KOMİSYON KONUŞMASI

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Cüneyt Bey size de iyi akşamlar diliyorum.

MİMARLAR ODASI GENEL BAŞKAN YARDIMCISI CÜNEYT ZEYTİNCİ - Teşekkür ederim.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Şimdi, şu konuyla ilgili belki meslek odası yöneticilerinin biraz açıklama yapmasına ihtiyaç var. Yani, biz deprem ile zemin ilişkisi, deprem ile binanın beton, demir ya da işçilik kalitesi üzerinde değerlendirme yaptık. Oysa seçilmiş olan binanın biçimi, ağırlık merkezi, bu merkezin işte, x ve y yönünde statik hesaplarla kontrol edilmesi, bizim bütün Türkiye'de yaygın imar yönetmeliklerinde olan işte, emsal üzerinden yapılan binalarda TAKS sıfır ya da 20 ya da 25 verilip komşudan 3 metre yaklaşana kadar 1,5 metrelik çıkma, dört tarafa çıkma yapma hakkı, hatta 2000 yılına kadar köşe kolonların guseyle kenarları alınması gibi kimi uygulamalardan kaynaklanan büyük riskler var. Şimdi, özellikle birinci derece deprem bölgelerindeki yapılacak olan yapıların hem bu kadim toprakların mimari estetiğine uygun bir biçimde ve formda yapılması, bir şehircilik anlayışıyla yapılması ama aynı zamanda bu yönetmeliklerden gelen -tip imar yönetmeliklerinden gelen, işte, haziran yönetmeliği, kasım yönetmeliği- bu 9.50'nin belki 12.50'nin üzerindeki yapılarda çıkma yapma yasağının getirilmesi gerekir. Bu noktada da bu binalardaki emsal kaybını gidermek için de yönetmeliklerde bazı çözümlere gitmek gerekir.

Şimdi, İzmir'de yıkılan binaların tamamı dört tarafa 1,5'ar metre çıkma yapmış, 8-10 katlı binalar. Şimdi, bunun statik açıdan binaya nasıl bir zorlama getirdiğini, mühendis arkadaşlar, çok daha iyi bilecekler. Özellikle, bu emsale dayalı taban oturumu ve 1,5 metre çıkmayla ilgili öyle biçimde, öyle formda yapılar yapılıyor ki yani gamalı haçtan, "h"ye kadar, "t"den "x"e kadar binalar yapılıyor, çok daha fazla. Yönetmelikten gelen şöyle bir hak kullanılıyor, yani bir arsanın yüzde 25'i, 1.000 metre arsadan 250 metrekare taban oturumlu bir binanın çıkmalarla birlikte 480 metrekareye kadar büyüdüğüne ilişkin biçimler var yani bunun da bir biçimiyle engellenmesi gerekir. Şimdi, özellikle bu konularla ilgili inşaat mühendisleri ve biz depremi daha çok zemin açısından inceliyoruz. Bence deprem bir şehircilik meselesidir yani depremin yarattığı tahribatlar bir şehircilik meselesidir. Geriye kalan bütün disiplinler görevini yapar, doğrusu o şehrin nasıl inşa edileceğiyle ilgili siyasilerin karar almasıyla ilgilidir. Ben böyle bakıyorum, bir, bu.

İki, otoparklarla ilgili. Yani, şu anda 7'nci kez Otopark Yönetmeliği'nin uygulaması ertelendi.

