| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketi ile Türkiye Varlık Fonunun 2019 Yılı Mali Tabloları ve Faaliyetleriyle İlgili Denetim Raporlarının Sunulduğuna Dair Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi (3/1510) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 27 .01.2021 |
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, Sayın Genel Müdür, değerli bürokratlar, basının değerli emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Genel Müdür, değerli bürokratlar; Komisyonumuza hoş geldiniz öncelikle.
Sayın Genel Müdür Zafer Bey, yaptığınız sunum aslında geçen yıl yaptığınız sunumun çok benzeriydi, aşağı yukarı bir benzeriydi; baktım, aşağı yukarı benzer bir sunum yapmışsınız. Geçen yılki eleştirilerimizden yalnızca bir kumar boyutunu biraz daha geri plana iter gibi olmuş, Millî Piyango meselesi, o konuda eleştirimiz dikkate alınmış. Yani bu kumarı büyüteceğiz algısı anlamında stratejik bir hedef ortaya konulmamış ama en azından bu rakamın büyümesinden hâlâ Varlık Fonunun övündüğünü gördük.
Bunun dışında da ben açıkça söyleyeyim; dünyayı anlayan, dünyanın nereye gittiği okuyan bir Varlık Fonu sunumu ve vizyonu göremedim. Çünkü bakın, biz orta gelir tuzağında ve orta teknoloji tuzağında olan bir ülkeyiz. Biz Sanayi Devrimi'ni kaçırmış bir ülkeyiz, Sanayi Devrimi'nde nal topladık, teknoloji devrimini kaçırmış bir ülkeyiz, orada da nal topluyoruz. İşte teknoloji anlamında Amerika'nın, Güney Kore'nin yaptığı telefonları, bilgisayarları kullanıyoruz, teknoloji anlamında ciddi anlamda nal topluyoruz. Şimdi, yeni dönemi de okuyabilen bir Varlık Fonu anlayışı ben görmedim. Yani her şeye ticari mantıkla bile bakıyorsanız, hâlâ orta gelir tuzağına ülkemizi hapsedecek bir anlayışın tekrar burada olduğunu gördüm. Yani Varlık Fonu gelip "Efendim, ben termik santral kuracağım, ben petrokimya tesisi kuracağım." diyorsa orada büyük bir sorun var. Biz, kişi başına millî geliri 8 bin dolar olan ve gelir dağılımında çok büyük sorunları olan, bölgesel eşitsizliklerde çok büyük sorunları olan bir ülkeyiz. Yani sanayi anlamında belli illere; İstanbul'a, Kocaeli'ye, İzmir'e yoğunlaşan, geride kalan illerimizin geride kaldığı bir ülkeyiz. Şimdi, bir paradoks var ortada; bir şirket mantığıyla her şeye bakılmış, kâr zarar mantığıyla bakılmış, tekrar bu vizyonda ama kamunun bir şirketi. Sayın Tayyip Erdoğan dedi ki "Ben ülkeyi bir şirket gibi yönetmek istiyorum." Ama sonuç olarak Tayyip Erdoğan bu ülkenin Cumhurbaşkanı. Bir şirket mantığında bir kâr zarar mantığı vardır ama Tayyip Erdoğan'ın da, bizlerin de, bütün milletin vekillerinin de kamu yararını esas alan bir vizyonda, bir anlayışta olması gerekir. Kamu yararı şunu gerektirir Zafer Bey: "Yani en kârlı yer neresi? Adana; oraya yatırım yapayım, efendim, en kolay orası." diye bakabilirsiniz ama Konya'nın bu anlamda bu yatırıma ihtiyacı olabilir veya ne bileyim, yerli bir arabanın Konya'da yatırım yapması veya Diyarbakır'da yapması veya Trabzon'da yapması gerekebilir. Bu anlamda, sanayide daha öne geçmesi için belli illerde bu gereklilik olabilir ama her şeye fizibilite, kâr zarar mantığında baktığınız anda bunu yapamazsınız ve maalesef böyle baktığınızı gördüm; bu birinci sorun. Yani ne bölgesel eşitsizliklerden bahsettiniz ne ülkemizin orta gelir tuzağında olmasından bahsettiniz ne gelir dağılımı konusunu dikkate alacağımızdan, yoksul bölgelere daha fazla önem vereceğimizden, bu anlamda hiç bir vizyon yok.
