KOMİSYON KONUŞMASI

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Başkanım, teşekkür ediyorum.

Ben de sunumlarınızdan dolayı hocama ve Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanına ve ekibine teşekkür ediyorum.

Konuşmalarda çok genelleme kullanılınca ister istemez dikkatimizi çekiyor. Genelde bizler teknik insanlarız yani siyasetçiler gibi genelleyerek konuşmayız; bizde iki kere iki dörttür, üç de etmez, iki buçuk da etmez, beş de etmez, iki kere iki dörttür, bunun başka bir izahı yok. Az önceki konuşmalarda şu ifade edildi, ben ona Kocaeli Milletvekili olarak itiraz ediyorum: "Depremler genelde fakir insanları vuruyor." dediniz. Arkadaşlar, Kocaeli'nin millî geliri, Türkiye'nin millî gelirinin üzerinde. Tahmin ediyorum, en son İzmir'de yaşanan depremde, İzmir'in belki de en zenginleri Bayraklı'da oturuyor. Yani böyle bir ayrıma girmenin doğru bir ifade olduğunu düşünmüyorum.

İkincisi: Başkanım, jeoloji mühendislerine sanki biraz haksızlık ettiniz gibi geldi. Ben 1994'te belediye meclis üyesi oldum İzmit'te, 2011'e kadar belediye meclis üyeliği yaptım, on yıl muhalefette kaldım, son yedi yıl da iktidarda kaldım. İktidarda İmar Komisyonu Başkanlığı yaptım, aynı zamanda Başkan Vekilliği yaptım ve 2004'ten itibaren -çok iyi biliyorum- yapılan bütün imar planlarında, hem belediyenin yaptığı imar planlarında hem de o gün itibarıyla yapılabilen mevzi imar planlarının hepsinde jeolojik etüt istedik, jeolojik rapor istedik, serbest çalışan arkadaşlar bunları yaptılar, getirdiler ve yine benim belediyemdeki, büyükşehir belediyesindeki veya ilçe belediyesindeki jeoloji mühendisleri de bunları kontrol etti. Şimdi "Bunlar kontrol edilmiyor, bakılmıyor." dediğiniz zaman, vallahi, oradaki meslektaşlara karşı büyük bir haksızlık yapmış oluruz diye düşünüyorum. Bunu bire bir yaptılar ve bütün planlarda jeolojik etüt şartı isteniliyordu.

Mesela, bir konu daha söyleyeyim: Elâzığ depremiyle ilgili, depremzede olduğunuzu söylediniz, doğrudur; ben enkazdan çıkan birisiyim ve yakınlarımı enkazda kaybeden birisiyim. Benim oturduğum belediyenin imar müdürü jeoloji mühendisiydi ve benim binam fay hattının üzerindeydi, o arazide gösterilen fay hattının üzerindeydi, arazinin 2,5-3 metre kaydığı noktadaydı ve imar müdürü jeoloji mühendisiydi -özellikle ifade etmek istiyorum- yani planlarla ilgilenen, planları meclise sunan, onay veren, teknik raporu yazan arkadaş anlamında. Diğer taraftan, mesela, 1999 depreminden sonra, o zaman tahmin ediyorum, Bayındırlık Bakanlığı yaptı bunu, Kocaeli bölgesinde, Sakarya, Düzce, Yalova dâhil olmak üzere, tamamında jeolojik etütleri yaptırdılar, tamamında yapıldı. Ha, ne kadar hassasiyetle yapıldı, onu bilemiyorum ama yapılan jeolojik etütler neticesinde, onaylı imar planlarında 5 kat olan yerler 3 kata düşürüldü, işte, 7 kat olan yerler 5 kata düşürüldü. İmar planı kararlarında o jeolojik etütler neticesinde ciddi anlamda bir oynama oldu ve şu anda biz onun da sıkıntısını yaşıyoruz. Adamın ruhsatlı, 7 katlı binası var ama 99 sonrası yapılan o jeolojik etütlere göre katları düşürüldüğü için şu anda 4 katlı veya 5 katlı. Adam yıkıp yenisini yapamıyor, yaptığı zaman yüzde 50'si gidiyor. Yıkmazsa sıkıntılı, problem. Güçlendir diyoruz, o da olmuyor; böyle bir problem de oldu. Dolayısıyla yani burada teknik insanlar olarak böyle çok genelleme ifadeleri bence kullanmak gerçekten sıkıntı olur, başkalarını da üzmüş oluruz, başkalarını da rahatsız etmiş oluruz, haksızlık da etmiş oluruz. Ama önemli olan, bizim önümüzdeki süreçte gerçekten...

Ve şunu da ifade edeyim: Ben belediyeden gelen birisiyim, harita kadastro yüksek mühendisiyim, meslekle ilgilenen birisiyim. Şu anda belediyelerin -hangi belediyede olursa olsun, birazdan şehir plancılar gelecek, onlara da soracağız- jeolojik etütleri, raporu olmadan kesinlikle hiçbir planı onaylanmıyor da kabul edilmiyor da. Burada bir sıkıntımız yok Allah'a şükür ama bundan sonra yapılacak olan binalardaki kontrol eksikliğinde, denetimde -eyvallah- eksikler varsa yapılabilir, orada bir sıkıntı yok.