MİMARLAR ODASI YÖNETİM GENEL BAŞKAN YARDIMCISI CÜNEYT ZEYTİNCİ - 8.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - 31 Marta kadar ertelendi.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bu konularla ilgili de görünen o ki bürokratların çıkardığı bu yönetmelikleri ne belediye başkanlarının ne o bölgedeki iş adamlarının ne de mühendislerin, mimarların uygulama şansı yok. Şimdi, ben bir kez daha çağrı yapıyorum yani 31 Mart, zaman çok hızlı geçiyor, üç ay sonra biz gene bunu konuşacağız. 31 Martta da 30 Haziran tarihine ertelenecek yani uygulanabilir bir Otopark Yönetmeliği'nin, mutlaka çıkarılması gerekir. Şimdi, ben bugün, yetişirse bugün, yetişemezse yarın Çevre Ajansı'nda otoparklarla ilgili konuşma yapacağım. Şimdi, bakın, yönetim ciddi bir yanlış içinde. Denizli'nin Çivril ilçesinde, Çivril ilçeniz var değil mi?

MİMARLAR ODASI GENEL BAŞKAN YARDIMCISI CÜNEYT ZEYTİNCİ - Var.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Çivril ilçesinde yılda 20 tane bina ruhsat alabilir ya da Denizli'nin Acıpayam ilçesinde yılda 30 tane bina ruhsat alabilir. Bunların 5 tanesinde parsel genişlikleri uygun olmadığı için otoparkını bedel olarak yatırması gerekir. Geçmişte, bu paralar Büyükşehir Belediyesine gidiyordu. Şimdi, yeni düzenlemeyle bu paraları ilçe belediyesi alacak ve otopark yapacak. Ya, büyükşehir belediyelerinin dışında -ki büyükşehir belediyenin dışında- hiçbir ilçede bu ödenen paraların yüzyıl içinde bir katlı otopark yapma şansı yok, böyle bir bedelin birikme şansı yok, uygulama şansı yok. Yani, bu konularla ilgili biz, yerel yönetimlerin bu konularla ilgili süreçte hep etkin olmasını istiyoruz. Bir başka önemli kişisel fikrimi söyleyeyim ben, yapı denetiminin yani bina denetiminin bir kamusal hizmet olduğu için bunun ticarileşmesine kesinlikle karşıyım. Bunun ticarileşmesinin de istenilen sonucu vermediği ortada. Niye bunu söylüyorum? Çünkü buna ilişkin olarak siz, çok güzel bir konuyu açtınız; Sayın Başkanım, Türkiye'de yapı denetimi dediğiniz bir binanın temelinin, donatısının projeye göre uygun olup olmadığının tespit edilmesidir; mütemadi temel döküldü, kolonların bir iki kat çıktıktan sonra normal kata geldiğinde kontrol edilmesi, son kat betona geldiğinde de yapı denetimin görevi bitiyor. Bakın, hiçbir binada, konut inşaatlarında ve 3'üncü yani şahıslar tarafından tüzel kişilik ya da kişiler tarafından binalarda ne mimari denetim ne tesisat denetimi ne elektrik denetimi ne ısı yalıtım denetimleri, bunlar yapılmıyor. Yani, bizim "Çok şükür." dediğimiz denetim aslında bir inşaat mühendisinin gelip demirlerin sayısının doğru mu olduğuna, etriye sıklığının doğru mu olduğuna, kolon, kiriş birleşim detaylarının doğru mu olduğuna bakmasından geçiyor ama o kolon kapatılıp betona hazır hâle geldiğinde yapı denetim firmasını biz, şantiyeye çağrıyoruz ve diyoruz ki: "Gel, binamız betona hazır, sen de işte, öğleyin beton dökülecekse, sabah gelip bir tespit yap." Ama biz bu kolonun içindeki burulmalara karşı, ilave konulacak olan diğer çapraz dediğimiz yani...

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Çiroz...

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Çirozlarımızın ya da diyagonal etriyelerimizin falan hiçbirinin kontrolünün yapıldığını ben görmüyorum.

BAŞKAN RECEP UNCUOĞLU - Yapılıyor Sayın Vekilim, yapılıyor yani demir kontrolü olmadan betona müsaade etmiyor...

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Demiri nasıl kontrol ediyor? Geliyor, kalıbın üstüne çıkıyor, kolona çıkmıyor ki.