İkincisi: Dünya nereye gidiyor, bunu okumayan bir anlayış var burada Zafer Bey. Yani şimdi dedim ya, Sanayi Devrimi'nde nal topladık, teknoloji devriminde nal topladık. Mesela, yeşil ekonomiye doğru yürüyor dünya yani bununla ilgili hiçbir vizyon duymadık. Geçen yıl da aynı eleştiriyi yapmıştım, belki bu yıl bu konuda bir vizyon, bir anlayış, yatırımı belki yapamazsınız ama en azından bunu gören bir anlayış önümüzde olabilirdi. Ama siz ne diyorsunuz? Ya, burada Maraş Vekilimiz var mı, bilmiyorum. "Ya, Afşin-Elbistan'a yeniden termik santral kuracağım." diyorsunuz. Ya Afşin-Elbistan'da şu anda akciğer kanseri oranlarına bakalım, Türkiye ortalamasının 4-5 katı. İnsan zehirleniyor, insanlarımız zehirleniyor, kalitesiz linyitimiz var, şimdi Varlık Fonu gelmiş "Ben linyit yakacağım, yeniden bir termik santral kuracağım." diyor. Ya, bunu Ankara'dan siz diyebilirsiniz ama yerele gidin, bu akciğer kanseri olan, astım hastası olan çocuklarımızın vebali üzerinizdedir. Ya, bunun kurtuluşu nedir? Yeşil ekonomi vizyonunda olan bir ülke olmamız, yatırımları bu yönde yapmamız, yenilenebilir enerjiyi odak aldığımızı yani artık termik santrallerden kurtulmamız gerektiğini öne koyan bir vizyon ortaya koysanız, kamu bu anlamda devreye girse yani o güneş pillerini biz burada daha etkin üreteceğiz. Hani diyeceksiniz ki "Efendim güneş olmadığı zaman ne yapacağız, hani bunu ikame etmemiz lazım?" Bunları depolayacak anlayışlara Almanya milyarlarca avro yatırım yapıyor. Yani "Güneşten elde ettiğim enerjiyi güneş olmadığı zaman depolayacağım, bunu gece veya öbür zamanlarda sisteme vereceğim." diyen bir anlayışa on milyarlarca avro yatırım yapıyor, AR-GE yatırımı yapıyor yani şey değil, AR-GE yatırımı yapıyor. Bu anlayışta önde olmadığımız zaman ne olacak? Almanya bu yatırımları yapacak, biz o güneş pillerini de Almanya'dan almak zorunda kalacağız. E, cari açığımız ne olacak arkadaşlar? Biz onlardan on milyarlarca euro ithalat yapacağız, e, ne diyeceğiz: "Biz termik santral yaptık." Hadi her şeye para olarak bakıyorsunuz, nedir bunun katma değeri? Ama bunun zararı nedir, halk sağlığı nerededir burada, var mıdır halk sağlığıyla ilgili bir vizyon? İşte yapmamız gereken termik santrallerin artık o katma değeri olmayan... Ya, ta Sanayi Devrimi'nin başında İngiltere'nin girdiği kömür dönemine tekrar ülkeyi sokmaya çalışıyorsunuz. Artık, dünya, Almanya termik santrallerini kapatıyor, Avrupa kapatıyor ve yenilenebilir bir enerjiye gidiyor. Nereye gitseniz rüzgârgülleri var, nereye gitseniz güneş enerjisi var, her evin tepesinde güneş pilleri var. Binalar, hani bilmiyorum, İstanbul Finans Merkezi binasının "sıfır karbon" diye bir hedefi var mı? Binalar kendi cephelerindeki giydirdikleri elemanlarla kendi enerjisini üretiyor. Yani sıfır karbonlu binalardan bahsediyor dünya ve gençler de, yeni kuşaklar da, o Z kuşağı dediğimiz kuşak da bunu yapan binalarda yaşamak istiyor, sıfır karbonlu binalarda yaşamak istiyor, su tüketimi sıfır olan binalarda yaşamak istiyor; suyu tüketiyor, arıtıp