İşte afetle ilgili söylediniz, "Afette deprem yok." dediniz. 6306 sayılı Kanun'da "afet riski altındaki alanların dönüşümü" diyor. Afetten siz neyi anlıyorsanız anlayın, o kadar geniş bir konu ki. Hatta ben bu konuda Bakanlığı da eleştirdim, dedim ki: Ya, kanun çok geniş bir kanun. İşte, dediğiniz Nevşehir'deki olayı da kapsar, toprak kaymasını da kapsar, sel baskınını da kapsar; sokaklar çok darsa, yangın çıktığında itfaiye giremiyorsa bu da bir afet riskidir; hava sirkülasyonu alamıyorsa, şehrin yapılaşması uygun değilse bu da ileride, uzun vadede hava kirliliği neticesinde bir risktir; bunların hepsi afettir. Kanun çok geniş ama yönetmeliği biraz derleyip toparlayıp sadece getirip depreme bağladılar, mesela ben o anlamda Bakanlığı eleştirmiştim. Yönetmeliğin kanunun ruhuna uygun olarak biraz daha genişletilmesi lazım. Dolayısıyla bu konularda aslında bir sıkıntı, problem yok ama uygulamada eksikler var mıdır? Mutlaka vardır. Önemli olan, o eksikleri bulup giderme yönünde harcanan çabadır. Mesela 99 depreminden sonra... Hocam söylediler: "2000'deki Şûra'dan sonra hiçbir şey yapılmadı." Ben Şûra'nın maddelerini bilmiyorum ama burada Millî Eğitim Bakanlığı sunum yaptı, hatta benim de dikkatimi çekti. 2010 Deprem Araştırma Komisyonunun hazırlamış olduğu rapor doğrultusunda ilkokul, ortaokul ve liselere afetlerle ilgili, hiç olmayan 27 tane ayrı program koymuşlar. Deprem var, sel baskını var, toprak kayması var, bir sürü şey var. Hatta o gün onları da biraz eleştirdim, 27 tane konunun içerisinde depremle ilgili kısım 4 veya 5 konuydu. Aslında en büyük risk deprem, bunun sayısını biraz çoğaltmanız lazım dedim. Dolayısıyla bu tür çalışmalar da yapılıyor aslında, onlara da bakmak lazım. Yine kendi seçim bölgem açısından söylüyorum, "Belediyelerde depremle ilgili çalışma yok." dediniz, ben sizi en kısa zamanda Kocaeli'ye davet ediyorum Sayın Başkanım, Kocaeli'de yapılan çalışmaları görmenizi ve gideceğiniz yerlerde de örnek olarak aktarmanızı sizden rica ediyorum, benim misafirimsiniz, buyurun gelin.

Teşekkür ediyorum.

JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI YÖNETİM KURULU BAŞKANI HÜSEYİN ALAN - Ben teşekkür ediyorum Sayın Vekilim.

Önce şunu ifade edeyim: Hani 92 yılından beri bütün depremlere gittim, Erzincan'dan bu tarafa. Otuz bir yıllık mühendislik yaşamımda Kocaeli bölgesinde de o bölgede de deprem zamanı epey çalıştığımı özellikle ifade edeyim. Tabii ki 99 depremi olduktan sonra oralarda imar durduruldu yani Bolu, Sakarya ve Kocaeli açısından, Yalova da dâhil olmak üzere. Daha sonra imar planı esas jeolojik-jeoteknik etütler gerçekleştirildi. Gerçekleşen o etütler çerçevesinde de onların imar planlarının onaylandıklarını biliyorum o zamanki Afet İşleri Genel Müdürlüğü tarafından. Ben de 1997-2002 arasında Çevre ve Şehircilik Bakanlığında -o zaman Bayındırlık Bakanlığıydı- zemin etütleri şube müdürlüğünü yaptım. Aşağı yukarı 40 bin konutun yer seçiminin altında da imzam var, onu da ifade edeyim yani. Bunlar bilmediğimiz şeyler değil. Benim kastettiğim şu: 99'dan önce bina türü yapıların etütleri yani zemin etütleri gerçekleşmiyordu yani yasal mevzuatımızda yoktu, onu ifade ediyorum. 99 depreminden sonra bu geldi ki siz onu vurguladınız zaten, 2014 yılında yenilendiğini ifade ettiniz. Yine, belediyelerin altyapılarının eksik olduğunu söyledim, bütün belediyeleri kastetmedim, bildiğim belediyeleri de burada ifade ettim biraz önce. İşte, Ankara'da beş altı ay önce yeni bir daire başkanlığı oluştu, İzmir'de çok yeni olduğunu biliyorum, İstanbul'da ta 2000'li yılların başında kurulduğunu biliyorum, Kocaeli'yi de bilmediğimi söyledim ama yani mesela -vekilim gitti- Hatay'da var mı ben bilmiyorum. Adana'da var mı? Olmadığını biliyorum. Yani birçok kentimizde de böyle kurumsal altyapıların olmadıklarını özellikle ifade edeyim. Bir de zemin araştırmalarının denetiminin yapılmadığını söyledim. Yani işte, bina türü yapılarını biraz önce ifade ettik, zemin de bunun parçalarından bir tanesi, bunun normalinde yapı üretim süreçlerinde denetiminin gerçekleştirilmesi gerekiyor. Yapılmıyor şimdi. Bir tek sondajın başında bir denetçi yok. Yani, olan bir şeyi ifade ediyoruz, eksik olduğunu söylüyoruz ve bunlar mutlaka giderilmeli diye ifade ediyorum.