KOMİSYON KONUŞMASI

HASAN TURAN (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlar, Kıymetli Bakan Yardımcımız ve bürokratlarımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yeni dönemin ilk toplantısının hayırlara vesile olmasını diliyorum.

İngiltere ve Kuzey İrlanda'yla serbest ticaret anlaşmasının ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Tabii, bu anlaşmaların diğer ülkelerle, Avrupa ülkeleriyle birlikte de imzalanmasını ve Türk ticaretinin, ihracatının giderek artmasını arzu ediyoruz. Bunun için de bu anlaşmalar çok önemli, çok kıymetli. Bu anlaşmalar ülkemize, mutlaka ticaretimize, ticaret hacmimize ivme kazandıracaktır, artı değer sunacaktır. Bunları küçümsememek lazım. "Bize kazandırmıyor, karşı tarafa kazandırıyor; bize de çok faydası yok, diğer tarafa olacak." gibi yorumlamalar en hafif tabirle kendimizi hafife almaktır. Ticaret tek yönlü değildir; hem ithalat yapıyoruz hem ihracat yapıyoruz. Her ikisinde de bu milletimiz kazanıyor, ülkemiz kazanıyor, ülkemize mal geldiğinde de mal gittiğinde de. Zaten bir alışverişten kârlı olmanın temel mantığı biraz da kazan kazan formülasyonudur. Kimse kazanmadan tek taraflı bir iş birliğine ve alışverişe girmez. Hem kazandıracaksınız hem kazanacaksınız. Son tahlilde biz kendi ülkemizin, kendi milletimizin hesabını yaparız. Cumhurbaşkanımızın liderliğindeki Hükûmetimiz de ülkemizin ve milletimizin hesabını yapıyor ve ülkemize kazandırmak için de uğraşıyor.

Avrupa Birliği sürecini hemen hemen hepimiz biliyoruz. Benim yaşımdan daha eski bir tarihî süreci var. Yani 1959 yılında başlamış ve bugüne kadar altmış bir yıl geçmiş bir süreç. İnişli çıkışlı süreçleri var ancak AK PARTİ iktidarlarının ilk dönemindeki 2005 yılında geldiğimiz noktada tam üyelik müzakerelerine bizim dönemimizde başlanmış ve dönüşmüş. Yönümüz tabii ki dünyanın her tarafına başta Avrupa olmak üzere hem kazanmak hem gelişmek hem büyümek istiyoruz. Bunun için de çeşitli anlaşmaları yapıyoruz. Bu Komisyonumuza böyle anlaşmaların gelmesi de bizleri mutlu ediyor. Son tahlilde bu anlaşmaların çarpan etkisi de olacaktır hem İngiltere hem onun partneri olan diğer ülkelerle ilişkilerimizin de gelişmesine vesile olacaktır. Ancak Avrupa Birliğine, kendimize söylediğimiz sözleri -özellikle milletimizin vekilleri açısından söylüyorum- karşı taraflarımıza da hep birlikte bütünlük içerisinde söylersek de ülkemizin menfaatine olacağı kanaatindeyim. Bulgaristan'ı, Yunanistan'ı, diğer Avrupa Birliği ülkelerini Türkiye ekonomisi kadar büyüklükleri olmadığı hâlde, Türkiye kadar gelişmedikleri hâlde çok kolay yoldan kendi topluluklarına alan, birliklerine alan, onlarla iş birliğini geliştiren bu topluluk üyeleri -ki İngiltere'yi konuşuyoruz, kendisi de buradan çıktı, kendi ilişkilerini kendisi geliştiriyor- bize karşı acaba niye aynı toleransı göstermiyorlar? Bunu Avrupa'ya da sormamız lazım, bizim hep beraber sormamız gereken soru bu olsa gerek diye düşünüyorum. "Avrupa, niye bize karşı çifte standartlı davranıyorsunuz? Neden?" "Neden bizi kapının eşiğinde bekletiyorsunuz 59'dan beri?" "Amacınız ne?" "Ne yani bizde eksik gördüğümüz şey nedir, beklediğiniz şey nedir?" "Sizinle uyuşmayan yönlerimiz nelerdir?" "Bunları biz de merak ediyoruz, öğrenmek istiyoruz." diye Avrupalılara bu soruları sormamız lazım diye düşünüyorum ben. Bu soruların cevabını da hemen hemen hepimiz biliyoruz aslında.

OĞUZ KAAN SALICI (İstanbul) - Biraz da ondan bahsetseniz...

HASAN TURAN (İstanbul) - Sadece, "kendimizdeki demokrasi eksiği" olarak tarif etmek... Bunlar tartışılacak konulardır. Avrupalıların kendi ülkelerindeki demokrasiyle ilgili standartlarını biliyoruz. Özellikle, mesela ülkemize yönelik faaliyet yürüten, gerek ülkemiz kaynaklı gerekse onların ülkelerinde vücut bulmuş birçok örgütsel yapıya alabildiğine destek sunarlarken bizden de burada "demokrasi tavsiyesi" adı altında her türlü oluşuma alan açmamızı özellikle istiyorlar. Acaba bu duygu ve düşüncelerin, bu tavsiyelerin altında emperyal hedefler var mıdır, yok mudur? En son, İspanyol Meclisindeki Katalanların kararıyla ilgili Avrupa Birliğinin tutumunu, İspanya'nın tutumunu gördük, izledik. Ama İspanya'da gösterdikleri bu katı tutumu... Ne hikmetse Türkiye'ye geldiğimiz zaman başka türlü davranıyorlar, hep çifte standartlılar. Kendi ülkelerinde kendi yönetimleriyle ilgili eleştiriler getiren insanlara karşı farklı davranırken bizim ülkemizde farklı davranıyorlar. Tabii, biz kendi insanımıza sağlamak zorunda olduğumuz refahı, mutluluğu, demokrasiyi, özgürlüğü -zaten bizim insan haklarına bağlılığımız, saygımız, insanların temel hakkı olmasından dolayı- övmek durumundayız. Bu konuda bir sıkıntı yok, illa Avrupa dedi diye bunları yapacak değiliz ancak Avrupa topluluğunun üyesi olmak istiyorsak da tabii standartlarla ilgili -uyum sağlamak, birlikte ortak kararlara uymak- bu konuda gerekli şeyleri yapmamız gerekir ama meseleyi sadece demokrasi, insan hakları ve özgürlükler bağlamından, Avrupa'nın baktığı pencereden bakarak okumamızın doğru olmadığı kanaatindeyim. Avrupa'nın bilinçaltında acaba bizim kültürümüz, inancımız, tarihimiz, yaklaşımlarımız olabilir mi? Yani bu konuları da sormamız gerekir diye düşünmüyorum.

Saygılar sunuyorum.