tekrar binaya veren binalarda yaşamak istiyor. Böyle bir vizyon duyduk mu? İşte, katma değer buralarda, ülkemizi bu orta gelir tuzağından çıkaracak anlayış buralarda. Ama buna dair hiç bir şey duymadık biz, kamu yararına dair hiç bir şey duymadık. Her şeye "kâr, kâr, para, para, şu kadar milyar dolar, şu kadar trilyon dolar." Ya, lanet olsun o trilyon dolarlara! İnsanımız nasıl yaşıyor, daha kaliteli, daha nitelikli, zamanın ruhuna uygun bir teknoloji anlayışı, bir sanayi anlayışı olursa zaten gelir de geliyor yani yeni dönemin ruhu bu çünkü, termik santral yakmak değil yeni dönemin ruhu. Bunu yakalarsak o zaman yüksek teknoloji kazanacağız ve ülkemizi yüksek gelirli ülkeler sınıfına sokacağız, o zaman 25 bin dolarlık bir hedefe ulaşma şansımız olur, yoksa siz termik santral yapıp yakarsanız orta gelir tuzağında takılıp kalırız. Sayın Cumhurbaşkanı dedi ki "Ben ülkeyi bir şirket gibi yönetmek istiyorum." Biliyorsunuz 2015 yılında bunu söyledi ve başardı, Cumhurbaşkanı oldu, tek adam oldu, bir de şirket kurdu, kamusal varlıkları da aldı o şirketin içine koydu, şimdi ne diyor genel müdürüne? "Bana kâr ettir, bana para kazandır?" Ya, iyi de her şey para mı? Kamu yararını odağa almayan bir anlayışla biz nereye varabiliriz?
Ya, kadınların eşitliğiyle ilgili şimdi de şöyle söyleyeyim: Ön sıralara bakıyorum, genel müdür yardımcılarında bir kadın yok. Nerede yeni dünyanın vizyonu? Bütün dünyadaki demokratik ülkelere bakıyorsunuz "Kurullarda yüzde 50 kadın olsun." deniyor.
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Arkada da erkek yok.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ama o da kötü bir şey işte, keşke o kadın arkadaşlarımız ön sıralarda otursaydı, bir genel müdür de kadın olsaydı Sayın Başkan, Sayın Genel Müdür. Böyle bir vizyon yani bakıyorsunuz herkes bunu gözetiyor yani kadınların önde olması... Ya siz bu kadar profesyonellik yaptınız, "Kadınlar önde olsun." diye şirketlerin vizyonları oluştu, dünya da böyle bir dünyaya doğru gidiyor. İnanın, gençler artık sizin yönetim kurulunuza da bakacaklar; kaç kadın var, genel müdür yardımcısı kaç kadın var diye bakacaklar. Şimdi, genel müdür yardımcıları belki tehlike olarak görecekler bunu ama, kadın arkadaşlar olsun diyoruz ama eminim onlar da ister, böyle olması gerekir. Böyle bir vizyonunuz, böyle bir fotoğraf yok. Şu fotoğrafa birisi baksa ne yeşil ekonomiden anlayan ne kadınların hayatın içinde olmasından anlayan ne yüksek teknolojiyle ilgili bir vizyonu olan bir Varlık Fonu AŞ, kim yatırım yapar böyle bir şirkete? Yani Z kuşağı böyle bir şirkete yatırım yapar mı, böyle bir şirketin büyümesini ister mi? İstemez. "Termik santral yapacağım." diyor, nükleer santralin iyi olduğunu ifade ediyor "Çünkü ihtiyaç var böyle bir şeye." diyor. Bunların yanlış olduğunu düşünüyoruz, yeni dünyanın ruhunu okumayan bir anlayışla karşı karşıyayız. Ben sizin böyle olup olmadığınızı bilmiyorum çünkü sonuç olarak Yönetim Kurulunun çizdiği vizyon doğrultusunda Genel Müdürlük yapıyorsunuz. Yönetim