| Komisyon Adı | : | (10 / 3200, 3361, 3362, 3364, 3365) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Türkiye Deprem Mühendisliği Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Ayşegül Askan Gündoğan'ın, video konferans aracılığıyla, Dernekleri, amaçlarına yönelik yaptıkları faaliyetleri ve deprem zararlarının minimuma indirilmesi için alınacak tedbirlere ilişkin görüşleri hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 22 .12.2020 |
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Evet, Ayşegül Hocama teşekkür ediyorum sunumundan dolayı. Oradaki tüm hocalarımıza da saygılarımı sunuyorum.
Hocam, sunumunuzda sondan ikinci slaytta "deprem riski eşittir deprem tehlikesi, etkilenen nüfus, yapı stoku, yapı hasarı görülebilirliği ve maliyet" diye sıralamışsınız. Burada, baktığımız zaman, özellikle deprem riskini oluşturan deprem tehlikesi bizim elimizde değil yani, insanoğlunun elinde değil. Ha, tedbirler alınabilir, bilimsel çalışmalar yapılabilir ama depremi engelleme şansımız yok. Ancak, onun dışındaki bütün çalışmalar tamamıyla insan eliyle yapılan çalışmalar; o riski azaltacak veya ortadan kaldıracak veya da riske sebep olacak çalışmalar.
Şimdi, az önce sizin de belirttiğiniz gibi, Komisyon Başkanımız da girişte belirtti; gerçekten yasal olarak, yönetmelik olarak, kanun olarak ne gerekiyorsa çıkarılmış. Yani, bir bölgede imar planı yapılacağı zaman öncelikle o bölgenin jeolojik etütlerinin yapılması gerekiyor, fay hatlarının belirlenmesi gerekiyor ve çökme bölgeleri ve zayıf zeminler... Bunlar belirlendikten sonra bunun üzerine şehir planlama çalışmaları yapılıyor. Buralarda hiçbir eksiklik yok, sıkıntı yok. Yalnız, Hocam, bizim en büyük sıkıntımız, en büyük problemimiz insan, insan hataları.
Şimdi, bu anlamda size 2 soru sormak istiyorum. Birincisi... Şimdi, Hocam ben Kocaeli Milletvekiliyim, 1999 depremini yaşamış birisiyim. Geçen, bölgede sohbet ederken arkadaşlar bana bir resim gösterdi -siz bilmiyorum görebilecek misiniz ama, biraz uzak, göremeyebilirsiniz- şimdi, burada yeni bir bina yapılıyor, büyük bir ihtimalle -resmi tam göremiyorum- ya kolon olabilir veya da perde beton olabilir. Maalesef, şurada Pimaş borularını geçirmek için bu perde veya kolondaki demirler kesilmiş durumda, şuradan, yakından baktığımız zaman bunu çok rahat bir şekilde görebiliyoruz. Bu, 1999 depremini yaşamış olan ve Türkiye'de milat oluşturan bir depremin yaşandığı bölgede maalesef böyle bir uygulama var.
Şimdi, büyük bir ihtimalle, bu uygulamayı yapan bu inşaatın başında bir sorumlu mühendis var, inşaatı mühendisi veya farklı branşlardan ve onun kontrolünde, onun sorumluluğunda olan bir binada maalesef böyle bir uygulama var. Dolayısıyla öğrencilerimize atacakları bir imza, yapacakları bir kontrolörlükteki hatalarından dolayı ileride karşılaşılacak sıkıntılar, sorumluluklar, can kayıpları konusunda üniversitelerde bir eğitim var mı veya bu konularda ders var mı, derneğin bu anlamda bir çalışması var mı? Bunu öğrenmek istiyorum.
İkinci bir konu: Ağırlıklı olarak sunumunuzda da ifade ettiniz, genelde bilimsel çalışmalar üzerinde yoğunlaştınız ama özellikle fay hattı bölgesinde olan, deprem bölgesinde olan binalarda da -yine sunumunuzda da belirttiniz- ciddi anlamda bir kentsel dönüşüm yapılması gerekiyor yani mevcut binaların yenilenmesi gerekiyor. Tabii, bunu devlet yenilemek istediği zaman anında yapamıyor; tabii, karşıda ciddi bir direnç var, vatandaş tarafından da bir direnç gösteriliyor. Aynı zamanda sivil toplum örgütü olmanız hasebiyle vatandaşı da bu anlamda bilinçlendirmek için bir çalışmanız var mı, yok mu? Yani vatandaş bir daire alırken veya yeni binasına geçerken ıslak zeminlerde kullanılan malzemenin kalitesine mi bakmalı; burası "Projeli mi, iskanlı mı, ruhsatlı mı?" diye buna mı bakmalı veya da "Mevcut binası eğer, Allah korusun, yenilenmezse olacak bir depremde kaybedeceği canların hesabını mı yapmalı?" şeklinde, bu anlamda vatandaşa yönelik de bir çalışmanız var mı? Bunu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ediyorum.
