| Komisyon Adı | : | İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU |
| Konu | : | Hükümlü ve Tutuklu Hakları Alt Komisyonunun Kırıkkale Ceza İnfaz Kurumları İnceleme Raporu ile Düzce Ceza İnfaz Kurumları İnceleme Raporu'na ilişkin görüşmeler |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 17 .02.2021 |
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım, değerli bürokrat arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, Kırıkkale Cezaevinde ben bulundum, Düzce'de bulunmadım. Kırıkkale Cezaevi ziyaretimizin raporunu alt komisyonda birlikte hazırladık, son hâline de herhangi bir itirazımız, şerhimiz olmadı, ortaya ortak, şerhsiz bir rapor çıkardık. Bundan ben de memnuniyetimizi ifade etmek isterim. Artık, biz iki yıldır cezaevlerine gidiyoruz, uyumlu bir Komisyonuz, sorunları beraber tespit ediyoruz, birbirimize gayet saygılı, tam da Sayın Başkanın dediği gibi "Hangi hücreyi açtıralım? Hangi koğuşu açtıralım?" diyerek tesadüfi oluyor tamamen ve yönetimden bağımsız, infaz koruma memurlarından bağımsız dinliyoruz, şikâyetler de genelde de ortak. Buna dair biz de haricî bir rapor hazırlayıp sunmuştuk hem Genel Müdürlüğümüze hem Sayın Bakanlığımıza hem de Komisyon Başkanlığımıza "sorunların tespiti ve çözüm önerileri" adı altında.
Şimdi, özellikle, cezaevlerinde sorunların giderilmesi adına yapılan her işlem bizi mutlu ediyor. Biz sonuç alıyorsak, bir iyileştirme oluyorsa eğer bir işten, yaptığımız tespitlerden biz de işimizi yapmış oluyoruz, huzurlu oluyoruz hem de bir hak ihlali varsa önüne geçmiş oluyoruz.
Şimdi, mesela, ilk Sincan'a gittik biz, su sorunu vardı, su sorunu çözüldü ya da Elâzığ'da aile görüş salonu odası çok kötüydü yani insanlık dışıydı, hemen o ay çözüldü. Bunlar böyle lokal düzenlemelerdi ama yine başından beri hâlen devam eden -hani, tamam, raporumuz iyi, güzel ama- sonuç almaya dönük genel kapsamlı iyileştirmeleri maalesef yapamadık. Hangi anlamda yapamadık? Mesela sağlık. Şimdi, sağlıkta öyle bir şey var ki bin kişiye kadar 1 aile hekimi, haftada iki gün veya beş gün -kapasiteye göre 500 ile bin arasında değişiyor- aile hekimi geliyor ama o kapasiteye yetmiyor. 1 diş hekimi var, haftada iki gün geliyor; yetmiyor. Sağlık Bakanlığıyla yapılan bu protokol yetersiz. Burada defalarca söyledik yani dedik ki bu sayılarda hem doktor sayısının artması hem diş hekimi sayısının artması şart ama bugüne kadar bir iyileştirme bu konuda yapılmadı. Bunda bir adım atılması lazım. Mesela, en çok şikâyeti sağlığa ulaşamamada alıyoruz.
Kelepçeli muayene: Kelepçeli muayenede hekim güvenlikten kaygılanıyor, Jandarma kaçacağından kaygılanıyor falan ama mahkûm da kelepçeli muayene olmak istemiyor, kimse de olmak istemez ama bunu çözecek bir alt genel uygulama hâlâ yapamadık.
Kitap sorunu: Bazı cezaevlerinde 3 kitap var, bazılarında 10 kitap var; koğuş sayısına göre değişiyor. Yangın çıkar mı, çıkmaz mı, bir sürü tereddütler var ama bunun bir standardı olmalı ya da verilen günlük kaynaklar; bazı cezaevlerinde 1 gazete veriliyor, diğerinde verilmiyor; bunun bir standardı olmalı, iki yıl geçti, hâlâ sağlanamadı.