kurulu üyeleri de burada değil, bir tek siz varsınız, belki de kişisel görüşleriniz farklı olabilir ama Tayyip Bey'in Başkanlığında olan Yönetim Kurulunun çizdiği vizyon maalesef bu çağın vizyonu değil, geleceğin vizyonu değil, orta gelir tuzağına bizi hapsedecek bir vizyonla karşı karşıyayız Sayın Genel Müdür. Efendim, 8 trilyon dolarlık Varlık Fonu anlayışı varmış. Diyorsunuz ki "Bu bir Varlık Fonu değil." Niye adı Varlık Fonu o zaman? Bir "kalkınma fonu; varlığa dayalı kalkınma fonu" diyorsunuz... Peki, kalkınmayı kim yaratır, nasıl yaratılır? İşte Bizim Kalkınma Bakanlığımız vardı, Devlet Planlama Teşkilatı vardı, Sayın Bakanım orada. Devlet Planlama Teşkilatında siz hiç kâr konuştunuz mu Sayın Bakan? Konuşmamışsınızdır, kamu yararını konuşmuşsunuzdur değil mi? Evet, Devlet Planlama Teşkilatı kamu yararı anlayışıyla vardır ama sonuna bir "AŞ" taktığınızda "Efendim, orada şu kadar kâr ettik, bu kadar para kazandık." mantığıyla bakılır. O yüzden burada anlatılan işin niye böyle olduğunu size söyleyeyim. Biz Devlet Planlama Teşkilatını tekrar devreye sokmalıyız. Kalkınma Bakanlığını bir ekonomik gelişme anlamında yeniden devreye sokmalıyız. Kamu yararını esas alan bir anlayışı devreye sokmalıyız ki hem ülkemiz kalkınsın, ekonomik gelişme olsun, zamanın ruhu anlaşılsın hem de kalkınmada geri kalan bölgelerle ilgili bir duyarlılık olsun. Ya, Allah'ınızı severseniz, Bayburt'un, vekili olduğunuz Bitlis'in durumu nasıl arkadaşlar, onlarla ilgili bir vizyon duydunuz mu, "Biz bunu görüyoruz." diyen bir vizyon duydunuz mu? Biz Bitlis'e de yatırım yapmalıyız, Diyarbakır'a da, Gümüşhane'ye de yatırım yapmalıyız." diyen bir anlayış duydunuz mu? Yok ama olamaz.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Varlık Fonunun işi değil bunlar.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Arkadaşlar, dinleyelim, karşılıklı...
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bakın, AŞ mantığında olamaz arkadaşlar, şirket mantığında bu olamaz. Şirketler kâra bakarlar ve bu anlamda herhangi bir şekilde daha farklı bir vizyon önüne koyamazlar. Bakın, Millî Piyangoyla ilgili "Ciromuzu 2 katına çıkardık." diyor yine burada. Şimdi, size şunu soracağım: Varlık Fonu Başkanının TEKEL de elinde olsaydı, sigara şirketi de yürürlükte olsaydı "Sigara satışlarını 2 katına çıkardık." deseydi mutlu mu olacaktık ya? "İçki satışlarını 2 katına yükselttik." deseydi mutlu mu olacaktık? Şimdi "Kumar cirosunu 2 katına yükselttik." diyor. Bundan mutlu mu olacaksınız? Muhafazakâr olduğunuzu söylüyorsunuz, ben de o anlamda muhafazakârım yani bu anlamda mutluluk mu duyacaksınız acaba arkadaşlar? Bu mudur başarı yani bunu bir başarı olarak mı göreceğiz? Tam tersine, bakın, kamu yararını gözeten bir anlayış şunu yapar, Planlama Teşkilatı olsaydı: "Efendim, bu kumar oyunu oynanan şans oyunlarını, kumar oyunlarını yarı yarıya düşürdük." diyen anlayış kamu yararını gözetmiş olurdu. Gerçekten bunu eğer önümüze koyabildiğiniz zaman biz kamu yararını gözetmiş oluruz.