TÜRKİYE DEPREM MÜHENDİSLİĞİ DERNEĞİ GENEL SEKRETERİ PROF. DR. AYŞEGÜL ASKAN GÜNDOĞAN - Çok teşekkür ederiz Sayın Milletvekilim.
Başlayayım ben, belki hocalarımız da ekleme yaparlar.
Şimdi, ilk anlattınız durum, maalesef, çok gördüğümüz bir şey, "İnsana karşı yaşıyoruz." dediniz. İnsan doğasıyla gerçekten uğraşıyoruz ama bunun da galiba yolu eğitim ve deprem hafızasının yüksek tutulması, ben öyle diyorum. Kişiler bir de olayı bizzat deneyimleyene kadar çok da anlamıyorlar Sayın Milletvekilim. Şimdi, bazen müteahhitlerimizle de konuşuyoruz, bir deprem yaşamış ve yaşamamış işveren arasında da çok fazla fark oluyor.
Gelelim eğitimlere, aslında şöyle: Akademik anlamda zaten bizim büyük bir çabamız bu yönde. Şimdi, biz öğrencilerimizi eğitiyoruz, tez öğrencilerimiz var, vesaire var, makaleler yazıyoruz ama bunlar vatandaşımıza ulaşmadığı zaman her zaman bir kopukluk oluyor. O nedenle biz konferanslarımızda açık paneller yapıyoruz, her konferansın içinde belli temalı paneller var. Mesela, muhtemelen -sözünü vermeyeyim ben burada, Gebze grubumuzla konuşmamız lazım- 2020 depremleriyle ilgili de mutlaka bilgilendirme yapacağız depreme karşı hazırlıklı olma konusunda da.
Şöyle faaliyetlerimiz var: Radyoda ben Dernek adına gidip görüşmeler yapıyorum -Mustafa Hocam, Altuğ Hocam bilirler- TRT'nin radyolarında görüşmeler yapıyoruz, orada birazcık depremin temellerini anlatıyoruz. Kendi okulumuzda açık sempozyumlar düzenliyoruz, bağlı olduğumuz üniversitelerde. Kendi akademik programlarımız zaten var, deprem çalışmaları, inşaat mühendisliğine bağlı deprem mühendisliği ama mümkün olduğunca bu eğitimi yaygınlaştırmaya çalışıyoruz. Tabii -bir sivil toplum kuruluşu olarak da- bunun periyodik olarak yapılması gerekiyor. Bunu biz iki yılda bir konferans sırasında panellerde, aralarda da farklı çalıştaylarla sürdürülebilir biçimde yapmaya çalışıyoruz diyeyim.
Hocalarım, eklemek istediğiniz bir şey var mı?
TÜRKİYE DEPREM MÜHENDİSLİĞİ DERNEĞİ BAŞKAN YARDIMCISI PROF. DR. MURAT ALTUĞ ERBERİK - Ben bu konuda ilk soruyla ilgili Sayın Milletvekilime bir ekleme yapmak istiyorum.
Şimdi, Sayın Milletvekilim, tabii ki dediğiniz çok doğru, Ayşegül Hocanın da bahsettiği gibi, toplum hafızamız maalesef çok derin değil, çok çabuk unutuyoruz.
Yine, tabii, burada bu durumlara yol açan bazı ortamlar oluyor; mesela, denetimle ilgili sıkıntılar oluyor, bazı insanlar bu tip hatalar yapınca bu tip hatalardan dolayı çok fazla ceza görmüyorlar ve bu da bazı sorunlara yol açıyor. Bu bağlamda -özellikle- Amerika'da ve Avrupa'da bazı ülkelerde gördüğümüz yetkin mühendislik, bir projeye imza atmak için belli seviyelere ulaşmış olmak, bu çok önemli bir şey. Ülkemizde 90'lı yıllardan bu yana konuşulan fakat bir türlü hayata geçirilemeyen bir durum bu yetkin mühendislik; artı, sigorta sistemi. Tabii ki sigorta sistemi burada çok büyük bir güvence olarak ortaya çıkıyor, insanları bir şekilde alarmda tutuyor. DASK bunu bir noktaya kadar yapıyor ama burada da daha ileri gitmemiz gerekiyor bence. Bu şekilde insanların farkındalığını, deprem konusunda ne kadar daha dikkatli olmaları gerektiğini, olmazlarsa neler olabileceğini onlara esasında her an dikte edebilecek bir sigorta sistemidir. Bu iki konuda ne kadar çok gelişme sağlarsak bence o kadar da ilerlememiz mümkün olacaktır.
