KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA TUNCER (Amasya) - Sayın Başkan, kıymetli arkadaşlar, DMO'nun çok kıymetli yöneticileri; hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Şehitlerimize rahmet diliyorum, ailelerine ve ulusumuza da başsağlığı diliyorum. Bu olay gerçekten yüreğimizi yaktı. Umuyorum, terör örgütünden ve terör illetinden bir an önce kurtuluruz.

Benim gündeme getireceğim, kurumun hazırladığı öneri dosyasında çok kısa geçiştirilen ama Sayıştayın raporunda kapsamlı olarak belirtilen bir husus. Kurumun Basım İşletme Müdürlüğü faaliyetleri 1964 yılından beri Merdivenköy'de yürütülürken bu yer, Özelleştirme Yüksek Kurulunun ve kurumun kararıyla birlikte her nedense Medeniyet Üniversitesine devrediliyor 2011'de ve o 2011'den beri kurum kendine bir türlü Basım İşletme Müdürlüğünün faaliyet göstereceği bir yer bulamıyor. Burada o dönemdeki kurum yöneticilerinin çok büyük kusurları var, onları biraz anlatacağım.

İstanbul Merdivenköy'deki yer Medeniyet Üniversitesine devredilince Devlet Malzeme Ofisi Gebze'de bir yer kiralıyor, mülkiyeti bırakıyor, kiralık yere geçiyor ve burada yıllardır kira ödüyor. Daha sonra "Kendimize bir yer alalım ve buraya Basım İşletme Müdürlüğünün hem hizmet binalarını hem depolarını, her şeyini yapalım, faaliyetimizi burada yürütelim." diye kendilerine ait Afyonkarahisar, Kayseri, Tekirdağ, Isparta, Sivas, Konya, Samsun, Sakarya ve Ankara'da bulunan toplam 100.620 metrekare arsa, bina, lojman, depo gibi müştemilattan oluşan yerleri Maliye Bakanlığıyla Çayırova'daki 195.764 metrekarelik taşınmazla trampa ediyor, takas ediyor. Kâğıt üzerinden bakıldığında faydalı bir takas gibi çünkü parça parça bir sürü taşınmazı veriyorsunuz, bunun karşılığında 196 dönüme yakın tek bir yer alıyorsunuz. Ancak kurum burayı muhtemelen hiç görmeden, yerine hiç gidip bakmadan, fiilî ve fiziki bir keşif yapmadan almış olsa gerek ki sadece kadastro haritalarından ya da işte Google'dan bu yeri görüp almış olsa gerek ki bu yer alındıktan sonra buranın üzerinde Fatih Sultan Mehmet Otağı, Hünkâr Çeşmesi, namazgâh ve köprü olduğunu kurum görüyor. Daha sonra da burası Kocaeli Tabiat ve Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 2010 tarihli kararıyla 1'inci koruma alanı ilan ediliyor ve koruma altına alınıyor yani kurum buraya bir çivi daha çakamaz duruma geliyor. Hâl böyle olunca -ki bununla ilgili yorumumu birazdan yapacağım- tekrar Maliye Bakanlığına müracaat ediyor kurum, diyor ki: "Biz yetersizliğimizden, yönetemezliğimizden ve beceriksizliğimizden böyle bir hata yaptık, burayı başka bir yerle trampa yapalım ve biz trampa yapacağımız yeni yerde tekrar bu hizmet binalarımızı, depo alanlarımızı inşa edelim." Maliye Bakanlığı da bu öneriye sıcak bakıyor, o anda elinde olan İstanbul Kartal'daki 6.772 metrekare taşınmazla burası trampa ediliyor, başka yerler bulunduğunda kuruma yine başka taşınmazlar da trampa edileceği bu yere karşılık söyleniyor.

Devlet Malzeme Ofisi bir kamu iktisadi teşekkülü ise ticaret hukukuna da tabi bir tüccar niteliğindedir, kamu adına çalışan bir ticari işletme niteliğindedir. Yani, dolayısıyla, ticaret hukukunda özünü bulan "basiretli tüccar" kelimesi Devlet Malzeme Ofisiyle de bire bir doğrudan ilişiklidir. "Basiretli tüccar" demek yaptığı iş ve işlemlerin ileriki zamanlarda nasıl sonuçlanacağını öngörebilmek demektir yani dağın ötesini, görünen yüzünü değil de diğer yüzünü de görebilmek demektir ama bu trampaya bakıldığında maalesef Devlet Malzeme Ofisinin, bırakın dağın öteki yüzünü henüz bu yüzünü bile göremediği anlaşılıyor. Yani, işte, Tosya'ya pirince giderken evdeki bulgurdan da oluyor, kullanabileceği bir taşınmazı hiçbir şekilde tedarik edemiyor.

Şimdi, Kartal'da, trampayla 6772 metrekare bir taşınmaz alınmış yine ama buna karşılık 2011'den beri Gebze'de kiracı. Bu kiracı olduğu yerde depo alanı yok, depo alanı olmadığı için burada üretim yaptığı çalışmaları depolayacak imkânı yok. Bu sefer "Ne yapalım, olmadı haydi gidelim bir de depo kiralayalım." diyorlar ve yine Gebze'de Güzeller Organize Sanayi Bölgesi'nde de depo kiralıyorlar ayrıca. 1 kiralık yer bulunurken de oluyor şimdi 2 kiralık yer. Bu depoda da işte hem kendi malzemelerini depolayacaklar hem de Yüksek Seçim Kurulunun filigranlı oy pusulalarını ve oy zarflarını muhafaza edecekler ama mevcut ilk kiraladıkları yer ile ikinci kiralanan depo arasında yaklaşık 15 kilometre civarında bir mesafe var. Bu sefer, kira haricinde de nakliye, işçilik gibi birçok yük biniyor DMO'nun sırtına ve -biz şu an işte 2017, 2018'i denetliyoruz- bu kiralanan yerler için 2016 ve 2017 yıllarında KDV hariç 4 milyon 472 bin lira kira ödenmiş. Aralık 2017'den sonra da -bir yıl daha kira sözleşmesi uzatılır, hepimizin bildiği üzere- KDV hariç her 2 yere, hem hizmet hem depo alanı olarak görünen her 2 yere, aylık KDV hariç 219.241 TL kira ödemiş. Bugün de muhtemelen hâlen bu kiralar artış göstererek ödenmeye devam ediyor.