Arkadaşlar, eskiden bakın, Millî Piyango bir şanstı, yılbaşında piyango biletini alırdık, bunu bir şans olarak görürdük, bir eğlence olarak görürdük, kumar olarak görmezdik. Şimdi, bu bir kumara dönmüş durumda, İddaa bayilerinin önüne gidin 18 yaşında çocuklar, 16, 17 yaşında çocuklar harçlığını kumara veriyor. Çünkü niye? O günkü maç sonucuna göre 1-0 mı bitti, 2-0 mı bitti diye kumar oynuyor anında. Bu, kumar arkadaşlar, hani bir kumar makinesinin başına geçmiş, jeton atmış gibi gençlerimiz. Bunu başarı olarak mı göreceğiz? Bunun reklamlarının verilmesini başarı olarak göreceğiz? Efendim, tüpçüye vermişsiniz Millî Piyangoyu, tüpçü hep reklam veriyor. Kamu yararı olarak mı göreceğiz biz bunu? Bunu kamu yararı olarak göremiyoruz, görmememiz gerekir arkadaşlar.
Şu petrokimya tesisiyle ilgili "İskenderun Körfezi'ne yatırım yapacak." dediniz. Ya, arkadaşlar, depremde, Allah korusun... Bakın, biliyorsunuz, depremde TÜPRAŞ patladı, İzmit havaya uçmak üzereydi. Eğer ki tesislere ulaşsaydı o yangın İzmit havaya uçacaktı, yerleşim yerlerine yakın bir yerde yapıldı. Şimdi, diyor ki: "İskenderun'a ben petrokimya tesisi yapacağım." İskenderun, biliyorsunuz, yerleşim yeri, yapacağı yerin de hemen yakınında yerleşim tesisleri var. İskenderun halkına sormayı düşünüyor musunuz petrokimya tesisini? Net olarak soruyorum, hani "yerelin iradesi" diyoruz ya, "halkın tercihleri" diyoruz ya bu anlamda "İskenderun bunu istiyor mu acaba?" diye soracak mısınız? Hayır, sormayacaksınız, Ankara'dan fermanı yazacaksınız "Yerel ne derse desin, ben kârıma bakarım." diyeceksiniz. Bu olamaz, artık yerelin rızası alınmadan adım atılamaz, yeni dünyada bunun bir yeri yoktur. Mersin'de nükleer santral yapılıyor, Mersinlinin rızası var mı, gidin sorun. Mersin halkının ezici çoğunluğu bu santrali istemiyor.
Dediniz ki: "Türkiye'yi Türkiye Sigortayla büyütüyoruz." Ya, Sayın Başkan, hisse fiyatı 1 liraydı, 1,5 liraydı değil mi bunun, şimdi 7,5 lira oldu, bununla övünüyorsunuz. Kim kazandı 7,5 lirayla? Borsada büyük bir manipülasyonla bu anlamda yükseldi. Bu adımı atmadan önce geri çağırma gibi bir düşünceniz niye olmadı? Çünkü borsaya açık bir şirketten bahsediyoruz. Şimdi "Bunun da değeri 5 katına çıkmış, yarın 15 katına çıkacak." diyorsunuz. Bundan kamu yararlansaydı iyi olmaz mıydı, eğer ki "Piyasada hâkim konumda olan bir oyuncu kuracağız." dediniz de önce bir geri çağırmayı bu anlamda bir düşünmez miydiniz?
Turkcell'le ilgili ne diyorsunuz? Bera Holdingin -Cemal Ağabey burada- 2 liraydı hissesi, burada bir madde çıkardık Başkanım, 20 lira oldu şu anda, bizim elimizle oldu, 2 liralık hisseyi 20 lira yaptık. Kim burada kazandı, halk mı kazandı? Hayır, bir avuç manipülatör kazandı. Bu anlamda bu tip adımları atmadan önce, Turkcell'de de diğer kurumlarınızda da gerçekten "Biz, değer kazandıracağız." deyince halk kazansın, orada bir avuç manipülatör kazanmasın. "Insider trading" yapma gücü olan birtakım insanların kazanmaması gerekir, buna çok dikkat etmeniz gerekir. Yani "Turkcell'in hissesini de 5 katına çıkaracağız." diyorsunuz. Tamam, güzel de kim kazanacak bunlardan? Yani özellikle bu Türkiye Sigortayla ilgili olanın doğru olmadığını düşünüyorum, önce geri çağırmanız gerekirdi, bu anlamda kamunun kazanması gerekirdi.
