| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve 43 Milletvekilinin; Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/3261) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 19 .12.2020 |
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Teşekkür ederim sevgili Başkanım.
Bu söyleyeceklerimin bu salonda hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini biliyorum ama araya not düşme anlamında bunları söylüyorum. Bu getirdiğiniz kanunu -başında da söyledik- eğer Türkiye'nin çıkarlarını korumak anlamında saf bir niyetle getirmiş olsaydınız 7'nci ve 12'nci tavsiye kararlarını birlikte getirirdiniz. Gözümüzün içine baka baka Türkiye'nin ligden düşmesine neden olabilecek ama konuşmamızın başında da söylediğimiz gibi iktidarınızın otoriter ayaklarını tahkim edecek bir yasayı getirdiniz. Cumhuriyet Halk Partili Komisyon üyeleri olarak elimizden geldiğince iyi niyetli, elimizden geldiğince yurtsever, bu ülkenin çıkarlarına katkı sunabilecek bir şekilde bu kanunun görüşülmesinde hem fikirlerimizi ortaya koyduk hem de bu ülkenin yurtsever insanları olarak ayak bağı olmamaya özen gösterdik. Ama üzgünüm ki iktidar ortaklarının Türkiye'nin çıkarlarından çok iktidarlarının çıkarlarını esas alan yasama faaliyetlerini uzun süredir önümüze getiriyor olmaları alışkanlık hâline geldi.
Biz söyleyeceklerimizi tarihe not düşme anlamında söylüyoruz. Türkiye'de erkler ayrılığı sağlıklı biçimde sağlanamadığı sürece hiçbir yasayla Türkiye'nin sorunlarının çözülebileceğine inancımız kalmamıştır. Biz, kendi kurultayımızda "İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi" adı altında anayasal ve yasal olarak yapılması gerekenleri tarif ettik. Tekrar burada bu tarifi tekrarlamamızın bir anlamı olduğunu düşünmüyorum ama hassasiyetle üzerinde durduğumuz ana konulardan biri; bir tekçi iktidardan kurtulmaktır, erkler ayrılığının işler hâle geldiği bir demokratik devlet yapısını hayata geçirmektir. Bunun esas ayağının da bağımsız ve tarafsız bir yargı olduğunu her tarafta söylüyoruz. Çok üzgünüz, Türkiye'nin getirildiği yer itibarıyla bu yasaları yaparken arkasına "Ya, hukuk var." diye sığınabileceğimiz bir alanın da kalmadığını görüyoruz. Bu yasaların hukuksal alanının formaliteye dönüştüğü, hâkimlerin coğrafi teminatının olmadığı, hâkimlerin tarafsız ve bağımsız davranamadığı, hâkimlerin birçok konuda karar verirken Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürünün bile broşür yayınlayarak "Tahliyeleri HSK'ye sorun." diyebildiği bir ülkede yaşamanın acısını yaşıyorum, otuz yıldan fazla hukukçu olarak emek vermiş ve Parlamentoda görev yapan bir parlamenter olarak acısını yaşıyorum. Size yalvarıyorum, bu acıdan beraber kurtulalım. Bu yapıyı daha otoriterleştirecek yasalarla önümüze gelmeyin. Bu getirdiğiniz yasanın Türkiye'ye bir faydası yoktur. Terörle mücadele etmek, kitle imha silahlarıyla mücadele etmek, insansever, hümanizması bir şekilde kuvvetli olan herkesin görevidir ama bu niyetle gelmiş bir yasa değildir. Maalesef -az önce Sayın Bülbül'ün de söylediği gibi- bu yasayla beraber demokratik hayatımızın vazgeçilmezi olan derneklere operatif bir bakış açısıyla geldiniz. Zaten, yasa görüşülürken o maddelerde bunları söyledik, olabilecekleri söyledik, Sayın Bülbül de duyumlarını söyledi, inşallah öyle değildir ama bu yasayla bunlar olur. Bunun duyumuna gerek yok ki bu yasayla bunlar olur. Bu yasayla yaşanabilecekler bir felakettir. Burada "Hadi hayırlı olsun bu yasa." deyip çıkabileceğimizi düşünmeyin. Bu yasa, Türkiye'nin demokratik hayatının altına bir şekilde koyulmuş dinamit gibi duruyor, içindeki 6-7 maddeyle birlikte.