Şimdi, yani -belki o dönem yöneticiler sizler değildiniz ama devamlılık da esastır- bunu soruyorum: Bu Çayırova'daki yeri devralırken hiç inceleme yapılmış mı? Yani orada fiziki, fiilî keşifler yapılmış mı? Koruma Kurulunun gördüğü köprüyü, namazgâhı, otağı kurum niye görememiş? Gördüyse bir yerden garanti mi alındı da görmemezlikten gelindi? Yoksa "Nasıl olsa biz devlet kurumuyuz, bunu aşarız." diye çok basit bir düşünce içine mi girdiniz? Bunu öncelikle öğrenmek istiyorum.

Ayrıca, Kartal'daki basım işlerinin yapılacağı 6.772 metrekarelik taşınmaz alanı çok küçük. Ki burası devralındıktan itibaren 2020 yılının sonuna kadar da burasıyla ilgili hiçbir işlem yapılmamış, 2020'nin sonunda yani dört sene sonra -hatta daha fazla- Kartal Belediyesine yazı yazılmış "Biz burada inşaat yaparsak bizim durumumuz ne olur?" diye. Kartal Belediyesi de oranın imar durumuna göre, İmar Kanunu madde 18'e göre düzenleme yapılması gerektiğini, bu yapılmadan orada inşaata başlayamayacağınızı...

Yani, şimdi, bir: Birinci derecede koruma alanı yeri alıyorlar, kurumun bundan haberi yok. İki, 6.772 metrekarelik bir yer daha alıyorlar, burada da İmar Kanunu madde 18 uygulamasının yapılması gerektiği ortaya çıkıyor; kurumun bundan da haberi yok. İmar Kanunu madde 18 uygulaması yapıldığında bu 6.772 metrekare bayağı düşecek, düşünce kurumun geri kalan metrekare üzerinde hizmet binasını ve depolama alanlarını yapıp burada faaliyet göstermesi de mümkün olmayacak çünkü alan çok küçük kalacak ve yetersiz olacak. Dolayısıyla, kurum yine bir beceriksizlik örneği göstererek ve yıllardır da kira ödeterek büyük bir zarara sebep olmuş ve olmaya devam ediyor. Bu Basım İşletme Müdürlüğünün işleriyle ilgili kalıcı bir çözümünüz var mı? Kalıcı çözümünüz varsa bunu yazılı olarak iletirseniz mutlu olurum.

Yine, Sayıştayın...

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Süreniz dolmak üzere Sayın Tuncer.

MUSTAFA TUNCER (Amasya) - Gözlük yok ya, uzağı göremiyorum Başkanım. Bir yıldır ara vermişiz, 2021'in ilk toplantısını yapıyoruz, bir sürü konuşmacı arkadaşlar da var...

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Yani ne diyeyim ben.

Sayın Tuncer, toparlayalım lütfen.

MUSTAFA TUNCER (Amasya) - Toparlıyorum.

Sayıştay raporları okununca, gerçekten hemen toparlamak da olmuyor Kıymetli Başkanım.

Şimdi, Sayıştayın dikkat çektiği bir husus da: Kurum yirmi dört saat üzerinden binek araç kiralaması yapıyor. Bu -ismini vermeyeceğim- 3 milyon 120 bin 80 liralık teklif en avantajlı teklif kabul ediliyor ve 2017 yılında sözleşmeye bağlanıyor. Şimdi, bu sözleşmeyi Sayıştay inceliyor; çalışan şoförler ile kiralanan araçlar için ayrı ayrı faturaların kesildiği, personel ödemelerine yani şoförlere esas faturada (9/10) KDV tevkifatının yapıldığı fakat kiralanan araçlarla ilgili düzenlenen faturada hiçbir KDV tevkifatının yapılmadığı görülüyor. Bunun üzerine, durum kuruma da belirtiliyor ve ilgili bakanlığın 2.1.3.2.13 sayılı Tebliğ'inde "...yukarıda belirtilmeyen diğer bütün hizmet ifalarında da söz konusu idare, kurum ve kuruluşlar tarafından (5/10) oranında KDV tevkifatı uygulanır." hükmünü kuruma bildiriyor ama buna rağmen kurumun yapmadığı görülüyor. Sayıştayın bu önerisinde belirttiği, özellikle araçlar için belirttiği (5/10) oranındaki KDV tevkifatı uygulamasının yapılıp yapılmadığını öğrenmek istiyorum. Ayrıca, kiralama işi yapılırken kurumun emrinde kadrolu 20 şoför var, kadrolu 20 şoför varken ve kurumun da stoklu çalışma faaliyetlerini neredeyse tamamen sona erdirdiği görülmüşken bu kiralanan araçların sadece araç bazında değil de 24 araca ait yine onlarca şoförün kiralanmasının kuruma ne faydası olacaktır? Bunun da izah edilmesini talep ediyorum.

Bundan sonraki toplantıların da hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.