Bankaların durumuyla ilgili geçen yıl olanı size söyleyeyim, 2,5 trilyonluk kredi hacmi 3,5 trilyon liraya çıkarıldı, 1 trilyon lira yani Türkiye'nin bütçesi kadar bir borçlanma KOBİ'lerin, halkın sırtına verildi. Kamu, doğrudan gelir destekleri vermedi bu anlamda, borç verdi. Neyle yapıldı? Büyük oranda kamu bankaları eliyle yapıldı ve sizin aracılığınızla da sermayelendirme yapıldı. "Bu paralar nereye gitti?" diye baktınız mı Sayın Genel Müdür? Nereye gitti, geçen yıl da size söyledim. Bakın, kamu yararı şunu gerektirir: Halk Bankasının esnafa doğrudan sıfır faizli kredi vermesi gerekir böyle ortamda, hatta devletin borç değil, doğrudan gelir desteği vermesi lazım ama Halk Bankası kimlere kredi veriyor baktınız mı?
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Esnafa veriyor, esnafa.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Hayır, esnafa vermiyor. Esnafa çok küçük bölümü bilançosunun bakın lütfen. Çok büyük bir bölümünü bu yandaşların yaptığı kamu ihaleleri finansmanı için kullanıyor.
Ziraat Bankası kimlere kredi veriyor? Çiftçinin varlığı için kurulmadı mı bu banka?
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Çiftçiye veriyor.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Verdiği kredinin yüzde 10'u çiftçiye yalnızca biliyor musunuz? 600 milyar TL kredi veriyor, 60 milyar TL'si çiftçiye verilmiş. Geri kalan nereye veriliyor? Turkcell'in satın alması meselesinde niye efendim, Ziraat Bankasının varlıklarını bu anlamda kullandınız? Bakın, çiftçiye destek verilmiyor şu anda; çiftçi, traktörünü teminat gösteriyor, kredi alamıyor şu anda. Niye? Çünkü "Efendim, Turkcell'in, parasını vereceğiz, yandaş şirketlerin kamu ihalelerini finanse edeceğiz." diye bu anlamda kullanılıyor. Bunlar doğru değil.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Yok öyle bir şey.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Hepsi yalan, bir tane doğru söylesin.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Arkadaşlar, sıra geldiğinde görüşlerinizi ifade edersiniz.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Hayır hayır, hepsi yanlış.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yani o bankanın vizyonu nedir, varlık sebebi nedir? Çiftçiyi desteklemektir. Halk Bankasının varlık sebebi nedir? Esnafı desteklemektir. Ama bu anlamda kredilerin büyük çoğunluğu eğer ki esnafa, çiftçiye gitmiyorsa yanlış bir iş yapıyoruz. Vakıfbank, Halkbank, Ziraat Bankası arpalığa döndü arkadaşlar ya. Kamu şirketlerinin hepsiyle ilgili, sizin altınızdaki bütün şirketler için aynısını söyleyebilirim, arpalığa dönmüş durumda.
Vakıfbankın Yönetim Kurulunda bir güreşçinin ne işi var ya, hiç sordunuz mu? Sahte diplomalı bir güreşçinin ne işi var, ne anlar, nasıl yönetebilir Vakıfbankı? Böyle bir şey olabilir mi Sayın Başkan? Bununla ilgili...
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Varlık Fonunun sorumluluğunda mı? O mu belirliyor?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Evet, ona bağlı.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Hayır hayır, ona bağlı değil.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ona bağlı, ona bağlı.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Arkadaşlar, karşılıklı konuşmuyoruz lütfen.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yönetim Kurulunun belirlenmesi lazım. Böyle bir şey olabilir mi arkadaşlar? Yani bu anlamda bu bankalar bir arpalığa dönüşmüştür ve kamu yararı çerçevesinde kredi vermemektedir.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sayın Başkanım, yanlış bilgiler veriyor. Varlık Fonunun görevleri nelerdir?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bakın, kamusal varlıklar bu anlamda arkadaşlar, gerektiğinde...
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Yanlış bilgi veriyor.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, müdahale eder misiniz lütfen?
