| Komisyon Adı | : | (10 / 3200, 3361, 3362, 3364, 3365) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Prof. Dr. Kemal Önder Çetin'in, video konferans aracılığıyla, deprem mühendisliği genel kavramları, yasal düzenlemeler ile eksiklikler ve çözüm önerileri hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 28 .01.2021 |
BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Biraz oraya, biraz buraya derken sunumunuzu yarısından itibaren takip edebildim.
Öncelikle, Değerli Hocam, ben de teşekkür ediyorum ama eğitim kısmına ben de çok takılıyorum. Mesela üniversitelerde bile hâlâ deprem mühendisliğinin veyahut da depremle ilgili konuların zorunlu olmadığını ifade ettiniz. Siz de Türkiye'nin önemli bir üniversitesinde görev yapıyorsunuz. Hani, böyle, halkı direnmeye davet ediyorsunuz ya Hocam; ben de sizi üniversitelerde hiç olmazsa bu deprem derslerinin zorunlu olması için direnmeye davet ediyorum. Kendinizi mi yakarsınız sizin tabirinizle -hani, sizin toplantı içerisinde bazı özel tabirleriniz oldu- müezzin mi çağırırsınız, imam mı bulursunuz, cenaze namazı mı kıldırırsınız bilmiyorum ama en azından temel mühendislik eğitimini lisans seviyesinde bir mühendisin artık ders olarak muhakkak görmesi gerekiyor. Neticede Türkiye'nin yüzde 66'sı deprem bölgesini içeriyor. Coğrafya bizim kaderimiz ve bu coğrafyayı değiştiremeyeceğimize göre bu eğitimi de zorunlu hâle getirmek gibi bir mecburiyetimiz var. Tabii, bunun yanı sıra, zaman zaman biz Millî Eğitim Bakanlığının yetkililerini de çağırdık. Yani, en azından Türkiye'de bir bilinçlenme var; yani, ilkokuldan itibaren bir şeyleri izah etmeye çalışıyoruz. Az mesafeler yol alıyoruz yani beklentimizin altında mesafeler katediyoruz. Tabii, yüce Türk milletinin özellikle bu teknolojiye karşı veyahut da "Bana bir şey olmaz." mantığı her yerde geçerli. Mahalle yansa, yani mahallede bir ev yansa kendisine sıranın geleceğini... "Ya, bizim ev yanmaz, bizim eve bir şey olmaz." mantığı yüce Türk milletinde var ama bunu üç yerde yakalayabileceğimizi düşünüyorum ben: Bir, tapu. Yani bir gayrimenkul alınıyor ya da satılıyor. Yani, otomatikman bir tapu dairesine, bu onun önüne gelecek, burada yakalayabiliriz Hocam. Senin bu tapu devrini yapabilmen için şu şu bilgilere ihtiyaç var. Hani, zorunlu diyorsunuz ya, bak, bu zorunlu işte. Sizin bu tapu devrini yapabilmeniz için binanızla ilgili şu şu şu tespitleri yapmalısınız ki yanlış veya doğru, önemli değil; maksat oradan bir bilgiyi yakalamak. Hani nereden yakalarsınızdan bahsetmek istiyorum, buradan yakalayabilirsiniz.
İkincisi, bankalar. Türkiye'deki konut satışlarının önemli bir kısmı, yaklaşık yüzde 70'i kredili satılan konutlar. Banka burada yakalayabilir. Tabii, bu bizim de görevimiz, Parlamento bunun kanununu çıkarırsa bu kanunda der ki... Bankanın bir konuta kredi verebilmesi için nasıl yedi sülalesini kefil istiyorsa yani bir taraftan da ya şu şu bilgilerin de olması lazım denilebilir. Sizin de ifade ettiğiniz gibi şu bilgiler ifade edilirse, ben konuttaki faiz oranını aylık misal 1,65 değil de 1,30 yaparım gibi. Yani buradan yakalanabilir.
Üçüncüsü de zorunlu deprem DASK üzerinden yine yakalanabilir. Yani neticede vatandaşın devletle yüzleştiği noktalar var. Burada yakaladığımız anda işi çözeriz.
Tabii, asıl sorun, özellikle 2000 yılından önceki konutlardan bahsettiniz. Yani 2000 yılında, özellikle 2000 depremi ülkemize çok şeyler öğretti. Ondan sonra yapılan binalarla ilgili yönetmelikler değişti. Beton cinsleri değişti, donatılar değişti. Yani eksik gedik vardır ama en azından bugün yaşadığımız depremlerde de görüyoruz ki yıkımların daha çoğu 2000 öncesi yapılan binalar.