BAŞKAN RECEP UNCUOĞLU - Tabii, o, firmadan firmaya değişir yani çok titiz yapı denetim firmalarıyla da çalıştık zamanında. O yüzden...

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Şimdi, bir başka problem de şu tabii. Biz büyükşehirler açısından söyledik, burada bir noktaya geldi, tahmin ediyorum uzlaşma çıkacak, büyükşehirlerde, özellikle mesela Muğla'da, Muğla'nın ilçesi Fethiye ile Bodrum arası 400 kilometre ya da Antalya'da iki ilçe çok uzun, İstanbul'da Silivri ile Tuzla arası 200 kilometre civarında yani bu bölgesel daraltmaların denetim açısından doğru olduğuna inanıyorum.

Bir başka olay da şu: Biz yapı denetim sistemini Türkiye'nin her yerine koyduk ama Anadolu'da kimi kasabalarda ya da köylerde yapılan binalarla ilgili denetimde gerçekten o kişinin gidip orada denetim yapabileceğine ihtimal vermek doğru değil. İşte, o nedenle burada denetim bir kamusal hizmettir ve bu kamusal hizmetin mutlaka ilgili kurumlar tarafından yapılması gerekir. Bakın, ben şunu savunuyorum: Bir belediyede makam şoförü sayısından daha az mühendis olmaması lazım. 30-40 tane şoför çalışıyor, herkesin altında bir araba var ama o belediyede bir harita mühendisinin ikincisi yok; jeoloji mühendisi hiç yok zaten, jeofizikçi de yok yani onların şansı yok; belki bir iki mimar var, şehir plancı neredeyse hiç yok gibi. Yani belki de kamuda daha fazla nitelikli teknik personel çalıştırılması da bir zorunluluk olarak ortaya çıkıyor.

Son olarak da deprem riski taşıyan mesele, bizi geleceğe kültürden yoksun ve bir uygarlığı oluşturacak yeni kentleri yani birbirine benzeyen binaları yapma sıkıntısına da düşürmemesi gerekir. Yani deprem riski tamam, statikler tamam, statik esaslı yapıların oluşturulmasına tamam ama bu ülkenin Hakkârisiyle Kastamonu'da, Muğla ile Erzurum'da da aynı tip binaların yapılıyor olmasının mutlaka engellenmesi gerekir. Yani yerelin, o yerelde yaşatılmış olan kültürün; belki bu konularla ilgili birtakım mimari arayışlara da girerek hem deprem riskini en aza indirecek olan mimari çözümler, yapı formları, aynı zamanda buna uygun bir statik strüktürün oluşturulması hem de bunun bir mekânsal alan içinde, bir kent içinde yaşanabilir bir uygarlığı temsil eden bir biçimin olması lazım. Bizim Anadolu'da "cumbalı kültür" dediğimiz kültür, ahşap yapılar açısından son derece uygundu, biz o cumbalı kültürü betonarme ve diğer yapılarda yönetmeliklerimize koyduk ama gördük ki bu cumbalar bizim açımızdan çıkmaya dönüştü, çıkmalar dört yöne çıkmalara dönüştü; sonuçta özellikle... Mesela Boğaz'da sit alanlarında 1,5 metre çıkmanın üzerine saçaklarda da 1,5 metre çıkma var yani Boğaz'da saçak ucu 3 metre. E, bunların yarattığı dinamik yapıyı ya büyük kütlesel kesitlerle gidermek zorundasınız ya da riski taşımak zorundasınız. Bu konulara da dikkat çekmek gerekir. Ben özellikle Mimarlar Odası ve İnşaat Mühendisleri Odasından bu TOKİ eliyle yapılacak olan, kamu eliyle yapılacak olan, belediyelere bağlı şirketler eliyle yapılacak olan ya da yurttaşların yapacağı bu yeni yapılarla ilgili bazı önermeler ve formlar da çıkarılmasının, bununla ilgili birtakım yarışmalar açılmasının çok doğru olduğunu düşünüyorum.

Teşekkür ederim.