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sıra geldiğinde siz düzeltirsiniz, kendi görüşünüzü söylersiniz.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Gerektiğinde...
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Canlı yayında yanlış bilgi vermeyin.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yok, kesildi ya, sorun yok, rahat konuşayım.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Teknolojide geri kalmışız.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Teknolojide geri kaldık.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bu arada sorularınızı da sorarsanız Sayın Paylan, soru için de soracağınız soruları da...
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Tamam.
Bu anlamda, Sayın Başkan, bu 1 trilyonluk kredi genişlemesiyle beraber kamu bankaları çok daha büyük bir riskin altına girmediler mi, sermaye yeterlilikleri anlamında yetersiz kalmadılar mı? Siz sermaye enjekte etmek zorunda kalmadınız mı? Şu anda kamu bankalarının fiilî olarak batık durumda olduğunu biz düşünüyoruz. Yani şu anda risksiz kredilerine baktığımızda öz sermayesini karşılayamayacak durumda olduğunu düşünüyoruz. Bu anlamda gerçekten zarar edilecekse de kamusal yarar için edilmeli yani çiftçi desteklenmeli, esnaf desteklenmeli.
Sayın Başkan, bir de şunu sorayım: Siz, sonuç olarak, rating yaptırdınız değil mi şirketinize ve Türkiye'nin ratingiyle aynı puanı aldınız. Niye böyle aldınız? Çünkü bağlı bulunan şirketler bir arpalığa dönüştürüldü ve kötü yönetiliyorlar, kötü yönetiliyorlar. Bu anlamda, sizler de güven veremediniz. Bazı şirketler mesela, biliyorsunuz, Türkiye'nin kredi puanının üzerinde bir not alırlar, A alan şirketlerimiz var, öyle değil mi? Ama siz, Türkiye'nin "Yatırım yapılabilir." notu alan... Siz "Yatırım yapılabilir." seviyede not alamadınız, Türkiye'miz o durumda değil. Türkiye hazinesi yüzde 6'yla, yüzde 7'yle borçlanıyor; siz de yüzde 6'yla, yüzde 7'yle borçlanacaksınız. Dolar bazında dünyada faizler yüzde sıfırken, bol para dönemi varken yüzde 5'le, 6'yla, 7'yle borçlanıp hangi projenizi finanse edebilirsiniz, size net olarak soruyorum. Yani dünyada dolar faizi yüzde 1, en fazla kredi faizi, özellikle böyle projelerde. Siz yüzde 5'le, 6'yla finanse edip nasıl yatırım yapacaksınız, bunu soruyorum. Bu kadar bol para olduğu dönemde... Yarın bu durum devam etmeyecek biliyor musunuz? Bol para dönemi bitecek. 2013'te nasıl ki Bernanke açıkladı, "Artık para basmıyoruz." dedi. O zaman bol para dönemi de bitecek. Şimdi bu durumdaysak yarın ne durumda olacağız?
Bakın, teknoloji meselesinde siz şimdi diyorsunuz ki: "İstanbul Finans Merkezi'ni ben yapıyorum." Ya, arkadaşlar, şu çirkinliğe baktınız mı? Beton yığını, bakın, gerçekten çok çirkin bir proje. Ağaoğlu yapmış, Ağaoğlu bunu yapar tabii ki. Ağaoğlu'nun betondan başka bir şeye kafası basmaz, böyle bir proje yapmış. Şu kadar çirkin bir beton projeden bahsediyoruz, bakın. Bunu şimdi, Varlık Fonumuz, 1 milyar dolar hazineden borç aldı, o parayla bu projeyi yapıyor. Peki, bunu soruyorum: Ekosistemiyle ilgili bir vizyon duydunuz mu? Yani "bankacılık" dediniz, siz New York'a gittiğinizde, Wall Street'e gittiğinizde böyle bir merkez mi görürsünüz, böyle bir beton yığını mı görürsünüz?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bunda ne var? Beğenmediğin ne var?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Hayır, böyle bir beton yığını mı görürsünüz?
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Paylan, iki dakika ek süre veriyorum, tamamlarsanız...