Teşekkür ederim.
TÜRKİYE DEPREM MÜHENDİSLİĞİ DERNEĞİ YÖNETİM KURULU SAYMAN ÜYESİ DOÇ. DR. MUSTAFA KEREM KOÇKAR - Ben de birkaç şey söylemek istiyorum Sayın milletvekillerim.
İzmir depremi olduktan sonra maalesef lisans seviyesinde bizim üniversitelerde öğrencilerimizi kendi özel şahsi bilgilendirmelerimiz ve uyarmalarımız, onları yönlendirmelerimiz, teşvik etmelerimiz konusunda bunun dışında bir eğitim maalesef yapamıyoruz, derslerde yapabildiğimiz kadar. Sadece depremden sonraki ilk derste şunu söylemiştim ve benim sınıfımda da Bayraklı'da yaşayan 2 öğrenci vardı: Arkadaşlar, artık siz 4'üncü sınıf inşaat mühendislerisiniz, ne kadar büyük bir sorumluluğun altına girdiğinizi lütfen bilin. Yani bunu mutlaka görmeniz lazım. Bizim bu sebeple özellikle eğitime ve okullara ulaşabildiğimiz en önemli vasıta konferanslarımız. Çünkü biz şundan hoşlanmıyoruz: Yanlış anlamayın, ben samimi ortamdan dolayı bunları söylüyorum, depremden sonra her kanaldan telefonlarla arıyorlar ama biz uluslararası bir konferans düzenlediğimizde, etkinlik yaptığımızda diyoruz ki: "Gelin, değerlendirmelerinizi, katkılarınızı konferansımıza katın." diye televizyonları aradığımızda gelmiyorlar maalesef. Bizim aslında buradaki en önemli noktamız; biz konferansları düzenlerken tamamıyla kâr amacı gözetmeden, en uygun imkânlarla ve öğrencilerimize de katılımı teşvik etmek için elimizden gelen imkânları sağlayarak seminerler, paneller düzenliyoruz çünkü bizim kendimizi duyurabildiğimiz bu konuda -deprem mühendisliği konusunda, sismoloji konusunda- duyurabildiğimiz tek yetkin yer. Bu konuda söyleşiler düzenliyoruz, bu konudaki yetkin profesörleri, aynı zamanda uygulamada çalışan yetkin mühendisleri davet ediyoruz. Geçen konferansımızda tamamıyla sigortayla alakalı olarak çok güzel bir panel düzenlendi. Konferansımızın sonunda, şöyle söyleyeyim size, dünya çapında tanınmış bütün bilim adamlarının bulunduğu bir söyleşi düzenlendi ve biz bu söyleşileri kaydettik, sosyal medyada yayınlıyoruz ama maalesef bu yaptığımız çalışmaları seyreden insanlar çok az. Bizim özellikle öğrencilerimizi -en azından lisans seviyesinde olmasa bile bir miktar daha yetkin olduğunu düşündüğümüz yüksek lisans, doktora seviyesindeki öğrencilerimizi- ve dediğim gibi, bu konferanslar sayesinde eğitim amaçlı olarak pek çok öğrencimizi desteklemek, teşvik etmek, bu konularda bilgi sahibi olmak için elimizden gelen her katkıyı gösteriyoruz. Fakat maalesef bildiğiniz üzere lisans seviyesinde deprem mühendisliği konularında böyle herhangi bir eğitim yapılmıyor. Ama dediğim gibi biz daha çok çalışmalıyız ve bunu bir eksik olarak düşünmemeliyiz, bu bizim eksikliğimiz onun için biz bu dernek vasıtasıyla elimizden geldiği kadarıyla bu işleri yapmak için inanın gönüllü olmaya çalışıyoruz. Ama dediğim gibi eğer yapılamayan bir şeyler de varsa evet, bunları da bir üniversite olarak bizlerin eksikliği olarak da kayda geçebilirsiniz. Daha fazla yapmalıyız, bizler de daha fazla çalışmalıyız. Hiçbir zaman birbirimizi suçlamamalıyız, hep önce kendimizi suçlamalıyız. Üniversite olarak biz kendimizi suçlamalıyız, sizler de orada yönetici olarak eksikliğinizi sorgulamalısınız ki daha fazla başarılı olalım.