Biz neden terörle ya da kitle imha silahlarıyla gerçekten mücadele edebilecek 7 ve 12 numaralı tavsiye başlıklarına ilişkin daha saf, daha temiz, daha düzgün bir yasa yapamadık. Ne istiyorsunuz, daha ne istiyorsunuz? Yeterince otoriter bir devletin altında yaşıyoruz. Bir kişi bir şey söylüyor, geri kalan bütün kurumlar ona uygun davranıyor. Yargı öyle, yürütme öyle, yasama öyle, çok üzgünüm ama öyle. Şurada iki yıldan beri, daha fazla süredir şu Komisyonda beraber çalışıyoruz, tek satırı değiştiremiyoruz ya! Çok haklı şeyler söylüyoruz, hep beraber "Evet, bunlar haklı." diyorsunuz, tek satırı değiştiremiyorsunuz. Çok üzüldüm, asla yakıştırmıyorum, Sayın Bakan Yardımcımızın sözlerinden şöyle bir yorum çıktı: Bir yerlerde kanun yapıldı, getirildi. Ben, bunu Meclise yakıştırmıyorum, gözümle görsem söylemeyeceğim.
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Bakan Yardımcısının öyle bir...
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Yani "İfade öyle." dedi arkadaşlarımız. Ben, bunu Meclise yakıştırmıyorum.
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Bakan Yardımcısının öyle bir ifadesi olmadı.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - MASAK Başkanı...
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - MASAK Başkanımızın. Özür dilerim. Çok önemli değil.
Bakın, ben bunu kendim içinde bulunduğum Meclise yakıştırmıyorum; gözümle görsem söylemem. Bu Meclisin korunması gerektiğini düşünüyorum. Bu Meclis sizin otoriterleştireceğiniz sisteme karşı bir sigortadır aynı zamanda; korunması gerekir, o yüzden korunması gerektiğini söylüyorum.
Şimdi, böyle bir yargı yapısı var, erkler ayrılığıyla ilgili sorunlarımız var; bu kadar sorunlu bir yasayı getirdiniz. Bakın, ben size örnek vereyim: Bizim Genel Başkana Sayın Cumhurbaşkanı tarafından 5 tane tazminat davası açıldı; o 5 tazminat davasına bakacak hâkimler önce değiştirildi. Ya, böyle bir şey olur mu?
NİHAT YEŞİL (Ankara) - Sonra terfi ettiler.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Sonra terfi ettiler. Yerine gelen hâkimlerin tamamına Sayın Genel Başkanın avukatı itiraz etti, çekilmeleri gerektiğini söyledi. Hiçbiri çekilmedi ve biri tescilli FETÖ'cü geldi; Edirne'den kaçarken yakalanmış, yargılanmış bir hâkim bizim Genel Başkanımıza Sayın Cumhurbaşkanı tarafından açılmış tazminat davasına baktı.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - FETÖ'cüler Cumhurbaşkanına düşmandır, onun için rahat olabilirsiniz.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Sayın Özkaya, çok ciddi şeyler söylüyorum. Ben bir FETÖ'cünün hâlâ hâkimlik yapıyor olmasından bahsediyorum.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Kesinlikle bu kabul edilemez.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Yani ismiyle cismiyle size teslim edelim isterseniz; Ülkü Hanım. Biliyor musunuz, tanıyor musunuz?
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - HSK...
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Ya, sizin bu HSK'niz yargı kararı kesinleşene kadar -FETÖ'cülük kararı kesinleşene kadar- bir adama hâkimlik yaptırdı Diyarbakır'da, savcılık yaptırdı Denizli'de, tedbiren el bile çektirmedi.