Ben şunu da merak ediyorum Hocam, tabii, geç kaldığım için uzmanlık alanınızı da tam bilmiyorum ama genelde biz betonarmeden bahsediyoruz. Yani betonun bir yaşı var mı? Yani betonarme inşaattan bahsediyoruz. Bunun bir yaşı var mı? Veyahut da senelere sari bu yerinde mi duruyor, mukavemetini yıllara göre kaybediyor mu, bunu merak ediyorum. Sunumunuzdan dolayı da ayrıca teşekkür ediyorum.
PROF. DR. KEMAL ÖNDER ÇETİN - Estağfurullah efendim.
Öncelikle söylediklerinize yüzde 100 katılıyorum, çok da memnun oldum. Efendim, yüzde 100 aynı felsefedeyim sizinle.
Bu konutların alım satımı, kiraya verilmesi, bankacılık sektörü, tapu daireleri; buralar bizim hakikaten çok sık uğradığımız yerler. Buralarda bu sistemi yasal olarak en azından desteklediğimiz doğru yönde adımlar atabiliriz.
Eğitimle ilgili eleştirinize hiç evirmeden kıvırmadan ben de cevap vereceğim, yüzde 100 size katılıyorum. Nasıl ders programı belirliyoruz biliyor musunuz? Oylama yapıyoruz hocalar. Hiç şaşırmayın. Şu ders olsun mu olmasın mı? Kaldırayım mı indireyim mi? "Ok." derse, peki, o ders olsun ama yanında hangi dersi çıkartalım? Çünkü bir de ders programı var. Herkes kendi dersinin çıkmasını ister mi? İstemez efendim. Hocam, niye böyle sert konuşuyorsun? Vallahi, ben işte dümdüz konuşuyorum yani.
BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Hocam ben bireysel olarak sordum, direnişe geçmeyi düşünüyor musunuz düşünmüyor musunuz? Lafı kıvırmadan cevap verin.
PROF. DR. KEMAL ÖNDER ÇETİN - Hoca taifesiyim yani ben kendim adına söylüyorum. Bizde söyleyen de biziz, dinleyen de biziz, yapan da biziz.
BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Hocam sizin açtığınız yoldan gidiyoruz tabii.
PROF. DR. KEMAL ÖNDER ÇETİN - Dolayısıyla, ben kime karşı bir direniş yapacağım, kendime karşı olacak ama memnuniyetle direniş yaparım, sizi de beraber davet ederim, hep birlikte yapalım.
BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Hayhay, memnuniyetle. Gün, saat bildirin, geliyorum Hocam.
PROF. DR. KEMAL ÖNDER ÇETİN - Bir tanesiniz.
İşi tatlı bir şekilde bağlayayım. Eğitim yüzde 100 hepimizin eğilmesi gereken bir husus. Lisans eğitiminde de bence Türkiye için deprem bölgesi uygulaması şart bir husus. Bunu hocalarım kendileri başı çekip yapabilecekleri gibi, bazen de biliyorsunuz bu tür düzenlemeler bir bilenin, bir vizyon sahibinin söylemesiyle de olabilir, o da bazen etkili bir yol aldırabiliyor. Yani bir üniversite rektörü veya ondan sonra üst yönetimi veya bir bölüm başkanı iradesiyle de bu olup gerçekleşebilir, bu da bir yöntem.
Betonun ömrüyle ilgili sorunuza cevap verirsem, benim bu doğrudan uzmanlık alanım değil ama inşaat mühendisi olan bir öğretim üyesi olarak, efendim, betonun eğer korozyon gibi onu hırpalayacak, etrafta kimyasallarla bir teması yoksa, genelde konut tipi yapılarda, işte, rutubet ve benzeri hususlar yoksa veya toprakla temasında özel bir onu rahatsız edecek kimyasal -sülfatlar falan rahatsız ederler- böyle bir husus yoksa beton yıllandıkça mukavemet artar, sizler de bu hususu çok iyi biliyorsunuz. Dolayısıyla betonun mukavemeti açısından bir ömrü yok fakat biz yapıları elli yıllık ekonomik ömür için tasarlıyoruz ve o yüzden de yapı ömrü elli yıl olarak ama bunu belirleyen faktör ekonomik ömür çünkü elli yıl sonra sizler de güzel buyurdunuz, şartnameler değişir, elli yıl sonra konut kullanım zevkleri değişir, yapı kullanım pratikleri değişir. Dolayısıyla betonun fiilî olarak bir ömrü yok ama yapıların ekonomik ömrü elli sene.
Bu arada da size güzel bir havadis vereyim, son dönemde bu otuz yıla düştü. Neden biliyor musunuz? Beğenmiyoruz artık.