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bir habitat görürsünüz yani özgürlüğün olduğu, efendim, finansın özgür olarak gidip gelebildiği, oradaki insan birikiminin, beşerî sermayenin güçlü olduğu bir alanı görürsünüz, hukuk yapısını görürsünüz. Birisinin başına iş geldiğinde hukuk anlamında gidebileceği özgür bir yargıyı görürsünüz. Bunları, bu şartları, vergi politikalarını görürsünüz. Bunları görmedikten sonra istediğiniz kadar beton yapın, hiçbir anlamı yok arkadaşlar. Finans merkezi böyle olmaz, finans merkezi Wall Street'te efendim, olur ama burada olmaz. Bu anlamda olmaz, böyle beton yaparak olmaz. Bunun alt yapısını, hinterlandını, ekosistemini kurmadan olmaz.
Maden yatırımlarından bahsettiniz, gerçekten, bakın, olmalı, bir şey demiyorum ama ya, Kaz Dağları'nda delik deşik eden bir anlayış, gerçekten... "Kapadokya'da altın arayacağım." diyor ya, "Kapadokya'da altın arayacağım." diyor, "O Peribacalarının olduğu yerde altın arayacağım." diyor. Esas maden Peribacaları, orada "Efendim, maden arayacağım." diyor. Bu anlamda, yani buna dikkat edileceğine, efendim, ekolojiyi öne alan bir madencilik anlayışının geliştirileceğine dair bir cümle biz sizden duyduk mu? Hayır, duymadık.
Değerli arkadaşlar, bakın, ÇAYKUR'la ilgili pek çok eleştiri alıyorsunuz, biliyorum. "ÇAYKUR niye zarar ediyor?" ÇAYKUR zarar edebilir, zarar edebilir ama kamu yararı için zarar edebilir, arpalık olduğu için zarar etmemeli, kötü yönetildiği için zarar etmemeli, efendim, "AKP'li ilçe başkanının, il başkanının yeğenini oraya koydum, yönettiriyorum." diye olmamalı. Kötü yönetiliyorsa, bu, kamusal anlamda hepimizin zararınadır ama kamu yararı için o yıl, efendim, çay fiyatı 10 lira olması gerekiyorsa, çiftçileri o kurtarıyorsa 10 lira verilip zarar da edilebilir. Bu konudaki eleştirilerinizi o yönde alın. Yani zarar etmesi kamu yararı içinse zarar edebilir.
Mesela fındıkla ilgili, ya, sizden bir vizyon duyduk mu? "Ben fındık alanına gireceğim. Bununla ilgili bir borsa kuracağız, fındığı koruyacağız, fındık alanını koruyacağız." diye bir şey duyduk mu sizden? Duymadık. Malatya'nın kayısısıyla ilgili bir vizyon duyduk mu?
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Ek süreniz de doldu Sayın Paylan.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bitiriyorum.
Malatya'nın kayısısıyla ilgili bir vizyon duyduk mu arkadaşlar acaba Sayın Genel Müdürden? Bu anlamda, Malatya'nın kayısısıyla ilgili bir vizyon duyduk mu? Hayır duymadık. Bunlardır stratejik ürünler, bunlardır...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Evet, çok teşekkür ediyorum Sayın Paylan, sağ olun.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bakın, yüksek teknolojiden bahsediyorsak Silicon Valley gibi bir alanımız olur. Böyle bir vizyonu sizden duyduk mu? Özgür bir habitat, teknolojinin geliştiği habitat... Ama Boğaziçi Üniversitesine kayyum atayan anlayıştan, onun yönetim kurulu başkanı olduğu anlayıştan tabii ki biz Silicon Valley vizyonu duymayacağız. Suudi Arabistan bile bu anlamda Silicon Valley'sini kuruyor arkadaşlar. Biz bu anlamda nal topluyoruz.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Evet, çok aştınız. Teşekkür ediyorum.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ben yine de başarılar diliyorum. Ama bir dahaki sunumda umarım -iki yıldır söylüyorum ama olmuyor- geleceği gören, yeni dünyayı okuyabilen bir vizyonu Varlık Fonundan bekliyoruz. Ama galiba nafile, çok bekleyeceğiz.