| Komisyon Adı | : | (10 / 3200, 3361, 3362, 3364, 3365) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Prof. Dr. Ayfer Gedikli'nin ve Prof. Dr. Seyfettin Erdoğan'ın, kentsel dönüşümün finansmanı hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 27 .01.2021 |
MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Evet, ben 2 hocama da teşekkür ediyorum, bilgilendik.
Şimdi, İslami finans modeli bugün türev araçlarla oluşturulan finansla mukayese edildiğinde... Bugün Meclis gündeminde bir konu vardı: İstanbul'da ve Türkiye'nin belirli bölgelerinde, şehirlerinde ön ödemeli satış sözleşmesiyle yapılan bina satışları; şimdi, tabii, burada onu hatırlattı bana. Tam karşılığı oluşmadan, siz, eğer herhangi bir malı satarsanız -bu ön ödemeli sözleşme olur, ahitleşme olur, vesaire- süreç içerisinde bu türlü sıkıntıları yaşarsınız. Bu anlamda model şüphesiz son derece önemli bir model.
Depreme dönersek eğer, geçmişte -bu Barselona örneği, Paris örneği, Londra örneği, özellikle Barselona'yı verdiniz; aşağı yukarı onlar 19'uncu yüzyıl- 1850'de Paris Haussmann'ın valiliği döneminde Paris neredeyse yıkılıp yeniden yapıldı ve arkasında da 3'üncü Napolyon vardı. Yani öyle insan haklarının, mülkiyet haklarının söz konusu edilmesi, gerçek anlamda istimlakının gerçekleşmesi ve ondan sonra şehir planlarının yapılması falan değil o dönemler, 1910 da değil, Türkiye'de demokrasisiyle, insan haklarıyla, yargısıyla son derece önemli bir dönemi yaşıyoruz ve günümüzde de mülkiyet hakkı, yani insanın yaşam haklarının vazgeçilmezi hatta dar gelirliler için yaşam hakkından daha önce bile gelebilir. Anadolu'da bir söz vardır: Mal canın yongasıdır. Ev hele canın tamamen kendisi bile sayılabilir.
Şimdi, biz insanların evleri üzerinde çalışma yapıyoruz, hesap yapıyoruz. Ben bütün bu konuşulanlardan kendi açımdan önemli bir sonuç aldım diyebilirim. Bu kentsel dönüşüm veya deprem dönüşümüyle -ne derseniz deyin- ilgili çalışma yapıldığında bizim 3 tane bileşenimiz var, çok önemli 3 bileşenimiz var: Vatandaş, yüklenici ve finans. Yüklenicinin aracısı olarak veya yüklenicisinin teminatı olarak kamu kurumlarını söyleyebilirsiniz. Yani bu belediye de, yerel yönetimler de olabilir, devlet de olabilir ama kendi tecrübelerimizden şunu görüyoruz: Bir kentsel dönüşümün içerisine kamu kurumu girdiğinde bu işi zorlaştırıyor. Neden zorlaştırıyor? Çünkü vatandaştaki beklentiler çok artıyor. Hem de öyle bir artış var ki artık gerçekleştiremez hâle geliniyor veya başlanmış, mesafe alınmış projeler süreç içerisinde akamete bile uğruyorlar ve şu anda hem kamu kurularının hem yerel yönetimlerin hem vatandaşların en büyük sıkıntıları da bu süreç içerisinde karşılaşılmış olumsuzluklardır. Onun için ben kamu kurumlarının, hele garantörlük sıfatıyla kendi üzerine alması gereken sorundan daha fazla bir sorumluluk almasının projeyi nihayetlendirme açısından sıkıntıya sokacağını rahatlıkla söyleyebilirim.
Siz, bütün konuşmalarınızda söylediniz yani kentsel dönüşüm aslında depreme dayanıklı yapılara kavuşmakla birlikte insan onuruna yaraşır, 21'inci yüzyılda şehirlerde yaşayan insanların temel ihtiyaçlarını karşılayacak. Nedir bunlar? İşte, düzenleme ortaklık payının uluslararası seviyede olması, trafiğin sürdürülebilir olması ve büyükşehirlerde çok önemli otopark ve güvenliğin de ada bazlı veya birçok adayla söz konusu olduğunda sağlanabilmiş olması, aslında çok ciddi avantajlar ve bizim de, vatandaşın da arzu ettiği neticeler bunlar. Tamam, bunlar çok önemli ama buraya gelene kadar gerçekten bizim önümüzde şu anda en büyük sıkıntımız finans, kredi. Buna da yani sıfır faizli kredi mi dersiniz veya bir kısmı hibe kredi mi denir, vesaire ama Sayın Başkanım, bu konuşmada belediyelerin en çok yaptıkları şey proje geliştirmektir, yani küçük ölçekli bakarsak eğer buna. Ne yaparlar? Kendilerine ait bir alanı, imarda imar değişikliği münasebetiyle değere dönüştürürler ve oradan kazandıkları parayla borçlarını öderler, millete hizmet ederler. Bunu biz, model olarak İstanbul'u mesela kendi ölçeğinde, kendi yağında kavrulabilecek bir şeye dönüştürebiliriz. Yani bir bileşik kaplar olduğunu düşünürsek, her bir şehri tek başına bileşik kap olarak düşünürsek, artısıyla eksisiyle İstanbul veya İzmir yapılacak projelerle, modellemelerle, elde edilecek gelirlerle kendi ihtiyacını giderebilecek boyuta gelebilir. Bu önemli bir şey ama bu aynı zamanda yoğunluğu getirecek, -siz aynı zamanda sahillerden falan bahsettiniz- zaten insanların soru işaretiyle baktıkları bu önemli şeyin, İstanbul'un da en önemli, en değerli kısımlarına yapılaşmayı getireceğiz. Bu aslında doğru açıklanabilirse ve şeffaf bir şekilde insanlarla paylaşılabilirse belki bir model olarak yapılabilir ama bizim Komisyon olarak mart ayına kadar çalışmalarımız var. Mart ayına kadar proje geliştirmek, bunları modellemek, bunların pazarlanması, bunlardan finansman elde etmek ve bunu aynı şehrin deprem dönüşümünde kullanmak gibi uzun vadeli şeye tahammülümüz yok doğrusunu söylemek gerekirse. Yani iyi bir model, her şehrin kendi ihtiyaçlarının yine kendi sınırları içerisinde karşılanması. Bu olur ama bu on yılda olur, on beş yılda olur, yirmi yılda olur. Bizim şu anda aradığımız İslami model. Paranın rengi yoktur, dini yoktur. Bu açıdan yeter ki ülkemize gelsin ve bizim bu ihtiyaçlarımız karşılansın. Şüphesiz bunda mutabıkız ama hemen uygulanabilecek bir finans modeli, onun arayışı içerisindeyiz.
Teşekkür ediyorum.