Mesela, işte infaz koruma memurlarının statülerinin değişmesi, aralarındaki maaş farkları; gidiyoruz, bunların hepsini bize söylüyorlar. Bu konuda bir adım atmalı, bizim üstümüze ne düşüyorsa yapabilmeliyiz. Tamam, hani bilmiyorum, benim saydıklarımın dışında çözüme ulaştırdığımız başka konu arkadaşların akıllarında var mı; eksik bırakmış olabilirim ama genel anlamda bunlar çok kıymetli şeyler ve sonuç alamadık. Umarım, bu dönem, sizin döneminizde Adalet Bakanımızla birlikte sonuç alırız. Gidelim, anlatalım, bunları çözelim.
Kırıkkale özeline geleceğim. Kırıkkale'de hastanede, üniversitede veya devlet hastanesinde bir mahkûm koğuşu yok, Ankara'ya sevkler oluyor, bu iş de zor olduğu için yapılamıyor, mutlaka Kırıkkale'de, Kırıkkale hastanelerinden birinde bir mahkûm koğuşunun olması lazım, bunun sağlanması lazım, bunda da çok uzun zaman oldu. Bizden sonra Kırıkkale Cezaevinde -yani bir şüphe var ama bizden sonra, gitmemizden sonra- 18 Ekimde bir intihar vakası yaşandı; Serkan Tumay. Şimdi, Serkan Tumay'a dair daha önce ailesinin başvuruları var, Manisa Savcılığına başvurusu var, diyor ki: "Kaygı duyuyorum." Koğuş arkadaşı ailesini arıyor "Sağlığından kaygı duyuyorum." falan diyor ve bu olaylardan sonra 18 Ekimde ölü bulunuyor Serkan Tumay. Bu konunun araştırılması lazım. Gerekçe nedir, ölüm sebebi nedir, öncesinde bir darp var mı? Mesela, ailesi bize fotoğraflar gönderdi, bacaklarında falan darp izleri görünüyor. Kendini asmasıyla mı oldu, sonrasında mu oldu, bilinmiyor ama bunun araştırılması lazım, bir sorumlu varsa yargılanması lazım. Şayet bir işte bir sorumlu var ve onun önü açılmamışsa sonrasında benzer olayların önü açılır demektir ama sorumluyu çıkarıp yargıladığımızda bu olayların önünü de alırız; böyle davranabilmek lazım.
Mesela, Gökhan Gündüz; yine Kırıkkale Cezaevinde bu kişinin infaz koruma memurlarınca kolu kırılıyor. Kamera görüntüleri var, kişi suç duyurusunda bulunuyor, savcılık takipsizlik veriyor ve Anayasa Mahkemesine gidiyor, Anayasa Mahkemesi "Hak ihlali var." deyip 70 bin lira ceza veriyor devletimize. Şimdi, biz ödüyoruz. Bunun sorumlusu kim? Mesela, kamera görüntülerine rağmen takipsizlik kararı veren savcı kim? Onu şikâyet edelim, HSK'ye şikâyet edelim, takip edelim ya da kolu kıran infaz memuru kim, takipçisi olalım ki bu işlerin önünü alabilelim. O yüzden, etkin bir soruşturma yapmanın da önünü açmak lazım. Elbette ki infaz memurları zor görevler yapıyor ama en iyisini yapabilmeleri adına biz onlara kadro desteği verelim, maaş desteği verelim vesaire ama onlar da hak ihlalini yapmasın, bunun da önüne geçebilelim diyorum. O yüzden, tamam, rapora bir şerhimiz yok ama sonuç alabilme adına bir şeyler yapmak gerekiyor; bu, Komisyonumuza düşüyor, bu, bürokratlarımıza düşüyor, hep beraber yapmak lazım. Somut bir şey yapalım bu konuda; Adalet Bakanımıza gidelim ama takibini de hep beraber yapalım.
Saygılar sunuyorum.