KOMİSYON KONUŞMASI

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Hocam, teşekkür ediyorum.

Sizi ismen biliyordum, burada görmüş olmaktan çok mutluyum.

Şimdi, daha önce sunumlarda da konuştuk, orada bir çözüme ulaşamamıştık. Siz DASK'la ilgili olarak bağımsız birimin değil, apartmanın yani binanın esas alınması gerektiğini söylediniz ancak buna ilişkin olarak da mülkiyetin tesis edilmesi aşamasında tapu dairesinde DASK belgesi aranıyor, ancak onun sonrasında bir daha bunun denetimi yapılamıyor ama şimdi uygulamadan örnek olarak vermem gerekirse, bir bina, içindeki bağımsız bölümleriyle, iş yeri ya da daireleriyle, konutlarla birlikte emlak vergisine tabi ve kişi ödese ya da ödemese de bu, ilgili belediyenin kütükler hanesinde bulunuyor ve yurttaş da bu vergileri ödüyor ya da ortak kullanıma ait olan, çoklu mülkiyete sahip olan yerlerde bazen su, tek bir sayaç var ve depodan su kullanılıyor, bütün insanlar su parasının toplayarak yönetici marifetiyle dağıtabiliyorlar ya da kapıcı gideri veya apartmanın ihtiyaçları gibi. Bu konuyla ilgili, DASK konusunda, bunu bağlayıcı hâle getirmek ve bir binadaki bütün bağımsız birimlerin iş yeri ya da konutların DASK zorunluluğuna getirilmesi için bir düzenleme çalışması oldu mu? Buna ilişkin olarak karşı çekinceler ne oldu da yürürlüğe girmedi? Onu öğrenmek istiyorum. İkincisi de, bizim sigorta sistemimiz bir binayı hasar gördüğünde, ağır hasar veya yıkıldığında onu ikame ediyor sigorta marifetiyle. Peki, yurttaşlar binalarını sigorta ettirdiklerinde, on yıl, on beş yıl sonra, düzenli olarak DASK ödediklerinde, bu binanın güçlendirilmesiyle ilgili olarak sigorta şirketleri bunun finansal boyutuna girebilirler mi? Bu konuyla ilgili de bir çalışma oldu mu, görüşme oldu mu? Öğrenmek istedim.

Teşekkür ederim.

PROF. DR. HAKKI POLAT GÜLKAN - Bu benim çok kafa patlattığım konuların başında geliyor. Yasal düzenlemeler, nasıl ki apartman görevlisi Sosyal Sigortalar Kurumuna karşı apartman yönetimi tarafından primleri ödenerek, bütün yasal şartları yerine getirilerek görevlendiriliyorsa, DASK'ın da benzer bir düzende, apartman yönetimini muhatap alacak şekilde ve binanın tamamını sigorta edecek bir şekilde tarif edilmesi gerekir. Haklısınız yani burada itirazlar da oluyor. Kat Mülkiyeti Kanunu'nun ona göre düzeltilmesi gerekir. Bunların hepsi Parlamentonun, yasa koyucunun ele alması gereken şeylerdir ama bunu yapmadıktan sonra biz hâlâ güdük kalırız. "Binanın şu kolonunda hasar var" "Hangisine ait?" "Bu daireye ait." "Hadi bunu onlar yaptırsın." diyemezsiniz. Bütün taşıyıcı sistemin sigorta kapsamında olması gerekir. Bu konularda benim bildiğim sadece dile getirilen öneriler olmuştur fakat kapsamlı bir çalışma, bildiğim kadarıyla, yapılmadı ama şarttır yapılması.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Diğer bir soru daha sormuştum size. Güçlendirme kapsam içine girmiyor, sadece...

PROF. DR. HAKKI POLAT GÜLKAN - Hayır, hayır.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) - Ama sigorta sistemine, biliyorsunuz, mesela sağlık sigortasında hastalığı da, yaşamı olduğu gibi, hayat sigortalarına sağlığı da ilave ediyoruz. Bu tür DASK sigortalarının poliçe primleri çok düşük, onu belirtmem gerekir. Yani ödenen rakamların da o binayı yeniden inşa edecek bedeller olmadığını da söylememiz lazım ama bu binanın güçlendirilmesiyle ilgili de madem ki prim ödeniyorsa, bütün binanın primi ödeniyorsa o primin karşılığında güçlendirmenin maliyetini sigortanın karşılaması önerilebilir mi? Bu konuya da bir açıklık getirirseniz...

PROF. DR. HAKKI POLAT GÜLKAN - Tabii.

Efendim, şimdi, DASK'ın bu yılki tabanı nedir bilmiyorum ama 250 bin lira mertebesinde, tamamen elden çıkması hâlinde DASK, sigortayı yaptırana bir bedel ödüyor. DASK'ın amacı, insanların çadırda kalmak zorunda bırakılmamasıdır, yani öyle formüle edildi. Bize verilen görev, millet Kızılayın yaptığı çadırlarda oturmasın, en azından başını sokacağı yeni bir konuta sahip olabilsin diye. Eğer binanın tamamı sigorta kapsamına alınırsa yıkılma değil ama hasar görme hâlinde de her bir daireye, bağımsız birime isabet eden primin bir araya, bir havuza getirilmesi kaydıyla binanın tamamı da güçlendirilebilir çünkü o miktarlar güçlendirme için yeterli olacaktır ama yarısı sigortalı yarısı değil, o takdirde büyük hukuki ihtilaflar çıkar ve bunun içinden çıkmak mümkün değildir.

Size bir şey daha anlatayım: Bizim İstanbul'da yaptığımız çalışmalardan bir tanesi de Zeytinburnu ve Bakırköy ilçelerinin -işte oraların daha fazla tehlikeye maruz kaldığı görüşü var- binalarının bir değerlendirmesini yaptık, bütün binaların. Zeytinburnu'nda 30 bin, Bakırköy'de 18 bin tane bina değerlendirildi. Tabii, bunun teknik taleplerinin ne kadar büyük olduğun tahmin edersiniz. Yani bunu layıkıyla yapacak insan gücüne sahip miyiz? Yapılan tespitler doğru mu? Binaları tasnif ederken acaba doğru kararı verebiliyor muyuz? Onları bir tarafa bırakalım, onlar başka bir tarafta fakat Bakırköy'de, ona paralel olarak bir de anket yaptık. Diyelim ki "Bu bina güçlendirmeye ihtiyaç gösteren bir bina olarak adlandırıldı. Siz var mısınız bunun güçlendirilmesinde?" Sayın vekil, tek bir Allah'ın kulu "Ben varım." demedi, ya "Devlet yaptırsın." diyorlar ya "Ben zaten 60 yaşındayım, bundan sonra bana... Yarın mı olacak deprem, başkası ödesin." diyorlar. Yaptırmak istemeyenlerin önemli bir kısmı da "Eğer ben güçlendirme yaptırırsam binamın satış değerinde düşme olacaktır, ben bunu göze alamam." Çünkü çürük olduğu orada tescil edilmiş olacak. Böylesine gerekçelerle bu adımlar -zaten para mara yoktu ortalıkta ama- atılmadı.