Şimdi, bu işlerden geçelim. Biz "Yargı FETÖ'cü metöcü bilmem ne" demiyoruz. "Yargı bağımsız değil." diyoruz arkadaşlar, bağımsız değil. Canımız yanıyor ya! Sizin de canınız yanacak. Bakın, ben size söylüyorum, aklını kiraya veren yargı sizi de dinlemeyecek; nasıl ki FETÖ'cüleri dinlemedi, yarın sizi de dinlemeyecek. Emir almaya alıştırdığınız bir yargı yarın sizleri de dinlemeyecek. FETÖ'cülerle bunu yaşadınız, hâlâ mı akıllanmadı bu ülke?
Şimdi, bu yasaları bu kadar muallak çıkarırsanız, içine demokratik hayata dinamit olabilecek hükümleri sokarsanız ve bunları bizim önümüze getirip "Türkiye'nin menfaatleri aslında şu başlık altında bunları gerektiriyordu." der iseniz biz o kadar saf değiliz; biz neyi buradan geçirdiğimizin farkındayız, neyi yaşayacağımızın da farkındayız. O yüzden, Türkiye Cumhuriyeti'nin kayıtlarına da bunları not düşeceğiz. Sorumluluğu sizlere aittir arkadaşlar; doğru düzgün bir yasa yapıp getirmediğiniz sürece, yaptığımız her doğru düzgün yasayı da elinizin tersiyle iterek kilitlediğiniz sürece Türkiye'nin geleceğiyle ilgili bütün sorumluluklar Cumhur İttifakı, içindeki bürokratik yapı ve ona takılmış olan yargının ellerindedir, sorumludurlar.
Şimdi, terörle ilgili hükümler getiriyoruz. Başka bir yere gelelim; Türkiye'de doğru düzgün tanımlanmış bir terör suçu tarifi yoktur arkadaşlar. Yarın ben, öbür gün siz "terörist" diye damgalanabiliriz. Şurada gördüğünüz hükümlerin tamamının kime, ne zaman, nasıl uygulanabileceğini içinizden hiç biriniz kestiremezsiniz.
Bir aralar 7145 sayılı Kanun'la beraber döndüler, birtakım işleri yaptılar bu arkadaşlarımız. Bir dünya mağdur ve mazlum insan var sokakta ya! Haklarında dava açılmamış, beraat etmiş, takipsizlik kararı verilmiş, hiç soruşturma yapılmamış bir dünya mağdur ve mazlum insan sokakta geziyor; biz burada bunlarla ilgili ağzımızı açamıyoruz. Oturduğunuz koltuklar hak değildir arkadaşlar, inanın, hak değildir. Bu ülkenin çok zeki insanları sizin bu saçma sapan, istediğinize istediğiniz şekilde uygulayacağınız çıkarmış olduğunuz kanunlar ve uygulayıcılar nedeniyle millî servet olarak heba oluyor. Görüyoruz işte; yurt dışında aşı yapıyorlar, başka bir yerde bilmem ne yapıyorlar. Önemli değil, "Hangi tarihte gitti?" falan sakın demeyin. Türkiye'de geleceğini görmüyor insanlar. Türkiye'yi bu çıkmazdan çıkarmadığımız sürece sizin "Şu zorunluluk, bu zorunluluk" diye getirip içine monte ettiğiniz bu kanunlar daha otoriter, daha sağlıksız, daha hürriyetlerimizi elimizden alacak, daha fazla ekonomiyi kötüleştirecek, daha fazla dış dünyada dışlanmamıza neden olacak şeylerin aracı olacak.
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Toparlayalım.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Ha, diyorsanız ki: "Biz muktedir olalım, gerisi tufan."
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Tufan orada ya!
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Yaptığınız bu zaten; muktedir olmak ve gerisi tufandır bu yaptıklarınızın. Bu kanunun da Türkiye'nin kitle imha silahlarıyla ya da terör finansmanıyla, müdahalesiyle çok fazla bir alakası yoktur. Yarın öbür gün illaki bir kanun daha yapılacaktır ama bu kanunla tırpanladığınız her hürriyetin katliamının sorumlususunuz arkadaşlar.
Teşekkür ediyorum.