilir, Komisyon bu süreyi düzeltebilir, bu çok zor bir şey değildir ama siz üç aylık süreyi makul olarak kabul edecek ve tarif edeceksiniz; söylediğim gibi, neden beş ay değil? Türkiye'de yargı yavaş da işliyor bir yanıyla beraber, değil mi? Çünkü yargı uzun süredir çok ciddi anlamda kayıplar verdi, yerine gelenler var. Üç ayda, beş ayda bir duruşmaların yapıldığı da bir yargı sistemimiz var. Bu, tabii, dosya üzerinden incelenecek ve değerleme yapılacak bir dosya olduğu için belki böyle bakmazsınız ama mesela, beş aya da haklı gerekçe bulabilirdiniz öyle bakarsanız.
Benim söylediğim konuyu doğru anlamanızı arzu ediyorum. Böyle bir tabloda mülkiyet hakkına müdahale olmaz demiyorum, olabileceğini söylüyorum ama bu müdahalenin -doğru usulünün- idari yaptırımların uzunca yargı kararı yerine geçer gibi bir yöntemle yapılmasının doğru olmadığını söylüyorum. Bence bu süre kısaltılmalı. Takdir Meclisin.
Teşekkür ediyorum Sevgili Başkan.